Aşağıdaki yazı, bugünlerde
çıkan FİLİSTİN: DEVRİM SÜRÜYOR isimli kitabımız
için Dr. George Habbaş tarafından yazılan
önsözdür. Ancak yazının politik vurguları,
bir önsözün sınırlarını aşan vurgular olduğu
için dergimizin bu sayısına da almaya karar
verdik. Okurlarımıza sunuyoruz. |
Filistin sorunu bugünlerde çok tehlikeli bir
süreçten geçiyor. Karşımızdaki engeller büyük.
O yüzden bu tehlikeleri atlatmak için, çok bilinçli
olmamız gerekiyor. Daha önceki Filistin ve Arap
ilerici direnişini enternasyonalist dayanışmayla
birlikte sürdürdüğümüz için mücadelenin ayakta
kalmasını başardık. Bize dayatılmaya çalışılan
diz çökertme ve boyun eğdirme politikalarına,
emperyalizmin terörüne, Arap gericiliğine ve bölgedeki
bütün gericilere, işbirlikçilere, özellikle de
Siyonizm ve taşeronlarına rağmen işgale ve emperyalist
saldırıya karşı mücadelenin bayrağı hep yükseklerde
dalgalandı. Bugün de mücadele dimdik ayakta.
Diyoruz ki, bu tehlikelere rağmen direniş ruhuyla
emperyalizmin Ortadoğu’daki amaçlarına ve programlarına
engel olacağız. Bunu ancak Ortadoğu’daki ve dünyadaki
özgürlükçü güçler cephesiyle ve Filistin devrimci
cephesiyle birlikte yapabiliriz. Bugün bize dayatılan
gerici, faşist, ırkçı politikalarla, bazen “demokrasi
ve insan hakları” adı altında, bazen de “ulusların
kendi kaderini tayin hakkı” bahanesiyle bölgemizdeki
devrimci ve ilerici hareketler sindirilmek isteniyor.
Ve bu sindirme harekatı her zaman emperyalizmin
ve kapitalizmin çıkarlarına paralel olarak yürütülmektedir.
Şu anda, dünyadaki krizin faturası Arap alemine
çıkarılmaya çalışılıyor. Özellikle de Filistin’e!
Bu, sosyalist bloğun çözülmesiyle ortaya çıkan
bir durum. Emperyalizmi dünyaya hakim kılmak için,
ABD önderliğinde tek kutuplu bir dünya yaratmak
için çalışıyorlar. Kuşkusuz burada tek hedefleri
bölgedeki petrol kaynaklarını kontrol altına alarak
sömürmektir. Ve tabii bölgedeki halkların ve özellikle
emekçilerin emeğini de sömürmek... Bu nedenle
emperyalistler 21. yüzyılda işgalin şeklini değiştirerek
fiili işgallere geçtiler. Bazen ülkelerin içişlerine
bilfiil müdahale ederek sivil darbeler örgütlüyorlar,
bazen eski sosyalist ve ilerici kişiler üzerinden
halklardaki özgürlükçü ve demokrasi özlemini manipüle
ederek neoliberal ekonomiyi empoze ediyorlar.
Bunun en somut örnekleri Suriye ve Lübnan’dır.
Daha önceki yıllarda emperyalizm kültürel işgali
ve sonrasında küreselleşmeyle birlikte dünyaya
tam hakim olamadı. Bu yüzden fiili işgallere girişiyor.
Bunu Irak’ta ve bazı körfez ülkelerinde yapıyor
ve bu arada Suudi Arabistan ve Türkiye’nin topraklarını
birer askeri depoya çeviriyor. Ve tabii ki bunu
yaparken Siyonist devleti bölgenin en güçlü askeri
ülkesi haline getiriyor. Aynı zamanda emperyalizm,
bölgede mezhep ayrılıklarını büyütüyor, etnik
ve milliyetçi tohumları yeşertiyor. Lübnan ve
Mısır’da bunun örneklerini görüyoruz. Lübnan’da
ve Mısır’da emperyalizm, Hıristiyan-Müslüman,
Irak’ta ise Şii-Sünni çatışmasını körüklüyor.
Bunu gerçekleştirmek için emperyalizmin kullandığı
en başarılı mekanizma medyadır. Medyanın yöneten
satılmış, kiralık adamlar Ortadoğu’daki gerçekleri
saptırıyorlar ve özellikle direnen halkların inancını
gözardı ederek onları “terörist” ilan etmeye çalışıyorlar.
Buna karşın, işgal güçlerinin Afganistan’da, Irak’ta
ve Filistin’deki terörünü “demokrasi”, “uygarlık”
ve “insan hakları” adına yapılıyormuş gibi gösteriyorlar.
Amerikan medya mekanizması dünyaya dayatılan bu
sahte demokrasiyle bizi kandırmaya çalışıyor.
Onların “demokrasi” anlayışı Batının demokrasi
anlayışıdır ve bu, insanlarını umut ettiği gerçek
demokrasi değildir.
Gerçek demokrasi, halkların özgürlüğüne yönelik
yasakların kalkmasıyla, özgür bir yaşam içerisinde,
bireyler haklarına ve sorumluluklarına eksiksiz
sahip oldukları zaman mümkündür. Böylesi bir gerçek
demokrasi Filistin seçimlerinde ve Latin Amerika
ülkelerindeki son seçimlerde batıya büyük bir
ders vermiştir. Ama bu demokrasiler ABD ve Batı
tarafından kabul edilmemektedir. Niye bu demokratik
seçimler kabul edilmiyor? Çünkü ABD bütün dünyada
ve özellikle Ortadoğu’da kendi güdümünde hükümetler
ve yönetimler yaratmaya çalışıyor. Bu güdümlü
rejimlerin dışında demokratik seçimlerle işbaşına
gelen yönetimler ise “terörist” ya da “anti demokratik”
ülkeler olarak damgalanıyor. Buna karşın Irak’taki
ABD-İngiliz işgalinin iğrenç yüzü ve vahşeti süslenerek
“özgürleştirme” ve “demokratikleştirme” olarak
yutturulmaya çalışılıyor. Filistin’deki ırkçı
Siyonist yönetimin 60 yıldan fazladır sürdürdüğü
uygulamalarına rağmen ülkemiz “Ortadoğu’daki demokrasi
vahası” olarak nitelendiriliyor.
Bugün durup dünyamızın son 10 yılda yaşadıklarını
bilimsel olarak değerlendirmek zorundayız. Eğer
dünyaya bu gözle bakamazsak devrim olasılığı konusunda
karamsar oluruz. Dünya bugün bir kaosa gidiyor.
Bunun sebebi de tek kutuplu emperyalist sistemin
kendisidir. Bu tek kutuplu vahşi emperyalizm ipinden
boşanmış bir boğa gibi. Ama işin sadece bu yönüne
bakıp aldanmamalıyız ve bardağın dolu tarafını
da görmeliyiz. Eğer böyle bakmazsak ufuktaki umut
ışığını asla yakalayamayız. Bunun için yapmamız
gerekenler şunlardır:
1- Şu anda emperyalizm var gücüyle halklara karşı
saldırıya geçmiştir. Özellikle medya gerçekleri
çarpıtmak için en önemli silah olarak kullanılıyor.
Ne kadar karalama yapılırsa yapılsın Filistin’de
yaşanan şey, bir direniştir. Yapılan seçimler
de demokrasinin gereğidir ve ortaya çıkan sonuçlar
bir halkın tercihidir. Her ne kadar kazanan taraf
takiyye yapıyorsa da bu demokratik bir seçimin
sonucudur. Solcuların ve demokratik yapıların
kaybetmesine rağmen bu böyledir.
2- ABD ve İngiliz emperyalizmi Irak çamuruna saplanmıştır.
Bunun sebebi Irak’taki şanlı direnişin her gün
bir kartopu gibi gittikçe büyümesidir. Direniş
gruplarının bazılarının anlayış ve uygulamalarına
karşı olmamıza rağmen bu bir halk direnişidir.
3- Dünyada devrimci güçler özellikle Sovyetler
Birliği’nin çözülüşünden sonra bir durgunluk yaşadılar.
Ama özellikle Latin Amerika’daki devrimci ruhun
kaybedilmemesinden kaynaklı olarak yapılan son
seçimler bize gösteriyor ki, bütün karalamalara
rağmen sosyalizm halklar için hâlâ bir umut ışığı
ve bir alternatiftir.
4- Emperyalistlerin işbirlikçilerine ve işgallerine
rağmen halkların direnişinin gücü Latin Amerika’da
ve Irak’ta bir kez daha gösterilmiştir. Halkların
(Sovyetlerden) demokratik halk iktidarlarından
başka bir çözümü yoktur.
5- Gözümüzden kaçmaması gereken gerçek şudur:
ABD emperyalizmine karşı dünyada bir tepki gittikçe
büyümektedir. Bunun en açık örneği küreselleşme
karşıtı hareket, savaşa karşı hareket ve ABD ile
Siyonist İsrail’e karşı büyüyen hareketlerdir.
6- Avrupa’da yapılan son kamuoyu araştırmalarına
göre insanların %60’ı dünya barışı konusunda en
tehlikeli ülke olarak İsrail’i görüyor. Bu bir
tesadüf ya da sıradan bir tepki değil. Avrupa’daki
birçok gelişme sonucunda İsrail’in gerçek yüzü
açığa çıkmıştır.
7- Ve nihayet, Ortadoğu ve Afganistan’daki ABD
emperyalizminin vahşi saldırısına bağlı olarak
uluslar arası bir vicdan hareketi, anti-Amerikan
ve anti-emperyalist bir kamp gittikçe büyüyor.
Yukarıdaki saydığımız gerçeklere dayanarak FHKC,
işin ta en başından beri global emperyalizm ve
Siyonist hareketi başlıca düşmanlar olarak belirlemiştik.
Ve tabii aynı zamanda dost ve müttefiklerimizi
de belirledik. Bu yüzden de biz ve dost güçlerimiz
emperyalist ve Siyonist düşmanın listesinde ilk
sıralarda yer almaktayız. Ama öte yandan Halk
Cephesi ilerici devrimci görüşleriyle dünyanın
her yerinde devrimci, ilerici tohumlar ekmiştir.
Bunu ilerici ve devrimci güçleri destekleyerek
başardık. Ve ümidimizi asla kesmiyoruz. Çünkü
mutlaka ektiğimiz asil ağaçlar bir gün mutlaka
meyve verecektir.
Devrimci ilkelerimizin doğruluğu zaman içersinde
kanıtlanmıştır. Bu yüzden Halk Cephesi emperyalizmin
bir hedefidir. Bu yüzden Halk Cephesi’nin en önemli
kurucularından Ghassan Kanafani emperyalist istihbarat
örgütleri ve Siyonistlerin işbirliğiyle suikast
sonucu öldürüldü. Daha sonra Halk Cephesi’nin
Genel Sekreteri Abu Ali Mustafa’nın katledilmesi
ve Halk Cephesi’nin politik büro şefi Abdul-Rahim
Malluh’un tutuklanması gelmiş ve en son olarak
da Genel Sekreter Ahmet Saadat bir korsan operasyonla
Eriha hapishanesinden kaçırılmıştır. Abu Ali Mustafa’nın
öcünü almak için İsrail Turizm Bakanı Ze’evi Halk
Cephesi tarafından cezalandırılmıştır. Ahmed Saadat
bunun sorumlusu olduğu için İsrail askerleri tarafından
Eriha Cezaevi’nden kaçırılmıştır.
Filistin ve Arap alemindeki ve dünyadaki gelişmeler
gösteriyor ki, Siyonist düşmanın ortadan kaldırılması
ancak ve ancak silahlı mücadelelerle ve Arap ve
bölgedeki diğer devrimciler ve yurtseverlerin
desteğiyle sağlanabilir. Çünkü Siyonist hareket
yalnız Filistin ve Filistin halkı için değil,
bölgedeki özgürlükçü hareketler ve buna bağlı
olarak dünyadaki bütün devrimciler ve anti emperyalist
hareketler için bir tehlikedir. Şu anda İsrail’in
sahip olduğu nükleer silahların sayısı ve gücü
bilinmiyor. Ve İsrail, Birleşmiş Milletler’in
hazırladığı nükleer çalışmaları denetleme antlaşmasına
imza atmıyor. Bu konuda onu cesaretlendiren küresel
emperyalizmdir. Ayrıca İsrail’in BM kararlarını
tanımadığı birçok çok örnek vardır. Uluslar arası
Af Örgütü’nün duvara karşı aldığı karar, Filistin’e
uygulanan ambargonun kaldırılması konusunda aldığı
karar, Filistin halkına karşı sürdürülen ırkçı
politika konusundaki karar… Benzeri bir sürü karar
çıkıyor ama ABD ve Batı, “demokratik bir ülkenin
kendisini savunma hakkı”nın arkasına sığınarak
İsrail’i her zaman haklı çıkarıyorlar.
Yoldaşlar, şunu unutmamanızı istiyorum. FHKC kuruluşundan
bugüne kadar Marksist-Leninist ve demokratik yolundan
sapmamıştır. Bu inancımızdan dolayı çok kayıp
verdik ve vermeye devam ediyoruz. Çünkü biz inanıyoruz
ki, kurtuluş sosyalizmdedir. Her ne kadar sosyalizmin
yapısında bir deprem yaşanmış ve bazı komünist
partiler isimlerini değiştirecek kadar ileri gitmişlerse
de, Halk Cephesi olarak biz sosyalizm ve komünizm
konusunda taviz vermedik, vermeyeceğiz. Bazı ülkelerde
başarısız olan deneyim, teorinin başarısızlığından
değil, uygulamanın başarısızlığından kaynaklanıyor.
Latin Amerika’da sosyalizmin şahlanması ve Küba’nın
uzun süredir emperyalizmin ambargosuna ve baskısına
karşı dayanması gösteriyor ki, dünyadaki ezilen
halkların tek doğru alternatif ve çözümü sosyalizmdir
ve bu güç, emperyalizmin barbarlığına dur diyecek
tek güçtür.
Gururluyuz. Çünkü 1970’li yıllardan beri emperyalizmin
sınıflandırdığı “terörist örgütler” listesinin
başındayız. Buna bağlı olarak Cephe’ye karşı bir
ambargo uygulanmaktadır. Dolayısıyla özellikle
maddi ve lojistik destekten mahrumuz. Bu da ilerici
direniş çizgimizden kaynaklanmaktadır. Her ne
kadar bu ambargo Cephe’nin gelişmesini etkilemişse
de, emperyalistler bu ambargoyu yalnız bize değil
bütün dünyadaki ve özellikle Ortadoğu’daki ilerici
devrimci oluşumlara karşı uyguluyor. Buna karşın
Ortadoğu’daki İslamcı akımların önü emperyalist
ve gerici yönetimler tarafından açılıyor. Ağırlıklı
olarak Türkiye, Mısır ve Filistin... Türkiye’deki
70’li yıllarda Denizler ve Mahirlerin şehit düştükleri
an İslamcıların ve Milli Görüşçülerin yolu açılmıştır.
Ve bugün iktidar onların elindedir. Filistin’de
de durum böyledir. 70’li yıllarda Halk Cephesi’nin
gerillaları Filistin’de hunharca öldürülürken
Müslüman Kardeşler’in dernekleri açılıyor, genişliyordu.
Bugün de Hamas iktidara geliyor. Hiçbir fark yok,
ambargo herkes için uygulanıyor. Ama her ne kadar
karanlık güçlerin hegemonyası altına girersek
girelim Ortadoğu’da sosyalizmi mutlaka ve mutlaka
kuracağız, zulmü ve sömürüyü bitireceğiz.
Halk Cephesi insan haklarını, ulusal birliği ve
Ortadoğu Devrimci Çemberini gerçekleştirmek için
yılmadan, usanmadan çalışmalarını sürdürecektir.
Dünyanın neresinde olursa olsun ilerici ve devrimcilerle
dayanışma ve yardımlaşma içinde olacağız. İşçi-köylü
ve emekçiler, yani toplumun çoğunluğu iktidar
oluncaya kadar. Bu da ancak Marksist ideolojiyle
sağlanabilir. Sonuçta, baskılar ne kadar ağırlaşırsa
ağırlaşsın dünyanın mutlu geleceğini görmemizi
engelleyemez. Yenilgiler her zaman bizim için
derslerdir. Ve her yenilgiden sonra zafer için
ileri adımlar atmalıyız.
Cephe her zaman bir enternasyonalist bir örgüt
olmuştur. Dünyanın değişik ülkelerinden ve milletlerinden
şehitlerimiz var. Onların kanlarını yerde bırakmamak,
boşa ölmediklerini kanıtlamak için Marksizm-Leninizme
sımsıkı sarılmamız gerekir. Çünkü insanlar bizi
enternasyonalist devrimci bir örgüt olarak gördükleri
için aramıza katıldılar, bize güvendiler. Onların
bu güvenini boşa çıkartmayacağız.
Arap Yurtseverler Birliği Kurucusu
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Kurucusu
George Habbaş
Nisan 2007
|