Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

S. Ellner/F.Rosen

11 Nisan 2002 Perşembe günü öğleden sonra hükümet aleyhtarı büyük bir gösterici grup, Caracas caddesine doğru yönelerek ilk önce kamu teşekkülü Venezuela Petrol Şirketi (PDVSA)’nin merkez bürosuna geldi ve şirketin idare şefinin Hugo Chavez tarafından kovulmasını protesto etti; kitle daha sonra başkanlık sarayı Miraflores’e yönelerek Chavez’in yönetimini protesto etti. Kalabalığın başını çeken, iki ayrı sendika federasyonu, Venezuela İşçi Konfederasyonu (VİK) ve Ulusal Ticaret Odası, çoğu Caracas’ın yoksul gecekondularından gelen sayıları az ama militan Chavez taraftarlarının muhaliflere karşı sarayın “girişlerini korumak” için toplandıklarından haberdardı. Çatışma çıkacağı hemen hemen kesin olmasına rağmen Chavez muhalifleri başkanlık sarayına ilerlemeyi sürdürdü ve tarihi Caracas meydanında iki grup karşılaştı. O an ve daha sonraki üç gün içersinde ne olduğu ise hala tartışılmakta.
Miraflores yürüyüşünden iki gün önce 9 Nisan Salı günü, VİK ve Ticaret Odası, PDVSA’dan atılan yöneticinin tekrar işe iadesi için iş çevreleri ve işçilere birlikte bir günlük grev yapma çağrısında bulundu. Grev, Aralık ayındaki kadar etkili olmasa da Venezuela’nın en büyük partisi Demokratik Eylem tarafından yönlendirilen VİK, eylemi önce iki gün uzattı, daha sonra da iş durdurmayı belirsiz bir süreye kadar götürme kararı aldı.
Hükümet, geçen Ekim ayında yapılan iç seçimlerde konfederasyonun yönetimini kapsamlı bir hilekarlıkla ele geçirdiğini iddia ettiği VİK ile görüşmeyi reddederek Ticaret Odası’ndan görüşme talebinde bulundu. Grevin üçüncü günündeki petrol şirketinin merkezine doğru yapılan yürüyüş kamuoyunda oldukça geniş yer aldı. Yürüyüş sürerken özel medya kuruluşlarının yardımıyla kitleye katılımlar coşkulu bir şekilde arttı. Chavez muhalifi kitle şirket önüne geldiğinde oldukça coşkuluydu ve daha sonra kitle başkanlık sarayına doğru yürüdü.
Chavez muhalifleri başkanın ateşli taraftarlarına yaklaştığında bazı insanların silahlı olduğu açığa çıktı. Kitleye ateş açıldı ve her iki taraftan da yaklaşık yirmi kişi öldü. Ölen ve yaralananların çoğunun yukardan, çatı katları ve yaya geçitleri üzerinden açılan ateşle vurulduğu anlaşıldı. Birbirini takip eden olayların anlamı neydi? Kim silahlandırılmıştı? Kim ateş açtı? Şiddeti yönlendiren kimdi?
Silahları ateşleyenlerin Chavez taraftarları olduğu, hükümetin elinin “kana bulandığı”; silahlı güçlerin önemli bir kısmının muhaliflere yöneldiği; Chavez’in görevinden alındığı; Chavez muhaliflerinin bu olayı sokaklarda kutladığı söylentisi kitleler içinde yayıldı ve ertesi sabah Bush Yönetimi’nin sözcüsü Ari Fleischer, hükümetin silahsız göstericilere ateş açarak kendi sonunu hazırladığını belirtti.
Kısa bir süre sonra, gece yarısı, ordu komutanı Lucas Rincon Chavez’in istifa ettiğini bildirdi. Sabah saat dört civarında, başkan, Fuerte Tiuna Askeri Üssü’ne alındı ve 04.15’de Ticaret Odası’nın başkanı Pedro Carmona başkan olarak atandı. Carmona, Ulusal Parlamento’yu, bir dizi halk reformunu feshettiğini, PDVSA’nın kovulan yöneticisini geri aldığını ve Anayasa Mahkemesi’ndeki tüm hakimleri kovduğunu açıkladı. İleri gelen iş adamlarından, askerlerden ve muhafazakar politikacılardan oluşan bir kabine atadı. Muhalefetin halkçı-emek yanlısı kanadı temsil edilmedi.
Bunun üzerine Chavez taraftarı büyük bir kitle, çabucak ve kendiliğinden bir şekilde Chavez’in geçici olarak tutulduğu Miraflorez ve Fuerte Tiuna’da bir araya geldi. Birbiri ardı sıra belki de aşırı yoksulluğa bir yanıt olarak ya da sağ kanat bir diktatörlüğün korkusuyla önemli askeri garnizonlar taraf değiştirdiler. Yemin töreninin üzerinden otuz altı saat geçmeden, Cumartesi günü saat on civarı Carmona istifa etmeye zorlandı. 14 Nisan’da sabahın erken saatlerinde Chavez yeniden başkanlığa getirildi. Carmona ise şimdi Kolombiya’da yaşıyor.

Darbenin arkaplanı
Muhafazakar iş adamları, Chavez muhalifleri, sendika liderleri, yozlaşmış askeri görevlilerin ve kamulaştırmadan korkan orta ve üst sınıf yurttaşların eski rejimle birleşmesiyle oluşan darbeci koalisyonun Chavez’i indirme girişimiyle başlayan ve iki gün sonra koalisyonun parçalanması ve Chavez’in geri dönmesiyle tamamlanmış gözüken olaylardan yaklaşık iki ay sonra bile Venezuela’lılar arasında anlaşmazlıklar var.
Darbe ve karşı devrimlerle geçen dört dramatik günden iki hafta sonra Venezuela yasama meclisi Ulusal Parlamento neler olduğunun esaslı bir şekilde araştırılması için özel bir Politik Komisyon oluşturdu. Komisyon’a her oturuma katılabilen ve şahit çağırma yetkisi sınırsız olan Demokratik Eylem partisi parlamento üyesi Edgar Zambrano başkanlık etti. Komisyonun işleyişi Ulusal Parlamento toplantısına sunulabilecek basit bir raporun hazırlanması görevini bile neredeyse imkansızlaştırıyordu.
Özel Komisyon 11-14 Nisan arasında Chavez’e ne olduğunu ve bu kadar çabuk nasıl geri döndüğünü; Chavez’i iktidardan indirme girişiminin nasıl başarılı olduğunu ve daha sonra şaşırtıcı bir şekilde nasıl düştüğünü; Carmona adındaki tüccar-işadamının otuz altı saatliğine sadece kendisinin de içinde olduğu Chavez muhalifi koalisyonun nasıl yok olduğunu görmek için mi iktidarı aldığını ve Carmona’nın ilk anda böyle bir konumu nasıl elde ettiğini saptamalıdır. Zambrano’nun Özel Komisyonu görevini tamamladıktan sonra Parlamento bu dört gün içindeki insan hakları ihlallerini ve ateş etme olaylarını araştırmak için Gerçekler ve Barış adıyla bir komisyon toplayacaktır.
Hükümet Chavez’e yönelik önceden varolan bir komplo olduğunu söylüyor; muhalifler ise bunun sadece günün koşullarına verilen bir tepki olduğunu iddia ediyorlar. Bunun yanı sıra varolan iki yorumu birleştiren bir üçüncü yorum daha var. Bu yoruma göre, Chavez muhalifleri hükümeti en başından beri devirmek istiyorlardı fakat koalisyonun bir tarafı gelişmeler karşısında tedbirli davranırken diğer taraf gizli amaçları doğrultusunda kararlı bir biçimde ilerliyordu. Bu noktada üçüncü yorumu savunmak kimsenin çıkarınaymış gibi gözükmüyor -ne muhalifler ne de hükümet tarafı- çünkü bu Chavez aleyhtarı hareketin derin bir politik ve ideolojik bölünme tarafından örgütlendiğini gösterir.
Aslında bunların, daha ince biçimlerde Chavez’i “kurumsal” yollarla iktidardan indirmenin alternatif planlarını yapan Chavez muhaliflerince oluşturulmuş komitelerde neredeyse altı aydan beri kapsamlı bir şekilde tartışıldığı oldukça iyi biliniyordu. “Chavez’siz Chavezcilik” stratejisi, parlamento seçimlerinde eski Chavez taraftarı İçişleri Bakanı Luis Miquilena’yı destekleyerek onun üzerine oynamıştı. Aslında, darbeden saatler önce, Miquilena ve diğer birkaç hükümet yetkilisi Chavez’den resmen ayrılarak planın uygulanmasının kapısını açıyorlardı. Zaten kısa bir süre sonra Miquilena’nın geniş toplumsal kesimlerin temsil edileceği “cunta yönetimine” başkanlık ettiğini ileri süren sosyalist başkan adayı Americo Martin koyu bir sol karşıtına dönüyordu.
Chavez aleyhtarları üzerine çeşitli düşünceler olsa da Carmona ve yakın müttefiklerinin darbenin ilk gününde sergiledikleri kararlılık iyi tasarlanmış bir planın varlığına dair bir kanıttı. Aslında tüm olup bitenler, darbe içinde darbeden başka bir şey değildi. Carmona sadece tarım reformu ve devletin petrol şirketi üzerindeki kontrolünü garanti eden halkçı ve yurtsever bir yasayı iptal etmekle kalmadı; aynı zamanda büyük bir kumar oynayarak Ulusal Parlamento’yu ve diğer demokratik kurumları kapattı ve böylece kendi koalisyonunun da dağılmasına yol açtı.
Chavez muhalifleri arasındaki çatışma, sağ kanadı “ılımlılara” karşı harekete geçirdi ve sağ kanat politik cepheden çok askeri güçler üzerinde varlık gösterdi. Carmona’nın kısa iktidarı sırasında aşırı sağ Savunma Bakanlığı’nı elinde bulundururken ılımlılar ordu içersinde en güçlü grubu oluşturuyorlardı. Radikal sağcılar Chavez’in Küba gibi yabancı bir ülkeye seyahat etme talebine izin vermediler. Bu itirazı Chavez’i 11 Nisan’daki ölümlerden sorumlu “katil” olmakla suçlayan genel ve uyumlu bir koronun kampanyası takip etti ve Chavez’in istifası talep edildi. Her nasılsa sonunda ılımlılar galip geldiler. Ilımlılar, Carmona’yı 12 Nisan’da yayınladığı kararnameden dolayı eleştirdiler ve ertesi gün kendisine yasayı geri almasını bildiren bir ültimatom verdiler. Ilımlı Chavez muhaliflerinin tavrının yanı sıra orta-alt sınıfların Chavez yanlısı kararlılığı ve ülkedeki askeri üslerin ve başkanlık sarayının önüne kendiliğinden akan yüz binlerin seferberliği Chavez’in tekrar iktidara gelmesini sağladı.

Carmona ve Perez Receo
Aslında, sağcı bir diktatörlük endişesi muhalif koalisyonun ana gövdesinden bazı üyeleri uzaklaştırmıştı. Carmona’nın iktidar olduğu süre boyunca tüm ülkede silah araması adı altında evlere girilerek dizginsiz baskılar yapıldı. Politik liderlerin adının geçtiği “Ölü ya da Diri Aranıyor” broşürleri Chavez taraftarlarını yer altına inmeye zorladı. 12-13 Nisan günlerinin baskısı tahminen yirmi-otuz ölü ile sonuçlandı. Gerçekler ve Barış komisyonunun bazı adayları özel medyanın 11 Nisan günü gelişen olaylar üzerinde yoğunlaşırken sonraki günlerdeki ölümlerin üstünün örttüğünü belirterek araştırmaya bu ölümlerin de dahil edilmesini istedi.
Kısa süreli Carmona hükümeti elitist bir yapıya dayanıyordu. Donanmanın hükümet içinde Chavez’in de askeri destek bulduğu Savunma Bakanlığı’nda ayrıcalıklı iki kilit konumu vardı. Carmona her ne kadar politik bir parti olarak ortadan yok olsa da Hıristiyan Parti (Copei)’nin iki önemli liderinin yanı sıra bir sağ-kanat üyesini Dışişleri Bakanı yaptı. Carmona, VİK içinde önemli bir etkiye ve kontrole sahip Chavez muhalifi Demokratik Eylem’i de aynı biçimde görmezlikten geldi. Venezuela sağı ordu saflarında tanınan şahıslarla ilişkisini sıkı tutmak istiyordu. Halk karşıtı “büyük dönüşüm” projesinin sahibi ve etkin neoliberal uygulamalarıyla tanınmış eski başkan Carlos Andres Perez’in (1989-1993) kendi “halkçı” partisi olan DE tarafından eleştirilmesinden sağ kanat “dersler” çıkarmıştı. Carmona rejiminin kapsamlı bir değerlendirmesi yapıldığında sadece seçkinci değil aynı zamanda sert bir yönetim olduğu da görülecektir.
11 ve 12 Nisan’daki basın toplantılarında, askeri üslerdeki rütbeli görevlilerle buluşmalarda Carmona’nın yakın çevresindeki karanlık şahsiyetlere tepeden tırnağa silahlı paramiliterler eşlik etmişti. Chavez taraftarı resmi bir görevliye göre, komployu düzenleyen görevliler darbeden önceki yıl boyunca sivil yandaşlarına silah dağıtmıştı. Bu silahların bazıları Carmona’nın yakın çevresinden olan adı ayyuka çıkmış silah tüccarı ve “Venezuela’nın Rambo”su olarak bilinen Isaac Perez Recao tarafından sağlanmış olabilir. Zaten Perez Recao’nun yakın arkadaşlarından biri darbe girişimi sırasında Carmona’nın korumalığını yapmaktaydı. Başarısız darbe girişiminden sonra, İçişleri Bakanlığı, Perez Recao’nun gerçek bir cephanelik olduğu sonradan anlaşılan Caracas dışındaki evinin aranması için emir verdi. Silahlar Nisan ayının önemli günleri boyunca bir zamanlar ordu komutanlığı da yapmış Lucas Rincon gibi önemli insanların bile saklanmasına yol açarak bu tip insanların gözünü korkutmaya yaradı. Silahlar ayrıca 11 Nisan’da karşı karşıya gelen göstericilerin ölümlerinden sorumlu keskin nişancılar tarafından da kullanılmış olabilir.
Bir çok DE taraftarı, Ticaret Odası ile ilk birlikteliklerini savunurken şimdi darbenin Carmona tarafından değil de Perez Recao tarafından “yoldan çıkarıldığını” söylüyorlar. Örneğin DE’ye oldukça yakın olan ve bir çok önemli yayın organın sahibi ve dağıtıcısı Rafael ve Patricia Poleo yayın ekibi bu tezlerin ateşli savunucularıdır. Poleos, yayınlarında, Perez Recao’yu uysal Carmona’yı kandıran zengin şımarık çocuğu olarak tanımlayan birçok makale yazdı. Carmona’nın bu itaatkar tavrı ise Recao’nun aile hisselerinin bulunduğu petrokimya şirketindeki yönetici konumuna bağlanıyordu.
Poleos tarafından yayınlanan bir röportajda Ticaret Odasının geçici başkanı Carlos Fernandez, Recao ve adamlarının Carmona’yı “tecrit” ederek kendisine telefonla bile görüşme imkanı verilmediğini iddia ediyordu. Poleos yayınları, VİK’in başkanı Carlos Ortega’yı aklamaya çalıştı. Rafael Poleo’ya göre P. Recao etkisindeki Carmona “Ortega’yı iktidarı elde etmek için kullandı ve daha sonra tasfiye etti.”
Fakat her nasılsa tüm darbe girişimi boyunca Carmona’nın yönetimi ve halk karşıtı uygulamaları hakkında kuşkuları olan Chavez muhalifleri, neredeyse hiç seslerini çıkarmamışlardı. Hatta VİK’in Chavez karşıtı düşünceleri o kadar yoğundu ki kendileri neoliberal sağ tarafından dışarıda bırakıldıklarında bile şikayet etmediler. VİK lideri Alfredo Ramos sessiz bir biçimde Carmona’nın başkanlık yemin töreninde “ortalıkta görünmedi.” Meclis ataması kararnamesinin imzalanması için adı anons edildiğinde bir telefon görüşmesi için ayrıldığı bildiriliyordu. VİK başkanı Ortega, DE ve VİK’in mevcut hükümetle birleşmemesi için yollarının ayrıştırıldığını ileri sürdü.
Chavez’in iktidara tekrar dönmesinden sonra birkaç istisna haricinde bu “demokratik” liderlerin çoğu Carmona’nın diktatörce eylemleri üzerine konuşmaya başladılar. Chavez taraftarları bunun üzerinde durmasalar da Ortega, kamuoyuna Carmona’nın 12 Nisan’daki kararnamesinin beyanından önceki Meclisin acil feshi için çağrıda bulundu.

Darbe: “Kişisel Bir İş Değil”
Sonuçta Pedro Carmona maço saldırganlıkla dolu “Venezuela Rambo”sunun etkisi altında olsun ya da olmasın, izlediği neoliberal strateji açıkça Ticaret Odası’nın fikirlerini temsil ediyordu. Carmona’nın atadığı kabine ülkenin egemen kurumlarına bağlı olan ve Rafael Caldera (1994-1999) neoliberal hükümetinde görev almış bireylerden oluşuyordu. Carmona grubunun 12-13 Nisan’daki uygulamaları ve müttefikleri düşünüldüğünde yalnızca kendilerine refah ve güç sağlayacak bir askeri diktatörlük amaçlamadıkları, fakat aynı zamanda halkçı geçmişten açık ve net bir kopuş içerisinde oldukları görülebilir. Carmona’nın “bir boşluğu doldurduğu” ya da bazı kişilerin askeri planların masum aracı olduğunu gösteren hiçbir sinyal yoktur. Tam tersine ihracatçı ticaret sınıfının bir üyesi olarak kendisi ve takipçileri, neoliberal uygulamaların eksiksiz bir biçimde uygulanması için tüm engellerin bir defada ve sonsuza dek kaldırılması yanlısıydılar. Bazı Chavez muhaliflerinin iddia ettiği gibi “demokrasi” adına değil, kendi sınıf çıkarları adına hareket ediyorlardı.
Sağcı rejim, yalnızca Chavez’e karşı bir nefret beslemiyordu, bunun yanı sıra neoliberalizm karşısında da muğlak tavra sahipti. Örneğin VİK, Caldera hükümetinin neoliberal toplumsal reform yasa tasarının hazırlanmasında yardımcı olmuştu. Sonradan DE, anti-neoliberal politikaları terk ederek tüm çabasını 1998 başkanlık seçimlerinde Chavez’i mağlup etmek için harcamıştı.
Fakat tüm özgür piyasa söylemine rağmen neoliberalizmin kontrol ve ayrımcılığa dayalı olduğunu en sıkı sağcı politikacılar bile bilirler. Neoliberalizm günlük, “esnek” iş gücünü arttırırken hiçbir güvencesi olmayan kötü koşullarda düşük ücretle çalışmayı dayatır.
Bölgenin sendika hareketini zayıflatan ve üretim ile ticaretin verimliliği için koşulları oluşturan asıl unsur esnek üretimdir. Ama tüm tereddütlerine rağmen DE ve VİK sonuçta kendilerini Carmona’nın darbe içinde darbe girişimlerinden ayrı tutabildiler.

ABD’nin Rolü
Nisan ayı olaylarında önemli rol oynayanlardan biri hiç şüphesiz darbeyi ilk tanıyan ABD’ydi. Washington derhal muhalif liderleri anayasaya uygun davranmaları için uyardı ve bazı Amerikalı görevliler Chavez’in görevden hiçbir özel araca gerek kalmadan uzaklaştırılmasından duydukları memnuniyeti belirttiler. Aslında darbenin hazırlandığı aylar içersinde Caracas’daki ABD elçiliği darbe girişimi söylentilerinden kendini uzak tutmaya çalışıyordu. Amerikan medyasında bu oldukça yaygın işlenmişti ve daha sonra ABD büyükelçisi Donna Hrinak demokratik yollarla seçilmiş bir rejime karşı ABD’nin ahlaksız bir biçimde darbe girişimine sözde destek verdiği yönündeki iddialara yönelik olarak “Amerikan askerinin muhaliflerle ilişkisine son verme girişimini göz önünde bulundurun “ demişti.
Fakat aslında Washington’nın üst düzey yetkilileri Chavez muhaliflerine açık uyarılarda bulunmuşlardı. Dış İlişkiler Komisyonu Senatosu’nun 5 Şubat’taki tanıklığından önce, Bakan Colin Powell “Başkan Chavez’in bazı girişimleri ve demokratik bir sistemden kendisinin ne anladığı” üzerine fikirlerini açıkladı. Ve “terörizm karşıtı kampanya üzerine yaptığı bazı yorumlardan memnun olmadık” açıklamasında bulundu. 6 Şubatta Powell’in yorumları Venezuela gazetelerinde manşet olurken benzer açıklamaları yapan CIA şefi George Tenet’in açıklamaları da yankı buldu.
Büyükelçi Hrinak’ın yanı sıra Powell ve Tenet’in sık sık yaptıkları eleştirilerde, Chavez’in ABD’nin “terörizme” karşı giriştiği savaşa yönelik muğlak tutumlarının onun kişisel tutumu olarak değil, bir tür işbirliği işareti olarak algılanıyordu. Bunun üzerine muhalefet Washington’dan açık bir yeşil ışık aldığı izlenimiyle Chavez’i iktidardan devirmeye girişti.
Ayrıca ABD’li yetkililer ve elçilik görevlileri, Reagan dönemi boyunca Venezuela’da elçilik görevinde bulunan ve Castro karşıtı Amerikalı sağcı ideolog olarak bilinen devlet bakanı Otto Reich’ın yardımcısının doğrudan koordinasyonu altında her fırsatta Caracas’da darbeyi hazırlayan muhaliflerle bizzat buluşuyorlardı.
Washington’un darbe girişimcilerine el altından bizzat yardım edip etmediği sorusu daha derinlemesine bir araştırmayı gerektiriyor. Halihazırda bu yönde bazı ciddi iddialar var. Wayne Madsen adındaki resmi bir ABD donanma istihbarat servisi görevlisi, Guardian gazetesine yaptığı açıklamada donanma araçlarının darbe girişiminin olduğu günlerde Venezuela’nın Karayibler sahillerinin stratejik olarak saptanmış yerlerinde “iletişim bozucu” tatbikatlara giriştiğini belirtiyordu.
Bu olaylar zincirinde Washington ve muhaliflerin hesaplamadığı şey, darbenin ve ABD yönetiminin Latin Amerika ve Karayib hükümetleri tarafından reddedilmesiydi. Sağ eğilimli El Salvador hükümeti dışındaki tüm Latin Amerika devlet başkanları öfkeliydiler ve komplocu darbe rejimini tanımamakta ısrarlıydılar. Washington neredeyse komplocu darbe girişimini destekleyen tek ülke kalmıştı.
Ayrıca Nisan fiyaskosu, Chavez’in indirilmesini kutlayan ve Carmona’nın rezil kararlarını imzalayan Venezuela Katolik Kilisesi, özel medya kuruluşları, muhalefetin politik parti ve kurumlarının temsilcileri açısından da utandırıcı bir vakaydı. Chavez’in iktidara geri dönmesinden sonra bu liderlerin neredeyse istisnasız hepsi olanlarda parmaklarının olamadığını kanıtlama çabasına giriştiler. Örneğin Kardinal Ignacio Velasco, tıpkı diğerlerinin özür dileyişi gibi kararnameyi okuma fırsatı bulamadan imzaladığını iddia etti. Tanınmış bir kilise eleştirmeni olan Katolik rahip Jose Virtuoso “olanlar hakkında bağışlanmak isteyenlerin başvuracağı yer Katolik Kilisesidir” yorumunda bulunuyordu .
Chavez, geri dönüşüyle birlikte “sadık bir muhalefetin” ve eleştirel yaklaşımcılar cephesinin oluşumunu teşvik ederek politik partiler tarafından bugüne kadar yapılmayan düzenlemeleri gerçekleştirdi. Chavez bunları muhalefetin önerilerinin ciddiye alınacağını garanti ederek gerçekleştirdi. 2001 yılı boyunca sert çizgisiyle karakterize edilen Chavez hükümetinin bu esnekliği sözlerin ötesinde bir anlam ifade ediyor. Örneğin Mayıs ayında muhalefetin Ekonomi, Planlama ve Üretim bakanlıklarının değiştirilmesi önerisini Chavez’in onaylamasıyla iş dünyası temsilcileri bu yeni atamaları olumlu bulduğunu açıklıyordu. PDVSA yönetiminin yeniden şekillendirilmesi, kendisinin çok istekli olduğu havayolları, radyo ve televizyon kanallarındaki tekelleşmenin durdurulması ve kamuoyundaki askeri üniformalı imajını terk etmesi gibi bir dizi taviz, muhalefeti memnun etmek için tasarlanmıştır.
Bu yeni gönül alma politikası sınırlı bir başarıya ulaştı. Tuhaf olan, başkanın görüşme önerisini kabul edenlerden birinin 1992’deki darbe girişiminde Chavez’le birlikte davranmış ve daha sonra 2000 yılı başkanlık seçimlerinde karşı cepheye geçmiş muhalif politikacılardan Francisco Arias Cardenas olmasıydı. Kendi Birlik Partisi’nin yöneticilerinin endişelerine rağmen Arias darbeden sonra Chavez’le görüştü ve hükümetin görüşme çabalarını “olumlu” bulduğunu belirtti. Arias’ın tutumu silahlı kuvvetler içindeki Chavez muhalifi “ılımlıların” görüşlerinin bir yansıması olabilir.
Diğer bir çarpıcı gelişme örgütlü iş gücü ile ilgilidir. Çelik, petrol, Metro ve kamu personelini temsil eden Chavez karşıtı tüm önemli sendikaların yöneticileri, VİK’in Ticeret Odası ile yaptığı ittifakı eleştirerek konfederasyon etkinliklerine katılmayı reddetti. Çelik işçilerinin başkanı Ramon Machuca, hükümet tarafından düzenlenmiş olan görüşmelerde yer alırken VİK’in dışarıda tutulmasını kabul etti.
Chavez taraftarı ve muhalifleri arasında kalan orta tabaka, nüfusun en azından yarısını oluşturmaktadır. Bu bloğun içersindekiler Chavez’i eleştirdikleri kadar Chavez muhaliflerini de eleştiriyorlar; fakat yarın bir seçim olduğunda kimi seçerdiniz sorusu sorulduğunda yanıtları “Chavez” oluyor.
Ama yine de muhalefetin istisnasız tüm önemli partileri sanki Nisan’da darbe girişimi hiç olmamış gibi Chavez’in indirilmesi için koparılan yaygarayı önemsememeyi sürdürüyor. Chavez’in acil tasfiyesindeki bu ısrar, başarısız darbe girişiminin bir sonucu olarak zamanın artık Chavez’den yana olduğu kanısındaki muhaliflerin düşüncesini yansıtabilir. Chavez hareketi her ne kadar çoğunlukla Chavez taraftarı çevre komitelerinde teşvik edilen toplumsal projelerdeki “Bolivarcı Topluluk” temelinde biçimlense de artık örgütsel bir temel geliştirmeye başlamıştır.
Muhalifler bu toplulukları silah depolamakla suçlamakta ve Küba’daki Devrim Savunma Komiteleri’nin örnek alınarak masraflarının devlet bütçesinden karşılandığını iddia etmekteler. Chavez’e göre “Bolivarcı Topluluklar”a karşı girişilen bu kampanya halkın özgür iradesi sağlanarak tersine çevrildi. İçişleri Bakanı Diosdado Cabello, darbe sırasındaki bir ay içersinde topluluk sayısının 80.000’den 130.000’e yükseldiğini belirtiyor. Bakan, ayrıca, Nisan darbesi sırasında muhaliflerin askeri görevlileri tasfiye girişiminin yanı sıra Chavez taraftarı orta katmanların desteğinin de Chavez’in ordu içindeki konumunu güçlendirdiğini ekledi.
Nisan olayları, muhalif kesimlerin kendi program ve amaçlarını uygulamakta ne kadar başarısız olduklarını gösterdi. Darbeye doğru giden aylar boyunca sağcı ve sağcı olmayan Chavez muhalifleri arasındaki farkın neredeyse kaybolduğu görüldü. Chavez muhalifi cephenin tümü Chavez hükümetinin meşruluğunu reddeden kampanyanın arkasında yer aldılar. Belki de bu, sağcı olmayan Chavez muhalifleri bakımından, Chavez’i devirme işinin bir yana bırakılması ve salt onun üzerine konuşmanın ötesine geçerek somut talep ve sorunlara öncelik verilmesi için bir başlangıç noktası olabilir.


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul