“Devrim, ezilenlerin bayramıdır” diyor bilimsel
sosyalizmin ustaları. Gerçekten de bir ülkenin
tarihinde böyle anlar çok önemlidir. Günümüzde
sosyalist hareket ağır bir yenilgiden çıkışın
derin sancılarını yaşıyor olsa da tarihte böyle
bir şansa ulaşmış olan halkların anısında devrim
günleri canlılığını asla yitirmez.
Üstelik her devrim, geleceğe yürümek isteyen başkaları
için de bitmez tükenmez derslerle doludur. Yeniden
yola çıkarken geçmişteki hatalardan sakınmak ancak
bu derslerin iyi özümsenmesiyle mümkündür. Şimdi,
yeni yıla girdiğimiz şu günlerde bu sayfamızı
Avrupa’nın küçük bir ülkesi olan Arnavutluk devrimine
ayırmak istedik.
I. Paylaşım Savaşı yıllarında Arnavutluk toprakları
İtalyan, Yunan, Sırp, Karadağ, Bulgar, Avusturya
ve Fransız ordularının işgali altındaydı. Savaşın
sona ermesi ile 1919 yılında, İtalyanlar Arnavutluk’ta
kendi himayeleri altında bir meclisin toplanmasına
izin verdiler. Arnavutluk’un Draç bölgesinde toplanan
meclis, Paris’te devam eden barış görüşmelerine
bir delegasyon yollayarak, aynı zamanda İtalya’nın
ülkedeki işgalini de kabul etmiş oluyordu. Ancak,
gerek ülke dışındaki, gerekse ülke içindeki yurtsever
Arnavutlar bu durumu kabul etmediler. Bunun üzerine,
yeni kurulan bir meclis Tiran’a taşındı ve Paris’e
yeni bir delegasyon gönderildi. 1920’de ise, İtalya
askerlerini Arnavutluk’tan çekme kararı aldı.
1921 yılında Arnavutluk’ta yapılan seçimlerde
iki parti vardı; İlerici Parti ve Popüler Parti...
Şefkat Verlaci’nin başkanı olduğu İlerici Parti,
ülkenin feodal toprak ağalarının desteğini alıyordu.
Daha sonra işbirlikçi bir hain olan Ahmet Zogu’nun
da bulunduğu Popüler Parti ise, karmaşık bir koalisyon
gibiydi. 1922’de başbakan olan Zogu baskılardan
bunalan köylü ayaklanmaları nedeniyle Yugoslavya’ya
kaçtığında Parti’nin yönetimine gelen liberal
eğilimli Fan Stiliani Noli tarafından ülkede cumhuriyet
ilan edildi. Ancak Zogu bu arada Yugoslavya’da
darbe hazırlığı yapıyordu. Burada eskiden Ekim
Devrimi’ne karşı savaşmış olan Beyaz Ordu generali
Wrangel’in subayları ile işbirliği yapan Zogu,
1924 yılında Arnavutluk’a girerek, ülke yönetimine
el koydu. İtalya’nın desteğini de alan Ahmed Zogu’nun
iktidarı 1925 yılından 1939’a kadar sürdü. Ülkede,
İtalyanlar tarafından Ulusal Arnavutluk Bankası
kuruldu. Yine İtalyanların desteği ile Arnavutluk’ta,
madencilik, inşaat ve yollara yatırımlar yapıldı.
Bu arada ülkede işçi sınıfı da gelişmeye başlamıştı.
1930’larda İtalyanca eğitim verilmesi, İtalyanlara
toprak satışı gibi taleplere bir süre direnen
Ahmed Zogu, daha sonra bu direnişinden vazgeçti.
Ancak yine de 1939 yılında Mussolini bir bahane
bulup 100 bin kişilik bir güçle Arnavutluk işgaline
başlamıştı.
II. Paylaşım Savaşı başladığında Arnavutluk’ta
birbirinden bağımsız sekiz ayrı devrimci yapılanma
vardı. Bu grupların bir araya getirilmesi işini
Yugoslavya Komünist Partisi önderi Tito üstlendi
ve gönderdiği temsilcilerle 1941 yılında Korçe,
İşkodra ve Gençlik gruplarını birleştirerek, Arnavutluk
Komünist Partisi’nin kuruluş kongresini topladı.
İlk kongrede 130 üye ve 11 kişilik bir Merkez
Komite seçildi. Arnavutluk Komünist Partisi, çalışmalara
başlamasından kısa bir süre sonra, ülkenin direniş
örgütü haline geldi.
1943 yılında bu kez artık Almanlar devredeydi
ve Arnavutluk bu kez Hitler ordularının işgaline
uğruyordu. Aynı süreçte Arnavutluk Komünist Partisi’nin
önderliğine Enver Hoca getirilmişti ve onun önderliğindeki
Ulusal Kurtuluş Cephesi, işgalci güçlere karşı
partizan savaşında önemli zaferler kazanmıştı.
İşgalciler hemen her gün partizan birliklerinden
ağır darbeler yiyor ve Stalingrad hezimetinden
sonra Avrupa cephesinde de moral bozukluğu yaşıyordu.
Güney Arnavutluk, işgalcilerin elinden tamamen
kurtarılmıştı. 2 Mayıs 1944’te toplanan 1. Kurtuluş
Komiteleri Kongresi, Enver Hoca başkanlığında,
Ulusal Kurtuluş Konseyi adını alan bir yürütme
organı seçti. Bu konsey, 1944 yılında Arnavutluk
Geçici Hükümeti’ne dönüşürken, komünistler kurucu
meclis seçimlerinde çoğunluğu elde etmişlerdi.
11 Ocak 1946’da kurulan Arnavutluk Halk Cumhuriyeti’nin
başkanlığına da Enver Hoca getirildi. Böylece
devrimci iradenin zaferi bir kez daha kendini
ortaya koymuş, art arda iki işgal yaşayan Arnavutluk
halkı bütün bunlara direnerek kendi bağımsız ülkesini
kurmuştu.
Bu zafer, küçük bir halkın büyük işgalci güçlere
karşı başarıya ulaşabileceğinin de en mükemmel
kanıtlarından biridir.
|