|
|
|
|
Proletaryanın
Savaş Çığlığı;
Lyon
Ayaklanması
|
1789 Fransız Devrimi...
Burjuvazinin feodalizme karşı yürüttüğü savaşımda
en önemli milatlardan biridir. Eşitlik, özgürlük,
kardeşlik şiarıyla yoksul halk kitlelerini arkasına
alan burjuvazi, devrimle birlikte önündeki büyük
engelleri -feodalizmin derebeyleri ve en büyük dere
beyi olan Roma Katolik kilisesi- aşmıştır. İktidarın
yeni sahibi şehirlerin burjuvazisidir ve yeni bir
toplumsal sistem, Kapitalizm, bilimin, teknolojinin
ama en çok da özgürlük isteyen yoksul kitlelerin
üzerinde yükselmektedir.
Kapitalizmin gelişmesi, işçi ve köylülerin zaten
kötü olan yaşam koşullarını daha da dayanılmaz hale
getirmişti. Köylülerin elindeki topraklar Fransız
Devrimi'nden bu yana parçalanıyor ve küçülüyordu.
Köylünün gelirinin büyük bir kısmı vergiye gitmekteydi.
Çiftlikleri yoksullaşıyor ve yok oluyordu. Her yıl
binlerce köylü mülkü açık arttırmayla satışa çıkarılıyordu.
İşçilerin yoksulluğu ise daha korkunçtur. Gri, büyük
fabrika bacaları, bacalardan yükselen kesif dumanlar,
çamurlu sokaklar ve tüm bunların ortasında çoluk
çocuk, kadın, erkek günde 14-16 saat sadece karın
tokluğuna çalışan işçiler, emekçiler... 1789, 1830
devrimlerinde dövüşen işçisiyle emekçisiyle Fransız
halkı olmuş ama iktidara burjuvazi geçmiştir.
Devrimler üzerinden öyle çok fazla bir zaman geçmeden
anlaşılmıştır ki kapitalizm bir avuç azınlığın çoğunluk
üzerindeki amansız baskısının ve sömürüsünün adıdır.
Burjuvazinin güçlenmesini sağlayan kapitalist iktisadi
gelişme ve nihayet sanayi devrimi, ona karşıt bir
güç olarak da 'kendi mezar kazıcısı' işçi sınıfını
da doğurmuş ve geliştirmiştir. Bu iki sınıfın uzlaşmaz
çıkarları, iki sınıf arasında çatışmayı da 'zorunlu'
olarak beraberinde getirmiştir.
Devrimin patlak verdiği Fransa 1789'dan bu yana
bir çok dönüşümü yaşamıştır. Kıta Avrupası'nda olduğu
gibi feodalizm tasfiye edilmiştir. Ancak aristokrat
sınıf varlığını halen korumaktadır. Üretim manifaktür
aşamasından fabrika örgütlenmesine hızla ilerlerken,
Lyon'daki dokuma ürünleri, Fransa'daki manifaktür
ürünleri ihracatının üçte birini oluşturmaktaydı.
Fransa'nın Manchester'i olarak nitelendirilebilecek
Lyon bu nedenle Fransız burjuvazisi açısından önemli
bir kenttir. Diğer bir ifade ile 65 bin nüfusa sahip,
30 bin dokuma işçisinin çalıştığı önemli bir sömürü
merkezidir.
Lyonlu dokuma işçileri günde 14-16 saat çalışıyor;
bakımsız, rutubetli, perdesi dahi olmayan barakalarda
yaşıyorlardı. İş bulabildikleri sürece çalışan işçiler
iş bulamadıkları zamanlarda da sokaklarda dileniyorlardı.
Ücretler ise günlük 2-3 frank arasında değişiyordu.
Bu ücret Fransa'nın diğer bölgelerindeki işçi ücretleri
ile mukayese edildiğinde "yüksek" bir
ücret bile sayılabilirdi. 1830 Devrimi'nden kendileri
adına hiçbir sonuç sağlayamayan Fransız Proletaryası,
1831'de yeniden ayaklandı. Bu kez ayaklanmanın merkezi
Lyon'du.
Lyon, dönemin koşulları içerisinde, işçilerin "örgütlü"
oldukları bir kent olarak kabul edilebilir. 1828
yılında atölye şefleri Karşılıklı Görev Derneği'ni
kurmuşlardı. O dönemin "sendikası" sayılabilecek
olan bu dernek, 25 Ekim 1831'de bir ücret baremi
oluşturulması talebini öne sürdü. Lyon'un belediye
başkanının girişimiyle yirmi iki işçi ve yirmi iki
burjuva temsilcisi, bu öneriyi, ücret baremini görüşmek
üzere bir araya geldiler. Ve ortak bir barem üzerinde
anlaştılar. Ne var ki anlaşma çok kısa bir süre
sonra burjuvalar tarafından ihlal edildi. İşçiler
grev yapacaklarını bildirdiler, burjuvalar ise buna
karşılık lokavt uyguladılar. Birçok iş yeri kapatıldı.
21 Kasım 1831 sabahı işçiler işyerlerini terk ederek
şehir merkezine doğru yürüyüşe geçtiler. Ulusal
muhafızlar işçileri engellemeye çalışsallarda başarılı
olamazlar. İşçiler hızla silahlandılar ve şehrin
merkezine yöneldiler. Kendi imkanlarıyla silahlanmayı
artırdılar. Şehir merkezine büyük bir öfke ile yürüyen
işçilerin önündeki siyah pankartta ve bayraklarında
"çalışarak yaşamak veya dövüşerek ölmek"
yazıyordu. Vali ve askerler arasındaki, müdahale
konusundaki çelişkiler, ulusal muhafızların bir
bölümün işçilerin safına geçmesi, işçilerin kuvvetlenmesini
sağlamıştı. Dağıttıkları bildirilerde şöyle diyordu
işçiler: "Uğrunda savaştığımız sorun bütün
insanlığın sorunudur; yurdumuzun mutluluğu, güvenli
geleceğidir. Bu sabah gerçek özgürlüğün güneşi doğdu
şehrimize! Hiçbir gücün onun ışığını yok etmesine
izin vermeyelim. Yaşasın gerçek özgürlük!"
Böylece şehir merkezine girilmiştir. Lyon'lu dokuma
işçileri 3 gün boyunca bu büyük sanayi kentini ele
geçirmişlerdir.
Ancak işçiler ne yapacaklarını bilemez durumdadırlar.
Özgürlük ve insana yaraşır bir yaşam istiyorlardı
ne var ki bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorlardı.
Burjuvaziye karşı 'özgürlüğe giden yolda' haritaları
ellerinde yoktu, perspektiften yoksundular yani
bir siyasal programları ve örgütleri yoktu. Geçici
bir hükümet kurma denemeleri de başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Tüm bunlar olurken, 24 Kasım'da 30 bin kişilik bir
orduyla şehre giren askerler, barikatları kırarak
direnen işçilere saldırdılar. Bu saldırılar sonucunda
535 işçi öldü.
Lyon'daki ayaklanma öncelikle Paris ve Dijon'da
da etki yarattı. Bu kentlerde de Lyon ile dayanışma
bildirileri yayınlanıp, afişler asıldı. Burjuvazi
buralarda da askeri önlemler aldı. Lyon'a Rhône'den
gelen gönüllü işçi birliklerinin, Lyon ayaklanmasının
başarıya ulaşmasında belirleyici rol oynadığı bilinmektedir.
Bu durum işçi sınıfının bir sınıf olarak hareket
etmeye başladığını da göstermesi açısından ayrı
bir öneme sahiptir.
Lyon Ayaklanması Paris Komünü'nün provası, 1848
Devrimlerinin habercisidir. İşçi sınıfının burjuva
devrimleri sonucu elde edemediği "eşitlik,
özgürlük, kardeşlik" taleplerinin, yine burjuvazi
tarafından eski iktidar sahipleri ile el ele verilerek
nasıl yok edildiğinin görülmesi, işçi sınıfının
yeni arayışlara yönelmesinin, kendi iktidarına yürümesinin
önünü açmıştır. Bu nedenle işçi sınıfı tarihinde
Lyon dokuma işçilerinin ayaklanmasının önemli bir
yeri vardır. İşçi sınıfının sınıf olarak ilk eylemi
olması bakımından bir öneme sahip olmasının yanında,
önderlik eden devrimci bir parti olmamasına rağmen,
işçi sınıfının kendi iktidarına yürüyüşünü göstermektedir.
Ayaklanma, Kıta Avrupa'sında burjuva sınıfına karşı
yeni bir sınıfın, işçi sınıfının, tarih sahnesine
çıktığının haberini veriyordu. Marks'ın sözleriyle
Lyon 'proletaryanın savaş çığlığı' olarak sınıf
savaşımları tarihindeki yerini almıştır.
|
|
|
|
|
|
|
|