Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

51. Sayı - Mayıs 2007

Aşağıdaki yazı, bugünlerde çıkan FİLİSTİN: DEVRİM SÜRÜYOR isimli kitabımız için Dr. George Habbaş tarafından yazılan önsözdür. Ancak yazının politik vurguları, bir önsözün sınırlarını aşan vurgular olduğu için dergimizin bu sayısına da almaya karar verdik. Okurlarımıza sunuyoruz.

Filistin sorunu bugünlerde çok tehlikeli bir süreçten geçiyor. Karşımızdaki engeller büyük. O yüzden bu tehlikeleri atlatmak için, çok bilinçli olmamız gerekiyor. Daha önceki Filistin ve Arap ilerici direnişini enternasyonalist dayanışmayla birlikte sürdürdüğümüz için mücadelenin ayakta kalmasını başardık. Bize dayatılmaya çalışılan diz çökertme ve boyun eğdirme politikalarına, emperyalizmin terörüne, Arap gericiliğine ve bölgedeki bütün gericilere, işbirlikçilere, özellikle de Siyonizm ve taşeronlarına rağmen işgale ve emperyalist saldırıya karşı mücadelenin bayrağı hep yükseklerde dalgalandı. Bugün de mücadele dimdik ayakta.
Diyoruz ki, bu tehlikelere rağmen direniş ruhuyla emperyalizmin Ortadoğu’daki amaçlarına ve programlarına engel olacağız. Bunu ancak Ortadoğu’daki ve dünyadaki özgürlükçü güçler cephesiyle ve Filistin devrimci cephesiyle birlikte yapabiliriz. Bugün bize dayatılan gerici, faşist, ırkçı politikalarla, bazen “demokrasi ve insan hakları” adı altında, bazen de “ulusların kendi kaderini tayin hakkı” bahanesiyle bölgemizdeki devrimci ve ilerici hareketler sindirilmek isteniyor. Ve bu sindirme harekatı her zaman emperyalizmin ve kapitalizmin çıkarlarına paralel olarak yürütülmektedir.
Şu anda, dünyadaki krizin faturası Arap alemine çıkarılmaya çalışılıyor. Özellikle de Filistin’e! Bu, sosyalist bloğun çözülmesiyle ortaya çıkan bir durum. Emperyalizmi dünyaya hakim kılmak için, ABD önderliğinde tek kutuplu bir dünya yaratmak için çalışıyorlar. Kuşkusuz burada tek hedefleri bölgedeki petrol kaynaklarını kontrol altına alarak sömürmektir. Ve tabii bölgedeki halkların ve özellikle emekçilerin emeğini de sömürmek... Bu nedenle emperyalistler 21. yüzyılda işgalin şeklini değiştirerek fiili işgallere geçtiler. Bazen ülkelerin içişlerine bilfiil müdahale ederek sivil darbeler örgütlüyorlar, bazen eski sosyalist ve ilerici kişiler üzerinden halklardaki özgürlükçü ve demokrasi özlemini manipüle ederek neoliberal ekonomiyi empoze ediyorlar. Bunun en somut örnekleri Suriye ve Lübnan’dır.
Daha önceki yıllarda emperyalizm kültürel işgali ve sonrasında küreselleşmeyle birlikte dünyaya tam hakim olamadı. Bu yüzden fiili işgallere girişiyor. Bunu Irak’ta ve bazı körfez ülkelerinde yapıyor ve bu arada Suudi Arabistan ve Türkiye’nin topraklarını birer askeri depoya çeviriyor. Ve tabii ki bunu yaparken Siyonist devleti bölgenin en güçlü askeri ülkesi haline getiriyor. Aynı zamanda emperyalizm, bölgede mezhep ayrılıklarını büyütüyor, etnik ve milliyetçi tohumları yeşertiyor. Lübnan ve Mısır’da bunun örneklerini görüyoruz. Lübnan’da ve Mısır’da emperyalizm, Hıristiyan-Müslüman, Irak’ta ise Şii-Sünni çatışmasını körüklüyor. Bunu gerçekleştirmek için emperyalizmin kullandığı en başarılı mekanizma medyadır. Medyanın yöneten satılmış, kiralık adamlar Ortadoğu’daki gerçekleri saptırıyorlar ve özellikle direnen halkların inancını gözardı ederek onları “terörist” ilan etmeye çalışıyorlar. Buna karşın, işgal güçlerinin Afganistan’da, Irak’ta ve Filistin’deki terörünü “demokrasi”, “uygarlık” ve “insan hakları” adına yapılıyormuş gibi gösteriyorlar.
Amerikan medya mekanizması dünyaya dayatılan bu sahte demokrasiyle bizi kandırmaya çalışıyor. Onların “demokrasi” anlayışı Batının demokrasi anlayışıdır ve bu, insanlarını umut ettiği gerçek demokrasi değildir.
Gerçek demokrasi, halkların özgürlüğüne yönelik yasakların kalkmasıyla, özgür bir yaşam içerisinde, bireyler haklarına ve sorumluluklarına eksiksiz sahip oldukları zaman mümkündür. Böylesi bir gerçek demokrasi Filistin seçimlerinde ve Latin Amerika ülkelerindeki son seçimlerde batıya büyük bir ders vermiştir. Ama bu demokrasiler ABD ve Batı tarafından kabul edilmemektedir. Niye bu demokratik seçimler kabul edilmiyor? Çünkü ABD bütün dünyada ve özellikle Ortadoğu’da kendi güdümünde hükümetler ve yönetimler yaratmaya çalışıyor. Bu güdümlü rejimlerin dışında demokratik seçimlerle işbaşına gelen yönetimler ise “terörist” ya da “anti demokratik” ülkeler olarak damgalanıyor. Buna karşın Irak’taki ABD-İngiliz işgalinin iğrenç yüzü ve vahşeti süslenerek “özgürleştirme” ve “demokratikleştirme” olarak yutturulmaya çalışılıyor. Filistin’deki ırkçı Siyonist yönetimin 60 yıldan fazladır sürdürdüğü uygulamalarına rağmen ülkemiz “Ortadoğu’daki demokrasi vahası” olarak nitelendiriliyor.
Bugün durup dünyamızın son 10 yılda yaşadıklarını bilimsel olarak değerlendirmek zorundayız. Eğer dünyaya bu gözle bakamazsak devrim olasılığı konusunda karamsar oluruz. Dünya bugün bir kaosa gidiyor. Bunun sebebi de tek kutuplu emperyalist sistemin kendisidir. Bu tek kutuplu vahşi emperyalizm ipinden boşanmış bir boğa gibi. Ama işin sadece bu yönüne bakıp aldanmamalıyız ve bardağın dolu tarafını da görmeliyiz. Eğer böyle bakmazsak ufuktaki umut ışığını asla yakalayamayız. Bunun için yapmamız gerekenler şunlardır:
1- Şu anda emperyalizm var gücüyle halklara karşı saldırıya geçmiştir. Özellikle medya gerçekleri çarpıtmak için en önemli silah olarak kullanılıyor. Ne kadar karalama yapılırsa yapılsın Filistin’de yaşanan şey, bir direniştir. Yapılan seçimler de demokrasinin gereğidir ve ortaya çıkan sonuçlar bir halkın tercihidir. Her ne kadar kazanan taraf takiyye yapıyorsa da bu demokratik bir seçimin sonucudur. Solcuların ve demokratik yapıların kaybetmesine rağmen bu böyledir.
2- ABD ve İngiliz emperyalizmi Irak çamuruna saplanmıştır. Bunun sebebi Irak’taki şanlı direnişin her gün bir kartopu gibi gittikçe büyümesidir. Direniş gruplarının bazılarının anlayış ve uygulamalarına karşı olmamıza rağmen bu bir halk direnişidir.
3- Dünyada devrimci güçler özellikle Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden sonra bir durgunluk yaşadılar. Ama özellikle Latin Amerika’daki devrimci ruhun kaybedilmemesinden kaynaklı olarak yapılan son seçimler bize gösteriyor ki, bütün karalamalara rağmen sosyalizm halklar için hâlâ bir umut ışığı ve bir alternatiftir.
4- Emperyalistlerin işbirlikçilerine ve işgallerine rağmen halkların direnişinin gücü Latin Amerika’da ve Irak’ta bir kez daha gösterilmiştir. Halkların (Sovyetlerden) demokratik halk iktidarlarından başka bir çözümü yoktur.
5- Gözümüzden kaçmaması gereken gerçek şudur: ABD emperyalizmine karşı dünyada bir tepki gittikçe büyümektedir. Bunun en açık örneği küreselleşme karşıtı hareket, savaşa karşı hareket ve ABD ile Siyonist İsrail’e karşı büyüyen hareketlerdir.
6- Avrupa’da yapılan son kamuoyu araştırmalarına göre insanların %60’ı dünya barışı konusunda en tehlikeli ülke olarak İsrail’i görüyor. Bu bir tesadüf ya da sıradan bir tepki değil. Avrupa’daki birçok gelişme sonucunda İsrail’in gerçek yüzü açığa çıkmıştır.
7- Ve nihayet, Ortadoğu ve Afganistan’daki ABD emperyalizminin vahşi saldırısına bağlı olarak uluslar arası bir vicdan hareketi, anti-Amerikan ve anti-emperyalist bir kamp gittikçe büyüyor.
Yukarıdaki saydığımız gerçeklere dayanarak FHKC, işin ta en başından beri global emperyalizm ve Siyonist hareketi başlıca düşmanlar olarak belirlemiştik. Ve tabii aynı zamanda dost ve müttefiklerimizi de belirledik. Bu yüzden de biz ve dost güçlerimiz emperyalist ve Siyonist düşmanın listesinde ilk sıralarda yer almaktayız. Ama öte yandan Halk Cephesi ilerici devrimci görüşleriyle dünyanın her yerinde devrimci, ilerici tohumlar ekmiştir. Bunu ilerici ve devrimci güçleri destekleyerek başardık. Ve ümidimizi asla kesmiyoruz. Çünkü mutlaka ektiğimiz asil ağaçlar bir gün mutlaka meyve verecektir.
Devrimci ilkelerimizin doğruluğu zaman içersinde kanıtlanmıştır. Bu yüzden Halk Cephesi emperyalizmin bir hedefidir. Bu yüzden Halk Cephesi’nin en önemli kurucularından Ghassan Kanafani emperyalist istihbarat örgütleri ve Siyonistlerin işbirliğiyle suikast sonucu öldürüldü. Daha sonra Halk Cephesi’nin Genel Sekreteri Abu Ali Mustafa’nın katledilmesi ve Halk Cephesi’nin politik büro şefi Abdul-Rahim Malluh’un tutuklanması gelmiş ve en son olarak da Genel Sekreter Ahmet Saadat bir korsan operasyonla Eriha hapishanesinden kaçırılmıştır. Abu Ali Mustafa’nın öcünü almak için İsrail Turizm Bakanı Ze’evi Halk Cephesi tarafından cezalandırılmıştır. Ahmed Saadat bunun sorumlusu olduğu için İsrail askerleri tarafından Eriha Cezaevi’nden kaçırılmıştır.
Filistin ve Arap alemindeki ve dünyadaki gelişmeler gösteriyor ki, Siyonist düşmanın ortadan kaldırılması ancak ve ancak silahlı mücadelelerle ve Arap ve bölgedeki diğer devrimciler ve yurtseverlerin desteğiyle sağlanabilir. Çünkü Siyonist hareket yalnız Filistin ve Filistin halkı için değil, bölgedeki özgürlükçü hareketler ve buna bağlı olarak dünyadaki bütün devrimciler ve anti emperyalist hareketler için bir tehlikedir. Şu anda İsrail’in sahip olduğu nükleer silahların sayısı ve gücü bilinmiyor. Ve İsrail, Birleşmiş Milletler’in hazırladığı nükleer çalışmaları denetleme antlaşmasına imza atmıyor. Bu konuda onu cesaretlendiren küresel emperyalizmdir. Ayrıca İsrail’in BM kararlarını tanımadığı birçok çok örnek vardır. Uluslar arası Af Örgütü’nün duvara karşı aldığı karar, Filistin’e uygulanan ambargonun kaldırılması konusunda aldığı karar, Filistin halkına karşı sürdürülen ırkçı politika konusundaki karar… Benzeri bir sürü karar çıkıyor ama ABD ve Batı, “demokratik bir ülkenin kendisini savunma hakkı”nın arkasına sığınarak İsrail’i her zaman haklı çıkarıyorlar.
Yoldaşlar, şunu unutmamanızı istiyorum. FHKC kuruluşundan bugüne kadar Marksist-Leninist ve demokratik yolundan sapmamıştır. Bu inancımızdan dolayı çok kayıp verdik ve vermeye devam ediyoruz. Çünkü biz inanıyoruz ki, kurtuluş sosyalizmdedir. Her ne kadar sosyalizmin yapısında bir deprem yaşanmış ve bazı komünist partiler isimlerini değiştirecek kadar ileri gitmişlerse de, Halk Cephesi olarak biz sosyalizm ve komünizm konusunda taviz vermedik, vermeyeceğiz. Bazı ülkelerde başarısız olan deneyim, teorinin başarısızlığından değil, uygulamanın başarısızlığından kaynaklanıyor. Latin Amerika’da sosyalizmin şahlanması ve Küba’nın uzun süredir emperyalizmin ambargosuna ve baskısına karşı dayanması gösteriyor ki, dünyadaki ezilen halkların tek doğru alternatif ve çözümü sosyalizmdir ve bu güç, emperyalizmin barbarlığına dur diyecek tek güçtür.
Gururluyuz. Çünkü 1970’li yıllardan beri emperyalizmin sınıflandırdığı “terörist örgütler” listesinin başındayız. Buna bağlı olarak Cephe’ye karşı bir ambargo uygulanmaktadır. Dolayısıyla özellikle maddi ve lojistik destekten mahrumuz. Bu da ilerici direniş çizgimizden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar bu ambargo Cephe’nin gelişmesini etkilemişse de, emperyalistler bu ambargoyu yalnız bize değil bütün dünyadaki ve özellikle Ortadoğu’daki ilerici devrimci oluşumlara karşı uyguluyor. Buna karşın Ortadoğu’daki İslamcı akımların önü emperyalist ve gerici yönetimler tarafından açılıyor. Ağırlıklı olarak Türkiye, Mısır ve Filistin... Türkiye’deki 70’li yıllarda Denizler ve Mahirlerin şehit düştükleri an İslamcıların ve Milli Görüşçülerin yolu açılmıştır. Ve bugün iktidar onların elindedir. Filistin’de de durum böyledir. 70’li yıllarda Halk Cephesi’nin gerillaları Filistin’de hunharca öldürülürken Müslüman Kardeşler’in dernekleri açılıyor, genişliyordu. Bugün de Hamas iktidara geliyor. Hiçbir fark yok, ambargo herkes için uygulanıyor. Ama her ne kadar karanlık güçlerin hegemonyası altına girersek girelim Ortadoğu’da sosyalizmi mutlaka ve mutlaka kuracağız, zulmü ve sömürüyü bitireceğiz.
Halk Cephesi insan haklarını, ulusal birliği ve Ortadoğu Devrimci Çemberini gerçekleştirmek için yılmadan, usanmadan çalışmalarını sürdürecektir. Dünyanın neresinde olursa olsun ilerici ve devrimcilerle dayanışma ve yardımlaşma içinde olacağız. İşçi-köylü ve emekçiler, yani toplumun çoğunluğu iktidar oluncaya kadar. Bu da ancak Marksist ideolojiyle sağlanabilir. Sonuçta, baskılar ne kadar ağırlaşırsa ağırlaşsın dünyanın mutlu geleceğini görmemizi engelleyemez. Yenilgiler her zaman bizim için derslerdir. Ve her yenilgiden sonra zafer için ileri adımlar atmalıyız.
Cephe her zaman bir enternasyonalist bir örgüt olmuştur. Dünyanın değişik ülkelerinden ve milletlerinden şehitlerimiz var. Onların kanlarını yerde bırakmamak, boşa ölmediklerini kanıtlamak için Marksizm-Leninizme sımsıkı sarılmamız gerekir. Çünkü insanlar bizi enternasyonalist devrimci bir örgüt olarak gördükleri için aramıza katıldılar, bize güvendiler. Onların bu güvenini boşa çıkartmayacağız.

Arap Yurtseverler Birliği Kurucusu
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Kurucusu
George Habbaş

Nisan 2007


 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19