Eylül düzen açısından toparlanma ve başlangıç
ayı. Adli tatil bitti, okullar açılıyor, tüm halk
yeniden yerleşik konuma geçiyor, meclis açılıyor...
Haziran ortalarına değin, toplumsal yaşamın yeni
bir rutin dönemi daha başlıyor.
2006’dan 2007’e uzanacak bu dönemin başında, karşı
karşıya olduğumuz tablo her açıdan büyük ve keskin
çelişkilerle, çatışmalarla ve görevlerle yüz yüze
olduğumuzu gösteriyor.
Ortadoğu’da çatışmalı süreç Lübnan’da dinmiş gibi
görünüyor olsa da, Afganistan’da, Irak ve Filistin’de
şiddetleniyor, İran bağlamında ise mayalanıyor.
Afganistan’da işgal güçleri giderek büyüyen darbeler
alıyorlar. TC, işgal güçlerinin bir parçası, şu
anda sınırlı görevler üstlenmiş olmasına karşın,
onu çatışmaların merkezine çekecek senaryolar
giderek daha fazla gündemleşiyor. TC, bundan fazlaca
kaçamaz. Afganistan’da direnişin büyümesi ve TC’nin
çatışmaların bir parçası haline gelmesi önümüzdeki
sürecin kaçınılmaz olgularından biri olacaktır.
Irak’taki süreç 2007’de Kerkük’ün statüsünün belirlenmesine
dönük çalışmalar nedeniyle daha da kızışacaktır.
Güney Kürdistan’ın bir parçası olan Kerkük’ün,
Kürdistan’a bağlanması TC’nin geliştireceği yeni
hamlelerle karşılanacaktır. TC, ABD’yi karşısına
almamak için bu hamlelerini oldukça sinik biçimlerde
geliştirecektir, ama tablonun bugünkü gibi kalmayacağı,
çelişki ve çatışma unsurlarının büyüyeceği açıktır.
Siyonist İsrail’i korumak için Lübnan’a asker
gönderme kararıyla birlikte Ortadoğu’daki bütün
çatışmaların içinde emperyalizmin yanında doğrudan
saf tutulmuş durumdadır. Lübnan’daki BM güçlerinin
konumu muğlaktır ve her an Lübnan direniş güçleriyle
çatışmaya açık bir pozisyonda bulunmaktadırlar.
İran’a karşı ABD emperyalizminin hazırladığı komplo
ve saldırı planları da giderek daha fazla gündemleşecektir.
Afganistan, İran, Irak, Suriye, Lübnan; TC’nin
tüm sınır komşuları yangın yerine dönmüştür, dönmek
üzeredir ve TC bu yangının parçası olmaya doğru
hızla sürüklenmektedir. Bu da kaçması çok güçtür.
ABD Dışişleri Bakanı Rice geçtiğimiz aylarda yaptığı
ziyarete A. Gül’ü açık biçimde tehdit etmiş; uluslararası
tekellerin TC’ye karşı tutumunun değişebileceğini
söylemiştir. Kırılgan TC ekonomisi bir emperyalist
tekellerin bir fiske darbesi ile çökebilecek konumdadır.
Oligarşi bunun farkındadır ve ABD emperyalizmine
tamamen teslim olmuş durumdadır. Bunun anlamı,
TC’nin Ortadoğu’daki yangından kaçamayacağıdır.
Bu önümüzdeki sürecin önemli bir çelişki ve çatışma
alanıdır.
Emperyalizm ve oligarşinin iradesi ile halkın
talepleri bu alanda tümüyle ve keskin biçimde
karşı karşıyadır.
Kürt ulusal hareketi gerilla savaşını yeniden
büyütmesine karşın ulusal mücadele, Öcalan’ın
yakalanmasından önceki süreçle kıyaslanamayacak
ölçüde geride konumdadır. Buna rağmen, TC’yi ciddi
biçimde zorlamaya başlamıştır. Ulusal hareketin
geriye düşüşü gerillayla ilgili bir mesele değildir.
Tersine, gerillanın Öcalan’ın müdahalelerinden
kurtulması, bizzat savaşan unsurların kendi inisiyatiflerinin
öne çıkması, daha yetkin bir gerilla tarzını ortaya
çıkarmıştır. Gerilla kayıpları daha da azalmış,
vuruş tarzı daha etkili hale gelmiştir. Oligarşinin
Kürt hareketi karşısındaki tutumu klasik inkar
ve imha boyutunu aşmaktan çok uzaktır. Özellikle
oligarşinin çekirdek yönetici gücü olan Genelkurmay’da
hem Kürt ulusal hareketinindeki büyümeye, hem
de kızışan Ortadoğu tablosuna karşısında, NATO
ve ABD patentli bir özel savaşçılar ekibi egemen
hale gelmiştir. Savaşın tırmanması ve sivil faşist
güçler eliyle Kürt-Türk çatışması zeminlerinin
çoğaltılması önümüzdeki sürecin belirleyici gelişmelerinden
biri olacaktır. Güney Kürdistan’daki gelişmeler,
özellikle Kerkük’ün statüsü konusundaki çatışmalı
süreçlerde bu tabloda katalizör rolü oynayacaktır.
TC, Kürt sorununda çıkışsız durumdadır, demokratik
seçenekleri üretecek konumdan uzaktır. Bu tablo
içinde şiddetle bastırmanın etkili olamayacağını
bilmekle birlikte başka seçenek de üretememektedir.
Bu çıkışsız sarmalın toplumsal atmosferi özellikle
şovenizmle ciddi biçimde kirleteceği açıktır.
Bunun yaratacağı çelişki ve çatışmalar önümüzdeki
süreci belirleyecek bir diğer önemli çelişki alanı
olacaktır.
Anadolu kentlerinde ve üniversitlerde devrimci,
demokrat güçlere, Kürt yurtseverlerine karşı artan
faşist saldırılar önümüzdeki sürecin önemli çatışma
alanlarından biri olacaktır. Bu saldırılar linç
vb. kavramlarla bir tür anlık toplumsal histeriler
olarak nitelendirilmesine karşın, gerçeklikte
planlı ve örgütlü faşist çalışmaların ürünü olarak
ortaya çıkmaktadırlar. Bu saldırılar karşısında
bugün yaygın bir tutum haline gelen mağdur pozisyonu
terk edilerek, direnişle ve direnişçi duruşla
gereken yanıtlar verilmelidir. Haklı ama güçsüz
ve mağdur duruşuyla varılacak, kazanılacak hiçbir
şey yoktur. Faşist saldırılar ve direniş önümüzdeki
sürecin önemli bir mücadele alanı ve dinamiği
olarak önümüzde durmaktadır.
Başta işçi sınıfı ve yoksul köylülük olmak üzere
emekçi sınıf ve tabakaların yaşadığı ekonomik,
sosyal ve kültürel yıkım derin çelişkiler, çatışma
alanları yaratıyor. İşsizlik, güvencesiz çalışma,
yaşam alanları olan semtlerde uyuşturcu, çeteleşme,
fuhuş, alkolizm vb. unsurlarla büyüyen çürüme
ve yozlaşma giderek büyüyen çaresizlik-öfke-çıkış
arayışı sarmalı üretiyor. Yoksul, küçük ve orta
köylülük yoksulluk ve iflaslar sarmalı içinde
un ufak oluyor. Fındık üreticilerinin, tütün üreticilerinin
büyük gösterileri ve kimi patlamalar önümüzdeki
süreçte köylülüğün refleksleri açıdan oldukça
önemli ve uyarıcı bir nitelik taşımaktadır. Giderek
daha da kırılganlaşan ve kriz öğeleri artan ekonomideki
herhangi bir geriye düşüşün emekçi sınıf ve tabakalardaki
derin çelişki ve öfke dalgalarını olağanüstü büyüteceği
açıktır. Görünen apaçık şudur: Büyük patlamalar
kendine yol ve öncü arıyor.
Önümüzdeki sürecin bir diğer önemli çelişki ve
çatışma alanı oligarşi içinde önümüzdeki bir yılda
olağanüstü bir yoğunluk kazanacak olan iç çatışmalardır.
2007, önce cumhurbaşkanlığı seçimi, ardından genel
seçim yılıdır. AKP ve arkasındaki sermaye grupları
ile Oligarşi içinde egemen olan ve mevcut statükoyu
AKP’siz devam ettirmek isteyen sermaye grupları
ve genelkurmay arasındaki çelişki ve çatışmaların
cumhurbaşkanlığı ve genel seçim üzerinden büyük
bir hız kazanacağı, tarafların her araç ve yoldan
çatışacağı açıktır. Bu durumun kaçınılmaz sonucu
daha büyük çatışma öğeleri için kapının aralanmasıdır.
Yukarıdaki öğelerin bir ya da birkaçının şiddetlenmesi
önümüzdeki süreçte büyük çatışma ve kriz süreçlerini
beraberinde kaçınılmaz olarak getirecektir.
***
Devrimci sosyalist partimiz güncel konjonktürün
ilk elde sayılabilecek ve önümüzdeki kısa dönemin
başlıca unsurları olacak bu öğeleri, tarihsel
akış içinde birbirine eklenen olaylar dizisi olarak
kavramıyor. M. Çayan yoldaşın Marksizme en büyük
katkılarından biri olan emperyalist-kapitalist
sistemi tarihsel dönemleme sistematiği içinde
kavrama anlayışına, bunalım dönemleri kavrayışına
bağlı olarak ele alıyoruz bütün bu gelişmeleri
ve bu gelişmeler karşısındaki görevlerimizi...
Bu bağlamda, bütün bu güncel gelişmeler, 1990
sonrası başlayan yeni tarihsel sürecin temel dinamiklerinin
güncel görünümleridir. Bu güncel gelişmeleri,
1990 sonrasını biçimlendiren temel gelişmelerden,
dinamiklerden bağımsız olarak ele alma, bu gelişmeler
karşısında yürütülecek devrimci mücadelenin de
sığlaşmasını, dönemsel bir perspektiften yoksunluğu,
günlük politikaya saplanıp kalmayı beraberinde
getirir.
Devrimci sosyalizm, bütün pratiğini bu tarih ve
süreç kavrayışına bağlı olarak biçimlendirmektedir.
Devrimci sosyalizm, 1990 sonrası yeni tarihsel
süreçte yeniden büyük bir devrimci dalga yaratabilmenin,
ancak hem yeni tarihsel sürece yanıt olabilecek,
hem de devrimci hareketin geride bırakılan dönemlerinden
birikip gelen sorunlarına yanıt olacak ve ideolojik,
politik, örgütsel vb. her alanı kapsayan büyük
bir devrimci yenilenme ve atılım süreci geliştirmekle
mümkün olduğunu tespit etmiştir.
Devrimci sosyalizm, pratik olarak 2002 ortalarından
itibaren tüm çalışmalarını, pratiğini, sürecini,
devrimci yenilenme eksenine çekmiş, kendini bu
temelde yeniden inşa etme yoluna girmiştir.
Bu, genel geçer çalışmalara eklenmiş bir devrimci
yenilenme, yeniden inşa söylemi değildir. Planlı,
somut hedefleri ve zamanlaması olan süreçtir.
Devrimci yenileme ve yeniden inşa bir temenni
değil, somut çalışmalarla yürüyen ve yaşanan,
gerçekleşen bir süreç olarak ele alınmıştır.
Bu bağlamda, bugün sadece Eylül’le başlayan yeni
bir mücadele dönemini-yılını karşılamıyoruz. Bunun
yanı sıra, 4 yıllık yeniden inşa sürecimizin kazanımlarını,
eksiklik ve zaaflı yanlarını da demokratik katılımcılığın
ileri bir örneğini sergileyerek kapsamlı biçimde
değerlendiriyoruz. Kolektif iradeyi üretme, Hareketin
tüm sorunlarına ilişkin düşünme, çözüm üretme
noktasında önemli adımlar atılmıştır. Bu değerlendirmelerin
ışığında, güncel pratiğe, yeniden inşa sürecimizi
daha ileriye nasıl taşıyabiliriz sorusu ekseninde
de bakıyoruz. Bu bağlamda; kazanımlarımız, yarattığımız
ileri değerler, hatalarımız ve zaaflarımız, onarmamız
gereken yanlar artık daha berrak.
Devrimci yenilenmenin, devrimci sosyalist hareketimiz
açısından bugünkü somut ifadesi proletarya partisinin
ve öncü devrimci müdahalesinin yani devrimci atılımın
yeniden inşasıdır. Yeniden inşanın stratejik görevlerini
üç ana başlık altında toplayabiliriz; birincisi,
ideolojik-teorik alanda ML’in yeniden daha ileri
bir tarzda üretiminin ilk somut ifadesi olacak
Manifesto ve program çalışmasıdır. Günümüzde devrimci
sosyalist bilincin somut ve bütünlüklü ifadesi
olacak bu çalışmalar yeniden inşanın temel görevlerinden
biridir. İkincisi, devrimci savaşçı proletarya
partisinin politik, örgütsel, kültürel, kadrosal
düzeyde devrimci yenilenme perspektifine uygun
olarak yeniden inşasıdır. Üçüncüsü, bu çalışmaların
bir ürünü olarak ortaya çıkacak, toplumsal yaşama
bütünlüklü tarzda devrimci merkezi müdahale olarak
gelişecek devrimci atılımdır.
Yukarıda sıraladığımız güncel sürecin belli başlı
noktalarının her biri aynı zamanda devrimci müdahalenin
birer alanıdır. Ancak bu güncel görevlere yaklaşımımız
kesin biçimde yukarıda sıraladığımız yeniden inşanın
stratejik görevleriyle bağlantılıdır. Güncel görevlere
yönelik pratiğimiz ancak yeniden inşanın stratejik
görevlerine hizmet ettiği ölçüde orta ve uzun
vadede kazanım haline gelebilir. Bunun yerine,
güncel görevlere adeta yeniden inşanın stratejik
görevlerini yerine getirmiş, manifesto-program
çalışmasını tamamlamış, öncü bilinci bütünüyle
berraklaştırmış, devrimci savaşçı partiyi asgari
ölçülerde bütünlüklü olarak yaratmış gibi yönelirsek
bunun sonucunun hezimet olacağı açıktır. Ve partimizin,
daha da ötesinde tüm devrimci hareketin bu tür
hezimetlere artık tahammülü yoktur. Yeniden inşa
sürecimize, onun stratejik görevlerinin yerine
getirilmesine, zarar verecek, onu geriletebilecek
hiçbir çalışma biçimine izin vermemiz söz konusu
olamaz.
Bu bakış açısının ışığında baktığımızda, gelişme
seyrimiz açık biçimde göstermektedir ki, devrimci
sosyalist hareket yeniden inşa sürecimizin geride
bıraktığımız dört yılı içinde, yaşadığı doğal
tasfiye durumunu kesin biçimde aşarak, kendini
devrimci bir politik hareket olarak yeniden kurmuş,
devrimci yenilenme yolunda önemli mevziler yaratmıştır.
Devrimci sosyalizm artık her alan ve her cephede
irili-ufaklı da olsa birikimlere ve birbiriyle
organik olarak entegre olmuş bir yapıya sahip
hale gelmiştir.
Ancak dört yıl sonunda ulaşılmak istenen hedeflere
de ulaşılmış değildir. Bu tablonun güçlü, sağlam
bir analizi, eleştiri-özeleştiri tutumunu gerektirdiği
açıktır. Devrimci sosyalist hareket bundan kaçmamıştır.
Ve yukarıda belirtildiği gibi bu göreve demokratik
katılımcılık temelinde yürüttüğü çalışmalarla
karşılık oluşturmaktadır.
Durduğumuz noktada; önemli yollar katedilmiş,
pek çok eşik aşılmış, sağlam ve geriye dönüşsüz
mevziler yaratılmıştır. Ancak henüz hedeflere
ulaşılmamıştır. Tüm devrimci sosyalist hareketin
bu tablo karşısında iradesi de açıktır. Durmak
yok, tersine yarattığımız her mevziyi, her zemini
sağlamlaştıracağız ve bunu yaptığımız ölçüde daha
hızlı yürüyeceğiz. Yeniden sürecini tamamlamak
kolektif devrimci duruşumuzun olmazsa olmaz koşullarından
biridir. Her adımda daha sağlamlaşmanın ve daha
hızlı yürümenin, daha çok yol almanın zeminlerini
yaratan bir hareketiz. Bu zeminleri, potansiyelleri
kullanmak konusunda, kendimizi doğru örgütlemek,
çalışmalarımızı daha etkin ve sonuç alıcı kılmak
noktasında, ideolojik çalışmalarımızı devrimci
yenilenme perspektifimizin gereklerine uygun hale
getirmek noktasında, kadrolaşma süreçlerimizi
daha etkin biçimde işletmek noktasında, daha da
ötesi bütün çalışmalarımızda sağlam bir düzeltme
faaliyeti ile sağlaştırmak noktasında hız kazanmamız,
hedeflerimize doğru, daha tempolu bir yürüyüş
geliştirmemiz mümkündür ve zorunludur. Sağlamlaşmalıyız;
Hareketimizin birikimlerini amaca uygun güçlü
ve üretken mevzilere dönüştürmeliyiz. Bu çalışmalar
temelinde yaratacağımız yeni imkanlar üzerinden
nitelik ve nicelik olarak büyümeliyiz. Önümüzdeki
görev budur.
***
Daha somut başlıklar halinde açacak olursak:
Devrimci sosyalist hareketimiz, ideolojik-teorik
alanda yeniden inşa sürecimizin başlangıcında
tutturduğumuz düzey ve temponun nispeten zayıfladığını
görmektedir. Bu öze ve başlangıçta ortaya koyduğumuz
devrimci yenilenme iradesine ilişkin bir zayıflama
değildir. Esasen bu çalışmaların pratik örgütlenmesine
ilişkin zayıflıklarla ilgilidir. Önümüzdeki dönem
bunu aştığımız bir süreç olarak biçimlenecektir.
İdeolojik-teorik-politik çalışmamız kesin biçimde
manifesto-program eksenine oturacaktır. Manifesto-program
ideolojik çalışmanın ilk ve temel halkasıdır.
Bunu ikinci halka olarak ifadesini yayınlarımızda
bulacak güncel ve genel teorik-politik çalışmalar
izlemelidir.. Üçüncü halka ise kadrolara, parti
kitlesine ve daha geniş çevre çeper ilişkilerine
ve tüm emekçilere dönük çok katmanlı ve çok yönlü
sistematik ideolojik eğitim çalışmalarıyla biçimlenmelidir.
Bu çalışmalar birbirinin önünü kesen değil, birbirini
tamamlayan, organik bütünlük oluşturan çalışmalardır.
Devrimci saflarda ideolojik düzeyin düşüklüğü
her dönem en sık dillendirilen sorunlardan biridir.
Devrimci sosyalizm bu sorunun saflarını sarmasına
izin vermemeye kararlıdır. Ve bu genel bilgilendirmeler
düzeyini aşan, manifesto ve program çalışmasıyla
birleşen eğitim ve üretim süreçleriyle geliştirilmelidir.
Yukarıda belirtildiği üzere, politik çalışmalarımız
stratejik çizgimize uygun bir tarz ve içerikte
gelişmiyor. Yeniden inşa sürecimiz açısından bu
bilinçli bir tercihtir. Stratejik çizginin uygulanabilmesi
esas olarak yeniden inşa sürecinin başarıyla tamamlanmasına
bağlıdır. Hiç kuşkusuz, stratejik çizgimizi uygulamadan
ülke gündemine güçlü biçimde müdahale etme, emekçilerin
öfkesinin devrimci sözcüsü-öncüsü olma gibi hayali
beklentilerin içinde değiliz, olmadık, olmayacağız.
Yeniden inşa sürecimizin politik pratiği bu bakış
açısına uygun özel bir yol izliyor. Bu yol, stratejik
çizgimizin ana unsurlarını içermiyor ve dolayısıyla
sınırlı bir etki gücüne sahiptir. Ancak bu yol-taktik,
yeniden inşa sürecimizin mantığına uygundur ve
stratejik mücadele çizgisine giden yolda ara bir
çalışma tarzını ifade etmektedir. Bu noktada,
aceleci beklentiler yersizdir, umutsuzluğa kapı
aralar ve bu anlamda tehlikelidir. Bugünkü mücadele
taktiklerini doğru-düzgün biçimde uygulayamayanların
daha ileri mücadele biçimlerini uygulamaları mümkün
değildir. Yapılması gereken mevcut mücadele taktiklerini
yetkin biçimde uygulama yeteneğini kazanmaktır.
Devrimci sosyalizm militan bir sokak hareketi
olma yolunda sağlam adımlar atmıştır. Bunu iki
yönden geliştirmek zorunludur. Birincisi, pratiğimizi
daha militan hale getirmek zorunludur. Bu bağlamda
çalışma alanlarında alan hakimiyeti kazanmaya
dönük çalışmalar yürütmek, kampanya tarzı çalışmayı,
daha esnek, daha hızlı ve değişen toplumsal gündemlere
uyum sağlayacak tarzda örgütlemek, faşist teröre
militan direnişçi karşılıklar vermek, bütün bunları
açık ve kapalı alanın ortak çalışmaları biçiminde
daha güçlü biçimde gerçekleştirmek pratiğimizi
sağlamlaştırmak ve hızlandırmak için ilk elde
yapılması gerekenleri oluşturuyor. İkincisi, politik
pratiğimizi emekçilere yaklaştırmak, onları örgütleyecek
biçimlere kavuşturmak gerekiyor. Devrimci güçlere
sempati duyan duyarlı demokrat gençliği, kadınları
devrimci pratiğimizin içine katacak, doğrudan
temas edebilecek hale getirecek eylem biçimleri
geliştirmeli, yerellerdeki eylem pratiğimize bu
yönlü bir derinlik kazandırmalıyız.
Parti ve cephemizin yapısının büyütülmesi ve sağlamlaştırılması
yolunda daha güçlü adımlar önümüzdeki dönemin
başlıca görevleri arasındadır. Hem açık, hem kapalı
alanda nicelik, örgütsel yetenekler ve kurumlaşmalar
bağlamında büyümek ve daha yetkin hale gelmek
olmazsa olmazdır.
Devrimci sosyalizm kitle mücadelesinde önemli
deneyimler yaratmıştır. Bu çalışmalarımız tekil,
parça başı çalışmalar olmaktan çıkmış, pratiğimizin
en temel unsurlarından biri haline gelmiştir.
Kitle çalışması ve mücadelesi konusunda faaliyetlerimiz
henüz yeterince verimli olmamakla birlikte, buna
ilişkin bilinçte tüm geri yaklaşımlar aşılmıştır.
Bugün hiç tartışmasız biçimde her devrimci sosyalist
emekçi kitlelerin kazanılması ve mücadelenin öznesi
haline getirilmesinin yaşamsal bir sorun olduğu
konusunda nettir. Ancak bugün bu noktada yürüttüğümüz
çalışmalara ilişkin beklentilerin yüksek tutulmaması
gerektiği açıktır. Geniş emekçi yığınlarının yüzünü
devrimci çalışmaya çevirecek yegana pratik PASS
temelinde geliştirilebilir. Bugünkü pratiğimiz
çıtaları bellidir: politik, kültürel ve örgütsel
çalışmalar yoluyla kitle mücadelesinin temel özelliklerini
öğrenmek, bu konuda deneyim, ilişki biriktirmek,
derinlikli nüfuz yaratabildiğimiz (küçük ölçekli
de olsa) alanlar yaratmak, proletarya içinde derinleşirken
diğer kesimler içinde de diğer kesimler içinde
asgari ilişki temelleri oluşturmak, bu noktada
emekçi kitlelerin temas kurduğumuz öncü unsurlarını
kazanmanın yol ve araçlarını öğrenmek, kök salma
noktasında küçük küçük de olsa deneyimler kazanmak
için yeni taktik açılımlar ve pratikler geliştirmek
gerekiyor.
Liseli ve üniversiteli devrimci sosyalistlerin
mücadelesini bağımsız, militan ve dinamik bir
yapıya kavuşturmak önümüzdeki sürecimizin başlıca
çalışmalarından bir olacaktır. Geniş öğrenci kesimlerinin
yaşamından kopmuş bir gençlik çalışmasının başarı
şansı olmadığı görülmüştür. Öncelikli sorunumuz
kendisini geniş öğrenci kesimlerinin yaşamıyla
iç içe geçmiş bir devrimci gençlik çalışma örmektir.
Bununla bağlantılı olarak artan faşist teröre
karşı militan tutum geliştirmek, ancak bunu, pratiğimizi
ağırlıklı olarak faşistlerle çatışma üzerinden
kurmadan yapmak gerekiyor.
Yeniden inşa önümüzdeki süreçte bu ve daha başka
alanlardaki (kadrolaşma, örgütlenme çalışmalarının
değişik boyutları vb.) çalışmalarımızın güncel
süreçlerle bağlantılı olarak geliştirilmesiyle
hedeflerine ulaşacaktır. Devrimci sosyalizm devrimci
politik mücadele görevlerinden bağımsız bir yeniden
inşa vb. asla kurgulamadı. Devrimci öncü sürece
ve hedeflerimize uygun devrimci mücadele süreçleri
içinde örgütlenecektir. Önümüzdeki mücadele döneminin
yukarıda ortaya koyuduğumuz başlıca unsurları
açık biçimde göstermektedir ki, kat be kat daha
örgütlü, daha enerjik, daha militan çalışmalara
ihtiyaç bulunuyor.
Ortadoğu halklarıyla, Latin Amerika’da yükselen
sol dalgayla, dünya proletaryasının eylemleriyle
enternasyonalist dayanışmayı daha etkili biçimler
altında geliştirmek, oligarşinin emperyalizmin
ve siyonizmin isteklerini yerine getiremesinin
önünde militan duruşla karşı durmak, Kürt ulusuna
dönük şovenist saldırganlığa karşı devrimci militan
tutumla karşı koymak, emekçi semtlerinde yozlaşmaya
ve çürümeye karşı militan ve kurumsallaşmış pratikler
geliştirmek, proletaryanın öncü unsurlarıyla temasları
geliştirmek ve mücadelelerine aktif katılım göstermek,
köylülüğün direnişleriyle dayanışma içinde olmak,
giderek içlerinde yer almak, faşist saldırılara
karşı militan karşılıklar vermek... ve bütün bunları
yeniden inşayı büyütmek ve hedefine ulaştırmak
perspektifiyle yapmak; işte önümüzdeki sürecin
politik pratik yol haritası en kaba biçimiyle
budur.
Devrimci sosyalizm devrimci yenilenmeye ve onun
günümüzdeki somut ifadesi olan yeniden inşa sürecine
kilitlenmiştir. Hiçbir güç hedeflerimize ulaşmamızı
engelleyemez. Bu hedefler devrimci sosyalist saflarda
artık içselleşmiştir, bilinç ve irade bağlamında
geriye dönüşsüz süreçlerdir. Önümüzdeki mücadele
dönemini bu doğrultuda attığımız adımları sağlamlaştırarak
ve büyüterek kazanacağız.
|