"Kürdistan mı kuracaklar kardeşim, tamam
kursunlar! Ama buradan da defolup gitsinler!"
Bugünlerde bu tür kahve muhabbetlerini ne kadar
çok duyuyoruz değil mi? Hatta geçen gün oturduğum
bir kahvede adam doğrudan Mustafa Kemal'e küfrediyordu:
"Oraları niye kurtardın hemşerim, adamların
rahat durmayacakları besbelli, gidip şöyle Bulgaristan'ı
filan alsaydın ya?"
Şovenizm ne kadar güçlü bir zehir değil mi? Sıradan
aile babaları, halim selim mahalle bakkalları
nasıl da birden dünyanın en mantıksız, en gaddar
insanları oluveriyorlar?
Şu kadarcık mantık kalmıyor geriye!
Bir düşün şimdi. Şöyle sakin kafayla bir düşün.
Şimdi, bu bizim Kürtler, Afrika'da, örneğin Kongo
civarında bir yerlerde yaşasalardı, bizim kahve
politikacılarının gündemine girecekler miydi?
Tabii ki hayır! Oralarda bir yerlerde devletleri
de olsaydı örneğin, o devletin buralarda elçileri-konsolosları
filan olmayacak mıydı? Öğretmenlerimiz okullarda
Afrika kıtasını çocuklara anlatırken sarı-kırmızı-yeşil
bayraklı bu ülkeden de söz etmeyecekler miydi?
Hatta Türkiye'nin bakanları oralara gidip döndüklerinde
"dost ve kardeş Kürdistan halkıyla ilişkilerimiz
fevkaladedir" gibi beylik laflar etmeyecekler
miydi?
Peki yakında olunca durum neden değişiyor? Ben
beni bildim bileli diktatörler tarafından yönetilen
uyuşturucu cenneti Pakistan "dost ve kardeş
ülke" oluyor da neden yanı başımızdakilerin
katli vaciptir? Dünyada bin çeşit milletin devleti
var da neden Kürtlerin yok? Bunun mantıklı bir
açıklaması var mı? Kurarlar kurmazlar o ayrı sorun,
kursalar iyi olur kötü olur o da tartışılır belki,
ama "kuramazlar"ın karşılığı nedir?
İnsanların rahatı yerindeyse, eşit ve özgür ilişkiler
içersinde yaşıyorlarsa bunu tercih ederler mi
etmezler mi, ben bilemem, ama neden onca yıldır
bu coğrafyanın bütün yeraltı-yerüstü zenginliklerini
emperyalistlere pazarlamak vatan hainliği olmuyor
da, Şemdinli'nin köylüsü "hain" oluyor?
"Beceremezler!" Ya, evet, işçiler de
devlet yönetmeyi beceremez zaten değil mi? Devlet
yönetmek, yalnızca Sabancı"lara Koç'lara
dalkavukluk edenlere mahsus bir iştir öyle mi?
"Ayrılsalar üç gün sonra bizden ekmek dilenirler!"
İyi, dilenirlerse sen de verme! Sen herkesi "dilenecek"
kadar onursuz mu sanıyorsun!
"Üç gün ayakta duramazlar!"
Neden? Sen milyonlarca işsizinle, hortumcularınla,
soyguncularınla, ilkokulların önüne dek uzanmış
uyuşturucu satıcılarınla, sokaklarda yaşayan binlerce
çocuğunla, trilyonluk dış borçlarınla ve daha
bir sürü rezaletinle ayakta duruyorsun ya!
"Ortadoğu'da batılı devletlerin oyuncağı
olurlar!" Hele şunu söyleyene bir bak! Amerika
ne derse el pençe divan duran sanki senin ülkenin
yöneticileri değil mi? BOP projesinin gönüllü
şakşakçıları kimler, bir bak bakalım şöyle?
"Ama onlar bir ulus değil ki!" Senin
elinde nasıl bir cetvel var peki? Boylarını mı
ölçüyorsun insanların, renklerini mi? Nihal Atsız'dan
mı miras kaldı ölçüm aletlerin yoksa? Sosyolog
musun sen? Hem sana kim soruyor bunu zaten, sormak
zorunda mı?
"Ama onların dilleri bile dil değil ki!"
Sana ne? İnsanlar konuşuyorlar ve anlaşıyorlar.
Senin dilbilim üzerine fikirlerini de hiç merak
etmiyorlar doğrusu! Anadil, adı üstünde anadan
öğrenilen dildir. Bir ananın çocuğuna nasıl sesleneceğine
ne karışıyorsun sen? Bu dilin yetkin olup olmaması
seni neden ilgilendiriyor? Bir dilleri var ve
onlar bundan memnun. Üstüne üstlük şarkılarını
söyleyip romanlarını yazıyorlar. Hem de onca yıllık
yasağa rağmen yapıyorlar bunu.
Binlerce yıldır bu topraklarda yaşıyor insanlar.
Sen gelmeden önce vardılar, sen geldikten sonra
da var oldular. Yapay bir şey değil ki bu, gerçek
insanlar bunlar, bu topraklarda yaşıyorlar, soluk
alıp veriyorlar, gülüp ağlıyorlar, sevinip üzülüyorlar...
Rakamlardan değil, insanlardan söz ediyoruz. Üstelik
tüm bir Osmanlı İmparatorluğu döneminde kimse
onlara siz yoksunuz dememiş. Sonra, uluslararası
dengeler alt üst olmuş, "Yedi Kocalı Hürmüz"
gibi herkesin bir yerden elini attığı Ortadoğu
bölgesinde cetveller ortaya çıkmış ve sınırlar
yeniden çizilmiş. İnsanlar bir de bakmışlar ki,
üç adım ötede oturan amcalarını görmek için artık
pasaport diye bir şeye ihtiyaçları var! Yüzlerce
yıldır kendilerine vatan belledikleri topraklar
artık ayrı ayrı devletlerin birer parçası olmuş.
Yalnızca onlar da değil, koca bir Arap coğrafyası
da parçalanmış. Resmen uyduruk krallıklar icat
edilmiş hiç yoktan.
Yine de başlangıçta Cumhuriyet bile onlara "siz
yoksunuz" dememiş! Peki sonra ne olmuş? Sosyoloji
ve dilbiliminin kuralları mı değişmiş, örneğin
"baş harfi K olan topluluklar ulus değildirler"
diye yeni bir sosyolojik yasa mı icat edilmiş?
Şu meşhur harita sendromu vardır örneğin. Bilmemne
ansiklopedisinde Kürdistan Haritası varmış denir,
ortalık birbirine girer! Protestolar alır başını
gider. İyi, tamam, kabul edelim biz de bunu ve
şöyle yapalım: Elimize bir Ortadoğu haritası alalım
ve Kürtlerin yaşadığı bölgeleri örneğin sarıya
boyayalım… Ne çıkar ortaya?
Yani bu insanlar burada yaşamıyorlar mı? O zaman
problem ne? Durduk yerde çayını yudumlarken nerden
aklına geliyor milyonlarca insana hakaretler yağdırmak?
Nereden olduğunu biliyoruz aslında değil mi? Elinde
tuttuğun o şeyden, gazeteden! Oradan yayılıyor
virüs ve bir süre sonra önce mantık kaybolup gidiyor
ortalıktan. Sonra da beyin hücrelerin yavaş yavaş
zehirleniyor. Oysa elindeki şeyi fırlatıp atsan
ve kahvenin az ötesindeki inşaatta çalışan işçilerin
yanına bir çöksen ve yalnızca türkülerini dinlesen,
ne kadar çok şeyi anlayacaksın! Bir eli yağda
bir eli balda yaşayan şu üniformalı yazar-gazeteci
bozuntularının dolduruşuna gelmek yerine hiç Türkçe
bilmeyen şu komşu teyzenin gözlerine bir baksan…
Kahve politikacıları… Zamanımızın zehirlenmiş
ve zehirleyen insanı… Onlarla daha çok işimiz
var dostum. Onlar, hayatın bir parçası ve yok
saymakla ya da düşman olarak görmekle iş bitmiyor.
Bir devrim hareketi ile entelektüel grup olmak
arasındaki fark bu işte. Devrim hareketi, hayatın
içinde soluk alıp veren, onun bütün olgularıyla
karşılaşıp tanıyan ve her an, her saniye onları
dönüştürmek için çaba harcayan bir şeydir.
Biz buyuz işte. Bunu için yoldayız, yürüyoruz.
Kendine iyi bak, umudunu diri tut.
Gelecek, sen nasıl istiyorsan öyle gelecek!
|