Ankara’da olaylı geçen YÖK protestosunun ardından,
burjuvazinin kalemşörleri her yıl yaptıklarını tekrarladılar.
Daha önce ESP içerisinde çalışma yürüten bir kişiye
yönelik olarak yapılan teşhir ve ispiyonculuk bu
sefer Temel Haklar ve Özgürlükler Federasyonu içinde
devrimci çalışma yürüten bir kız arkadaşa yönelik
olarak yapıldı. “Eylem Farklı Eylemci Aynı” başlıklarıyla
yayınlanan haberde, AA muhabirinin derlediği bilgilere
göre... diye devam eden sütunlarda burjuvazinin
kalemşörlerinin devrimcilere dönük “hayırsız insanlar”
karalaması devam etti.
Posta gazetesi olayı daha ileri bir noktaya taşıyarak,
arkadaşın annesinin fotoğraflarına ve sözlerine
yer verdi. Haberin başlığı da “Annenin Sözünü Dinle
Nurgül” olarak yer aldı. “Annenin yakınmalarına(!)”
yer verdikleri sütunlar yayınlandı. Arkadaşın bulunduğu
eylemler ve yaşadığı tutuklamalar sırasıyla verildi.
Devrimcilik bir annenin yakınmalarıyla “hayırsızlık(!)”
olarak sergilenmeye çalışıldı.Başka bir haber ise
“Profesyonel Eylemci” başlığı ile yayınlandı. Burada
da aynı şekilde AA muhabirinin derlediği tüm teşhir
ve ispiyon edici bilgiler yorumlarla birlikte yayınlandı.
Devrimciler sanki kendi hayatlarında kararlar verebilen
bilinçli insanlar değil de; nasihate muhtaç insanlar
gibi gösterilmeye çalışılarak, uzun uzun nasihatler
yazıldı, çizildi....
Devrimcilik “Hayırsız Evlatlar”ın
Fantazisi Değildir!
Bir kişinin “yılda kaç eyleme katılmasının normal
olduğu”(!) konusundaki soytarılıkları bir yana
bırakıyoruz. Ama onun ötesinde asıl iğrenç demogoji,
bu faşist kalemlerin devrimcileri “kandırılmış”,
“ailesinden koparılmış” serseriler olarak göstermesidir.
Sanki devrimcilik, başkalarının zoruyla, başkaları
için yapılan bir şeymiş gibi... Oysa devrimcilik
en başta kendimiz, ailemiz, kardeşimiz, komşumuz
için yapmak zorunda olduğumuz faaliyetlerin bütünlüklü
ifadesidir.
Bugün postmodernizmin dizginsiz saldırıları sonucunda
toplumda bir çürüme yaşanmaktadır. Bu saldırılara
karşı durmak için alternatif bir kültür ve anlayışa
sahip olmak zorundayız. Ya sistem için de yaşamayı
kabul etmeliyiz ya da tam cepheden tavır alarak
buna karşı örgütlü mücadele içinde pratik faaliyetler
yürütmeliyiz. Mücadele yürütmezsek kendimize yabancılaşmış,
insan ilişkileri maddi çıkarlara dayalı, vs. yani
tam da sistemin bizden istediği sorgulamayan insan
tiplerinden biri oluruz. Ya da yarın kalktığımızda
çocuğumuzun yastığının altında uyuşturucu buluruz,
okulda sınıf arkadaşımız olan kıza hayat kadını
olarak sokakta rastlarız.
Biz devrimcilik yapmak ve sisteme cepheden tavır
alarak devrimcilere yönelik tüm ahlaksız karalama
çalışmalarına rağmen köhnemiş sistemi yıkmak zorundayız.
Çünkü sistem, insanca yaşam isteyen hiç kimseye
başka bir şans bırakmamıştır. Ve bizim, düşünen,
üreten, örgütlü devrimciler ve emekçi halklar
olarak gazete sayfalarından “annenin sözünü dinle”
diye verilen nasihatlere ihtiyacımız da yok.
Devrimciliği sadece kendimiz için yapmıyoruz.
Gelip geçici bir heves olduğu için hiç yapmıyoruz.
Devrimcilik, gazetelerde boy boy çıkan “hayırsız
evlat” tanımına asla uymaz. Devrimcilik kendimize,
annemize, ailemize, halklarımıza, işçi sınıfına
karşı yaptığımız en büyük görevdir. Onların geleceğini
kurmak için yürünebilecek biricik yoldur. Devrimcilik
lise sıralarından, üniversite amfilerine, tekstil
atölyelerinden, üzüm bağlarında çalışan tarım
işçisine kadar herkesin yaşamını kurmak için emperyalist
kapitalizmin köhnemiş düzenine karşı verdiği savaştır.
Basın Açıklamısı, Bildiri Dağıtımı...
Demokratik Haklarını
Kullanan Terörist!
Böyle bir trajik-komedi her yerde izlenemez. Demokratik
haklarını kullananlar da her yerde terörist ilan
edilmez. Bu ancak emperyalizm ve TC oligarşisiyle
birbirini tamamlayan bir gazetecilik zihniyetinin,
uşaklığın anlayışıdır. Bir kişi yasal, demokratik
haklarını kullandığı için teşhir edilemez. Bildiri
dağıttığı, şehit düşmüş bir devrimcinin mezarını
ziyaret ettiği için ne hayırsız evlat olur ne
de terörist. Devrimciler karalama politikaları
karşısında geri çekilmezler. Bu karalama politikaları
sistemin devrimcilere karşı içine düştüğü acizlikten
başka hiç bir gerekçekle ifade edilemez. Devrimci
olmanın doğallığından kaynaklı olarak sistemin
emekçi halklara, işçi sınıfına, legal demokratik
kurum ve kuruluşlara, tek tek devrimcilere karşı
başlattığı karalama kampanyalarına sessiz kalmayacağız.
Tüm bunların yanında, bu gazeteci olduğunu söyleyen
ispiyonculara, satılmış apoletli kalemşörlere
de şans tanımayacağız. Biz Sosyalist Barikat olarak
devrimci çalışmanın içerisinde bulunan devrimcilere
yönelik olarak yapılan her türlü saldırıyı kınıyor
ve yineliyoruz: Tüm karalama kampanyalarına rağmen
sesimizi daha gür çıkaracağız. Emperyalist kapitalizmin
tüm kurum kuruluşlarını, her alanda yarattığı
kültürünü bu toprakların üzerinden söküp atacağız.
Halkların Kurtuluşu İçin Yaşasın Devrimci
Kurtuluş!...
|