Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

52. Sayı - Haziran 2007

“Ben umutsuzluğun ölümle, pes etmeyle aynı anlama geldiğini düşünüyorum. Ölen, pes eden birinin umutlara sarılması beklenemez. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır. Bunun için “ Ömür umuttan önce tükenmeli” sözü söylenmiştir. Umudun ömürden önce tükendiğini bir düşün, o zaman manevi olarak ölünmüş demektir. Manevi olarak ölmek hiç kuşkusuz maddi olarak ölmekten daha kötüdür. Başka bir deyişle yaşayan bir ölü (umutsuz biri) hayat fonksiyonlarını yitiren birinden daha kötüdür. Bilmiyorum katılıyor musun sözlerime? Bunun için altını çizerek söylüyorum.
Ömür umuttan önce tükenmeli!
Bu sözler 2 yıl önce yitirdiğimiz bir değerimize, Erdal Altunöz yoldaşımıza ait. Bir yoldaşına yazdığı mektupta öyle diyordu Erdal. “Ömür umuttan önce tükenmeli”ydi ve her devrimci sosyalist bunu rehber edinmeliydi.
20 yaşında bir genç! Hayatını dolu dolu yaşayan, yüreği devrim ve sosyalizm ateşi ile yanan genç bir insan, Karadenizin soğuk sularında ömrünü umudundan önce tüketti. Öldüğü ana kadar devrimci şiarları kuşanmış ve bulunduğu alanda diğer sol hareketlerin de kabul gördüğü şekilde mücadelenin liderliğini yürüttü.
Antakya’nın bir köyünde doğup büyüyen Erdal yoldaş 15 yaşında henüz çok gençken tanıştı. Devrimci saflara katıldığı andan itibaren büyük bir inançla kavgasına bağlandı. Hayata çok yönlü bakmaya çalıştı. Devrimin en başta kişilikte yaşanması gerektiğinden hareketle önce kendisiyle muhasebe yaptı ve bir devrimci kişilik neyi gerektiriyorsa yerine getirmeye çalıştı. Okudu, yazdı, şiirler yazdı, bilimle, sanatla ilgilendi ve enstrüman çalmayı öğrendi. 2005 yılının ilk günlerinde hareketimizle bütünleşen Erdal yoldaş bizlere büyük değerler bıraktı.
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Giresun Eğitim Fakültesi öğrencisiydi Erdal yoldaş. Giresun öğrenci hareketi içerisinde, devrimci dayanışmacı kişiliği ile, düşüncelerini rahat ifade etmesi ile, mücadeleye doğru yerden bakması ile, örgütçü özellikleri ile dikkati çekiyordu. Bu durum eğitimsen içerisinde oluşturulan öğrenci komisyonunun başkanlık seçiminde neredeyse tüm oyları almasını ve komisyon başkanı olmasını sağlamıştı. Kısacası liderlik özelliklerine sahipti Erdal yoldaş.
Devrimci teori ile örgütlü yaşamın birleştirilmesi gerekliliği üzerinden hareket ederek sürekli okuyordu. Okumakla kalmayarak okuduklarını kendi düşünceleri ile harmanlaştırıyor ve yazıya döküyordu Erdal yoldaş. Bu anlamda genç bir teoriysen di. Bugüne dek bizlere, ilk aklımıza gelen “Kemalizm üzerine” “Anadil üzerine” “Bilim ve teknoloji üzerine” “Maoizm üzerine değerlendirme” “Sosyalizmde devrim ve iktidar sorunu” “Ahlak üzerine” başlıklı yazıları bıraktı Erdal yoldaş. Yazılarından bazıları daha önce üniversiteli genç yoldaşlarımızın çıkardığı Granma dergisinde yayınlanan yoldaşımızın daha başka başlıklarla bir sürü makalesi bulunmakta. Yazıların içeriğinden bağımsız olarak bu kadar çalışkan ve üretken olması bugün açısından büyük önem taşıyor. İnsanların hatta bazı devrimcilerin kitaplardan kaçtıkları, uzaklaştıkları, devrimci teoriye önem vermeyerek dar pratiklerle kendilerini sınırlandırdıkları, hayata dair üretkenliği bir iş olarak gördükleri bir dönemde sürekli okuması, yazması ve bunları yaparken bir aydın olarak değil hayata örgütlü bir yerden bakan bir devrimci olarak yapması yani pratiği ile birleştirmesi bizim açımızdan çok büyük bir önem arz ediyor. Çünkü bunları bir iş olarak değil bir yaşam biçimi olarak yapıyordu.
Hayatı dolu dolu yaşıyordu yoldaşımız. Bağlama çalıyor, şiir yazıyor, yalnız kaldığı dönemlerde pek çoğumuzun dahi unuttuğu bir yöntemle yani mektuplarla yoldaşlarına ulaşan bir yoldaşımızdı. Tüm bunlar onu yormuyordu, çünkü bunu istiyordu. Bu ona mutluluk veriyordu.
Eleştiriye çok açık bir devrimciydi. Eleştiriye uğradığı noktayı eşeliyor, eksik noktalarını açığa çıkarıyor ve kendisiyle mücadele ediyordu. Tüm bu anlattıklarımız garip yada abartı gibi gelebilir ama tüm anlattıklarımız Erdal’da cisimleşiyordu. Ölmeden 20 gün önce bir yoldaşına söylediği sözler halen kulaklarımızda. “Sosyalizmde iktidar sorunu” yazısı ile ilgili olarak; “bütün yoldaşlardan aynı eleştiriyi alıyorum. Bu ideolojik birliğimize işaret ediyor. Gitgide daha iyi oluyoruz…” Evet. Daha iyi bir noktadayız. Daha iyiye gidiyoruz. Erdal’ımızın güzel gülen gözleri ile. Bizlere bıraktığı mirası daha da zenginleştirerek. Daha da üreterek.. daha da okuyarak. Sokaklarla daha da ilişki içinde..
Her ölüm erkendir. Her ölüm üzücüdür. Ama bazı ölümler vardır ki zamanlaması ve şikli ile bulduğu insan arasında bir uyumsuzluk vardır. İşte Erdal yoldaşımıza da bu ölüm hiç yakışmadı. Devrimci sosyalist mücadele de her yoldaşımız bu kavgada faşizmle hesaplaşma içerisindeyken ölümü kucaklamak ister. Bir kurşun, bir idam sehpası, bir sandalye yada askı. Belki de camdan aşağı atılarak.. ama doğal yolla değil. Hiçbir devrimci bunu istemez. Erdal da istemezdi. Ama ölüm onu sıcak bir haziran ayında soğuk suların içinde buldu. Ve belki şu an son söz olarak söylenebilecek en anlamlı söz Ernesto’ nun yıllar önce söylediği sözler olacaktır. “Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin; silahlarımız elden ele geçecekse, savaş sloganlarımız dilden dile yayılacaksa ve başkaları mitralyöz sesleri ile cenazelerimize ağıt yakacaklarsa Ölüm hoş geldi. Safa geldi”
DEVRİMCİ SOSYALİST GENÇLİK

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19