Geçtiğimiz ay, Ayışığı Kültür Merkezi’nin
davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Irak Özgürlük
Cephesi Yürütme Kurulu üyesi Avukat Saher Mahdi
ile yaptığımız röportajı bu sayımızda okurlarımıza
sunuyoruz. Ama bu arada birkaç cümle ile okurlarımıza
düşüncelerimizi de aktarmayı gerekli bulduk. Sosyalist
Barikat’ı izleyenlerin bildiği gibi dergimiz,
çeşitli ülkelerdeki mücadele deneyimlerini çeviriler
yoluyla okurlarına aktarmayı bir görev biliyor.
Bu arada, kendi politik görüşlerimize ters düşen
bazı röportaj ve çeviri yazılarını da okurlarımızın
o ülke, o hareket hakkında bilgi edinmesi için
yayınlıyoruz. Aşağıdaki röportaj da bu tür çevirilerimizden
biri. Başka bir dizi konu bir yana, Mahdi’nin
özellikle Kürt sorunu üzerine düşüncelerine ve
“tek kimlikli” Irak yaklaşımlarına katılmamız
mümkün değildir. Güney Kürdistan’da halen yaşanmakta
olan durumdan hareketle parçalanmış Kürdistan’ın
gerçekliğini görmemek ve “üniter”yaklaşımda ısrar
etmek, son tahlilde şoven bir yaklaşımdır. Sosyalist
Barikat,ulusların kendi kaderini tayin hakkı (UKKTH
) ilkesinin konjonktürel durumlar uğruna terk
edilebilecek bir ilke olmadığı görüşündedir.
S. Barikat: Kendinizi ve Irak Özgürlük
Cephesini tanıtır mısınız?
Saher Mahdi: Adım, Avukat Saher Mahdi. 1963’te
Erbil’de doğdum. 1985’te Bağdat Hukuk Fakültesi’nden
mezun oldum. 1989’a kadar devlet dairelerinde
avukat olarak çalıştım. 1989’dan bu yana serbest
avukatlık mesleğini sürdürmekteyim. İşgalden sonra
birkaç dernek, sivil toplum, demokratik toplum
kuruluşlarında çalışmalarım var. Irak avukatlar,
hukukçular derneklerinde çalışmalarım var. Emekçi
kadınlar haklarını savunan bir kuruluşumuz var.
Onun içinde çalışmaktayım. Özellikle iş sahasında
ayrımcılık konusunda çalışmalarımız ve savunmalarımız
da var. Çocukları korumak için bir dernek var.
Orada da çalışıyoruz. Aynı zamanda işçi sendikaları
federasyonunun avukatlığını da yapıyorum. Irak
Özgürlük Cephesinde yürütme kurulu üyesiyim. Aynı
zamanda Irak Komünist Emek Partisi üyesiyim.
S. Barikat: Irak Özgürlük Cephesi’ni biraz
anlatabilir misiniz? İçinde hangi siyasi hareketler
var?
Saher Mahdi: Irak Özgürlük Cephesi, Irak Komünist
Emek Partisi’nin kurduğu bir cephedir. Bunların
yanı sıra işçi federasyonları, kadın örgütleri
ve insan haklarını savunan örgütler, bağımsız
yurtsever ve devrimci insanlar, ayrıca öğrenci
derneği de var. Tam olarak 1 yıl önce kurulmuştur.
Hedefimiz komünist partisinin en çok, en büyük
kitleye ulaşmasıdır. Direnişin tek kimlik, milliyetçi
ya da ulusalcı ya da dinci kimlikten uzaklaştırıp
insani bir kimliğe kavuşturmaktır. Cephenin silahlı
kanadı var. Öbür direniş örgütleriyle işgalcilere
karşı ortak operasyonlar düzenliyoruz. Ayrıca
merkezi siyasi büromuz var. Son gelişmeleri değerlendirip,
alabildiğine işgalcileri, işbirlikçileri teşhir
edip ve öbür siyasi örgütlerle birlikte ortak
tavır alıp, Irak dışında ve Irak içinde gelişmeleri
iyi bir şekilde değerlendirmeye çalışıyorlar.
S. Barikat: İşgale karşı direniş cephesinde
farklı farklı örgütlenmeler var. Bizim bildiğimiz
Irak Yurtseverler Birliği var, İslamcı güçler
var. Direnişi yürüten İslamcı güçlerden farklı,
direnişe damgasını vuran güçler hangileri? İslamcı
güçlerin, milliyetçi güçlerin sokak güçleri ne
durumda şu anda?
Saher Mahdi: Kesin bir oran veremeyiz ama şöyle
diyebiliriz; direnişin yüzde 80’ini temsil eden
güçler Baas Partisi’nin yan kuruluşlarıdır. Cumhuriyet
muhafızları, Irak ordusu ve Saddam fedaileri vardır.
Ayrıca istihbaratçıları da vardır. Yüzde 10’a
yakın ulusal İslamcılar (El Kaide ile bir ilgileri
olmayan) var. Kalan yüzde 10’un yüzde 1’i El Kaide
ve diğer radikal İslamcılardır ve geriye kalan
yüzde 9’u Irak’ta sol ve devrimci örgütlerden
oluşmaktadır. Kendi gücümüzü söyleyemem, çünkü
yeni silahlı mücadeleye girdik.
Aslında solun işgalden sonra Irak topraklarında
3 yıllık bir ömrü vardır. Biz bu solun temelini
atıyoruz, sıfırdan başlıyoruz, yeniden inşa ediyoruz.
Ama çok çetin ve ağır şartlarda çalışıyoruz. Irak
toplumunun içerisinde yavaş yavaş büyüyoruz ve
güçleniyoruz. Sol genel olarak (devrimciler, komünistler
dahil) Amerika’nın dayattığı siyasi çözüme hayır
diyorlar, işgale hayır diyorlar, direnişi destekliyorlar.
Şu anda Irak’ta bizim iki mücadele alanımız var.
Birincisi, şu andaki işgalci güçler ve onların
işbirlikçileri. İkincisi, Irak’ta dayatılmak istenen
İslami devlettir. Laik sistemi yıkıp, dine, şeriata
dayalı bir sistem kurmak istiyorlar. Bunlarla
savaşımız daha uzun sürecek, işgalden daha uzun
sürecek. Zor, uzun ve çetin olmasının sebebi şu;
sol örgütler hiç bir yerden destek almıyorlar.
Oysa hem Şiilere hem Sünnilere, bir taraftan İran’dan,
bir taraftan Arabistan’dan milyonlarca dolar akıyor.
S. Barikat: Silahlı mücadele dışında somut
olarak neler yapıyorsunuz?
Saher Mahdi: İki ay önce Japonya’da emperyalizme
karşı anti-emperyalist güçler bir toplantı yaptı.
Biz bu örgütün içinde aktif yeralmaktayız. Orada
biz, bütün dünyaya, özellikle Ortadoğu’ya yönelik
anti-emperyalist bir televizyon kanalı kurmayı
önerdik ve sıcak bakıldı. İlk başta Arapça, İngilizce
ve Kürtçe yayın yapacak. Anti-emperyalist mücadeleye
bizimle katılan hangi ülkeler varsa, kendi dillerinde
anti-emperyalist yayın yapacak. İki ay içerisinde
bu televizyon hayata geçirilecek.
İşgalden sonra ilk işimiz, en başarılı olduğumuz
alan, Irak’ın güneyindeki işçi sınıfı oldu. İşçi
sınıfını çok iyi örgütledik, grevler, yürüyüşler
düzenliyoruz, işçileri kendi haklarını alabilmesi
için örgütlüyoruz. Bunu işçi meclislerinde ve
federasyonla yapıyoruz. Nasıriye’deki grev bir
aydan fazla sürdü. İşgal güçleri bunu dağıtamayınca
çeteler direniş önderlerinden dört kişiyi öldürdüler.
Meskubiye’deki elektrik santralini Amerikan askerleri
denetlemek istiyorlar. İşçiler buna karşı çıktılar
ve hâlâ direniyorlar, iki aydan beri grev sürüyor.
“Iraklı Kadınlar İçin Özgürlük” isimli kadın kolumuz
özellikle tutuklu kadınlar konusunda çok aktif,
bu konuda başarılı olduğumuza inanıyoruz. Bu kadın
kolumuzun da Bağdat’ta ve Kerkük’te üç merkezi
var. Tabii komsomolumuz da var. O da partinin
silahlı kanadı, ona girmek istemiyorum. Şu an
direniş gençler tarafından yönetilmektedir. Bizim
gençlik kollarımız ayrıca Bağdat’ın bazı bölgelerinde
Sünni - Şii çatışmaları olmasın diye milis kurup,
çatışmaları engelledi.
S.Barikat : İşgalin sona ermesi durumunda
Irak nasıl bir ülke olacak, programınız nedir?
Saher Mahdi: Tabii senin hayal ettiğin sistem
komünist bir toplum ya da daha öncesi sosyalist
bir toplum ama bunu gerçekleştirmek için koşullar
uygun mu? Şu andaki toplum yapısına bir bakalım.
Ona olanak verir mi vermez mi onu değerlendirmemiz
gerekiyor ama ben gerçekçi olmaya çalışıyorum.
Ben de herkes gibi bir sosyalist toplumu hayal
ediyorum ve sonuç olarak işgalden sonra Irak halkının
istediği sistemi belirlemek kendi hakkıdır. Ona
saygı göstermek zorundayım. Ama şunu belirteyim
asla ve asla İslama dayalı şeriata ortak olmayacağız
ve ona karşı da savaşacağız. Ön aşama olarak da
önceki sistem gibi laik, insan haklarına bağlı,
millet farkı olmadan, din - mezhep ayrımı olmadan
Iraklıları tek kimlik altında yaşatacak bir sistemi
savunuyoruz. Bu benim gerçekleştirilebilecek hedefim;
ama tabii hayalim komünizmdir.
S. Barikat: İşgalin kaldırılmasını destekleyen
güçler olduğu gibi işgali destekleyen güçler de
var. Irak Komünist Partisi gibi. Bunlara yaklaşımınız
nedir?
Saher Mahdi: Biz onlardan yalnızca isimlerini
değiştirmelerini istiyoruz. Siz komünistlerin
yüz karasısınız, hiç olmazsa isminizi değiştirin
diyoruz. Düşünün, bir seferinde otobüste oturuyorum.
Bu arada KP lideri Hamid Mecid komünist parti
merkezinden çıkıyor. Otobüsü durdurdular. Abartmıyorum,
arkasında 40 tane koruma arabası var! Özgür bir
vatan, mutlu bir insan diyordu bize hep, acaba
şimdi bunu hatırlıyor mu?
S. Barikat: Direnişte kadınlar nasıl yer alıyor?
Genel olarak kadınların durumu ne?
Saher Mahdi: Irak’lı kadınların büyük çoğunluğu
direnişte. Kadınlar hem destekliyorlar, hem aktif
olarak yer alıyorlar. Özellikle Irak’lı kadın
direnişlerde, operasyonlarda yeralıyor ve en önemli
görevi istihbarat toplamak. Kadınlar bu konuda
çok iyi. Yazışmalarda kadınlar çok önemli yer
almaktadır. Silah konusunda, bir yerden yere taşımada
kadınlar önemlidir. Direnişçileri korumak konusunda
da kadınlar görev almaktadır. Direnişe maddi olanaklar
sağlamak ve yardım toplamak, yurtiçinde ve yurt
dışında direnişin propagandasını yapmak kadınların
omuzlarındadır. Dikkat ediyorum direnişi yurt
dışında da temsil eden, önde olan hep kadınlar
oluyor. Sosyalist örgütlerle bağı kuran hep kadınlar
oluyor. Çünkü erkeklerin hepsi cephede ve cephenin
her alanı önemli ancak kadınlarımız açısından
bu iş daha kolay olduğu için kadınlarımız da bu
işi örgütlüyor. Davet edildiğimiz Türkiye’den
olsun ya da nereden olursa olsun her türlü anti
emperyalist yürüyüşe katılırız. Diyebiliriz ki
Irak’lı kadınlar siyasi rüştünü ispatlamıştır.
Yazılıp çizilmediği için şu anda bir sürü kahraman
kadınlarımız bilinmiyor. Şehit düşen kadınlarımız
bilinmiyor, cezaevinde kaç tane kadın olduğu bilinmiyor,
kaç tanesi aranıyor bilinmiyor. Ama herşeye rağmen
mücadele devam ediyor.
S. Barikat: Güney Kürdistan'daki yarı devletsel
oluşuma nasıl bakıyorsunuz? Kürt ulusunun kendi
kaderini tayin hakkı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Saher Mahdi: Öncelikle kürtlerin bile kendilerini
Kürt olarak kabul etmediği yıllarda 1960’lı yıllarda
Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının olduğunu
olduğunu biz söylüyorduk. Ama biz komünist olarak
bir devletin bir milletin üzerinde kurulmasına
karşıyız. Bilinçli bir komünist, milletlerin üzerinde
(Kürt, Türk, Arap) bir devletin olmasını asla
kabul edemez. Bundan dolayı Kuzey Irak’taki milliyetçi
Kürtlere niye ben destek vereyim. Yoksa 6 devlet
olması gerekiyor. Türkmenlerin de devlet kurması
gerekiyor, Şiilerin de İran yörüngesinde bir devlet
kurması gerekiyor. Asuriler de Hristiyanların,
ABD’nin yörüngesinde bir devlet kuracaklar. Bizim
anlayışımız komünist olarak devlet bir millet
üzerinde kurulmamalıdır. Şu anda Kuzey Irak’taki
hükümet emperyalizmin uşaklığını yapıyor. Gerici
bir hükümettir ve Kürt halkının geleceğine karşı
çalışmaktadırlar. Güneydeki hükümet de aynıdır.
O da gerici ve işbirlikçidir. Şu anda Irak’taki
Kürt azınlığı birinci sınıf vatandaş olarak vardır.
Ama ona rağmen kabul etmiyorlar, razı değiller.
Cumhurbaşkanlığı onların elindedir. Devlet başkanı
Kürttür, bütün işbirlikçi vatan haini ve paralı
askerlerin hepsi peşmergedir. Irak’ı onlar yönetiyorlar.
Güney ve Kuzey Irak’ta kendi oluşumlarını, kendi
meclislerini oluşturdular, ona rağmen razı değiller.
Yani Irak yönetimi şu anda kendileridir. Bu işbirlikçiler
ne kadar kendi kaderleri hakkında karar verebilirler?
O yüzden biz karşıyız. Bu benim kişisel görüşümdür
partimin değil. Parti, Irak kurtulduktan sonra
bir refarandumla Kürdistan bölgesinin ayrılma
hakkı vardır diyor. Ama ben böyle düşünmüyorum,
bu kişisel görüşüm.
|