Aşağıdaki konuşma geçtiğimiz ay ILPS'nin davetlisi
olarak Türkiye'ye gelen Filistin Genel Hizmet
İşçi Sendikası Genel Sekreteri ve Filistin Ulusal
İşçi Konfederasyonu Yönetim Kurulu üyesi Bekir
El Cemal’in 28 Nisan 2006 günü basına yaptığı
bilgilendirmenin özetidir. Filistin'deki son durum
ve mücadele deneyimleri üzerine önemli noktalar
içeren bu konuşmayı mümkün olduğunca az kısaltarak
okurlarımıza ulaştırmayı bir görev olarak kabul
ediyoruz.
Ambargo Filistinlileri Soykırıma Uğratıyor
Her şeyden önce, Filistin halkı yıllardan beri
İsrail işgal güçlerinin ambargosuna maruz kalmakta
ve bu yüzden yoksulluk ve ekonomik zorluklar gün
geçtikçe artmaktadır. Seçimlerden sonra ise bütün
Filistin yönetimi yeni bir ekonomik krize girmiştir.
Bu kriz yalnızca örgütleri değil, bütün Filistin
halkını etkilemektedir. Ambargodan dolayı var
olan ilaç ve tedavi araçları gibi sıkıntıların
üstüne şimdi ekonomi ve maaşlar krizi de eklendi.
Özellikle yaşlıların ve çocukların tedavisinde,
astım tedavisinde kullanılan ilaçlar, Gazze’de
ve Batı Şeria’da bulunmamaktadır. Bu ilaçların
Gazze halkına ulaşması yasaklanmıştır. Bugün Gazze’de
bir milyon ikiyüzbin kişi yaşamaktadır ve bunların
çoğu çocuklardır. Özellikle Gazze’de ameliyat
malzemeleri olmadığı için bazı hastalar, İsrail’e
yada Batı Şeria’ya sevk ediliyor ama İsrail buna
izin vermiyor. O yüzden bir çok hasta yaşamını
yitiriyor. Örneğin benim yeğenimin ayağındaki
bir yaralanma için üç hafta bekledik ama İsrail
Kudüs’ten başka bir yere sevk etmek için izin
vermedi. Maalesef geç kaldık ve ayağını kesmek
zorunda kaldılar Kudüs’te. Ben bunun tanığıyım.
Kudüs’teki hastaneden sınırdaki askeri yönetime
bu çocuğun durumunu fakslarla, telefonlarla anlattık.
Durumunu biliyorlardı ama askeri yönetim izin
vermedi.
Bu yalnızca bir olay; Gazze’de böyle yüzlerce
çocuk var. Ayrıca onbeş bin kalp hastası, diyaliz
ve kan nakli gereken hastalar, ilaçsızlıktan ve
yatak olmadığından zor durumdalar.
Gıda ambargosu ise başka bir sorun. Gazze ufak
bir yerdir. Hayvancılık olmayan bir yerde özellikle
çocuklar için, yapay sütler de önemli bir gıda
maddesidir. Ama iki aydan beri, yeni doğan çocuklar
için ne normal süt, ne de yapay sütler yok; bunlar
İsrail sınır kapılarında depolarda bekliyor ve
ambargodan dolayı Gazze’ye sokulmuyor.
Gazze halkının çoğunluğu ekmeği kendi evinde yapıyor.
Ama şu an piyasada un yok. İnsanlar un bulamayınca
fırınlara gitmek zorunda kalıyorlar. Şahsen ben
geçenlerde dört kişilik aileme ekmek almak için,
tam beş buçuk saat bir fırın kuyruğundaydım.
Ayrıca tüccarlar, örneğin ülkeye iki tır un ya
da temel gıda maddeleri sokacaklarsa, bunun yanında
İsrail’de üretilen meyvelerden de iki tır alması
koşulu var. Tüccarlar da zorla aldıkları bu meyvelerin
fiyatını diğerlerine yansıtıyor.
Filistin’de özel sektör şu anda çökmüş durumda.
İşçiler uzun zamandan beri işlerine gitmiyorlar.
İşsizlik Gazze’de %70 civarlarındadır. 140 bin
devlet memuruna ise üç aydır maaşları ödenmemektedir.
Bu maaşları Avrupa Birliği karşılıyordu ve HAMAS’ın
iktidar olmasından sonra kestiler. Yani kötünün
kötüsü bir durum var.
Halkı Cezalandırıyorlar
Yalnızca bu kadar değil, Arap ülkelerine ve bütün
Filistin Halkı’na yardımlar Dünya Bankası üzerinden
gelir ve İsrail bankalarına aktarılır. Şimdi HAMAS
hükümetine bir cezalandırma olarak bütün yardımlar
kesilmiştir. Aslında Filistin halkı cezalandırılıyor;
HAMAS’ı iktidar yaptıkları için.
Biz işgal altında seçimler olamaz diyorduk. Ama
ABD Emperyalizmi ve Avrupa Birliği bize baskı
yapıyordu: “Yapın şu seçimleri!” Onların baskısına
rağmen seçimleri yaptık. Filistin halkı Ortadoğu’nun
en demokratik seçiminde HAMAS’ı seçti. Şimdi,
bize seçim yapın diyenler sonucu kabul etmiyor.
Peki nasıl bir seçim istiyorlar? Ya biz geri zekalıyız
ya da onlar. Sen benden demokrasini uygulamamı
istiyorsun, uyguladım. O zaman sonucunu kabul
etmek zorundasın. Avrupa Birliği’nin ve ABD’nin
gözlemcilerinin kabul edildiği şeffaf ve çok demokratik
bir seçim yapıldı. Filistin’de hiç kimsenin burnu
kanamadan bir seçim ve hükümet değişikliği yapıldı.
Buna rağmen bunu kabul etmediler.
Yani şu anda uygulanan cezalandırma HAMAS’a değil,
Filistin halkına yöneliktir. Aslında buna askeri
darbe diyebiliriz.
Utanç Duvarı Halkımızı Bölüyor
Utanç Duvarı, şu an Filistin’de bulunan köyleri
bırakın, aileleri bile bölüyor. Sonuç olarak Batı
Şeria parçalanıyor ve bir ekonomik çıkmaza sokulmaya
çalışılıyor.
En verimli toprakların üzerinde duvar yapılıyor.
Bu duvar Batı Şeria’nın en verimli 20 bin dönüm
arazisini işgal etmekte. Ayrıca duvar on binlerce
Filistinli işçinin fabrikalara ve kendi işyerlerine
gitmesini engelliyor. Siz burada oturuyorsunuz
ve sokağın karşı tarafındaki fabrikaya gidemiyorsunuz.
Önceden beş dakikada gittiği okuluna öğrenciler
şimdi ancak üç saatte gidebilir. Çünkü kontrol
noktasından geçmesi gerekir. Çok ilginçtir; Batı
Şeria’da duvar bir okulun tam ortasından geçmektedir.
Aileler bölünüyor. Köylerin ortasından geçiyor,
dört seneden beri abi kardeşini, baba kızını,
anne oğlunu göremiyor. İsrailli akademisyenler
bile bundan utanıyor artık.
Lahey’deki Adalet Mahkemesi “işgal edilmiş topraklar
üzerinde coğrafi olarak hiç bir değişiklik yapılmaz”
diye karar aldı ama İsrail devam ediyor. Şaşırmıyoruz.
Çünkü İsrail Devleti kurulduğundan bu yana, Filistin
halkını destekleyen 200 tane uluslararası karar
çıkmıştır ve hiçbiri uygulanmamıştır. O yüzden
biz şaşırmıyoruz.
Tabii ki İsrail orada emperyalistlerin bir koludur.
Emperyalist ve siyonist örgütler, yazılı ve görsel
basın insanları, özellikle Avrupa halklarını kandırıyor.
O yüzden sizden basın mensupları olarak, sizin
gerçekleri olduğu gibi yansıtmanız, bize yapacağınız
en büyük iyilik olur.
Ahmed Saadat Yoldaş Direniyor
Biliyorsunuz, bir ay önce İsrail Devleti bir korsanlık
olayı gerçekleştirdi. Bütün dünyanın gözü önünde
bir Filistin hapishanesine saldırdı ve sabahtan
akşama kadar bu hapishaneyi kuşatıp, yıkıp ve
orada beş yoldaşı ve bir bakanı ve onların içinde
bir milletvekilini kaçırıp İsrail hapishanesine
götürdü.
Ahmed Saadat ve eski bir bakanın tutsak bulundukları
hapishane, İngiliz ve Amerikan askerleri tarafından
korunmaktaydı. Ama operasyondan beş dakika önce
İngiliz ve Amerikan askerleri çekildiler; bu,
Siyonizmin emperyalizm ile işbirliği yaptığını
gösteriyordu.
Onlar 09:30’da hapishaneden çıktılar, 09:35’te
ise İsrail askerleri bölgeyi kuşatmaya başladı.
8 saat süren kuşatmada hapishaneyi bölüm bölüm
yıktılar. Her yıktıkları bölümden sonra Ahmed
Saadat ve arkadaşlarını, eski bakan Şubeyki’yi
ellerini kaldırarak teslim olmaya çağırdılar.
Arkadaşlar “ellerimizi kaldırarak ve üzerimizi
çıkararak çıkacağımıza ölmeyi tercih ederiz” dediler.
İsrail yoldaşlarımıza ulaşmak için hapishaneyi
son hücresine dek yıktı.
Son salonun duvarı dozerle yıkılınca bir İsrail
subayı girdi ve onlardan dışarı çıkmalarını istedi.
Çıkışın şeklini televizyonda siz de gördünüz.
Elleri kaldırarak değil, hiç bir şey konuşmadan,
üstlerini çıkarmadan, üstlerini bile aramalarına
izin vermeden, dim dik yürüyüp çıktılar. Ölürüz
ama sizin istediğinizi yapmayız dediler.
Kuşatma başladığı andan itibaren bütün Gazze ve
Batı Şeria’da halklar sokaklara döküldü. Üç günlük
grev ilan edildi ve tüm Gazze ve Batı Şeria’da
uygulandı. Yalnız Filistin’de değil, bazı Arap
ülkelerinde ve Arap olmayan ülkelerde de protestolar
oldu. Gururla söyleyebilirim ki, Türkiye’de Ahmed
Saadat ve yoldaşlarının serbest bırakılması için
yaklaşık 14 tane eylem yapılmıştır. Bu bizim için
bir onurdur, bir şereftir.
Aslında onların hedefi yoldaşların öldürülmesiydi.
Ama İsrail, Filistin ve bazı Arap ülkeleri ve
bütün dünyanın devrimcilerinin baskısıyla bunu
göze alamadı. Türkiye’deki, bazı Arap ülkelerindeki
ve özellikle İspanya’daki demokrat ve ilerici
hareketler Filistin halkına destek oldular. Biz
bunları anında takip ediyorduk ve bütün basın
organları canlı yayından bütün ülkelerden protestoları
çekiyorlardı. Bu desteği Filistin halkı asla unutamaz.
Kaçırılan altı kişi manevi olarak durumları çok
yüksektir. 17 Nisan’da Ahmed Saadat mahkemeye
çıktı. Mahkemeye hiç bir ifade vermedi. Daha doğrusu
mahkemeyi kabul etmedi ve çıkmadı. Bunun üzerine
hakimleri ve savcıları zindanlara getirdiler.
Dün de (27 Nisan) Ahmed Saadat’ın dört yoldaşını
mahkemeye zorla çıkarttılar. Basın oradaydı ve
gördük. Dört yoldaş mahkemeyi tanımadı ve kavga
ettiler, dövüştüler. Hiç bir ifade vermediler.
Bu gösteriyor ki, onlar İsrail mahkemelerini kabul
etmiyorlar. Bu bizim için ayrıca bir gururdur.
Hepinize çok teşekkür ederim.
|