Başını ABD’nin çektiği “şer
cephesine karşı mücadele” tanımına uyan bir gelişme
geçtiğimiz haftalarda yaşandı. İspanyol hükümeti
“sosyalist”lerin de tam desteğiyle Bask halkının
siyasi partisi Batasuna’ya karşı saldırıya geçti.
Son yılların en önemli gelişmelerinden olan bu kapsamlı
saldırının anlaşılabilmesi için Siyasal eylemci
ve bağımsız gazeteci Blanca Garza’nın 26 Ağustos
2002 tarihli yazısını önemli buluyoruz. Önümüzdeki
sayılarda özellikle ETA kaynaklarından yapmayı planladığımız
bir toparlama, okurlarımızın bu konudaki bilgisini
zengirnleştirecektir. |
İspanya’da iktidarı elinde bulunduranlar
biz Basklıları tamamıyla kontrol altında tutmalarına
karşın bunu demokrasi olarak adlandırıyorlar. İspanyollar,
“uyum içinde işleyen güçler ayrımı”ndan, özellikle de
Basklıları boyunduruk altında tutan yasaların çıkarıldığı
günlerde pek böbürleniyorlar. Böylece gazetelerimizi,
dergilerimizi, radyo istasyonlarımızı, sosyal, politik
kurumlarımızı yasaklayabilmekte ve hatta Katolik Bask
eylemcilerini aforoz etmeye niyetlenebilmektedirler.
Son olarak Halk Partisi hükümeti ve bir yargıç, siyasal
parti Batasuna’nın yasadışı ilan edilmesi için son adımları
attılar.
Miguel Servet dergisinin Paris editörü Jose Vidal-Beneyto,
İspanya’nın Franco rejiminden tam bir kopuş yaşamadığını
yazıyor ve ekliyor: Söz konusu politik geçişi mümkün
kılan Sol ile Sağ arasındaki bu anlaşma (1975-1982)
“Franko rejiminin kendisini dönüştürebilmesine imkan
veren bir maske olmuş” diktatörlüğün iktidar yapısının
“bir kontrol aracı olarak yeni bir meşrutiyet kazanabilmesi
için yeni demokrasinin icadına müsaade edilmiştir.”
Aslında Franco rejiminden bütünlüklü bir kopuşu sadece
İspanyol solu gerçekleştirebilirdi. “Böyle bir kopuş
çağrısının silahlı kuvvetleri harekete geçireceği ve
bunun çok daha sert biçimlerde bir diktatörlükle son
bulacağı” düşüncesi sol politik partilerin zayıflığını
gösteriyordu. İspanyol politikacı Vidal-Beneyto İspanya’da
dönüşüm süresi boyunca “politik hafızanın silinerek
diktatörlüğün doğal görünmesinin başarıldığını” ve Franko
rejiminin (1936-1975) “Cumhuriyet (1931-1939) içinde
yaşanan kaosa bir son vererek İspanyol halkını komünizmden
kurtardığını ve böylece halka demokratik bir krallık
bırakarak onları Avrupa’ya taşıdığı” iddiasıyla aklanma
noktasına getirildiğini söylüyor.
Diktatörlük yoluyla faşist rejim ve normları aklandığından,
yönetimdeki yeni-Frankocu Halk Partisinin Franko zamanındaki
İspanya’nın birliğinin yeniden oluşturulması için her
yola başvurabilmesini anlamak çok da zor değildir. Halk
Partisi, Basklılara karşı giriştiği baskıcı politikalarda
ETA karşıtı ölüm mangaları olarak bilinen GAL’i bizzat
örgütleyen Sosyalist hükümetlerin tam desteğine sahiptir.
Halk Partisi ve Sosyalistlerin özgürlük için “terörizme
karşı” yaptıkları son anlaşmaları “bizlerin güven, destek
ve uzlaşma yoluyla yaşamlarımızı barış ve özgürlük içinde
geçirebilmemiz için tüm yargı ve kovuşturmaların hukuk
çerçevesinde (hukuk sanki hükümetin bir kolu değilmiş
gibi!) yapılacağı” belirtiliyordu.
Geçen yıl, bağımsızlıkçı bir Bask politikacısının Bask’ın
bağımsızlığı üzerine yorumlarını da içeren bir belgesel
yayınlayan yerel bir televizyon istasyonun yöneticisi
kovulduğunda Halk Partisi’nin Madrid bölge yönetimi
“Ya bizimlesinizdir ya da bize karşı” mesajını veriyordu.
Madrid Bölge Başkanı Alberto Ruiz Gallardon, yerel TV
kanalının “Bask Ülkesinin Gelenekleri” üzerine bir belgesel
yayınlamasından bir gün sonra Telemadrid’in genel yönetmeni
Silvio Rodriquez’i işinden kovdu.
Belgesel, ETA’nın politik kanadı olduğu iddia edilen
bağımsızlık yanlısı Batasuna partisinin sözcüsü Arnaldo
Otegi ile yapılmış bir röportajı içeriyordu. Bölge Başkanı
Gallardon, Otegi’nin programda görünmesine oldukça sinirlenmişti.
Gallardon, ETA’nın saldırılarının son bulmasının Bask’ın
bağımsızlığına bağlı olduğunu söyleyen Bask politikacılarının
Madrid halkını dolaylı olarak tehdit ettiğini söylüyordu.
Belgesel için politikacılar, dernekler, tarihçiler ve
gazetecilerden oluşan otuza yakın insanla röportaj yapılmıştı.
Telemadrid’de çalışanlar Gallardon’un kararıyla Rodriguez’in
kovulmasına hem şaşırmış hem de öfkelenmişlerdi.
Çalışanlar programa destek veren bir açıklamalarında
“bu olay basın özgürlüğüne doğrudan etki yapan ciddi
bir müdahaledir” dediler. Temmuz ayına kadar Telemadrid’in
yöneticisi olan Rodriquez ise “programın mükemmel olduğunu;
çünkü sorunu bütünlüklü ele aldığını” söylüyordu.
Jose Maria Aznar hükümetinin amacı Baskın bağımsızlığı
taraftarı legal kurumları suçlayarak politik parti Batasuna’nın
seçimlere katılmasını engellemektir. Batasuna’nın elli
kişilik azınlık parlamentosu Navarre’de yedi sandalyesi
var; yetmiş beş kişilik Araba, Bizkaia ve Gipuzkoa parlamentolarında
da ayrıca yedi sandalyesi vardır. Ayrıca Bask topraklarındaki
dokuz yüz kasabada meclis üyelerine sahiptir.
Aznar ve Garzon İttifakı
Maria Aznar hükümetiyle birlikte hem İçişleri Bakanı
hem de yargıç olan Baltasar Garzon’un dönemi başlamıştır.
Baltasar Garzon, İspanya’da şöhret olurken yurtdışında
da büyük insan hakları ihlalleri olarak bilinen Pinochet
ve Arjantin militarizmi davalarında adalet ve insan
hakları için savaşan “halkçı” bir yargıç olarak tanındı.
Ama öte yandan Garzon, yurtdışındayken Basklıların legal
toplumsal ve politik örgütlerinin bastırılmasındaki
rolünden hiç bahsetmez. Bu onun için utanç vericidir.
1998 yılında Garzon, Franko rejiminden sonra ilk kez
legal bir gazete ve radyo istasyonunu (Egin ve Egin
Irrati) kapatan ilk yargıç oluyordu. Egin, Bask topraklarında
en çok okunan üçüncü gazeteydi. İleri gelen kadrolarının
engellenmesine ve iflas noktasına gelmesine rağmen Egin’in
yerini birkaç ay sonra halkın yoğun bir para kampanyasıyla
aynı ölçüde kitlesel okuyucu başarısını elde eden günlük
Gara aldı. Garzon, Egin’i “ETA militanlarına şifreli
mesajlarla eylem için talimat vermekle” suçluyordu.
Çok geçmeden bu suçlamaların zemininin olmadığı kanıtlandı
ve “yargıç” bir yıl sonra Egin hakkındaki kararını geri
almaya zorlandı.
Garzon, daha sonra ETA’nın çatı örgütü olduğunu iddia
ettiği ve Bask topraklarındaki bağımsızlıktan yana tüm
örgütlerin eylemlerini yönettiğini öne sürdüğü hayal
ürünü ETA-KAS’ı (daha sonra ETA-EKIN olarak adlandırdı)
uydurdu. Garzon, Madrid’in zirvesinde şahinlerle baş
başa vermişken ateşli Bask aleyhtarları ülke çapında
saldırıya geçmişlerdi. Garzon, en son olarak da XAKI’nin
yasadışı ilan edilmesi ve liderlerinin tutuklanması
için İspanyol medyasınca desteklenen iddiaları kullandı.
XAKI, Herri Batasuna’ya bağlı olarak yurtdışında Bask’ın
politik mücadelesini destekleyen bir örgüttür (daha
sonra Batasunaya katılmak için fesh edildi). Garzon,
XAKI’yi ETA-KAS şebekesinin parçası olmakla ve “ETA’nın
yurtdışındaki büyükelçiliği” olduğu gerekçesiyle suçlamıştı.
İspanya Ulusal Mahkeme Heyeti’nin 4. oturumunda XAKI
üyelerinin Garzon’un emriyle tutuklanması temelsiz bulunarak
“yargıç” kınandı. Heyet, Garzon’a, suçladığı bireylerin
İspanya yasaları uyarınca kişisel olarak bir cinayet
işlediklerini kanıtlaması gerektiğini; yoksa legal bir
kurumun tümüyle suçlanmasının ve tüm üyelerinin katil
olarak adlandırılmasının mümkün olmadığını anımsattı.
Heyet ayrıca XAKI üyelerinin hiçbirinin terörizmle işbirliği
içinde olduğunun düşünülemeyeceğini belirtti.
Garzon, bağımsız Bask yanlısı gençlik örgütü Haika’nın
tüm üyelerini de benzer şekilde suçladı. Garzon on beş
Haika üyesini ETA mensubu olmakla suçlayarak tutuklama
emri verdi. Haika, Bask topraklarında dört bin üyeye
sahip ilk ulusal gençlik örgütüdür. Garzon, faaliyetlerini
açıkça yürüten legal bir örgüt olan Haika üyesi onbeş
genci bir “yer altı cinayet örgütü”ne üye oldukları
gerekçesiyle tutukladı. Garzon, Haika’nın “yasadışı
amaçlar doğrultusunda devletin toprak bütünlüğünü bölmeyi;
mevcut legal anayasal düzeni devirmeyi ve bu amaçları
gerçekleştirmek için topluma karşı şiddeti savunduğunu”
iddia etti. Haika’nın bağımsızlık için tüm mücadele
biçimlerinin meşru olduğunu söylediği doğrudur; ancak
hiçbir zaman açıkça şiddetin kullanımı için çağrıda
bulunmamıştır. Ayrıca Garzon, Haika’yı sokak çatışmalarının
doğrudan yönlendiricisi olmaktan ve ETA-KAS, ETA-EKIN
yapısının alt örgütü olmaktan sorumlu tutuyor.
Sürekli Baskı-Sürekli Tehdit
İspanya Ulusal Polis Şefi Juan Cotino ise “bu gençler
işe önce taş atarak başlıyor daha sonra molotof kokteyline
geçiyorlar ve sonunda da ya silaha sarılıyor ya da bomba
yerleştiricisi oluyorlar” iddiasında bulunuyor.
İspanyol gazetesi El Pais’deki “Nefret İçin Eğitilenler”
başlıklı benzer bir gülünç makalede, gazeteci Jose Maria
Calleja: “On beş Haika üyesinin tutuklanması olumludur;
çünkü insanlar cezasız kalacağı düşüncesiyle er ya da
geç silah kullanmaya başlıyorlar...” dedi.
Baltasar Garzon ve Aznar hükümeti, Haika üyelerini yaptıklarından
dolayı değil “yapabilecekleri”nden dolayı tamamen spekülatif
yargılarla suçluyor. Yani, Haika üyelerinin tümü aslında
düşünceleri ve inançlarından dolayı tutuklanıyorlar,
yoksa kişisel olarak yaptığı ya da sorumlu olduğu bir
şeyden dolayı değil.
XAKI ve Haika’dan sonra sıra Garzon’un EKIN’i bağımsız
Bask yanlısı illegal bir örgüt olarak ilan etmesine
geldiğinde tutuklamalar da iyice arttı. Bağımsızlık
mücadelesinde barışçıl sivil itaatsizliği savunan Josemi
Zumalabe vakfı üyeleri de “Piztu Euskal Herria” başlıklı
bir metni destekledikleri için tutuklanmışlardı. Garzon’a
göre sivil itaatsizlik de ETA’nın “devletin dengesini
bozma ve anayasal nizamı devirme” stratejisinin bir
parçasıydı. Tutuklananların şiddete dayalı mücadele
biçimlerine karşı olduğuna veya silahlı mücadeleye alternatif
olarak sivil itaatsizliği savunma eğiliminde olup olmadıklarıyla
ilgilenmiyordu bile.
Daha sonra Garzon AEK’yi ETA’nın işbirlikçisi olarak
suçlamak için benzeri iddiaları kullandı. AEK, Bask
dilinin öğretilmesi ve geliştirilmesi için oluşturulmuş
bir halk örgütüdür. Garzon’un ETA-KAS, ETA-EKİN yapısıyla
ilişkisi olduğunu ileri sürerek tutukladığı AEK’liler
delil yetersizliği nedeniyle bırakılmak zorunda kalınmıştı.
Kasım 2000’de iki gazetecinin evinin önüne yerleştirilen
bombalar patlamamıştı. İspanya hükümeti ETA’yı suçlarken
medya da Bask dergisi Ardi Beltza’nın editörü gazeteci
Pepe Rei’yi ETA için hedef göstermekle suçluyorlardı.
İspanya hükümet sözcüsü Pio Cabanillas “İlişkinin çok
net olduğunu” iddia etti. Olaydan bir gün sonra bir
devlet savcısı Pepe Rei’ye karşı dava açılması çağrısında
bulundu. Fakat daha sonra anlaşıldı ki, İspanya hükümeti
bomba saldırısı olmadan üç gün önce zaten Rei’ye karşı
yasal işlemleri başlatmıştı.
ETA militanlarının evinde Rei’nin dergisinin bir fotokopisinin
polis tarafından bulunması, beklendiği gibi Garzon’un
“ETA’nın gelecekteki hedeflerini gösterdiğini” iddia
ettiği gazeteci Rei’nin peşine düşmesine yetmişti. Rei,
Bask taraftarı örgütlerin suçlanmasına yönelik bir kara
propaganda operasyonunun İçişleri Bakanlığı ve İspanyol
gazetecilerin (Garzon’un yakın bir arkadaşı dahil) işbirliğiyle
gerçekleştiğini ortaya çıkarmıştı. Ayrıca Gerzon hakkında
da“Garzon’un Öteki Yüzü” isimli bir kitap yazmıştı.
Tüm bu operasyonlar sırasında Garzon’un Halk Partisi
hükümetinden her zaman destek ve bilgi alması Garzon’un
egemen neo-Frankocu politik partilerin çıkarlarına suç
ortaklığı yaptığının açık kanıtıdır.
Bugün İspanya parlamentosu ve yargıç Garzon, tam bir
uyum içerisinde Batasuna partisinin yasadışı ilan edilmesinin
son adımlarını attılar. Garzon, beklendiği gibi “ETA’yı
desteklediği” gerekçesiyle Batasuna’yı kapattı ve İspanya
Parlamentosu büyük bir çoğunlukla partiyi yasaklamanın
yollarını aradı.
Garzon, uydurmalarla dolu 375 sayfalık bir talimatla
Batasuna partisinin etkinliklerini üç yıl süreyle yasakladı.
Yirmi dört yıllık Batasuna partisinin büroları kapatılacak,
partinin kitle gösterilerine, politik mitinglere katılması
ya da gelecek yılın Mayıs ayındaki belediye seçimlerine
katılması engellenecektir. Batasuna temyize gidebilir
ancak orada da Garzon’ın talimatı karşısına çıkacaktır.
Garzon’un bu küstahlığı Bask topraklarının bağımsızlığı
taraftarı politik ve toplumsal gruplara karşı giriştiği
kişisel bir savaştır. Bu talimat, Batasuna’nın illegal
eylemlerle ilişkili olduğu şüphesiyle yargılanmasını
mümkün kılan ceza yasasına dayanarak verildi. Aslında
teorik olarak Batasuna liderlerini de ayrıca suçlayabilirdi
ancak böyle bir şeye girişecek olsaydı söyleyebileceği
hiçbir şey yoktu.
Garzon’un talimatında Batasuna’nın 1968 yılından bu
yana 836 kişiyi öldüren, 2367 kişiyi yaralayan ve 3391
saldırıya gerçekleştirmiş olan ETA’nın bir parçası olduğu
belirtiyor. Talimatta “tüm bu eylemler toplumun belli
bir kesimini bazen rastgele hedef almaktadır; dolayısıyla
da Batasuna’nın da bir parçası olduğu ETA’nın terörist
eylemlerinin insanlığa karşı girişilmiş cinayetler olarak
sınıflandırılmasında tereddüt edilmemelidir” sözlerine
yer verildi. Bunlar Batasuna’yı İspanya yasaları altında
yargılamak için yeterli “kanıt” olarak kabul edildi.
Aynı gün ve saatlerde Garzon ve İspanya parlamentosu
hep birlikte Batasuna’yı yasadışı ilan etmek için planlarını
harekete geçirdiler. 295’e karşı 10 ve 29 çekimser oyla
parlamento Maria Aznar hükümetinin Anayasa Mahkemesi’nden
Batasuna’yı Haziranda çıkarılmış olan şu tartışmalı
yasa uyarınca yasadışı ilan edilmesini talep etme izni
verdi. Terörizmi doğrudan veya gizli bir biçimde desteklediği
varsayılan partilerin yasa dışı ilan edilmesine izin
veren bu kurnaz yasa özellikle Batasuna’nın kapatılması
için çıkarılmıştı.
27 Haziran tarihli parti kapatma yasası uyarınca İspanya
hükümeti, Batasuna’nın ETA ile bağlantısı ya da desteğine
kanıt oluşturan bir dizi delili ortaya koydu. Listede
Batasuna liderlerinin konuşmaları, Bask topraklarında
milliyetçilerle sendikacıların gerçekleştirdikleri eylemler
ve ETA’nın politik partilere yaptığı “parti kapatmama”
uyarısına yer verildi. İşte tüm bunlar kanıt olarak
gösterildi! On altı kişilik jüri heyetinden oluşan Anayasa
Mahkemesinin karar vermesi için üç ayı var.
Son üç yıl içersinde Bask’ın bağımsızlığından yana hareketlere
ve legal topluluklara karşı bu tür saldırgan kampanya
ve operasyonlara girişildiğine tanık oluyoruz. Bu politik
karar, İspanyol hükümetinin düşman olarak gördüklerine
karşı baskıcı uygulamaları bakımından GAL ölüm mangalarından
farksızdır. Ancak rasyonalize edilmiş bir diktatörlük
rejiminin doğal hale geldiği bu ülkede devletin Batasuna’nın
yasadışı ilan etmesinin arkasında yatan gerçek amacı
tahmin etmek o kadar da zor değildir.
ETA ve BATASUNA
Bask ülkesinin mücadele tarihi çok eskilere dayanıyor.
1895’te Partido Nascionalista Vasco-PNV (Bask Milliyetçi
Partisi) adıyla kurulan parti ilk Bask ulusal örgütüdür.
İç savaşta büyük çoğunluğu Franko’ya karşı savaşan
Basklılar, daha sonra bir yandan Fransa tarafına
geçerek Gernika birlikleriyle Fransız direnişine
destek verirken, diğer yandan da yeraltında yeniden
kurulan PNV önderliğinde İspanyol Bask’ındaki direnişi
başlattılar. 1947’de Bilbao’da başlayaarak tüm Bask
bölgesine yayılan genel grev, 1951’de Barcelelona’dan
başlayıp tüm İspanya’ya kaplayan grevler dalgası
dönemin en önemli olaylarıydı.
1952’ye gelindiğinde ise bağımsızlık yanlısı bir
grup genç, Ekin dergisini çıkarmaya başladılar.
Aynı grup, 31 Temmuz 1959’da bazı PNV militanlarıyla
birlikte ETA’yı (Bask Ülkesi ve Özgürlük) kurdu
ve 1959’un son aylarında silahlı eylemler başladı.
1962’de ilk kongre yapıldı. 1964’teki 3. Kongre’de
ise ETA kendini anti-kapitalist, anti-emperyalist
bir örgüt olarak tanımladı. Giderek ETA içindeki
“kültüralistler” ve “troçkistler”in tasfiyesiyle
“devrimci savaş” çizgisinin hakimiyet kazandığı
ETA, süreç içersinde yaptığı kongrelerde bir dizi
bölünme ve ayrılık yaşadı. Özellikle 1960 ve 70’li
yıllarda işkenceci polis şefi Manazaras’ı cezalandırılması
ve örneğin 1973’te ETA Franco’nun sağ kolu Başbakan
Blanco’yu arabasına bomba koyarak cezalandırılması
gibi büyük eylemler yankı uyandırdı. ETA içindeki
siyasi tartışmalar 1974 yılına kadar sürdü.
Bu süreçte ETA’nın etkisiyle kurulan yasal siyasal
parti Herri Batasuna, 1992’deki seçimde %13 oranında
oy aldı. 1995’de Demokratik Alternatif adlı bir
barış önerisi hazırladı. Aznar hükümeti öneriyi
provokatif bir dille reddetti ve HB’ye yöneldi.
HB’nin 23 yöneticisine dava açıldı ve yedişer yıl
hapis cesazı verildi. Bu Bask’ta yüzbinlerce kişilik
gösteriler ve genel grevle protesto edildi. 1998’de
ETA süresiz ateşkes ilan etti. Mayıs 1999’da HB,
PNV’ye parlemento desteği verdi. ETA ile Aznar hükümeti
görüşmeye başladı. Ağustos 1999’da İspanya ve Fransa
ETA’ya operasyon başlatınca Aralık 1999’da ETA ateşkesi
bozacağını duyurdu ve 2000 Ocak ayında eylemlerine
yeniden başladı. 29 Haziran 2002’de EH yerine Batasuna
adını alan partiyi kapatmak için bir yasa İspanyol
parlementosunda kabul edildi. |
|