Sözcük olarak “yenidendoğuş” anlamına gelen Rönesans,
15. yüzyılda İtalya’da doğan ve 16. yüzyılda bütün
Avrupa’ya yayılan kültür, sanat ve toplumsal ilişkilerdeki
yenilenme hareketidir.
Ortaçağ’ın karanlığından ilk çıkış adımı olan
Rönesans, genel olarak bir sanat ve kültür patlaması
olmakla birlikte, içinde barındırdığı düşünce
akımları ile daha sonraki burjuva Aydınlanma hareketinin
öncelidir.
Rönesans dendiğinde ilk akla gelen imgeler, Mantegna’nın,
Boticelli’nin, Leonardo’nun, Rafaello’nun resimleri,
Michelangelo’nun heykelleri, mimarideki göz kamaştırıcı
teorik, teknik ve pratik ilerlemeler, ilk opera
deneyleri, halk dillerinde yazılan bir edebiyatın
doğuşu ve matbaa ile birlikte daha geniş kesimlere
yayılması. Galileo’nun, Toricelli’nin bilimsel
buluşları, Thomas More’un, Campanella’nın eserlerinde
yansıyan ütopyacı düşüncelerdir.
Ticaret ve sanayinin gelişmesiyle, emekçi ve zanaatçılardan
hatırı sayılır bir nüfusun kentlere yığılması,
kentleri geliştirmiştir. Hâlâ feodallerin denetiminde
olsa da kentler ise ticaretin doğrudan bir sonucu
olarak yeni bir toplumsal yaşamın işaretlerini
veriyor, çelişkilerin şiddetlenmesinin zemini
oluyordu. Ticaret, birikim demekti ve birikim
de her zaman katı tabuları ve normları zorlayan
bir olguydu. Toplumun bütün kaynaklarını hortumlayan
Kilise gerçi yüzyıllar boyunca yine büyük ölçüde
duruma hakimdi ama artık zorlanıyor, ve bizzat
kendisi da değişim işaretleri veriyordu.
Daha sonraları, süreç içersinde ortaya çıkan ve
esas olarak ticaretin ve Kilise ile iktidarı paylaşmaktan
hoşlanmayan dünyevi iktidarların elini rahatlatan
“reform” hareketleri de ilk ilhamlarını Rönesans’tan
almıştır.
Çözülme, elbette çok yavaş gerçekleşti ve dışavurumlarını
hem politik alanda (şehir komünleri, kiliseye
yönelik vergi düzenlemeleri, dünyevi politik iktidar
biçimleri, kent devletleri, vb.) hem de değişik
kültürel alanlarda verdi. Kilise’nin katı biçimlerinden
dünyevi iktidarların parça parça güç kazanmasına
varan süreç, yüzyılları kapsadı. Zaman zaman krallar
Kilise’yle doğrudan çatıştılar, zaman zaman uzlaşmalarla
birkaç adım atılabildi ama sonuçta ticaretten
kentlere, kentlerden de eninde sonunda kapitalizme
kadar varacak olan bir sürecin ilk adımları bu
çağda gerçekleşti.
Antikçağ’ın yeniden keşfi ve Yunan-Roma uygarlıklarıyla
Hıristiyanlık arasında köprüler kurulması önemliydi;
çünkü bu aslında doğrudan sert bir çatışmaya girmeden
Kilise’yi aşmak ve eski Yunan düşünce dünyasında
aklın izlerini sürmek anlamına geliyordu.
Bu arada, resim, heykel, vb. bütün sanat alanlarına
“hareket”in katılması, günlük hayatın ve kutsal
olmayan kişilerin konu olarak alınması, genel
olarak insanın ve insan anatomisinin kışkırtıcı
biçimde öne çıkarılması, bu sürecin ürünleri oldu.
Soyut, tartışmaya kapalı sembolist bir anlayışın
yerini gerçeğin izinin sürülmesi alırken, felsefede,
bilim dallarında hatırı sayılır ilerlemeler sağlandı.
Rönesans döneminin en belirgin özelliklerinden
biri ise, dünyaya Ütopyacıları kazandırmış olmasıdır.
1516’da “Ütopya”yı yazan Thomas More, sonunda
bedelini canıyla ödedi ama bir kez yol açılmıştı
artık. Niccolo Machiavelli’nin asıl önemi ise
her milimetresi dogmayla belirlenmiş dini ortamda
dünyevi bir politik iktidarın kuralları üzerine
çalışmasıdır, ki bu çalışmalar aslında çok sonraları
sahneye çıkacak olan burjuva iktidar teorilerinin
öncelini oluşturur. İktidar elde etme ve koruma
konusunda dinsel olmayan, politik ataklar, dalavereler,
entrikalar tartışması, katı dini kurallar için
tehlikeli ama genel tarihsel anlamda ileriye bir
bakıştı. İktidar ve gücün tek kaynağı olarak evrenin
sahibi olan Tanrı’yı gören eski dogma artık zayıflamaktadır.
Ticaret, böylece kendi doğasındaki dünyevi öze
uygun üstyapıyı aramakta ve yaratmak için ilk
düşünsel adımları atmaktadır. Süreç boyunca Rönesans
sanatını en çok destekleyen ve zemin oluşturan
yerlerin (Floransa, Venedik, vb. gibi) aynı zamanda
ticaretin ve bankerliğin altın çağını yaşaması
rastlantı değildir.
Kısaca söylenirse Rönesans, çok uzun bir zaman
dilimine yayılmış bir yenilenme hareketi olarak,
geleceğin modern toplumsal biçimlerine ve düşünce
akımlarına ilham kaynağı olmuş, bu anlamda sadece
sanat alanıyla sınırlı kalmamış bir sürecin adıdır.
Skolastik düşüncenin adım adım güç kaybettiği,
bilimin ve özgür düşüncenin ise aynı oranda öne
çıktığı bir süreç olarak Rönesans, uygarlık tarihinin
modern topluma dek ulaşacak olan serüveninin önemli
bir parçasıdır. Daha sonra sökecek olan ise kapitalizmin
ve aydınlanmanın şafağıdır.
|