Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

42. Sayı - Haziran 2006

ADANA'DA BİR İŞÇİ DİRENİŞİ VE SONUÇLAR...

Adana'da Seyhan Belediyesi'ne bağlı olarak temizlik işlerini yapan Miray Temizlik taşeron firmasının işten çıkardığı işçilerin yürüttüğü direniş 16 Mayıs 2006 günü sona erdi.
Direniş, Adana Seyhan Belediyesi'ne bağlı olarak çalışan Miray Temizlik adlı taşeron firmanın temizlik işçileri tarafından yaklaşık 40 işçinin atılmasının ardından başlatılmıştır. 8 Mayıs günü başlayan direniş, patronların keyfi ve baskıcı uygulamalarını, maaşlardan gerekçesiz yapılan kesintiler, sürekli taşeron firma değişimi ile yapılan işe girdi-çıktılarla tazminat hakkının gaspını ve düzensiz yatan sigortalar gibi unsurları içeriyordu. Öyle ki, temizlik işçilerinin yerine hiç çalışmayan başkalarının sigorta primleri yatırılıyordu. İhale gereği 960 işçi çalıştırması gereken taşeron, 700'ün biraz üzerinde işçiyle çalışırken aradaki fark da taşeronun cebine inmekteydi.
İşyerini terk etmeme biçiminde süren direnişin üçüncü gününde DİSK'e bağlı Genel-İş Sendikası, üç gündür oyaladığı işçilere notere gidip sendikaya kaydolma çağrısı yaptı. Bu arada noter kapanmıştı ama direniş yerini terk eden işçiler de oyuna gelmişti. Geride kalan 40 kadar işçi de polisin saldırı hazırlıklarına başlaması üzerine direniş yerini terk etti. Bu arada işveren, tüm işçileri işten çıkardı.
İşçilerin anlatımlarına göre sendika "toplu iş görüşmesi dönemindeyiz, görüşmelerde sıkıntı oluşturmasın" gerekçesi ile taşeron temizlik işçilerini örgütlemeyi erteleyip durmuştu. Sendika, Patronların hamlesi sonucu kendiliğinden başlayan bu direnişe sahip çıkmak yerine onu kırmak için elinden geleni yapmıştı. Direniş yerine gelen sendikacılar polisin ağzıyla konuşuyorlardı.
Dördüncü gün, 11 Mayısta saat 12.30'da İnönü Parkı'nda bir araya gelerek bir basın açıklaması yapıldı. Buraya aileleri ve çocukları ile gelen işçiler tam basın açıklamasına başlayacakları sırada CHP'li kalantorların takım elbiseleri ve şık kıyafetleri ile hemen kameraların önüne kendilerini atmaları iğrenç bir görüntü oluşturdu. Nefret dolu bakışları fark etmiş olacaklar ki CHP’liler bir süre poz verdikten sonra açlığa mahkum edilen işçi çocuklarına yer açmayı akıl edebildiler. Yürüyüş coşkulu sloganlarla geçti. "İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız", "Seyhan İşçisi Yalnız Değildir", "Yaşasın İş Ekmek Özgürlük", "Seyhan Bizimle Temiz Kalacak", "Seyhan İşçisi Direnişin Simgesi", "İnsanca Yaşamak İstiyoruz", "Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek", "Direne Direne Kazanacağız", "Yaşasın İşçilerin Birliği", "İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek" sloganlarını atan işçiler valiliğin önüne geldiklerinde aralarından seçtikleri bir heyet vali yardımcısı ile görüştü.
12 Mayıs günü saat 12.00'de Eğitim Sen'in önünde toplanan işçiler, buradan Seyhan Belediyesi'ne yürüdüler. Bu defa dünkü sloganlara, belediyenin önüne gelindiğinde "İşte Burası Hırsız Yuvası" sloganı da eklenmişti. Yürüyüşten sonra AKP yöneticileri ile görüşmeye giden işçi temsilcilerinin yaptıkları görüşmeden de bir sonuç çıkmamıştı.
Tüm bunlar olup biterken patronlar işten attıkları işçileri tek tek arayıp işe geri çağırıyordu. Birçoğu çok bilinçsiz ve birlik duygusundan habersiz olan işçiler bu çağrılara kanıp gittiklerinde ise patron onları 2 ila 8 saat kadar çalıştırdıktan sonra yeniden işte atıyordu. Bunu yapmasındaki tek gerekçe 15 milyon yevmiyeyle topladığı yeni işçilere işi öğretmek için eski işçileri birkaç saat daha kullanmaktı. Öyle ki araba dolaşma güzergahını öğrettikten sonra arabadan indirilerek kovulan işçiler bile vardı.
İşçilerin direnişinin sendikasız olarak devam etmesinin dezavantajları olduğu gibi avantajları da vardı. Çünkü sendikacıların tüm yaptıkları, şunu yapmayın kanunları ihlal etmiş olursunuz, bunu etmeyin, haksız duruma düşeriz diyerek işçilerin öfkelerini yatıştırmak ve her türlü uzlaşma (siz bunu satış anlayın) yolunu aramak oluyordu.
Buna karşın Adana'da bulunan tüm devrimciler işçilerle birlikte yürüdüler ve bu dayanışma eylem sonuna kadar sürdü. Adana yerel basın ve TV kanallarının da desteğini alan direniş değişik eylemlerle sürüyor ve sürecek.
Nihayet direniş, 16 Mayıs 2006 günü sona erdi. Adana Kuruköprü'de saat 10.30'da biraraya gelen direnişçi işçiler, sözlü olarak gerçekleştirdikleri basın açıklamasında kendilerinin sistem partileri arasındaki çekişmelerin aleti yapılmak istendiğini belirttiler. Bu arada belediyenin basın sözcüsü aracılığı ile işçi temsilcileriyle yapılan görüşmelerden işten çıkarılan 38 işçi haricinde herkesin tekrar işe alınacağı sözü verildi. İşçilerin temsilcisinin şantiyeye giderek bu bilgiyi doğrulatması üzerine direniş sona ermiş oldu. Bu arada işe alınmayacak işçi sayısı da 36'ya indirildi.
Sonuç olarak bütün bunlar bir yenilgi olarak da değerlendirilebilir. Ancak eylemdeki işçilerin günden güne azalan sayısı ve zayıflayan inançları hesaba katıldığında aslında sonuç çok da kötü değil. Bu sonucun çıkmasında Adana yerel basınının da etkisi oldu. Ancak en büyük etki, yevmiyeli işçilerle yürümeyen temizlik işlerinin yarattığı olumsuzluklardan geldi.
En azından böylece kanıtlanan şey, işçi sınıfının yalnızca yekpare bir birlik oluşturursa yenilmeyeceği oldu.

Adana'da CHP Protesto Edildi
Adana'da, 10 Haziran 06 Cumartesi saat 12:20'de İHD Adana Şubesi'nin önünde toplanan demokratik kitle örgütleri ve sosyalist basın kendini "sosyal demokrat" olarak tanımlayan CHP'nin Terörle Mücadele Yasasının bir an önce çıkmasında ısrar etmesini protesto etmek için CHP'ye kadar yürüdü ve burada bir basın açıklaması okundu.
Yürüyüş esnasında sık sık "TMY Geri Çekilsin", "Söz Eylem Örgütlenme Hakkımız Engellenemez", "Baskılar Bizi Yıldıramaz" vb. sloganlar atıldı. Yürüyüş ve basın açıklamasına İHD, ÇHKM, ESP, SDP, EMEP, TUHAY-DER, İşçi Mücadelesi, Alınteri ve TÖP katıldı.

Hastanemizi İstiyoruz
Avcılar’a yapılması planlanan devlet hastanesi, bir süre önce hükümet kararı ile iptal edilip, kaymakamlık binası yapılmıştı. Avcılar Demokratik Güçler Platformu 07 Mayıs 2006 günü konuyla ilgili kitlesel bir yürüyüş ve basın açıklaması yaptı.
İMF'nin ve hükümetin protesto edildiği eylemde bölgeye tam teşekküllü hastane isteği dile getirildi ve parasız sağlık hizmetleri talebi ifade edildi Platform bundan sonra da bir dizi etkinlikle taleplerini gündemde tutacak. Bu arada CHP ve SHP ilçe örgütlülükleri platformdan çekilirken Platform artık devrimci-demokrat-ilerici kurumlar ve kitlesiyle yürütülüyor. Avcılar Halk Kültür Merkezi'nin de içinde yer aldığı platformda Eğitim-Sen, 7 Nolu Emekli-Sen şubesi, DTP ilçe örgütü, EMEP ilçe örgütü ve Avcılar Dersim Kültür Derneği bulunuyor.

Rektör Mesut Parlak İstifa
1 Haziran 2006 günü İstanbul Üniversitesi Öğrenci Derneği olarak yapmak istenen şenlik Rektörlük ve Fen Fakültesi Dekanlığı tarafından keyfi biçimde yasaklanmıştı. Aynı gün değişik fakülte ve üniversitelerden gelen öğrencilere, Edebiyat Fakültesi kapısında ÖGB'ler ve sivil polisler tarafından cop ve gaz bombaları ile şiddetli bir saldırı gerçekleştirilmiş, bu saldırı sırasında birçok öğrenci yaralanmıştı. Bu saldırı sonrasında devrimci öğrenciler basına konu ile ilgili Edebiyat Fakültesi önünde açıklama yaptı. Bu arada çevik kuvvet polisleri girerek şenliği terörize etmeye çalışsalar da bunu başaramadılar.
Daha sonra Devrimci Sosyalist Gençlerin de içinde yer aldığı İÜÖ-DER Galatasaray Postanesi önünde bir basın açıklaması yaparak saldırıları protesto etti. Basın açıklaması esnasında sık sık "Baskılar Bizi Yıldıramaz", "F Tipi Üniversite İstemiyoruz", "Öğrenci Derneği Susmayacak" ,"Yaşasın Devrimci Dayanışma" sloganları atıldı. Eyleme İHD İstanbul Şubesi, Halk Kültür Merkezleri, Kaldıraç dergisi, Devrimci Hareket dergisi, ESP ve birçok demokratik kuruluş ve sanatçı Hasan Sağlam da destek verdi.

Tunceli Emniyet Müdürlüğü Aileleri ihbarcılığa Çağırıyor
Tunceli Emniyet Müdürlüğü'nce, ailelere gönderilen mektuplarda; çeşitli basın açıklaması, gösteri, panel vb. etkinliklere katılan çocuklarının Emniyet Müdürlüğü'ne ihbar etmeleri istendi. Böylece, aileler yeni bir 12 Eylül uygulamasıyla karşı karşıya gelmiş bulunuyor.
Bu ihbarcılık çağrısı da gösteriyor ki; Meclis'te tartışılan Terörle Mücadele Yasa Tasarısı'nın ilgili bir maddesi Tunceli'de yaşama geçirilmek isteniyor. Basına yansıdığı kadarıyla, Tunceli"de "ihbarcılık" çağrısıyla yaşamsal kılınmaya çalışılan anti-demokratik yasa tasarısının bu maddesiyle, çocuklarının eylemlerinden anne-baba sorumlu tutularak, siyonist ve katliamcı İsrail devletinin Filistinlilere uyguladığı zulmün benzer bir örneği sergileniyor. Bilindiği üzere İsrail, Filistin'li intihar eylemcilerinin ya da çeşitli eylemlere katılan gençlerin evlerini yıkarak veya ailelerini tutuklayarak topyekün bir cezalandırmaya gitmektedir. İsrail devletiyle oldukça iyi ilişkiler içerisinde bulunan Türkiye'nin, benzer uygulamalar içerisinde bulunması, zulüm ortaklaşmasından başka bir şey değildir.
Tunceli Emniyet Müdürlüğü'nün, il merkezi, ilçeler ve köylere gönderdiği "ihbarcılık" içerikli mektuplarda; "... bizleri aileden bir fert gibi görerek ... rahatlıkla bizleri arayarak yardım talebinde bulunabilir ve her türlü sıkıntılarınızı bizlerle paylaşabilirsiniz" diyerek, faşist demogojinin ustalarından Nazi Göbbels'in iyi öğrencisi olduklarını da kanıtlamış oluyorlar. Kürt halkı ise vermiş olduğu onurlu mücadele ile, ihbarcılığın ne kadar alçakça bir davranış olduğunu ortaya koymakta ve bu faşist demagojileri önemsemediğini göstermektedir.
Son dönemde Dersim'de gelişen radikal kitle mücadelesine önderlik eden gençlerin önünün bu ihbarcılık çağrısıyla kesileceğini düşünen polis ailelerin kendi evlatlarını ihbar edebileceğini düşünüyorsa, elbette yanılıyorlar. Aileleri, demokratik ve yasal haklarını kullanan kendi çocuklarını ihbar etmelerini isteyebilme pervasızlığını gösteren ve "bizleri aileden bir fert gibi görün" diyen Tunceli Emniyet Müdürlüğü’ne bir sorumuz olacak: Hangi ailede, kendi ana dilini kullanma, kendi dilinde türkü söyleme, kendi kültürünü geliştirme ve kendi ulusunu onurluca savunma hakkı zulümle karşılanıyor?.. Elbette bu sorunun yanıtı ortadadır! Herkes bilmelidir ki; daha dün Diyarbakır'da okul çağına gelmemiş 6 yaşındaki Enes gibi çocukları kurşunlayarak öldüren sömürgeci güvenlik güçleriyle aynı görevi icra eden Tunceli Emniyet Müdürlüğü görevlileri, asla Kürt halkı'yla aynı aileden olamaz!..

Soma MAdenleri Özelleştirilemez
Soma'da geçtiğimiz aylarda Ege Linyit İşletmelerine bağlı Karanlıkdere maden ocağının kapatılmasına karşı mücadele veren maden işçileri ve aileleri yaptıkları eylemliliklerle kapatma kararını iptal ettirerek önemli bir başarı elde etmişlerdi. Kapatma kararının iptal ettirilmesine rağmen içinde Karanlıkdere Maden Ocağının da bulunduğu havzanın özelleştirilmesi için herhangi bir değişikliğe gidilmemesi hem maden işçi ve ailelerinin hem de tüm Soma halkının ve civar köylerinin tepkisine yol açtı.
Özelleştirilmenin durdurulması, işçi alımının sağlanması için mücadele veren maden işçileri, 14 Mayıs 2005 günü saat:10.00'dan itibaren Beşyol mevkiinde toplanarak İstasyon Meydanı'na kadar yürüyüş düzenledi. İşçilerin eş ve çocuklarıyla katıldığı eyleme Soma halkı ve civar köyleri de destek verdi. İşçiler madenlerin özelleştirilmesine karşı mücadele kararlılıklarını dile getirdiler.
"Yaşasın Bağımsız Türkiye","İş, Ekmek Yoksa Barışta Yok" pankartlarıyla yürüyüşe geçen Soma halkı, "İş,Ekmek Yoksa Barışta Yok", "Madenleri Satanlar Vatan Haini", "IMF Defol, Bu Memleket Bizim", "Kahrolsun ABD Emperyalizmi" sloganlarını attı. Kadın ve çocukların en önde yürüdüğü yürüyüşte,köylüler de köylerinin isminin yazılı olduğu dövizlerle yürüdüler.
Coşkunun ön planda olduğu alanda işçilerin örgütlü bulunduğu T.Maden-İş sendikası, umudu milletvekillerinde aramasına rağmen işçiler ve Soma Halkı, 8 Haziran gün yapılacak ihaleye karşı mücadele vereceklerini ve Ankara'da yapılacak olan ihaleyi durduracaklarını vurguladılar. Eyleme çeşitli DKÖ'ler de katıldı.

 

 

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19