İnsan
soyunun en eski medeniyet damarları olarak Mezotopotamya’nın
Fırat ve Diclesi; Mısır’a hayat veren Nil’i ve
Ege’nin can damarı Gediz -Hermes- bilinir.Beş
bin yıllık sınıf kavgalarının tarihi… Bu üç ana
bölgedeki, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal
yaşam, bugün dünyanın bildiği çağdaşlık ve bilim
yolunun yol göstericisi olmuştur.
Özellikle Ege, bilimi toplumsal sürecin en önemli
yol gösterici olarak harmanlayıp, insan soyunun
büyük kazanımı haline getirmiştir. Öklitten Tales’e,
Sokrates’ten Heraklitos’tan, Demokritos’a kadar
bilimle iç içe, yaşamın yol göstericileri, karanlıkların
prenslerine korku salan, dizi dizi aydınlık ve
yiğit insanlar ortaya çıkmıştır. Gerçek cenneti
doğa bize sunarken, karanlıkların prensleri, kendi
karanlık çıkarları için, emekçi yığınların cennetlerini
bilinemez bir “öteki” dünyaya ertelemek ve havale
etmek çabalarına hep girmişlerdir.
Gediz’in -Hermes’in- çocukları bu karanlık oyunları,
tarihin başından bu yana bozmak için bilimi ve
aydınlık düşünceyi rehber alarak isyan etmişlerdir.
İsyan sürmektedir!
Bunlar son isyan ve son isyancılar olacaklardır.
İşçiler, emekçiler, bütün güçleri ile ve bilinçleri
ile bu isyanı başaracaklardır.
***
İbrahim Yalçın, bu isimsiz kahramanların, yiğitlerin,
son isyancıların yaşam boyu yürüyenlerindendir.
İbrahim Yalçın, altmış beş yıllık yaşamının son
kırk beş yılını bu uğurda geçirmiştir.
Turgutlu’nun İzzettin Köyü’nde doğan İbrahim Yalçın,
ilkokulu burada bitirmiş, daha sonra Turgutlu
Lisesi’ni tamamlayıp öğretmenliğe başlamışıtır.
1960’larda Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS)
Turgutlu’daki örgütlenme çalışmasında çalışmıştır.
12 Mart sonrasında ise TÖB-DER’in kuruluşunda
vardır. Gördes, Afyon, Turgutlu ve Alaşehir’de,
yarınlara çocuklarımızın eğitilmesinde öğretmen
olarak, köylülerin bilinçlenmesinde yılmadan devrimci
çalışmalar yapmıştır. 73-74 yıllarından itibaren
ise İbrahim Hoca devrimci sosyalist hareketimizin
alandaki en aktif savaşçılarından biri olarak
her türlü çalışmada yer almıştır. Bir örgütçüdür
o…
Sel Dağı’nın etekleri, Yeniköy, Sinirli, Ezedin,
Tepeköy ve diğerleri… Bütün civar köylerde ayak
izleri vardır. O ve yoldaşları Gediz -Hermes-in
ışıltısını kuşanıp karanlıkların prenslerinin
üzerine çullanmışlar, isyan bayrağını hep en yükseğe
kaldırmışlardır. Militandır İbrahim Hoca, tam
bir pratikçidir.
Gecelerin sessiz ve ıssız karanlığında, bilinç
ve kararlılıkla kendi bildiği yolda şaşırmadan
hep aynı hedefe yürümüştür. 12 Eylül’ün hemen
arifesinde tutsaktır, dimdik ayakta olarak girer
içeri, dimdik çıkar. Kendi sırları kendi yastığının
altındadır, ölene kadar da orada kalır. Kim gelmiş,
kim gitmiş, kimden ne görev almış, ne yapmış…
hepsi, ama hepsi, öldüğü gün bile onun yanında
bir “kara kutu” gibi meçhule gitmiştir. O, ekmeğin
ve devrimciliğin ustası Mustafa Şahin’in mayasındandır;
görev için vardır; konuşmak ve mevki elde etmek
için değil.
Devrimciliği de kendine değildir; çoluk, çocuk,
ana, bacı, hepsi işin içindedir..
Eşine yoldaş, oğullarına baba, torunlarına devrimci
dede olabilmiştir.
Hiçbir olay onu yıldıramamış, tek başına yürüyüp
gitmiştir her zaman.
Arkasına bakmadan!
23 Ekim 2007...
Son kez, yine arkasına bakmadan, bizleri bir parça
hüzünle baş başa bırakıp, Nurettin’in, Bedrettin’in,
Mustafaların, Osmanların, Aşık Ahmet’in, Hamza’nın
gittiği yoldan başkalaşmaya gitmiştir. Mücadelesi
ve anıları rehberimiz olacaktır.
.
|