Özel Harp Dairesi... Daha sonra Özel Kuvvetler
Komutanlığı ve kontrgerilla… Türkiye’nin son 50-60
yılı bu kurumlarla birlikte geçti... Son zamanlarda
ise onun adını Şemdinli’de yeniden duyduk. Umut
Kitabevi’nin bombalanması ile yeniden tartışılmaya,
daha doğrusu üstü örtülmeye çalışılan kontrgerilla,
Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Özel Harp Dairesi
Başkanlığı yapmış Orgeneral Kemal Yamak’ın “Gölgede
Kalan İzler ve Gölgeleşen Bizler” kitabıyla bir
başka yönden tartışma konusu oldu. Daha sonra,
bir başka ÖHD Komutanı Sabri Yirmibeşoğlu da kendi
durduğu yerden bir “temize çıkarma” operasyonu
düzenledi. Ardından Ağca tahliyesi geldi gündeme,
ortalık iyice karıştı.
Kıbrıs’taki pisliklerden ve cinayetlerden 6-7
Eylül provokasyonuna dek yüzlerce kirli işin tam
ortasında duran bu CIA yetiştirmesi örgüt, bugünlerde
efsaneleştirilmeye ve “vatan savunması” ile yüceltilmeye
çalışılıyor.
CIA’nın Kanlı Örgütlenmesi...
İşin bir ucu aslında 1945 yılına dek gidiyor.
Savaş sonrasında sosyalizmin ulaşmış olduğu gelişme
düzeyi ve kazandığı olağanüstü prestij karşısında
telaşa düşen ABD emperyalizmi, bir yandan “soğuk
savaş” adı altında büyük bir anti-komünist kampanyayı
başlatırken, diğer yandan da sosyalizme ve emekçi
halkların ayaklanmalarına karşı kirli bir savaş
örgütünü kurmakta gecikmedi. 1947’de ABD Ulusal
Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararlarla başlatılan
bu karşıdevrimci örgütlenme girişimleri, giderek
özel kararlar ve talimatnamelerle şekle sokuldu,
ABD, Avrupa ve dünyanın çeşitli köşelerinde açılan
eğitim kampları ve okullarla geliştirildi. İşkenceden
suikastlara, kitle kıyımlarından provokasyon tekniklerine
dek bütün ayaklanma-karşıtı tekniklerin öğretildiği
bu okullar, aradan geçen 50 yıl içersinde çoğu
yeni-sömürge ülkelerin askerleri ve polis şefleri
olmak üzere binlerce “öğrenci”yi ağırladı.
Kontra örgütlenmeleri her ülkede NATO şemsiyesi
içinde kuruluyordu. Ödenek ABD’den geliyor, iki
kademede örgütleniyordu; özel komando birlikleri
ve gizli olarak yapılandırılan “vatanseverler(!)”den
oluşan, hiçbir yasaya bağlı olmayan birlikler.
Bu arada, CIA denetimindeki kontra örgütlenmeleri,
Nazi faşizminin deneyiminden yararlandı. Eski
Nazi komutanlarından Gehlen ve arkadaşları da
CIA bünyesinde çalışmalarını sürdürdü.
Tamamen Amerika destekli kontra örgütlenmelerinin
iki merkezi vardı; Pentagon ve Brüksel’deki NATO
karargahı. İtalya’da Gladio, Yunanistan’da B-8,
Belçika’da SDRA-8, Hollanda’da NATO Command, Batı
Almanya’da Gehlen Harekatı, Avusturya’da Schwert,
Fransa’da Rüzgar Gülü, İspanya’da Anti-Terör Kurtarma
Grubu (GAL), İngiltere’de ise Secret British Network...
Bu saydıklarımız CIA’nın Avrupa’da kurdurduğu
kontra terör şebekeleriydi.
Amerika kontra çetecilerine ilk eğitimi 1946 yılında
Panama’da kurduğu Fort Gullic’te verdi. Dünyayı
kana bulayan faşist katil sürüleri, işkenceciler,
darbeciler buradan yetişti. Bu eğitim yeri 1984
yılında ABD’ye Fort Benning’e taşındı. Brüksel’deki
NATO karargâhı ile ortak çalışan bu kurumlar,
ABD emperyalizminin, dünya üzerinde kurmak istediği
hâkimiyeti hayata geçirmeye çalışıyordu. Bu yapılanmalar,
mevcut devlet işleyişinden ayrı olarak hayata
geçirildi. Devlet bütçesinden en çok kaynak bu
yapılanmalara ayrıldı. ABD’nin organize ettiği
bu yapılanmalar yavaş yavaş yeni sömürge ülkelere
taşınmaya başladı.
Türkiye’de Özel Harp
Dairesi’nin Kimliği
Ülkemizde kontrgerilla yapılanmaları, 1947 yılında
Sovyetler’e karşı insanları seferber edebilmek
amacıyla, Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla kurulmuştur.
Uzun süre bu isimle faaliyet yürüttükten sonra,
Özel Harp Dairesi adıyla, ABD emperyalizminin
çizdiği konsept çerçevesinde hareket eden bu kontra
örgütlenmeleri, 1964 yılında, Kara Kuvvetleri
Komutanlığı’nın verdiği emir ve Orgeneral Ali
Keskiner’in imzasıyla yürürlüğe sokuldu. Kaynağını,
ABD ordusunun bir belgesinin tercümesi ve ABD
ordusunda FM 31-15 kod adıyla bilinen belgeden
aldı. ST 31-15 Kara Kuvvetleri Sahra Talimnamesi-Gayri
Nizami Kuvvetlere Karşı Hareket başlıklı askeri
talimnamede, Özel Harp Dairesi’ne sınırsız yetkiler
verildi. Talimnameye göre; adam öldürme, bombalama,
silahlı soygunculuk, işkence, kötürüm hale getirme,
adam kaçırmak suretiyle tedhiş ve olayları tahrik,
misilleme ve rehinelerin alıkonulması, kundakçılık,
şantaj ve iç düşmanlar olarak tanınan insanlara
karşı savaş açma ÖHD’nin yetkilerinden başlıcalarıdır.
Böyle bir konseptle kurulan Özel Harp Dairesi’nin
finansmanı ve eğitimi Amerika tarafından karşılanmaktadır.
Özel Harp Dairesi Başkanlığını yapmış Sabri Yirmibeşoğlu’nun
geçmişine baktığımızda, eğitiminin Napoli’de Gladio
tarafından verildiği görülür. Kuşkusuz bu eğitimler,
devlet görevi statüsü ile yapılmaktadır.
1955 yılındaki 6-7 Eylül olayları tamamen Özel
Harp Dairesi’nin organizasyonudur. MGK Genel Sekreterliği
de yapmış olan Sabri Yirmibeşoğlu, daha sonradan
6-7 Eylül olayları için, “mükemmel bir operasyon”
demiştir.
Amerika’nın denetimindeki Özel Harp Dairesi, daha
sonra da devrimcilere karşı yürütülen kanlı operasyonları
ve MHP’nin aracılığıyla gerçekleştirilen katliamlarını
organize etmiştir. 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri
de kuşkusuz Özel Harp Dairesi’nin hayata geçirdiği
işlerdir.
Kanlı Pazar, Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin
kurulması, Kızıldere Katliamı, Ziverbey Köşkü
sorgulamaları, 1 Mayıs 1977 Olayları, Ecevit’e
Çiğli Suikastı girişimi, Mehmet Ali Ağca’nın hapishaneden
kaçırılması, Kahramanmaraş, Çorum ve Gazi Mahallesi
olayları… Ve bunlardan ayrı olarak Kürt bölgesinde
meydana gelen adam kaçırma ve kaybetme, gerilla
cesetlerine işkence etme, kulak-burun kesme, köy
yakma, köy boşaltma, korucularla birlikte Kürt
bölgesini kan gölüne çevirmenin ve bir çok insanlık
dışı uygulamanın sorumlusu kontra-gerilla örgütlenmesidir.
Özel Harp Dairesi (ÖHD) 1990 yılında İtalya’da
ortaya çıkan Gladio skandalı ile birlikte isim
değiştirmiştir. Özel Kuvvetler Komutanlığı ismiyle
faaliyetlerini yürütmüştür. İşte son dönemlerde
başlatılan kampanya, bu birimi temize çıkarmaya
yöneliktir. Gerek Kemal Yamak’ın kitabında bahsedilenler,
gerekse de Sabri Yirmibeşoğlu’nun “Özel Harp’te
çalışanlarla gurur duyuyoruz” açıklaması bu kampanyanın
bir parçasıdır. Şemdinli olaylarının faillerinin
göstermelik olarak cezaevine konulması da aynı
senaryonun gereğidir. Bir yandan meşrulaştırma
politikası izlenirken, diğer taraftan da insanlara
her şeye kadir görüntüsü empoze edilmektedir.
Kirli bir tarih aklanmak istenmektedir. Geçmiş
tartışılmasın, dökülen kanlar unutulsun istenmektedir.
Ama bir yandan da zihnimize yerleştirilmek istenen
olgu, devletin bütün bu yapılarıyla her şeyi kontrol
altında tuttuğu, dolayısıyla devrimci bir kıpırdanışın
tamamen “umutsuz” bir girişim olacağıdır.
Oysa tarih, bir yandan bu örgütlemelerin katliamlarıyla
doluysa, diğer taraftan da bu halk düşmanlarının
yenilgileri CIA’nın defterlerinde yazılıdır. Bu
“havalı” ve “her şeye kadir” görünen örgütlerin
halkların karşısında rezil olduğu günler unutulmamıştır.
CIA ve işbirlikçileri, organize ettiği ölüm mangaları
ile Vietnam’da, Küba’da, son olarak Irak’ta hezimete
uğramıştır. Kendi kaderlerini ele almak için ayağa
kalkan ve örgütlenen halklar, eninde sonunda bu
tür kirli örgütleri yenilgiye uğratıp dağıtmışlar
ve zafere ulaşmışlardır. Kuşkusuz coğrafyamızın
emekçi halkları da aynı ışıklı yoldan yürüyecekler
ve oligarşik diktatörlüğü bütün kontra örgütleri
ve CIA destekli ajanlarıyla birlikte tarihin çöplüğüne
gömeceklerdir.
|