12 Mart Cuntası döneminden daha
henüz çıkılmış, 1974 yılları... Bir yandan dağlara
taşlara kırmızılarla “Halkçı Ecevit” yazılırken
bir yandan ülkenin her köşesinde yeni devrimci
kuşakların kıpır kıpır bir heyecanla 71 mirasını
tartıştıkları, her direnişe, her eyleme büyük
bir coşkuyla katıldıkları günler...
Yer: Manisa Hükümet Meydanı... Sendikalaşmak istedikleri
için işten atılan ve direnen TASAŞ ambalaj işçileri,
belki de 12 Mart sonrasının ilk işçi mitingini
yapıyorlar. İzmir’den otobüslerle gelmiş parkalı
üniversite öğrencileri, ilçelerden akın etmiş
olan genç devrimciler ve işçiler, kentin yeni
kuşak solu ve başka fabrikaların ilerici işçileri...
Kürsüde, ufak tefek bir adam... Gıda-İş adına,
fırın işçileri adına TASAŞ’lıları selamlıyor.
“Kavganız kavgamızdır” diye bağırıyor kürsüden.
Sonra inip geliyor: Mustafa Abi... Mustafa Şahin...
Devrimin sessiz ve alçakgönüllü emekçisi. Turgutlu
devrimci hareketinin ilk kuşağının Fırıncı Mustafa’sı...
O kuşaktaki insanların hepsinden yaşça daha büyük,
hepsinin ağabeyi, çoluk çocuk sahibi ama pervasız,
gözünü budaktan sakınmayan bir işçi sınıfı devrimcisi.
Tek tek hepsinin üstünde emeği, sevgisi, dostluğu...
Yalnızca yoğurduğu hamurda değil, dönemin devrimcilerinin
de hamurunda payı vardır Mustafa Abi’nin.
Daha sonra sendikacılık zamanları, istasyon önlerinde
yığılmış Kürt işçileri, tuğla fabrikalarına girip
girip atılan devrimcilerin çabaları... Sevgili
Nurettin’inin öldürülmesi... Sonra, Turgutlu’nun
faşistlerden temizlenmeye başladığı günler; bütün
eski insanların aranır duruma düştüğü, işlerin
sertleştiği günler.
O her zaman dostlukla dolu küçük fırın, sessiz
ama kararlı yataklık zamanları... Sabaha karşı
vakitler, yukarıda, hamurun karıldığı yerde, demli
çay, sıcak ekmek ve peynir zamanları...
Ve sonra, 1979’un 8 Eylül gecesi.
Küçük akıllarıyla kasabayı devrimcilerden temizleme
hesapları yapan ama her seferinde püskürtülen
ve ağır kayıplar veren faşistler, gerilemelerini
durdurmak için büyük bir katliam yapma kararı
verdiklerinde, Mustafa Abi ve yanında çalışan
devrimci-ilerici gençler yine işlerinin başında,
hamur teknesinin kıyısındadırlar.
Mustafa Abi,yanında çalışan devrimci sempatizan
Mustafa Şenpınar ve ikisi de henüz 14-15 yaşlarında
olan işçiler: Osman Haznedar ve Yaşar Bilgin...
Kurşuna dizilip hamur teknesine atılırlar. Gün
korkunç bir öfkeyle birlikte doğar. Faşistler
işledikleri cinayetin karşılığını gerçi kısa sürede
alırlar ama artık fırın yoktur, Mustafa Abi ve
“çocukları” yoktur.
Öfkemiz o gün bugündür hiç dinmedi ve hiç dinmeyecek.
Aradan yirmi üç yıl geçse de yaşadığımız acının
büyüklüğü unutkanlığa izin vermiyor.
|