|
|
|
|
Tarihin
Büyük Provokasyonlarından;
Reichstag
Yangını ve
Faşizmin Yargılanması
|
“Bir an önce akıllan.
Talih terazisinin dili
bazen durur ortada, bazen durmaz
Ya çıkacak ya ineceksin;
ya kazanacak ezeceksin,
ya da kaybedecek, kul olacaksın.
Acı çekecek ya da galebe çalacak,
Ya örs olacaksın ya da çekiç”
Goethe
“Şahsımı, suçlanan bir komünist olarak savunuyorum.
Komünist, devrimci onurumu savunuyorum. Görüşlerimi,
komünist anlayışımı savunuyorum. Hayatımın anlamını
ve içeriğini savunuyorum.” Bu sözler 15 yaşından
itibaren hayatını komünizm davasına adamış bir insana
ait; Bulgaristan Komünist Partisi önderi Georgi
Dimitrov.
Herkes bilir ki, Marksist literatürün tarih betimlemesi
ezen-ezilen sınıf çatışmalarının açıklanmasıdır.
Ve yine Marksist teoriye göre bu açılım, nihai hedef
olan komünizme kadar sürecektir… Ezenler tarih boyunca
ezme görevlerini eksiksiz yerine getirme çabası
içinde olmuşlardır. Ezilenleri daha çok ezmek için
her türlü organizasyonu hayata geçirmişlerdir. Gerek
ekonomik anlamda, gerekse de politik, askeri anlamda
her türlü materyali kullanmışlardır. Tüm bunların
yanında doğası gereği kitlelerin kafalarını bulandırmak,
yalan bir şeyi doğru göstermek de bu politikaların
bir parçası olmuştur. Bu anlamda egemenlerin elindeki
bütün baskı aygıtı bu amaca hizmet eder. Medyasından
tutalım da polisine kadar hepsi günün her saatinde
kitleleri sindirme, korkutma, gözdağı verme işlevini
görür.
Fakat, egemenlerin bu topyekün saldırısı (tarihte
de çok iyi görüldüğü gibi) her zaman hayatta karşılığını
bulmamıştır. Tarih, bu tezimizi doğrulayan, ayaklanmalar,
direnişlerle doludur. Bu direnişlerden bazıları
devrimi doğurmuş, bazıları ise devrim kadar anlamlı,
ses getirici etki yapmıştır. Yazının girişinde alıntısını
yaptığımız konuşmaya vesile olan olayı da ikinci
kategoriye rahatlıkla sokabiliriz.
1933 yılında Alman faşizmi tarafından düzenlenen
komplo başarılı olmamış, komployla yargılanmak istenen
Bulgar işçi sınıfının önderi Georgi Dimitrov’un
duruşu tarihteki en güzel teşhir ve propaganda kampanyalarından
biri haline gelmiştir.
Tarihte Leipzig Duruşması olarak ünlenen Dimitrov’un
yargılanması, her açıdan örnek teşkil etmektedir.
Özellikle provokasyonlarıyla ünlü olan ülkemizde
bu örnek önemlidir. Leipzig duruşmasını daha yakından
incelemeye çalışırsak ne demek istediğimiz iyice
anlaşılacaktır.
1933 yılının Almanyası… Hitler iktidarda. En son
Reichstag seçimlerinde komünist parti 6 milyon oy
almasına rağmen Hitler’in iktidara gelişi engellenememiş.
Bunun diğer anlamı, komünist partinin faşizmin baş
hedeflerinden biri haline gelmesidir. Bunun zeminlerini
arayan Alman faşizmi, yöntemi bulmakta gecikmez.
Basını da arkasına alan faşist yönetim komünizme
karşı propagandaya başlar. Komünistlere karşı toplumun
kafa karışıklığına “ihtiyaç” vardır. Faşistler,
sonunda yukarıda sözünü ettiğimiz yöntemlerden birine
başvururlar. Alman parlamentosu yakılacaktır. Tarihler
23 Şubat 1933’ü gösterdiğinde “görev” yerine getirilir.
Berlin şehrinde bulunan Alman parlamentosu Reichstag
ateşe verilmiştir. Olayın hemen ardından Hitler
açıklamasının bir bölümünde şöyle der; “Bu Tanrının
bir işaretidir. Şimdi komünistleri ezeceğiz!”
Reichstag binasında bir kişi yakalanmıştır. Bu kişi
Hollandalı Van der Lubbe’dir. Üstelik bu kişi komünisttir(!)
ve parti “üye” kartı vardır. Polis hemen işe girişir;
önce Alman Komünist Parti Grup Başkanı Ernst Togler’i
tutuklar. 9 Mart tarihinde ise, Georgi Dimitrov
ile birlikte 2 Bulgar komünist tutuklanır. Suçlama
bellidir; Reichstag’ın kundaklanması… Aynı gün,
soruşturma komisyonu kurulur ve Dimitrov ile arkadaşları
sorguya alınır. Dimitrov, bu süre içerisinde, polis
tarafından hazırlanan tutanakları imzalamaz. Fakat,
fikirlerini Bulgarca yazarak kamuoyuna açıklar.
“Emniyet soruşturma makamına…” başlayan yazısının
bir yerinde yangın ile ilgili fikirlerini yazarken
aynı zamanda da bir komünistin bu konuda hangi tavrı
alması gerektiğini de açıklar; “Reichstag yangın
haberini, 28 Mart sabahı Münih-Berlin treninde,
tüm diğer yolcular gibi gazetelerden öğrendim. ‘Kundakçının’
adını ve resmini ilk kez Alman gazetelerinde gördüm.
Kendisiyle daha önce ne görüşmüşlüğüm ne de konuşmuşluğum
vardır. Bir komünist olarak, Bulgaristan Komünist
Partisi ve Komünist Enternasyonal üyesi olarak,
ilkesel açıdan bireysel teröre, bu tür anlamsız
kundaklamaya karşıyım. Çünkü, bu tür eylemler komünist
yığın çalışmasının yöntem ve ilkeleriyle, ekonomik
ve politik kitle mücadelesiyle bağdaşmamaktadır
ve bu tür eylemler proletaryanın kurtuluş hareketine,
komünizm davasına yalnızca zarar verir.” (Sf. 17,
Faşizmin Yargılanması, Georgi Dimitrov, Evrensel
Basım Yayın, )
28 Mart tarihinde sorgusu tamamlanan Georgi Dimitrov,
Moabit Cezaevine yollanır. Parasına el konulur,
gazete verilmez, avukat tutturulmaz, ziyaret izni
verilmez, gözlükleri alınır ve elleri kelepçeli
tutulur. Bu durum 6 ay sürecektir. Dimitrov cezaevindeyken,
dışarda sosyalistler, demokratlar sürece müdahale
etmeye, Hitler faşizminin komplosunu teşhir etmeye,
yalanı ortaya çıkarmaya çalışır. Paris’te uluslararası
bir araştırma komisyonu toplanır. Yine İngiltere’deki
devrimci-demokrat-aydınlar bir araya gelerek, Reichstag
yangının gerçek sorumlularını açıklayan “Kahverengi
Kitap” adlı bir broşür yayınlarlar.
21 Eylül’de Hitler faşizminin uyduruk yargılamaları
başlar. Aralarında Dimitrov’un da bulunduğu tutuklular
Leipzig’e getirilir. 23 Eylül’de Dimitrov kürsüye
çıkar ve faşizmi mahkum eden yargılamasına başlar.
Alman faşizmin uyduruk mahkemesinin yanı sıra faşist
yöneticiler tarafından da sorgulanan Dimitrov: “Ayrıca,
Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi ve
Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi üyesi olarak,
yönetici ve sorumlu bir komünist olduğumda doğrudur.
Bulgar partim ve Komünist Enternasyonalin bütün
belge, karar ve eylemlerinin her türlü sorumluluğunu
üstlenmeye hazırım. Fakat, tam da bu nedenden dolayı
ben maceracı bir terörist, bir darbeci ve kundakçı
değilim!” (a.g.e sayfa 63)
Dimitrov’un faşizmi yargılamasından bir alıntı daha
yaparsak; “Reichstag’ın kundaklanması ile -ne dolaylı
ne de dolaysız olarak- kesinlikle hiçbir ilişkim
yoktur. Kundakçı Van Der Lubbe’yi ilk defa bu salonda
görüyorum. 28 Şubat sabahı Münih-Berlin treninde
yangın haberini okurken, bunu yapanların da alçak
provokatörler ya da kaçık ve politik olarak çıldırmış
kişiler olduğunu, her durumda da Alman proletaryası
ve komünizme karşı caniler olduklarını düşündüm.”
(a.g.e Sayfa 64)
Dimitrov’un ifadeleri bu şekilde uzayıp gidiyor…
Gerek olayın tezgahlanışı gerekse de sonrasındaki
yargılama, tamamen komünizme karşı, insanlardaki
komünist düşünceyi ezmeye yönelik olduğu gerçektir.
Üç ay süren duruşmalardan sonra, uyduruk mahkeme
heyeti de artık kendi yalanlarına dayanamayarak,
Dimitrov ve arkadaşlarını “serbest” bırakır.
Dava sürecinde Alman milliyetçilerinden Erntst Oberfrohen’in
anıları yayınlanır. Bu anılarda yangının Naziler
tarafından çıkarıldığı açık bir şekilde anlatılır.
Oberfrohen, Reichstag binasına girip çıkmak için
-Hitler’in sağ kolu Göring’in evine açılan- yer
altı geçidinin kullanıldığını yazar. Bulgaristan
Devrimi’nin önderi Georgi Dimitrov, yoksul bir ailenin
çocuğudur. Ortaokul öğrenimini sürdürürken eğitimini
yarıda bırakmak ve matbaada çalışmak zorunda kalır.
Ülkedeki grevlerde yerini alır, sosyalist kimliği
gelişmeye başlar. I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda,
cephedeki askerleri örgütlediği için tutuklanır,
üç yıl cezaevinde kalır. Cezaevi yaşamından sonra,
dışarıda devrimci mücadelesini bütün hızıyla sürdürür.
Bulgaristan Komünist Partisi yönetimine seçilen
Dimitrov, 1920 yılında milletvekili seçilir. 1923
yılında Bulgaristan’da hükümete karşı yapılan gerici
darbeden sonra, BKP ayaklanma hazırlıklarına girişir.
Ayaklanma başarısız olur. Dimitrov için idam kararı
çıkarılır ve Dimitrov ülkeyi terk eder. Yugoslavya,
Viyana ve Berlin’de yaşayan Dimitrov, yukarıda anlattığımız
Leipzig Duruşmaları ile faşizmi yargılan komünist
olarak dünya gündemine oturur.
2 Temmuz 1949 yılında Moskova’da hayata gözlerini
yuman Georgi Dimitrov’u bu vesileyle saygıyla selamlıyor
ve onun faşizme karşı kararlı duruşunu yeniden anımsıyoruz...
|
|
|
|
|
|
|
|