Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

36. Sayı - Aralık 2005

Durakkondu Direnişçisi Filiz :

"Bize destek olan insanlarla birlikte gece sabahlara kadar oturduk. Çayımızı sigaramızı paylaştık. Halaylar çektik. Ne bileyim ben. Her türlü şeyimizi, yatağımızı yorganımızı beraber paylaştık. Bunlar çok güzel duygular, anlatılamaz duygular. Parasız kaldık. her şeyimizi paylaştık. Bunlar çok güzel şeylerdi. En azından bizler paylaşmanın ne olduğunu da öğrendik. Zor durumda olmanın ne olduğunu öğrendik. Paylaşım çok güzel bir duyguymuş gerçekten.”

Direnişin belli bir kazanımla sona ermesinden bir süre sonra, Güzeltepe emekçileri ile Halk Kültür Merkezi çalışanları bir Pazar kahvaltısında bir araya geldiklerinde ortak duyguları işte buydu. İlk kez, bir gecekondu direnişinde "yorgan gitti kavga bitti" sözü geçerli olmamış, emekçi insanlar meydanı boş bırakıp gitmemişlerdi. Onlar, merhamet avcılığı, dilencilik de yapmadılar. Devrimcilerden uzaklaştıklarında belki de önlerine atılabilecek ufak tefek bazı kırıntıları alabilecekleri halde bunu da istemediler. Son derece net ve açık bir biçimde direniş yolunu seçtiler.
Yağmur çamur demeden dimdik ayakta durmasını becerdiler. Koyun olun ve kendi bacağınızdan asılın diyenlere inat!
Şimdi, yüzlerinde bir gurur… Bir arada olmanın, dayanışmanın, uykusuz gecelerde paylaşılanların tarif edilmez güzelliği… Belki henüz çok küçük bir örnek Güzeltepe; ama bu topraklarda dik durmanın ve eğilerek değil direnerek kazanmanın mümkün olduğunu gösteriyor ve geleceğimizin yolunu aydınlatıyor. Yeterince çaba ve sabır gösterildiğinde politik kültürel odakların nasıl etkili olduğunu göstermesi açısından ise devrimci sosyalizmin deneyim hanesinde önemli bir yer tutuyor.
Gelecekte, bu küçük notun ne kadar önemli olduğunu yüzlerce kez yeniden anlayacağız…

 

Gültepe Yahya Kemal Mahallesi
Halk Temsilcisi Cemil Atmaca:

evimizi,
yaşadığımız yeri savunuyoruz...

SB: Yahya Kemal Mahallesi’ndeki yıkım süreci nasıl gelişti?

Cemil Atmaca: Aslında önce -ismini vermek istemediğim- yetkili biri geldi bana ve “belli bir fiyatla burayı bana sat yoksa bir hafta sonra yıkım var” dedi. Tabii biz yıkım olacağına pek inanmadık. Bir hafta sonra gerçekten tebligatlar geldi. Polis geldi, adliyeden, belediyeden yetkililer geldi, herkesin ismini yazdılar, belediyeye çağırdılar. Gittik, Belediye Başkanı bizi teknik başkana gönderdi. O da bize bu evler yıkılacak dedi, başka bir şey söylemedi. Sonra, tapu tahsisi olmayan evlere çarpı işareti koymak istediler. Adam kendi arsası içinde çocuğu evlenince yanına bir kondu yapmış. Onları yıkacağız dediler. Yeniden görüştük, bu kez Belediye Başkanı yıkım yok dedi. Ama süreç devam etti. Tabii bu sürede biz de başka yerlere başvurduk.
Bu süreçte bize yardımcı olacak kurumları araştırdık. Halkla kim ilgilenir diye düşündük. Kağıthane’de Halk Kültür Merkezi geldi aklımıza. Oraya gittik. Oradan arkadaşlar bizlere yardımcı oldular. Yasal yönden hakkımızı arayalım, mahkemelere başvuralım, yıkımlarla ilgili evrak ve belgeleri toplayalım dediler, bunları toparladık, belediyeye başvurduk. Burada bu kadar tapu tahsis belgesi olduğunu tahmin etmiyorlardı. Böyle bir şey yok, burası boş gözüküyor dediler. Halbuki, aslında burada tapu tahsis belgesiz ev yok hemen hemen.
İşte, belediye bize yıkacağını söyledi. Bir sabah kalktık, her taraf polis dolu. Hemen hemen 1000-1500’e yakın polis var. Ben belediye başkanıyla görüştüm, iki-üç tane yolları işgal eden ev var, onları yıkacağım, polis de göndermem demişti, ama öyle olmadı. En baştaki eve kepçeyi vurdular. Aşağıdaki bazı evleri yıkmadılar, onlar anlaşma yapmışlar. Yani mahalleyi ikiye böldüler. Daha önce Halk Kültür Merkezi’ndeki arkadaşlar da ki pek güvenmeyin, amaçları onlarla anlaşma yapmak değil, ilk önce mahalleyi, insanları bölmek demişlerdi. Düşündük, taşındık doğru yani, mahalleyi ikiye böldüler. Biz ikiye bölününce mücadeleyi sürdürmek için yapacağımız başka bir şey yoktu. İkinci kepçeyi vuracağı zaman, ufak bir özürlü çocuk var. Polisin elinden kaçarak eve giriyor. 3-4 yaşında. Belediye zabıta müdürü yıkın evi diyor. Kepçeyi vurunca “çocuk içerde” diye halk bağırıyor. Bu sefer birisi çatıya çıkıyor, başlıyor taşlamaya. Ortalık karışıyor. Yaralananlar oldu. Söylemiyorlar ama polisten de yaralananlar oldu. Bizden de oldu, hastaneye gidenler oldu. Tutuklananlar oldu. Çatışma büyümedi, engelledik. Başkan da yardımcı oldu, tamam durdurun yıkımları dedi. Telefonla görüştüm, “olaylar rayından çıktı, bize polis niye gönderdin?” dedim. Polisler bu sefer bize gaz bombası attı. Nefes alamadık. Bunları, yabancı devletin askeri saldırıyormuş gibi gördük. Başkana dedik ki, senin zabıta müdürün buraya geldi, dedi ki bize yıkın hepsini birden diye bağırınca, polisleri arkasında görünce, halk da taşladı bu sefer, olaylar böyle çıktı işte.

SB: Halk Kültür Merkezleri’yle yine ilişkileriniz sürüyor değil mi?

C.A: Halk Kültür Merkezleri bizimle ilgilendi, ilgileniyor. Tabii bizim yapımız karışıktır, başkaları biraz bunu anlamadı. Evi yıkılan insan sağcı olabilir, solcu olabilir, dinci olabilir, yani bu mahallede yaşayan insanların hepsi sağ ya da sol olacak diye bir kural yok. Bu doğal bir şey. Burada yıkılan evlerde fakir halkın mağdur olması var. Buradaki kavga gecekonduların yıkılmamasının mücadelesi.
Halk Kültür Merkezi doğru dedi, bir mahallede yıkım olacağı zaman o mahallenin sağcı veya solcu olması önemli değildir. Herkes kendi hakkını, kendi halkını, kendi evini, yani yaşadığı yeri korumak zorundadır. Zaten o şekilde olmazsa, mahalle de, insanlar da bölünür. İnsanlar evini savunuyor, yaşadığı yeri savunuyor. Yani adam benim evimi yıkmaya geliyorsa, içimden nasıl geliyorsa öyle bağırırım. Evimi yıkmaya geliyor sonuçta, devrim mücadelesi değil ki. Devrim mücadelesi olsa, o zaman bir çalışma yaparsın, nasıl oluyorsa öyle yaparsın, halkı örgütlersin. Adam beş vakit namaza gidiyor, ben adama kalk şu sloganı at diyemem ki. Dozer gelmiş adamın evine kepçeyi vuruyor, adam ne yapacak? İçinden nasıl geliyorsa öyle isyan edecek. Sonuçta herkes evinin yıkılmaması için, evlerinde mağdur olmamak için bağırıyor, hepsi bu… Yani sonuçta, Yahya Kemal Mahallesi’ndeki insanlar Halk Kültür Merkezi’nin yapacağı her hareketin peşinde olacaktır, bunu söylemek istiyorum.




 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19