İSTANBUL'DA
HER YERDE "YETER ARTIK" EYLEMİ
Kürt halkına yönelik faşist ve şovenist dalgaya
karşı İstanbul'un bir çok yerinde eylemler düzenlendi.
Bilindiği gibi DTP, 9 Aralık'ta şovenist dalgaya
ve baskılara karşı miting düzenleyecekti. Devletin
mitinge izin vermemesi üzerine İstanbul'un bir
çok semtinde DTP'nin "Onurlu Bir Yaşam İçin
Êdî Bes e" mitingleri yerelliklere taşındı.
Demokratik kitle örgütleri ve devrimcilerin de
destek sunduğu eylemlerde birçok gözaltı yaşandı.
İstanbul'da Gaziosmanpaşa, Esenler, Gazi Mahallesi,
Okmeydanı, Bağcılar, İkitelli, Bahçelievler, Avcılar,
Beyoğlu, Kartal, Sarıgazi ve daha bir çok semtte
gerçekleşen eylemlerden birisi de Kağıthane-Nurtepe'deydi.
9 Aralık 2007 Pazar günü, saat:14.30'da Cemevi'nin
önünde biraya gelen kitle, "Dağlar Gençliğin,
Gençlik Özgürlüğün Tutkunudur. Önderliğin ve Kürt
Halkının Özgürlüğü İçin- Êdî Bes e" ve "Emperyalizme
Şovenizme Faşizme Karşı Yaşasın Hakların Kardeşliği-HKM"
pankartları açarak eyleme başladı. Nurtupe'de
ana cadde üzerine gelen kitle buradan yürüyüşe
geçti. Yürüyüş sırasında "Yaşasın Halkların
Kardeşliği" "Biji Biratiya Gelan",
"Yaşasın Devrimci Dayanışma", "Baskılar
Bizi Yıldıramaz", "Yaşasın Devrimci
Kurtuluş Mücadelemiz" sloganları atıldı.
Polis yürüyüşü engellemek için panzerle eylemcilerin
üzerine yürüdü. Eylemi dağıtmaya çalışan polisi
bir süre barikatlar ve molotoflarla durduran kitle,
polisin ateş açması ve yoğun gaz bombası atması
nedeniyle ara sokaklara çekilerek eyleme devam
etti. 3 kişinin göz altına aldığı eylemde, polis
çevrede yarattığı "terör"le insanları
rahatsız ederek topluma gözdağı vermeye çalıştı.
Miting Tertip Komitesi; Bundan sonra
olacaklardan AKP, Genelkurmay ve
savaş çığırtkanlığı yapan medya sorumludur.'
9
Aralık'tan Kısa Kısa...
- Gazi Mahallesi'nde düzenlenen yürüyüşte
'Êdî Bes e' ve Yaşasın Hakların Kardeşliği'
sloganlarını atıldı. Gazi Mahallesi'nin
İsmet Paşa Caddesi ve bütün ara sokakları
panzerler, akrepler ve özel hareket timleri
tarafından bölgede terör estirildi...
-Sarıgazi'de
yapılmak istenen yürüyüşe jandarma müdahale
ederek 6 kişiyi gözaltına aldı...
-Kanarya'da
toplanan bir grup genç sarı, kırmızı ve
yeşil renkli pankart üzerine 'Êdî Bes e'
yazarak yürüyüş düzenledi. Polis, yürüyüşe
gaz bombalarıyla müdahale etti. Müdahaleye
molotof kokteyli atarak karşılık veren grup
ara sokaklara dağıldı...
- Polisin
geniş güvenlik önlemi aldığı Okmeydanı'nda
bulunan Sağlık Ocağı önünde toplanan ve
yürüyüş yapmak isteyen gruba polis müdahele
etti. Polisin müdahalesine taşlarla karşılık
veren eylemcilerle polis arasında çatışma
çıktı.
-'Êdî Bes
e' mitingine İstanbul Valiliği tarafından
izin verilmemesi, DTP Kartal, Sultanbeyli
ve Zeytinburnu ilçe örgütleri tarafından
protesto edildi.
Zeytinburnu Kaymakamlığı önünde yapılan
açıklamada ise DTP'liler, Kürtlerin barış
taleplerinin dikkate alınmadığını belirtti.
-Kartal'da
ilçe binası önünde yapılan açıklamada da,
Kürtlerin uzattığı barış elinin uzatılması
gerektiği ifade edildi.
|
DTP ‘nin ertelenen Êdî Bes e Mitingi' İstanbul'da
istanbul’un birçok semtinde sokaklarda protesto
edilirken, mitingin tertip komitesi de 9 Aralık
Pazar günü, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul
Şubesi'nde basın açıklaması yaptı. HKM’nin de
katıldığı açıklamada kısaca şunlar söylendi;
'Şovenist linççi histeriyle Türk halkının bilincini
bulandırmaya çalışanlar mitingi yasaklayarak,
hedef göstererek, kardeşleşmesinin önünde barikat
kurmaya çalışıyorlar. Kürt halkı bölgede gerçekleştirdiği
mitinglerle yıllardır sürdürülen baskı imha politikalarına
karşı Türkçe 'Artık yeter' Kürtçe 'Êdî Bes e'
diyerek sesini Türk halkına, emekçilere duyurmaya
çalıştı. Devlet bu yürüyüşlere yine pervasızca
saldırdı, gözaltı ve tutuklamalara devam etti.
Bundan sonra olacaklardan AKP, Genelkurmay ve
savaş çığırtkanlığı yapan medya sorumludur.' 'Yasaklar
ne Kürt halkı ne de bizlerin mücadelesi önünde
engel olmaz, olmayacaktır.
YENİ BİR TOPYEKUN SAVAŞ
DÖNEMİNE KARŞI DEVRİMCİLER KÜRT HALKININ YANINDADIR
Kürt sorununda yeni ve eskisinden daha da kirli
bir dönemin kapısı artık ardına kadar açılmış
bulunuyor. Hakkari çatışmasından başlayarak bugüne
dek gelen süreç, ulaşmış olduğu en son aşamada,
yalnızca Kürtleri değil, bütün devrimci güçleri
ve emekten yana kurumları da kapsayan bir genel
saldırıya dönüşmüştür.
Önce yıllardır devam eden savaşın aslında yalnızca
bir parçası olan Hakkari çatışmasının etrafında
(sanki o güne kadar hiç asker ölmemiş gibi) büyük
bir "bıçak kemiğe dayandı" gürültüsü
başlatıldı. Daha sonra bölgeye tam bir asker yığınağı
ile operasyonlar tırmandırılırken bir yandan da
şovenist kampanya büyük bir hızla tırmandırıldı.
Topyekun savaş çığlıkları arasında Türkiye'nin
her tarafında mitingler planlandı, DTP ve başka
demokratik kurumların binaları hedef seçildi,
çeşitli yerlerde sudan sebeplerle Kürtlere saldırılar
düzenlendi, SS kampanyalarına benzer biçimde Kürt
düşmanlığı ayinleri düzenlendi. Genelkurmay Başkanı
Büyükanıt'ın "ayağımı frenden çekersem ortalık
karışır" tehditlerine bakınca bütün bunların
birden nasıl örgütlendiğini anlamak zor değildir.
Ve nihayet, şimdi "sınır ötesi operasyon"
projesi belli bir olgunluğa ulaşmış görünüyor.
Önce büyük bir "biz İsrail'den güçsüz müyüz"
yaygarası, sonra ırkçı saldırganlığın Güney Kürdistan
halkına yöneltilmesi ve bin türlü şantaj, tehdit
ve daha sonra bölgenin efendisi ABD'nin önünde
kırk takla atarak sağlanan operasyon izni… Hatta
daha fazlası: son birkaç hafta boyunca sürdürülen
baskı politikaları sonucu Güney'deki Kürt liderlikleri
bir kez daha Kürtlerin birliğini feda edecek politikalara
ikna edilmiş gibi görünüyorlar. Emperyalistler
ve sömürgeciler, bir kez daha Kürtleri korkunç
kardeş kavgalarının içine sürüklüyorlar.
Bir gerilla hareketinin dağlardan kolay kolay
sökülemeyeceğini aslında herkes biliyor ama yine
de şovenist kışkırtmayı "kökünü kazıma"
edebiyatının üzerine kuruyorlar. 23 yıldır savaşan
PKK'yi "askeri bilgiden yoksun çapulcu sürüsü"
olarak gösteren tekel medyası, daha sonra bu güç
orduya ciddi kayıplar verdirdiğinde ise bu kez
kitlelerdeki güvensizliği daha koyu bir milliyetçilikle
yeniden örgütlüyor.
Bütün bunların da ötesinde, operasyon aslında
"sınır içinde" de sürdürülüyor. Bir
yandan azgın şovenist dalga coşturulurken, diğer
yandan bütün muhalif sesler büyük bir baskı altına
alınıyor ve tabii bu arada meclisteki seçilmiş
Kürt milletvekillerinin suyu ısıtılıyor.
Artık her türlü kirli istihbarat faaliyeti, her
türlü şantaj ve psikolojik savaş serbesttir! Aylardır,
elde biriktirilen dosyalar, kasetler, fotoğraflar,
bir bir basına sızdırılıyor, ordudan brifing almaktan
başka becerisi olmayan kukla gazeteciler de büyük
bir hevesle kampanyaya katılıyorlar. Bir gün birinin
askerlik sorunu "ortaya çıkarılıyor",
bir gün bir başkasının eşinin gerilla olduğu "hatırlanıyor",
bir başka gün maskeli bir itirafçı "dehşet
veren DTP öyküleri" anlatıyor… Öte yanda
ise beline silahı takanın DTP merkezi önüne gidip
birkaç el ateş etmesi artık yadırganmıyor…
Ve tabii bütün bunlar, genel olarak toplumsal
muhalefeti sindirmenin en açık yöntemi olarak
kullanılıyor, yani sadece Kürtler değil, bir bütün
olarak bu ülkedeki tüm aykırı sesler baskı altına
alınıyor.
Böylece bir taşla çok kuş birden vurulmuş oluyor.
Toparlayarak özetlersek:
* Her şeyden önce Kürt halkının yerden göğe dek
meşru olan kendi kaderini tayin hakkını yok saymak,
yüz yıllık "inkar ve imha" siyasetini
yeni bir kıyım harekatı ile zirveye vardırmak
hedeflerden birincisi ve hiç değişmeyenidir. Türkiye
oligarşisi bir kez daha eski tenkil harekatlarından
birini planlamakta, bir kez daha büyük kıyımlara
hazırlanmaktadır.
* Haftalardır yürütülen, tehdit, şantaj ve rüşvet
pazarlıklarıyla Güney'deki Kürt liderlikleri yeniden
geçmiş yıllardaki kardeş katili rollerine ikna
ediliyorlar ve bütün eksiklik ve yanlışlıklarına
rağmen bölgedeki en direngen güç olan PKK tasfiye
edilmek isteniyor. Ordudan yeşil ışık almadan
ağzını bile açmadığı bilinen Baykal çetesinin
keskin bir viraj alarak Güney'deki Kürt yönetimine
güller atması, şefkat gösterileri yapması, bu
yönde ciddi fesat anlaşmalarının yapıldığı ya
da yapılmak üzere olduğunu gösteriyor. İşgalci
ABD'nin yıllardır tadını çıkardığı Güney Kürdistan
istikrarını bozmadan yapılacak bir PKK temizliği,
aslında bu anlamda bölgedeki bütün gericilerin
işine gelmektedir.
* İç politikadaki inisiyatif savaşlarında ise
bu şovenist dalga ve saldırgan histeri, bir kez
daha ordunun konumunu sağlamlaştırmasına hizmet
ediyor. Normal şartlar altında vergilerden muaf,
aidat zenginliği ile haksız rekabet yaratan bu
militar-holdinge bin kez itiraz etmesi gereken
tekelci burjuvalar, kuyruklarını kıstırmış susuyorlar;
çünkü "Kürt tehlikesi" abartıldıkça,
"bıçak" ve "kemik" edebiyatı
kışkırtıldıkça, ordu bir kez daha vazgeçilemezliğini
perçinliyor, bu arada da hükümetin gösterdiği
her yavaşlık tarafların puan hanelerindeki sayıları
değiştiriyor. Bu "kahramanlık" ve "fetihçilik"
yarışı içinde çığlıklar yükselirken alttan alta
pis hesaplaşmalar da görülüyor. Sözgelimi DTP
konusunda bir parça daha temkinli gitmek isteyen
AKP hemen "hainleri korumak"la suçlanabiliyor,
vs. vs… Yani sonuçta sokaklarda bayrak sallayan
yüz binlerce insan aynı zamanda tiksinti verici
siyasal hesaplaşmaların basit aletleri haline
dönüşüyor.
* Öte yandan, artık DTP'nin (kaba tabirle) "biletinin
kesilmiş" olduğu kesin gibidir. Önümüzdeki
günlerde yeni yeni "belge"lerin basına
sızması, yeni yeni kasetlerin ortaya çıkması,
hatta fiili saldırıların gerçekleşmesi kimseyi
şaşırtmayacaktır. Yıllardır yalnızca keyfi zorluklarla
önlenen Öcalan'ın avukatlarının birden bire "Gemlik
halkı" tarafından her hafta "karşılanır
olması" bunun işaretlerinden biridir. Bundan
sonrası artık tufandır. "Ayağım frende"
diyerek olup bitenlerin tezgahlandığı adresi de
ifade eden Büyükanıt, işaret fişeğini atmıştır.
Önümüzdeki süreçte salt ortalığı karıştırmak için
düzenin kendi huysuz evlatlarını da namlunun ucuna
koyması, asla çözülemeyen cinayet zincirlerine
asla çözülemeyecek yenilerinin eklenmesi şaşırtıcı
olmayacaktır.
* Ve nihayet bu dalga, açık bir biçimde tüm devrimci
güçlerin, emekten yana kurumların baskı altına
alınmasını hedeflemekte, şovenist kışkırtmayla
ülkenin birçok ilinin, ilçesinin sola kapatılması
planlanmakta, böylece sınıf mücadelesinin de önü
kesilmek istenmektedir. Bir yandan bayraklar havada
dalgalanırken diğer yandan azgın neoliberal saldırı
derinleşmekte, sendikaları da milliyetçilik batağına
çeken bu kirli oyun sömürücülerin ellerini ovuşturmasına
neden olmaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye bugün kritik bir dönüm noktasını
yaşamaktadır.
Bu trajik noktada, solun bir bölümünde gelişen
sosyal-şoven eğilimler de, devrimci hareketin
bir bütün olarak sürece müdahale edememesi, hatta
bazı kesimlerin özellikle çekinik davranması da
son derece tehlikelidir.
Devrimci hareket, zor zamanlarda da en azından
kendi tavrını ortaya koymak ve akıntıya karşı
yüzmek zorundadır. Devrimci hareketin, devrimci
olmak için bundan başka şansı yoktur.
Hiçbir tereddüt ve duraksamaya düşmeden Kürt ulusunun
kendi kaderini tayin hakkını kayıtsız şartsız
savunmak, bugünün en önemli görevidir.
Önümüzdeki günlerin neler getireceğini kestirmek
zordur. Ama ne olursa olsun, Türkiye devrimci
hareketi, zaman zaman karşı dalganın önünde etkisiz
kalsa da politik tutumunda bir kırılmaya izin
vermemeli, enternasyonalizm konusunda dik bir
duruş sergilemelidir. Halk Kültür Merkezleri,
bu noktadan geri adım atmayacaktır. Koşullar ne
olursa olsun, Kürt ulusunun özgürlük ve kardeşlik
çığlığı, saflarımızdaki karşılığını her zaman
bulacaktır. Bugün bu tutum, olağanüstü bir öneme
sahiptir. Bu tutumun gereğini görevimiz olarak
kabul ediyoruz.
Yaşasın Halkların Kardeşliği ve Devrimci Dayanışması
Yaşasın Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakkı
Kahrolsun Emperyalizm ve Sömürgecilik
15 Kasım 2007
HALK KÜLTÜR MERKEZLERİ
NURTEPE'DE
"YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ" EYLEMİ
5 Kasım 2007 Saat:20.00'de Kağıthane Nurtepe'de,
yükselen şovenist dalgaya karşı devrimci kurumlar
basın açıklaması yaptı. Nurtepe Öykü Kafe'nin
önünde toplanan devrimci kurumlar sloganlar eşliğinde
meşalelerininde yakılmasıyla Nurtepe Meydan'a
kadar yürüdüler.
Son günlerde artan, Kürt halkına yönelik imha
ve inkar politikalarını meşrulaştırıp halklar
arasında yaratılan şovenist ve faşist baskılara
karşı 'Yaşasın Halkların Kardeşliği' şiarı yükseldi.
Eylemi HKM'nin yanı sıra örgütleyicisi olan kurumlar
ESP, SDP, SODAP, TÖP gerçekleştirirken PDD ve
DTP de destek verdi.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİNDE
SALDIRI ADANA'DA ŞÖVENİZM PROTESTOLARI
Devletin Kürt halkına yönelik şiddetin yeni bir
boyutu olarak örgütlediği kitlesel şövenizm kampanyası,
Adana'da düzenlenen çeşitli gösterilerle protesto
edildi. Bu gösterilerden ilki Çukurova Üniversitesi'nde
yaşanan faşist saldırıyı protesto etmek için yapıldı.
23 Ekim 2007 günü Çukurova Üniversitesi Balcalı
Kampusünde Atatürkçü Düşünce Derneği'nin çağrısıyla
biraraya gelen faşistler, okul dışından getirdikleri
saldırganlarla birlikte bir ırkçı yürüyüş gerçekleştirdiler.
"PKK'liler bayrak yaktı" yalanlarını
ortaya atarak, devletin tüm araçlarıyla yarattığı
şövenist ırkçılıktan etkilenen birçok insanı da
yanlarına çekerek oldukça kalabalık bir şekilde
devrimci yurtsever öğrencilerin toplandığı R1
önüne dek gelen yürüyüşçüler, yine de devrimcilere
saldırmaya cesaret edemeyince devreye çevik kuvvet
polisi girdi. Çok yakın mesafeden plastik mermilerle
yapılan saldırıda birçok devrimci yurtsever öğrenci
çeşitli yerlerinden yaralandı. Bu vahşi saldırı
sırasında oradan geçmekte olan ve olaylarla hiçbir
ilgisi bulunmayan bir kız öğrencinin gözüne plastik
mermi isabet etti. Halen Balcalı Üniversite Hastanesinde
tedavi altında bulunan bu öğrencinin bir gözündeki
kör olma riski sürüyor.
Saldırının ardından Adana İHD'ye gelerek basın
açıklaması yapan öğrenciler, ertesi gün kampuste
yapıştırılan ve saldırıyı protesto eden afişlerle
hemen yanıtlarını oluşturdular ve 25 Ekim günü
saat 12.00'de düzenledikleri yürüyüşle saldırıyı
kitlesel bir biçimde protesto ettiler. Adana'da
bulunan tüm devrimci yapıların da desteklediği
yürüyüş faşist saldırının devrimci mücadeleyi
engelleyemeyeceği mesajını güçlü biçimde verdi.
MAHALLELERDE ŞÖVENİZM
PROTESTOLARI
DTP Kapatılarak Sorunlar
Çözülemez!
Sistem bir kez daha gerçek yüzünü göstermiştir.
Yıllardır oynanan senaryo bir kez daha ortaya
konulmaya çalışılmaktadır. Bir kez daha Yargıtay
Başsavcısı, DTP için kapatma istemi ile Anayasa
Mahkemesi'nde dava açmıştır.
Halklarımız, Yargıtay Başsavcısı'nın açtığı
davaya yabancı değildir. Çünkü, Türkiye'nin
tarihi adeta kapatılmış partiler mezarlığıdır.
Yargıtay Başsavcısı'nın kapatma davası, siyaset
tarihinin karanlık sayfalarına bir yenisinin
daha eklenmesi anlamına gelecektir.
Hak ve özgürlüklerin kapısının her geçen gün
biraz daha daraltıldığı, linç kışkırtıcılığı
yapılarak halkların birbirine düşman edildiği
günümüzde, iktidar emperyalizmin sözcülüğünü,
bu şekilde yapmaktadır.
Demokratik kitle örgütleri, dernekler, siyasi
partileri kapatmak asla çözüm değildir. Çünkü
hiçbir halkın sesi bu tür baskılarla susturulamaz,
suturulamayacaktır da.
Halk Kültür Merkezleri olarak, DTP hakkında
kapatma istemiyle Yargıtay'ın açtığı davayı
kınıyor, Kürt halkının yanında olduğumuzu
bir kez daha tekrarlıyoruz.
Baskılar Bizleri Yıldıramaz
Yaşasın Halkların Kardeşliği
Halk Kültür Merkezleri
|
Irkçı şövenist kampanyaların göğüslenmesi amacıyla
Adana'da bir dizi eylem gerçekleştirildi. Öncelikli
olarak devletin şövenizm kampanyasını teşhir eden
ve içeriğini açıklayan bir bildiri ve afişler
çıkarıldı. 29 Ekim günü bu afişleri yapıştırma
ve bildirileri dağıtmak amacıyla Şakirpaşa Mahallesine
giden devrimcilerden 12'si gözaltına alındı. Gözaltına
alınanlar o akşam serbest bırakıldılar.
30 Ekim günü saat 18.00'de Şakirpaşa Pasaj durağında
biraraya gelen devrimci yapılar, buradan bir meşaleli
yürüyüş başlattılar. "Yaşasın Halkların Kardeşliği"
, "Biji Bıratiya Gelan", "Eşitlik,
Kardeşlik, Kürt Ulusuna Özgürlük", "Faşizme
Karşı Omuz Omuza", "Faşizme Karşı Tek
Yumruk Tek Barikat", "Kurtuluş Yok Tek
Başına Ya Hep Beraber, Ya Hiç Birimiz" sloganlarının
atıldığı yürüyüş, bildiri metninin basın açıklaması
olarak okunmasıyla sona erdi. Yürüyüş sırasında
"Irkçılığa, Faşizme Karşı Yaşasın Halkların
Örgütlü Mücadelesi" pankartı taşındı.
31 Ekim Çarşamba günü Meydan Mahallesinde bir
araya gelerek bildiri dağıtıp afiş yapıştıran
devrimcilerden üçü gözaltına alındı. İzinsiz afiş
yapıştırmak suçlamasıyla gözaltına alınan ve aralarında
bir HKM emekçisinin de bulunduğu devrimciler,
ertesi gün çıkarıldıkları mahkeme tarafından serbest
bırakıldılar.
1 Kasım Perşembe günü Anadolu Mahallesinde bildiri
dağıtan devrimcilerden ikisi gözaltına alındı.
Biri ESP çalışanı, diğeri Alınteri okuru iki devrimci,
ertesi gün çıkarıldıkları mahkeme tarafından halk
arasında kin ve nefret duyguları uyandıracak şekilde
propaganda yaptıkları gerekçesiyle tutuklandılar.
Günlerdir devlet eliyle yapılan Kürt düşmanlığı
kampanyasından sonra böylesine bir gerekçeyle
tutuklama, ancak bizim gibi ülkelerde görülebilir.
Yine 1 Kasım Perşembe günü saat 18.00'de Meydan
Mahallesinde bir araya gelen protestocular, Kıbrıs
Caddesi boyunca gerçekleştirdikleri meşaleli yürüyüşle
oluşturulan ırkçı şövenist atmosferi bir kez daha
teşhir ve protesto ettiler. "Yaşasın Halkların
Kardeşliği" , "Biji Bıratiya Gelan",
"Eşitlik, Kardeşlik, Kürt Ulusuna Özgürlük",
"Faşizme Karşı Omuz Omuza", "Faşizme
Karşı Tek Yumruk Tek Barikat", "Kurtuluş
Yok Tek Başına Ya Hep Beraber, Ya Hiç Birimiz"
sloganlarının atıldığı yürüyüşte yine "Irkçılığa,
Faşizme Karşı Yaşasın Halkların Örgütlü Mücadelesi"
pankartı taşındı. Bu eylemle Adana'daki ırkçı
şöven kampanya karşıtı gösteriler dizisi sona
erdi. Eylemleri ÇHKM, BDSP, ESP, Alınteri, Mücadele
Birliği ve DHP birlikte organize ettiler..
ADANA'DA DTP'YE DESTEK
Son günlerde Kürt ulusuna yönelik başlatılan ırkçı
kampanyanın bir uzantısı olarak DTP'ye yönelen
saldırılar ve kapatma girişimleri, Adana'da düzenlenen
bir basın açıklaması ile protesto edildi. 26 Kasım
pazartesi günü saat 12.30'da DTP Adana il binası
önünde gerçekleştirilen basın açıklaması ile başka
partilerden gerillada akrabası olanlar meclise
girdiğinde hiç seslerini çıkarmayanların, aynı
durum DTP'liler için sözkonusu olduğunda "PKK
mecliste" diyerek yaygara kopardığına dikkat
çekildi. DTP şahsında Kürt halkına siyaset yasağının
getirilmek istendiğine vurgu yapılan açıklamanın
okunmasının ardından kitle "Baskılar Bizi
Yıldıramaz"sloganını attı.
SİYONİZM YENİLECEK, İNTİFADA
KAZANACAK
Filistin Halkıyla Dayanışma Derneği, intifadanın
20. yıldönümünü 1 Aralık 2007 günü Galatasaray
Postanesi'nin önünde bir basın açıklaması düzenleyerek
selamladı. Eylemde "Annapolis Aldatmacısına
Son! Filistin'de Direniş Kazanacak" pankartı
açılıp, "Katil ABD Ortadoğu'dan Defol"
, "Yaşasın Halkların Kardeşliği", "Filistin'de
İntifada, Irak'ta Direniş Kazanacak", "Direnen
Filistin Halkının Yanındayız", "Siyonist
İsrail Filistin'den Defol" dövizleri taşındı.
Eylemde, Filistin'de sürdürülen direnişi sindirmeyi
amaçlayan ABD'nin öncülüğünde Annapolis eyaletinde
yapılan Ortadoğu Konferansı'nı binlerce Filistinlinin
protesto ettiği belirtildi. Ayrıca, Siyonist İsrail'in,
2000'den bu yana yüz bine yakın Filistinliyi ve
on bine yakın çocuğu öldürdüğü, beş yüze yakın
Filistinlinin yargısız infaz sonucu yaşamını yitirdiği
ve 1450 Filistinlinin ise hastaneye taşınma sırasında
askeri denetim noktalarında bekletildiklerinden
dolayı yaşamlarını yitirdiği vurgulandı.
Açıklama ''Filistin Halkıyla Dayanışma Derneği
olarak Ortadoğu'nun onuru olan Filistin direnişini
destekliyor ve sahipleniyoruz. Filistin İntifadası
20. yıldönümünde siyonist zulme karşı umudun resmidir.
Filistinlilerin tarihe tırnakları kanayarak kazıdıkları
dava hepimizindir" sözleriyle sona erdi.
Eylemde "Siyonizm Yenilecek İntifada Kazanacak",
"Katil ABD Ortadoğu'dan Defol!", "Filistin
Halkı Yalnız Değildir!", "Katil İsrail
Filistin'den Defol!" ve "Emperyalizm
Yenilecek Direnen Halklar Kazanacak!" sloganları
atıldı.
Tekstil-Sen, Halk Kültür Merkezleri, Mücadele
Birliği ve Sosyalist Gençlik Derneği de eyleme
destekçi olarak katılarak, intifadayı selamladı.
"F TİPİ LİSE, F TİPİ
ÜNİVERSİTEE İSTEMİYORUZ"
Üniversiteleri bilim yuvası olmaktan çıkarıp,
kışla haline getiren, 12 Eylül artığı YÖK Beyazıt'ta
yapılan kitlesel bir eylemle protesto edildi.
YÖK'ün kuruluş yıldönümü olan 6 Kasım'da yurdun
pek çok yerinde olduğu gibi İstanbul'da da alanlara
çıkıldı. Eyleme, tramvay ve otobüs duraklarında
biraraya gelen öğrenciler üniversite önüne kadar
yüreyerek başladılar. 13.30'da toplanmaya başlayan
kitle pankartlarını ve dövizlerini açarak Beyazıt
Meydanı'na kadar yürüyüşe geçti. Eyleme üniversite
öğrencilerinin yanı sıra öğretim üyeleri ve eğitim
emekçileri, liseli öğrenciler ve tersane işçileri
de eyleme destek verdi.
Eylemde 'YÖK, Polis, Medya Bu Abluka Dağıtılacak',
'YÖK'e Hayır' gibi YÖK'ü protesto eden sloganların
yanı sıra 'Üniversitede İşgal, Tersanede Grev',
'Kahrolsun Ücretli Kölelik Düzeni', 'İşçiler Kardeş,
Patronlar Kalleş' sloganları atıldı. Tersane işçilerinin
hemen ardından eyleme kendi pankartlarıyla gelen
liseli öğrenciler burada 'üniversiteli öğrencilere
destek vermek için değil, aynı sorunları paylaştıkları
için bu mücadeleyi sahiplendiklerini' söylediler.
12 Eylül zihniyeti tarafından 26 yıl önce kurulmuş
YÖK'ün iflasını belgelemek için bir araya gelen
kitle,' 26 yıldır bilincimizi ve kimliğimizi ele
geçirmek için bütün silahlarını üzerimize doğrultmuş
olan bu kurum; yenilmiştir! Bizlerin bugün burada
toplanmış olması bu yenilginin yalnızca küçük
bir resmidir!' dediler. Basın açıklamasının ardından
halaylar çeken kitle Edebiyat fakültesine kadar
yürüyerek'YÖK, Polis, Medya Bu Abluka Dağıtılacak',
'YÖK'e Hayır', 'Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep
Beraber Ya Hiç Birimiz' sloganlarını attıktan
sonra dağıldı.
"FAŞİZME KARŞI OMUZ
OMUZA"
3 Kasım 2007 Cumartesi günü KESK, TMMOB
ve TTB'nin çağrısı ile Türkiye'nin dört bir yanından
binlerce insan, sabahın ilk saatleriyle beraber
"Özgür, Demokratik Ve Eşitlikçi bir Türkiye"
talebini haykırmak için, Ankara'da buluştu. Anayasa
tartışmaları üzerinden "demokrasi" yalanına
ve yükseltilen şovenizme karşı "barış ve
kardeşlik" şiarlarının seslendirildiği mitinge
çeşitli sendika, dernek, dergi çevreleri ve devrimci
gruplar katıldı. Ankara dışında İstanbul, Kocaeli,
İzmir, Adana, Giresun, Hakkari, Van, Bitlis illerinden
gelen emekçilerin Ankara eski hipodromdan başlayan
yürüyüşleri sloganlar eşliğinde Sıhhiye Meydanı'nda
son buldu. Yürüyüş Boyunca "Kürdistan Faşizme
Mezar Olacak", "AKP Şaşırma, Bizi Dağa
Taşıma", "Kürtlere Uzanan Eller Kırılsın",
"Türk, Kürt, Ermeni, Yaşasın Halkların Kardeşliği",
"Faşizme Karşı Omuz Omuza", "Susma
Haykır Halklar Kardeştir", "Katil ABD,
İşbirlikçi AKP", "Zafer Direnen Emekçinin
Olacak", "Eşit, Özgür, Demokratik Türkiye",
"Bıji Bıratıya Gelan", "Savaşa
Hayır, Barış Hemen Şimdi", "Gün Gelecek,
Devran Dönecek, AKP Halka Hesap Verecek",
"Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber,
Ya Hiçbirimiz" sloganları atıldı. Alana varıldığında
KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, TMMOB
Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, TTB Genel
Sekreteri Altay Ayaz birer konuşma yaptılar. Konuşmalarında
savaş kışkırtıcılığına, şovenizme, ırkçılığa karşı
beyanlarda bulunan konuşmacılar, Kürt sonunda
demokratik çözüm, sosyal devlet ve demokrasi taleplerinde
bulundular. HKM ve DSG de Türkiye'nin dört bir
tarafından "Emperyalizme, Şovenizme, Faşizme
Karşı Yaşasın Halkların Kardeşliği - HALK KÜLTÜR
MERKEZLERİ" pankartının arkasında "Eşitlik,
Kardeşlik, Kürt Ulusuna Özgürlük", "Yaşasın
Halkların Kardeşliği", "Biji Bıratiya
Gelan", "Yaşasın Devrimci Kurtuluş Mücadelemiz",
"Faşizme Karşı Tek Yumruk Tek Barikat",
"Mahir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş"
sloganlarıyla mitingdeki yerini aldı. 6 Kasım
nedeniyle "YÖK, Polis, Medya Bu Abluka Dağıtılacak",
"YÖK Kalkacak, Polis Gidecek, Üniversiteler
Bizimle Özgürleşecek" sloganlarının atıldığı
eylemde, DTCF'nin önünden geçerken "Dil Tarih
Faşizme Mezar Olacak", "Ya Özgür Vatan
Ya Da Ölüm" sloganları atıldı.
Miting, Sevinç Eralatay, Grup Kızılırmak ve İlkay
Akkaya'nın konseri ve çekilen halaylarla son buldu.
C. RİCE'NİN GELİŞİ ADANA'DA
PROTESTO EDİLDİ
ABD
Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın "Irak'a
Komşu Ülkeler Genişletilmiş Toplantısı"na
katılmak üzere Türkiye'ye gelişi, düzenlenen bir
basın açıklaması ile protesto edildi. 2 Kasım
2007 günü saat 13.00'te İnönü Parkı'nda gerçekleştirilen
basın açıklamasına ÇHKM, İHD, ESP, BDSP, Alınteri,
DİP Girişimi katıldı. "Ortadoğu Halklarının
Katili Rice Defol, Ortadoğu'da Yeni Katliamlara
İzin Vermeyeceğiz" Yazılı bir pankartın açıldığı
basın açıklamasında, "Katil Rice Ortadoğu'dan
Defol", "Kahrolsun ABD Emperyalizmi",
"Direnen Halklar Kazanacak", "Katil
ABD Ortadoğu'dan Defol", "Yaşasın Halkların
Kardeşliği" sloganlarının atıldığı basın
açıklamasını ÇHKM temsilcisi okudu.
ADANA'DA EROL ZAVAR'A ÖZGÜRLÜK
KAMPANYASI BAŞLATILDI
Yıllardır mesane kanseri hastası olan ve buna
rağmen cezaevinde tutulan, üstelik tedavisi de
yapılmayan Erol Zavar'ın ölümünü engelleyebilmek
amacıyla bir kampanya başlatıldı. Erol Zavar özelinde
tüm devrimci tutsaklara yönelik yoketme saldırısının
bir parçası olan bu durum, İHD Adana Şubesi'nde
düzenlenen bir basın açıklaması ile protesto edildi.
Basın açıklaması aracılığıyle Erol Zavar'a Özgürlük
talebiyle başlatılan imza kampanyasının da duyurusu
yapıldı. Adana'da bulunan Kürkçüler F Tipi Cezaevi
ve bölgedeki diğer cezaevlerinde yaşanan hak gaspları
ve itirafçılaştırma baskılarına da değinilen basın
açıklaması, 17 Kasım 2007 cumartesi günü saat
12.30'da yapıldı. Basın açıklamasına İHD, Odak,
ÇHKM, ESP, Halkevleri ve ÇHD katıldı.
KALAN (DERSİM) HALK KÜLTÜR
MERKEZİ'NDE YOZLAŞTIRMAYA KARŞI ETKİNLİK
24 Ekim Çarşamba günü Kalan (Dersim) Halk Kültür
Merkezinde yozlaştırma ve çürütme politikaları
adlı bir etkinlik yapıldı. Etkinlik uyuşturucu
ve diğer madde bağımlılarını anlatan sinevizyon
gösterimiyle başladı. Ardından "gençliğe
dönük saldırılar" adlı metin olundu ve yerini
söyleşiye bıraktı. Söyleşide söz alıp konuşan
arkadaşlar sık sık sistemin
gençlik üzerinde oynanan oyunlara ve bu oyunlarla
bizi uyutmaktadırlar.
Hayatımıza bali, tiner, uyuşturucu ve uçucu maddeler
katarak bizi oldubittilere karşı devre dışı bırakmaya
çalışıyorlar. Sistemin bu karanlık yüzüne aldanmamalıyız
denildi. Etkinlik okunan şiirlerle son buldu.
|