Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

56. Sayı - Aralık 2007

1789 Fransız Devrimi... Burjuvazinin feodalizme karşı yürüttüğü savaşımda en önemli milatlardan biridir. Eşitlik, özgürlük, kardeşlik şiarıyla yoksul halk kitlelerini arkasına alan burjuvazi, devrimle birlikte önündeki büyük engelleri -feodalizmin derebeyleri ve en büyük dere beyi olan Roma Katolik kilisesi- aşmıştır. İktidarın yeni sahibi şehirlerin burjuvazisidir ve yeni bir toplumsal sistem, Kapitalizm, bilimin, teknolojinin ama en çok da özgürlük isteyen yoksul kitlelerin üzerinde yükselmektedir.
Kapitalizmin gelişmesi, işçi ve köylülerin zaten kötü olan yaşam koşullarını daha da dayanılmaz hale getirmişti. Köylülerin elindeki topraklar Fransız Devrimi'nden bu yana parçalanıyor ve küçülüyordu. Köylünün gelirinin büyük bir kısmı vergiye gitmekteydi. Çiftlikleri yoksullaşıyor ve yok oluyordu. Her yıl binlerce köylü mülkü açık arttırmayla satışa çıkarılıyordu. İşçilerin yoksulluğu ise daha korkunçtur. Gri, büyük fabrika bacaları, bacalardan yükselen kesif dumanlar, çamurlu sokaklar ve tüm bunların ortasında çoluk çocuk, kadın, erkek günde 14-16 saat sadece karın tokluğuna çalışan işçiler, emekçiler... 1789, 1830 devrimlerinde dövüşen işçisiyle emekçisiyle Fransız halkı olmuş ama iktidara burjuvazi geçmiştir.
Devrimler üzerinden öyle çok fazla bir zaman geçmeden anlaşılmıştır ki kapitalizm bir avuç azınlığın çoğunluk üzerindeki amansız baskısının ve sömürüsünün adıdır. Burjuvazinin güçlenmesini sağlayan kapitalist iktisadi gelişme ve nihayet sanayi devrimi, ona karşıt bir güç olarak da 'kendi mezar kazıcısı' işçi sınıfını da doğurmuş ve geliştirmiştir. Bu iki sınıfın uzlaşmaz çıkarları, iki sınıf arasında çatışmayı da 'zorunlu' olarak beraberinde getirmiştir.
Devrimin patlak verdiği Fransa 1789'dan bu yana bir çok dönüşümü yaşamıştır. Kıta Avrupası'nda olduğu gibi feodalizm tasfiye edilmiştir. Ancak aristokrat sınıf varlığını halen korumaktadır. Üretim manifaktür aşamasından fabrika örgütlenmesine hızla ilerlerken, Lyon'daki dokuma ürünleri, Fransa'daki manifaktür ürünleri ihracatının üçte birini oluşturmaktaydı. Fransa'nın Manchester'i olarak nitelendirilebilecek Lyon bu nedenle Fransız burjuvazisi açısından önemli bir kenttir. Diğer bir ifade ile 65 bin nüfusa sahip, 30 bin dokuma işçisinin çalıştığı önemli bir sömürü merkezidir.
Lyonlu dokuma işçileri günde 14-16 saat çalışıyor; bakımsız, rutubetli, perdesi dahi olmayan barakalarda yaşıyorlardı. İş bulabildikleri sürece çalışan işçiler iş bulamadıkları zamanlarda da sokaklarda dileniyorlardı. Ücretler ise günlük 2-3 frank arasında değişiyordu. Bu ücret Fransa'nın diğer bölgelerindeki işçi ücretleri ile mukayese edildiğinde "yüksek" bir ücret bile sayılabilirdi. 1830 Devrimi'nden kendileri adına hiçbir sonuç sağlayamayan Fransız Proletaryası, 1831'de yeniden ayaklandı. Bu kez ayaklanmanın merkezi Lyon'du.
Lyon, dönemin koşulları içerisinde, işçilerin "örgütlü" oldukları bir kent olarak kabul edilebilir. 1828 yılında atölye şefleri Karşılıklı Görev Derneği'ni kurmuşlardı. O dönemin "sendikası" sayılabilecek olan bu dernek, 25 Ekim 1831'de bir ücret baremi oluşturulması talebini öne sürdü. Lyon'un belediye başkanının girişimiyle yirmi iki işçi ve yirmi iki burjuva temsilcisi, bu öneriyi, ücret baremini görüşmek üzere bir araya geldiler. Ve ortak bir barem üzerinde anlaştılar. Ne var ki anlaşma çok kısa bir süre sonra burjuvalar tarafından ihlal edildi. İşçiler grev yapacaklarını bildirdiler, burjuvalar ise buna karşılık lokavt uyguladılar. Birçok iş yeri kapatıldı.
21 Kasım 1831 sabahı işçiler işyerlerini terk ederek şehir merkezine doğru yürüyüşe geçtiler. Ulusal muhafızlar işçileri engellemeye çalışsallarda başarılı olamazlar. İşçiler hızla silahlandılar ve şehrin merkezine yöneldiler. Kendi imkanlarıyla silahlanmayı artırdılar. Şehir merkezine büyük bir öfke ile yürüyen işçilerin önündeki siyah pankartta ve bayraklarında "çalışarak yaşamak veya dövüşerek ölmek" yazıyordu. Vali ve askerler arasındaki, müdahale konusundaki çelişkiler, ulusal muhafızların bir bölümün işçilerin safına geçmesi, işçilerin kuvvetlenmesini sağlamıştı. Dağıttıkları bildirilerde şöyle diyordu işçiler: "Uğrunda savaştığımız sorun bütün insanlığın sorunudur; yurdumuzun mutluluğu, güvenli geleceğidir. Bu sabah gerçek özgürlüğün güneşi doğdu şehrimize! Hiçbir gücün onun ışığını yok etmesine izin vermeyelim. Yaşasın gerçek özgürlük!" Böylece şehir merkezine girilmiştir. Lyon'lu dokuma işçileri 3 gün boyunca bu büyük sanayi kentini ele geçirmişlerdir.
Ancak işçiler ne yapacaklarını bilemez durumdadırlar. Özgürlük ve insana yaraşır bir yaşam istiyorlardı ne var ki bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorlardı. Burjuvaziye karşı 'özgürlüğe giden yolda' haritaları ellerinde yoktu, perspektiften yoksundular yani bir siyasal programları ve örgütleri yoktu. Geçici bir hükümet kurma denemeleri de başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Tüm bunlar olurken, 24 Kasım'da 30 bin kişilik bir orduyla şehre giren askerler, barikatları kırarak direnen işçilere saldırdılar. Bu saldırılar sonucunda 535 işçi öldü.
Lyon'daki ayaklanma öncelikle Paris ve Dijon'da da etki yarattı. Bu kentlerde de Lyon ile dayanışma bildirileri yayınlanıp, afişler asıldı. Burjuvazi buralarda da askeri önlemler aldı. Lyon'a Rhône'den gelen gönüllü işçi birliklerinin, Lyon ayaklanmasının başarıya ulaşmasında belirleyici rol oynadığı bilinmektedir. Bu durum işçi sınıfının bir sınıf olarak hareket etmeye başladığını da göstermesi açısından ayrı bir öneme sahiptir.
Lyon Ayaklanması Paris Komünü'nün provası, 1848 Devrimlerinin habercisidir. İşçi sınıfının burjuva devrimleri sonucu elde edemediği "eşitlik, özgürlük, kardeşlik" taleplerinin, yine burjuvazi tarafından eski iktidar sahipleri ile el ele verilerek nasıl yok edildiğinin görülmesi, işçi sınıfının yeni arayışlara yönelmesinin, kendi iktidarına yürümesinin önünü açmıştır. Bu nedenle işçi sınıfı tarihinde Lyon dokuma işçilerinin ayaklanmasının önemli bir yeri vardır. İşçi sınıfının sınıf olarak ilk eylemi olması bakımından bir öneme sahip olmasının yanında, önderlik eden devrimci bir parti olmamasına rağmen, işçi sınıfının kendi iktidarına yürüyüşünü göstermektedir. Ayaklanma, Kıta Avrupa'sında burjuva sınıfına karşı yeni bir sınıfın, işçi sınıfının, tarih sahnesine çıktığının haberini veriyordu. Marks'ın sözleriyle Lyon 'proletaryanın savaş çığlığı' olarak sınıf savaşımları tarihindeki yerini almıştır.


 

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19