Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

36. Sayı - Aralık 2005

Oligarşi, Cumhuriyet tarihi boyunca sürdürdüğü Kürt halkını yok sayma, yok etme, kimliğinden arındırma politikalarından zerre kadar vazgeçmediğini Şemdinli'de bir kez daha gösterdi. Ve yine bir kez daha anlaşıldı ki, halka saldırı için kurulmuş olan kontrgerilla örgütleri tümüyle yerli yerinde duruyor ve faaliyetine devam ediyor.
En son Şemdinli'de yaşanan saldırı bunun çok açık kanıtıydı. 1990'lı yıllarda binlerce yurtseveri katleden mekanizma, bazı safdillerin kurduğu hayallerin tersine "tam kadro görevde" olduğunu kanıtladı.
Ama sonunda yakayı ele verdiler! 9 Kasım 2005 tarihinde yapılan kitapçı bombalaması belki onlar için "sıradan" bir görevdi. Böylece hem bölgede iyi tanınan bir yurtsever imha edilecek, hem de halkın sık sık uğradığı bir mekan tahrip edilerek büyük bir korku yaratılacaktı.
Yalnız bu kez işler tersine döndü. Hiç öyle esrarengiz komplo teorileri icat etmeye gerek yok! Şemdinli halkı bu kez kahramanca bir atılımla ortaya çıktı ve katillerin bütün hesaplarını alt üst etti!
Seferi Yılmaz isimli bir yurtseverin kitapçı dükkanına atılan el bombalarının ardından anında inisiyatif koyarak katillerin tepesine çöken halk, bu kez bütün kanıtlara el koydu ve her zamanki gibi ortadan kaldırılmalarına izin vermedi. O kadar ki, bu kez devletin hiçbir kurumu olayı yalanlayamaz hale geldi. Katiller ortadaydı, kanıtlar ortadaydı ve halk sokaktaydı. Üstelik bu kez olan şey "Susurluk" gibi de değildi. Susurluk, geçmişe dönük bir durumdu, oysa Şemdinli tam bir suçüstü yakalanma haliydi.
Bombalı saldırıda Mehmet Zahit Korkmaz yaşamını yitirirken, 6 kişi de yaralandı. İlk anda, bombalamayı yapan Jandarma İstihbarat Teşkilatı'ndan PKK itirafçısı Besil Ateş, olay yerinden kaçarken halk tarafından gözaltına alındı. Onu bekleyen JİTEM'e ait araçta ise polis ve asker yeleği, üç kalaşnikof tüfek, 10 şarjör, patlayıcı madde çıktı. Araçta bunların dışında, bombalamanın asıl hedefinin ve çeşitli istihbarat bilgilerinin yazılı olduğu ajanda, Ali Kaya adına düzenlenmiş kimlik çıkarken, Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğünde görev yapan uzman başçavuş Ümit Sevinç ve kıdemli çavuş Halit Çağlar'a ait biri 10 gün, diğeri 20 günlük olmak üzere iki adet personel izin belgesi de bulundu.
Araçta bulunan belgelerden 'Motorlu Araç Sicil Kartı'ndaki bilgiler, Renault 19 marka aracın Jandarma'ya ait olduğunu ortaya koyuyordu. Jandarma aracıyla ilgili, Hakkâri İl Jandarma Komutanı Albay Erhan Kubat imzalı, 7 Kasım ve 9 Kasım 2005 tarihli iki görevlendirme yazısı da araçta halk tarafından ele geçirilen belgeler arasında yer alıyordu.
Ajandaya halk tarafından el konuldu. Ajandada Umut Kitabevi'nin okla gösterilmesi bile saldırının asıl amacı göstermeye yetiyordu. Hedef açıkça Seferi Yılmaz'dı...
Üstelik kontrgerilla, halk sokağa çıktığında da boş durmuyor, savcının olay yerinde inceleme yapmaya geldiği sırada, delillerin yok edilmemesi için orada toplanan halka Uzman Çavuş Tanju Çavuş tarafından açılan ateş sonucu, Ali Yılmaz yaşamını yitirirken, 6 kişi de ağır yaralanıyordu.
Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'a göre, astsubay Ali Kaya, "iyi bir asker"di. Zaten halkın polise teslim ettiği suçlular, hemen serbest bırakılmıştı. Gözaltına alınan ve tutuklanan ise sadece içlerinde en "harcanabilir" durumda olan itirafçı Besil Ateşti. Ama sonuçta işler öyle bir noktaya geldi ki, Büyükkanıt'ın "iyi çocukları" da halkın baskısıyla tutuklanmak zorunda kalındı.

Şemdinli, Yüksekova...
Kürt Halkı Ayakta!

Bu arada halk artık her gün sokaktaydı. Şemdinli, Hakkari, Yüksekova, Diyarbakır, büyük gösterilerle çalkalanıyor, protesto dalgası batı metropollerine kadar uzanıyordu.
16 Kasım 2005 günü, Hakkari Yüksekova'da, Şemdinli'deki bombalı saldırıyı protesto gösterisi yapıldı. Binlerce insanın biraya geldiği eylemde okunan basın açıklamasında, bombalı saldırıyı gerçekleştirenler protesto edilirken, olayın aydınlatılması istendi. Basın açıklamasından sonra, yürümek isteyen kitleye izin verilmedi. Panzerler kitlenin üzerine sürülürken, polis ve jandarma ateş açtı. Eyleme polis ve asker müdahale etti. Bu müdahale sonucu Engin Kurt, Gıyasettin Geylani ve İslami Barçin hayatını kaybederken, 21 kişi de yaralandı.
Böylece Şemdinli'de iki kişi, Yüksekova'da 3 kişi ölürken, devlet Kürt halkını katletmeye devam etti. 20 Kasım 2005 günü, Mersin'de, Çilek Mahallesi'nde bir araya gelen kitle, Şemdinli ve Yüksekova'daki ölümleri protesto ederken, polis panzerlerle müdahale etti ve yine bilinen bir Mersin kıyımı yaşandı. Müdahale sonrasında çıkan çatışmada polis tarafından açılan ateş sonucu Murat Demir yaşamını yitirirken, Enver Ekinci yaralanarak Toros Devlet Hastanesine kaldırıldı. Aynı günlerde İstanbul'dan İzmir'e dek her yerde protestolar birbirini izliyordu.
Durum son derece açık... Oligarşinin kontrgerilla teşkilatı, bu kez fena halde faka basmış durumdadır. Ama bundan daha önemli olan şey, bu kez dosyanın kapatılmasının her zamanki kadar kolay olmayacağıdır. Nitekim işin başlangıcında yapılan JİTEM elemanlarını olayla ilgisizmiş gibi gösterme girişimleri tutmamış, mızrak çuvala sığmamıştır. Bu kez, bütün görkemiyle Kürt halkı ayaktadır ve işin peşindedir. Gerçekten hayranlık verici bir atılım yaparak sürece bütünüyle el koyan Şemdinli halkı ise şehitler verme pahasına ortaya tam bir halk inisiyatifi örneği koymuştur. Ne alçaktan uçan savaş uçakları, ne de baskılar, yalanlar bu inisiyatifi kıramayacaktır.


Şemdinli'den Yükselen Ses
Kontrgerilla Dağıtılacak, Halk Kazanacak...

Şovenizme ve Linç Girişimlerine Karşı Halkların Kardeşlik İnisiyatifi’nin ve başka devrimci ve demokrat katılımcıların da aralarında bulunduğu bir heyet olarak Şemdinli’ye doğru yola çıktığımızda, daha ilk durak olan Van’dan itibaren, “nereye gelmiş olduğunuzu” anlıyorsunuz... Yıllardır “et-tırnak” edebiyatı yapıp Kürt coğrafyasının Türkiye’nin herhangi bir yerinden farklı olmadığını iddia edenlerin demagojileri daha ilk anda tuzla buz oluyor. Burası başka bir yer, başka bir ülke... Her tarafta “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazıları, yerli yersiz asılmış bayraklar, helikopterler, askeri araçlar ve arkanızda siyah bereli tuhaf takipçiler...
Ancak Hakkari’ye geldiğinizde, hele Şemdinli’ye girdiğinizde bir başka şeyle de karşılaşıyorsunuz. İnsanların yüzlerinde kendilerine müthiş bir güven var. Hor görülen, yok sayılan, katledilen bir halk celladını güpegündüz yakalamış ve bu kez roller değişmiş birden: bir yanda kaçan, sağa sola “kıvırarak” işin içinden sıyrılmaya çalışan devlet var, diğer yanda ise işin peşini bırakmayan Kürt halkı...

Yanlış Hesap
Şemdinli’den Döner!

Şemdinli, ulusal hareketin tarihinde çok önemli yere sahip. 15 Ağustos atılımının gerçekleştiği 2 yerden biri. Bölgenin yurtsever duyguları ise zaman içersinde hiç azalmamış, tersine iyice artmış.
11 bin metre yüksekten baktığınızda Mezopotamya’nın olağanüstü güzellikteki doğası zaten sizi içine almaya başlıyor. Van’da ise tablo hemen anlaşılıyor: Askeri yeşilin her tonu alana indiğiniz andan itibaren kendisini gösteriyor, bir de istihbaratçıların kokusu. Heyet olarak Demokratik Özgür Kadın Hareketi temsilcisi ve Özgür Yurttaş Derneği üyeleri tarafından karşılanıyoruz. Tekrar tekrar Kürt Halkının misafirperverliği çarpıyor yüzünüze. İçten bir “hoş geldiniz” var bu topraklarda. “İyi ki geldiniz” diyen kardeşlerimiz, “bu olayın üzeri örtülmesin, Türkiye Halkları bu sorunu yalnızca Kürtlerin sorunu olarak görmesin” diyor bize. Sonrasında yaptığımız her görüşmede bu cümleleri sık sık duyuyoruz. “Sürekli zorluk içerisindeyiz” diyor bir esnaf, tehditler, küfürler, gözaltılar, tutuklamalar... “Can güvenliğimiz yok. 15 Şubat’ta Öcalan’a dönük yapılan komployu ve uygulanan tecridi protesto etmek için kepenk kapatma eylemleri yapıldı. İşte o zamandan beri medyatik tabir ile “birileri düğmeye bastı.”
“Erdoğan’ın Diyarbakır’a gitmesi de buralara gelmesi de bir aldatmacadır” diyor bir başkası. “Seçilmiş belediye başkanlarını tehdit eden, demokratik eylemlere pervasızca saldıran, orta yerde insanları öldüren, cenaze törenlerinde jetlerini uçuran, siz böyle devam ederseniz daha alçaktan uçarlar diyen biri nasıl başbakanımız olabilir ki.”
“Biliyorduk ki tüm bu bombalamaların ardında devlet vardır, ama bize kimse inanmıyordu. Şimdi ise halk bombacıları ve jitemcileri suçüstü yakaladı, hepimiz bundan sonra ne olacağını merak ediyoruz, olayın peşini bırakma gibi bir niyetimiz yok, 40 milyon Kürdün üzerine ne kadar bomba atarsanız atın hepimizi öldüremezsiniz ki.” Böyle söylüyor halk...
Şemdinli’ye vardığımızda Hakkari valisinin Tokat’a atandığını öğrendik. Bu gelişmeyi nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz kişiler “biri gider biri gelir, valiye resmen ödüllendirme yapıldı kendisi de zaten böyle olduğunu söyledi zaten” diyorlar.
Şemdinli’ye vardığımızda bizi DTP ve İHD üyeleri karşılıyor. İlçe binasında yaptığımız sohbette İHD üyesi “insanlar bütün bu olayların izlerini taşıyor” diye söz aldı: “Özel harekatçılar arttırıldı, uzun namlulu silahların olması yeni süreçlerin habercisi, ortalık biraz durulsun size yapacağımızı biliriz mesajları gelmeye başladı.” DTP’liler ise 9 Kasım’daki Umut Kitabevine yapılan saldırıyı anlattıktan sonra, “halkın iradesi gerçekleri ortaya çıkardı” diyorlar ve devam ediyorlar: “Savaş döneminde 3-4 bin faili belli cinayetlerin olduğu zaman bile durum bu netlikle açığa çıkmamıştı. Halkta büyük bir dayanışma var. Partili olmayanlar dahil. Esnaf 7-8 gün kepenk kapattı, okullar boykot edildi, bir hafta boyunca ilçe tamamen halk inisiyatifinin eline geçti. Yüksekova ve Hakkari’de tepki eylemleri yapıldı. Halk haklarını koruyarak mücadele ediyor. Bölgedeki 21 bombanın 4’ü Şemdinli’de patlıyor. İnsanlar gerginlik içinde bekliyordu ve devlet geldi halka tosladı.”
“Yalnız halk devleti biliyor” diyorlar: “Devlet intikamcıdır, unutmaz. Belki 2-3 ay bir şey yapmaz ama sonra neler olacağını az çok tahmin edebiliyoruz.”
Ve ekliyor DTP’li “Bu insanların siyasallaştığını devlet bilmiyordu, daha doğrusu katliam ve baskıyla sindirilmeye çalışılan bir halkın kendisini yakalayamayacağını düşünüyordu. Bu yüzden diyoruz yanlış hesap Bağdat’tan değil Şemdinli’den döner.”
Herkes olayların failinin devlet olduğunu biliyor burada. Yaptıkları işin ne kadar önemli olduğunu da. Özellikle Türkiye’den gelen heyetler onlara büyük bir moral ve güç kaynağı oluyor. Yalnız olmadıklarını, kendilerini dinleyen, değer veren insanların, örgütlerin olduğunu bilmek, mücadelelerine destek olduklarını bilmek olumlu bir etki yaratıyor üzerlerinde.
“Demokratik bir serhildandı bu” diye devam ediliyor, “barış taleplerinin yükseldiği bir süreç oldu. Türkiye proletaryası ile birleşilmeden halkların kardeşliği olamaz.”
Baskının yoğunluğunu anlatıyorlar sonra: “Telefonlardan ölüm tehditleri geliyor, yolda yürürken küfürler ediliyor, suç duyurusuna gidildiğinde savcı gerekçesiz olarak dilekçeyi kabul etmiyor. Sömürgecilik bu topraklarda bu günlerde çok kötü sırıtıyor. Bizden ne istiyorsunuz diye soruyoruz barış diyorlar, demokrasi ve özgürlük diye arkası geliyor.”
Yaralılardan birinin evine konuk oluyoruz. “Davam benim davam yine aynı sonuçların olacağını bilsem yine orada olurdum’ diyor. Türkçe bilmeyen annesinin sözleri bize tercüme ediliyor: “Biz onlarla barışığız ama onlar bize küs!”


Basının, Devletin Söylediklerinin
Hepsi Yalandı, Ortaya Çıktı

Şehit düşen insanların aileleriyle konuşmak ise en zoru... Şehitlerin bizim mirasımız olduğunu ve mirasımıza sahip çıkacağımızı belirterek başlıyoruz söze. Annesinin kucağında gülen bir bebek matem havasını dağıtıyor biraz. Şehidin yakınları konuşuyor sonra: “Huzur istiyoruz. Neden hep ağlıyoruz bunu gidip anlatın İstanbul’a. İşte devlet ortada yemek yerken insan öldürülür mü? Kardeşim öldürüldüğünde diğer kardeşim askerdeydi. Ben kimseyi bundan sonra askere yollamam gitsin dağa çıksın hakkını yaşamını korumak için.”
Kürt kadınları mücadele boyunca çelikleşen bir mağrurlukla duruyorlar karşımızda. Tek tek vuruyor sözleri: “Bu dava bizim davamız, şehidim Kürt halkının şehidi, bu işin peşini bırakmayacağım. Türkiye’deki kardeş ezilenlere söyleyin bizi buradan haykırıyoruz, bu olay aydınlatılsın.”
Yüksekova’daki eylemler sırasında halka ateş açılması sonucu 19 yaşındaki oğlu şehit düşen bir anne ise, “bizi köylerden sürdüler” diyor, “çocuklarımız daha iyi okusun diye buralara geldik, açlık çektik, sefalet çektik. Ne oldu, oğlumu aldılar elimden, davacı olacağım. Önce bomba attılar sonra biz buna karşı çıktık diye üzerimize ateş açtılar. Biz barış istiyoruz.”
Her konuştuğumuz insan aynı şeyi söylüyor, Öcalan’ın siyasi önder olarak kabulü ve olayların aydınlatılması.
Yüksekova Belediye Başkan Yardımcısı söze “her şey ortada zaten” diyerek başlıyor: “Şu an durum sakin ama kaygı verici. İnsanlar yavaş yavaş gözaltına alınmaya başladı. Ev baskınları başladı. Saat 5’ten sonra dışarı çıkamıyoruz. Şu an OHAL’i aratacak uygulamalar var. Eylemler sırasında askerlerin oturduğu evlerden ateş açıldı üzerimize. Ama biz gidip onların evlerini basmadık, herhangi bir zarar vermedik. Sol, sosyalist, devrimci gruplara büyük görev düşüyor, Türk halkının bilinçlenmesi gerekiyor.”
Hakkari’de herkes tetikte, ortaklaşılan cümle “burası savaş ortamı.” Şemdinli’deki bombalamayı protesto etmek için toplanan halkın üzerine burada da ateş açılıyor. Hakkari’deki yaralıların da istekleri de aynı: “Bu iş çözülsün!” Görüştüğümüz belediye başkanları ise devlet erkanı ile yapılan görüşmelerde sürekli tehdit edildiklerini, halkın seçilmiş temsilcileri oldukları halde yine de çeşitli gerekçelerle haklarının tanınmadığını belirtiyorlar.
Dönerken fark ediyorum; Van’daki havaalanı, Ferit Melen adını taşıyor... Hani şu 12 Mart Askeri Faşist Cuntasının birbiri ardına değişen başbakanlarından biri... Yakışmış doğrusu! Kışlasına orgenaral Muğlalı’nın adını veren devlet, bu isimle de bir anımsatma yapıyor...
Ama biz dönüş yolculuğunda bütün bunları değil, Kürt halkının bizlere gösterdiği olağanüstü misafirperverliği, bizi ağırlamak için o güzel çabaları anımsıyoruz. Yüreğimizin bir yarısı orada kalıyor ve Kürt halkı ile beraber atıyor. Şimdi artık Kürt halkıyla dayanışmanın zamanı. Şemdinli ve Yüksekova halkının yaptığını kavramak ve onu sahiplenmek günümüzün en önemli görevlerinden biri. Ortadoğu’nun devrimci ellerde yeniden kuruluşunun yolu, bugünün görevlerinden geçiyor...

Halk Kültür Merkezleri Haykırdı:
Şemdinli Halkı Yalnız Değildir...

Halk Kültür Merkezleri Şemdinli, Hakkari ve Yüksekova halkına yapılan kongerilla eylemlerini kınamak ve Kürt halkının yalnız olmadığını haykırmak için Taksim Galatasaray Postanesi önündeydi.
Şemdinli, Hakkari ve Yüksekova'da yaşanan kontgerilla eylemlerini lanetleyen Halk Kültür Merkezleri, devleti suçüstü yakalayan ve günlerdir protesto gösterilerini sürdüren Kürt halkıyla dayanışmasını ortaya koydu.
19 Kasım 2005 Cumartesi günü saat 12:30'da İstanbul Galatasaray Postanesi önünde toplanan HKM emekçileri, "Şemdinli Halkı Yalnız Değildir, Kontgerillayı Halk Dağıtacak/Halk Kültür Merkezleri" pankartını açtılar.
Açıklamada sık sık "Susma Haykır Halklar Kardeştir", "Yaşasın Halkların Kardeşliği", "Kahrolsun MGK, MİT, CIA, Kontgerilla", "Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz" sloganları atıldı.
Basın metninde Kürt halkının, özellikle Şemdinli yurtseverlerinin kahramanca tutumu selamlanırken kontgerillayı halkın dağıtacağı vurgulandı, Halk Kültür Merkezleri ve Devrimci Sosyalist Hareketin Kürt halkının yanında olduğu ifade edildi.
Daha sonra HKM emekçileri eylemi sloganlarla sonlandırdı.

Şemdinli Raporu Açıklandı...

Devletin saldırılarını araştırmak üzere Şemdinli-Yüksekova’ya giden heyet, 2 Aralık 2005 günü TMMOB salonunda raporunu bir basın brifingi ile açıkladı. Saldırıların sorumlusunun devlet olduğu konusunda hiçbir kuşkuya yer olmadığını özellikle vurgulayan heyet üyeleri, Şemdinli halkının inisiyatifinin öne- mine dikkat çektiler.

Taksim'de Halk Hesap Sordu
Şemdinli Çetesi, Devletin Kendisidir...

Şemdinli, Yüksekova, Hakkari'de kontgerilla saldırılarına karşı Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi İstanbul’da da protestolar artarak devam etti.
Saldırıları protesto etmek için bir araya gelen devrimci gruplar ve kitle örgütleri, 18 Kasım 2005 akşamı saat 19:30'da İstanbul'da Taksim’de toplandı. HKM’nin bileşeni olduğu Şovenizme ve Linç Girişimlerine Karşı Halkların Kardeşlik İnisiyatifi ve HÖC, DTP, HKP, Partizan, BDSP, İHD, ÖMP, DHP, Kaldıraç, Amargi, Ezilenlerin Kurtuluşu, PDD’den oluşan grup gezi parkının önünden Taksim Tramvay Durağı'na kadar ellerinde mumlar ve meşalelerle sloganlar atarak yürüdü.
Eylemde sık sık "Kürdistan Faşizme Mezar Olacak", "Kahrolsun MGK, MİT, CIA, Kontrgerilla", "Katil Devlet Hesap Verecek", "Şehit Namırın", "Şemdinli Çetesi Devletin Tepesi" sloganları atıldı.
Eylemde "Kontrgerilla-JİTEM Dağıtılsın, Katliamlar Durdurulsun" pankartı taşındı. Açıklamada devletin kontgerilla saldırılarına yönelik bir girişimde bulunmadığı ve bulunmayacağı vurgulanarak ve kontrgerillayı halkın yargılayacağına dikkat çekildi.

Kontrgerillaya Karşı Antalya'da Basın Açıklaması
Halk Hesap Soruyor, Soracak...

Kasım 2005 Perşembe günü saat 16 00'da Antalya Kışlahan Meydanı’nda, Şemdinli'de yaşanan kanlı provokasyon girişimi, yapılan basın açıklamasıyla lanetlendi.
Basın açıklamasına kitle örgütleri ve siyasi grup katıldı. Basın metninde ülkemizde ve Kürt coğrafyasında yaşanan bu tarz olayların ne ilk ne de son olduğu, devletin bizzat organize ettiği bu tarz olayların Maraş, Çorum, Sivas ve cezaevlerinde sayısız kez tertiplendiği ve hepsinde imhayı amaçladığı belirtildi. Açıklamada kimsenin kirli çıkarları için halkları düşman etmesine izin verilmeyeceği vurgulandı.
Bizler de basın açıklamasına DEVRİMCİ SOSYALİST GENÇLİK aktivistleri ve SOSYALİST BARİKAT okurları olarak destek verdik. Basın açıklamasına katılım yaklaşık 100 kişi civarındaydı.

Kontrgerilla ve JİTEM Dağıtılacak
Devlet Hesap Verecek...

Şemdinli, Yüksekova ve Hakkari'de kontgerillanın Kürt halkına yönelik bombalamalarına ilişkin protesto gösterilerinden bir başkası da 18 Kasım eylemini gerçekleştiren bileşim tarafından 19 Kasım 2005’te İstanbul Taksim’de yapıldı. Taksim Tramvay Durağı'nda toplanmaya başlayan kitlenin Odakule’ye yürümesine izin vermedi. Bunun üzerine yapılan açıklamada, polisin keyfi tutumu ve bir gün önce yapılan gösteriye yönelik polis saldırısı ve gözaltılar kınandı. Açıklamada sık sık "Kontgerilla Halka Hesap Verecek", "Kahrolsun MİT, CIA, Kontgerilla", "Yaşasın Halkların Kardeşliği" sloganları atıldı.

Şemdinli Çetesi, Devletin Zirvesi...

Şemdinli, Hakkari ve Yüksekova'da yaşanan devlet terörü Esenler'de yapılan gösterilerle protesto edildi.
İstanbul/Esenler Turgut Reis Mahallesi Tepe Meydan'da 17 Kasım 2005 Perşembe günü saat 20:00'de bir araya gelen halk, "Failler Belli Derhal Yargılansın", "Alooo Mehmet Ağar Orada mı?", "Yaşasın Halkların Kardeşliği", "Biji Bıratiya Gelan", "Şehit Namırın" dövizlerini ve mumları taşıdılar.
Eylemin bileşenleri olan Halk Kültür Merkezleri, DEHAP, SODAP, ODAK, ESP, SDP, Pir Sultan Abdal emekçileri açıklamada sık sık "Kahrolsun Devlet Terörizmi", "Şemdinli Çetesi Devletin Zirvesi", "Şehit Namırın", "Adaleti Mumla Arıyoruz", "Katil Devlet Hesap Verecek" sloganlarını attılar.
Açıklama 20 Kasım Pazar günü Esenler Dörtyol'da saat 20:00'de yapılacak olan eylemin çağrısıyla sonlandırıldı.

Esenler Şemdinli Eylemleri...

Şemdinli'de katilleri suçüstü yakalayan Kürt halkına destek eylemleri İstanbul'da Kasım ayı boyunca devam etti.
20 Kasım 2005 Pazar günü saat 20:00'de İstanbul/Esenler Dörtyol'da toplanmaya başlayan halk, "Yaşasın Halkların Kardeşliği", "İyi Çocuklar Suçüstü Yakalandı" dövizlerini taşıdı. HKM'lerin de bileşeni olduğu eylemde sık sık "Şemdinli Çetesi Devletin Zirvesi", "Yaşasın Halkların Kardeşliği" sloganları atıldı.

5 Aralık'ta Karabayır'da...
5 Aralık 2005 Pazartesi günü saat 20:00'de Esenler Karabayır Gün Kıraathanesi önünde toplanan eylemciler "Şemdinli Halkı Yalnız Değildir/Esenler Demokrasi Platformu" imzalı pankart açarak ve dövizler taşıyarak Karabayır İlköğretim Okuluna kadar yürüdüler. Eylem Esenler Halk Kültür Merkezi, ESP, HÖC, DEHAP, ODAK, DHP örgütledi.
Yürüyüşte sık sık "Şemdinli Halkı Yalnız Değildir", "Kahrolsun MİT, JİTEM, Kontrgerilla", "Yaşasın Halkların Kardeşliği" sloganları atıldı.

Nurtepe'de Meşaleli Yürüyüş...

Şemdinli, Yüsekova, Hakkari halkına destek olmak için İstanbul Nurtepe'de meşaleli yürüyüş yapıldı.
30 Kasım 2005 günü Nurtepe Cemevi önünde toplanan eylemciler, "Şemdinli'nin Failleri Yargılansın, Kontrgerilla JİTEM Dağıtılsın" pankartını taşıdılar. Kağıthane Halk Kültür Merkezi, ESP, SDP, TÖP gibi devrimci kurumların katıldığı yürüyüş, Nurtepe Arkadaş Kafe önüne kadar sürdü. Yürüyüş boyunca sık sık "Kahrolsun MİT, JİTEM, Kontgerilla", "Şemdinli Halkı Yalnız Değildir", "Yaşasın Devrimci Dayanışma" sloganları atıldı.
Eylemciler açıklamada Şemdinli halkının yanında olduklarına dikkat çektiler.

Şemdinli Saldırısı Adana'da Protesto Edildi...

2 Kasım 2005 tarihinde İnönü Parkı’nda Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde yaşanan bombalama olayıyla ilgili bir basın açıklaması yapıldı. 125 kişinin katıldığı basın açıklamasında Şemdinli'de ve daha önce başka bölgelerde yaşanmış olan saldırıların sorumlularının ortaya çıkması için, tüm sorumluların halk önünde hesap vermeleri için bütün duyarlı kamuoyu, tüm basın, demokratlar, devrimciler, sosyalist ve aydınlar, bu olayların aydınlatılması için birlikte mücadele etmeye davet edildi. Coşkunun yüksek olduğu basın açıklamasında “Yaşasın Halkların Kardeşliği, Şemdinli Halkı Yalnız Değildir, Halkımız Saflara Hesap Sormaya, Katil Devlet Halka Hesap Verecek, MİT, JİTEM, Kontrgerilla Dağıtılsın” sloganları atıldı. Sosyalist Barikat Adana Temsilciliği’nin de katıldığı basın açıklamasında İHD, KESK, DTP, DEHAP, SDP, EMEP, ÖDP, Halkevleri, ESP, BDSP, Göç-Der, Özgür Yurttaş Meclisi Girişimi, AKSM, GKM, Özgür Halk, TUHAY-DER, Demokratik Özgür Kadın Hareketi, Genç Bakış, Partizan YDİ Çağrı, İşçi Mücadelesi yer aldı.

Gülsuyu/Gülensu Emekçilerinden Şemdinli İçin Eylem...

Gülsuyu/Gülensu
Şemdinli halkına bir selam da İstanbul Gülsuyu’ndan geldi. 19 Kasım 2005 Cumartesi günü saat 19:00'da Gülsuyu/Gülensu Mahallesi’nde, Maltepe Halk Kültür Merkezi, Partizan, Proleter Devrimci Duruş, Devrimci Demokrasi ve BDSP'den oluşan "Gülsuyu Devrimci Güç Birliği" ESP ve PSAKM Derneği’nin katıldığı bir yürüyüş gerçekleştirildi. Yağan şiddetli yağmura ve soğuk havaya rağmen, katılım ve ilgi fazlaydı. Flamalı ve bayraklı yapılan yürüyüşte "JİTEM, MİT, Kontrgerilla Dağıtılsın, Kürt Halkına Özgürlük" pankartı taşındı.
Trafo bölgesinden başlayan ve "Kahrolsun MİT, CIA, Kontrgerilla", "Yaşasın Halkların Kardeşliği", "Şemdinli Halkı Yalnız Değildir", "Yaşasın Devrimci Dayanışma", "Katil Devlet Hesap Verecek", "Baskılar Bizi Yıldıramaz" sloganlarının atıldığı yürüyüş, Gülsuyu Parkı’nda yapılan kısa bir konuşmanın ardından sona erdi.

Maltepe Merkez
Devletin yaptığı katliama ve saldırılara bir başka protesto da 20 Kasım 2005 Pazar günü saat 13:00'de Maltepe Merkez'de yapıldı. Aralarında Maltepe Halk Kültür Merkezi, çeşitli siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin bulunduğu, yaklaşık 200 kişinin katıldığı bir eylemle devlet terörü lanetlendi.
Eylemde "Çeteler Şemdinli'de Sorumlular Yargılansın" pankartı açıldı. Sık sık "Kahrolsun MİT, CIA, Kontrgerilla", "Yaşasın Halkların Kardeşliği", "Çeteler Halka Hesap Verecek", "Susurluk Çetesi Şemdinli'de" sloganlarının atıldığı eyleme, Maltepe Halk İnisiyatifi adına okunan basın metninin ardından son verildi.

Susmayalım Halkların Kardeşliğini Savunalım...

Halkların Kardeşlik İnisiyatifi Çağlayan Meydanı'nda yaptığı basın açıklaması ve bildiri dağıtımıyla halkların kardeşliği şiarını yükseltti.
HKM'lerin de bileşeni olduğu "Şovenizme ve Linç Girişimlerine Karşı Halkların Kardeşlik İnisiyatifi" katılımcıları, 12 Ekim 2005 Cumartesi günü saat 13:30'da İstanbul Çağlayan Meydanı'ın da basın açıklaması ve bildiri dağıtımı yaptılar.
Açıklamada "Trabzon, Bozöyük, Şemdinli Susmayalım Halkların Kardeşliğini Savunalım/Halkların Kardeşlik İnisiyatifi" pankartı açıldı. Basın açıklamasında “Hakkari/Şemdinli de yaşananların imha politikalarının tırmandırılmasının bir göstergesi olduğu, işsizliğin ve yoksulluğun üstünün Kürt düşmanlığı ile örtülmeye çalışıldığı” vurgulandı.
Açıklamada sık sık "Kahrolsun MİT CIA Kont-Gerilla", "Susma Haykır Halklar Kardeştir", "Yaşasın Halkların Kardeşliği" sloganları atıldı. Eyleme basın açıklamasından sonra yapılan bildiri dağıtımıyla son verildi.

Halklarımıza,

Şemdinli bombaları devletin elinde patladı!
Yurtsever Kürt halkına yönelik saldırı ve katliam girişimlerinin sonuncusu Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde tam bir rezalete dönüştü. Son haftalarda özellikle Hakkari çevresinde patlatılan bombalar, dağıtılan kontra bildirileri, kaçırılıp tehdit edilen insanlardan sonra yurtsever bir esnafa yönelik kontrgerilla saldırısı halkın müdahalesiyle karşılaştı ve bu kez kontra timi bütün kanıtlarıyla birlikte halk tarafından suçüstü yakalandı.
Dükkana atılan iki el bombasının ardından, Şemdinli halkı bombacıları yakaladı ve ardından olayın içinde itirafçı hainlerden jandarma istihbaratına kadar herkesin bulunduğu açığa çıktı. Halk tarafından yakalanarak polise teslim edilen 3 kontra elemanının ikisi derhal gözlerden uzaklaştırılırken JİT'in yalnızca "normal istihbarat yaptığı", bombacıyla ilgilerinin olmadığı iddia edilmeye başlandı.
Ancak suçüstü yakalanan devlet güçleri saldırılarını bu kadarla da bırakmadı. Olayın ardından gerçekten hayranlık verici bir duyarlılıkla sokaklara dökülerek katillerden hesap sorulmasını isteyen Şemdinli halkı bir kez daha hedef seçilmiş, yine JİT tarafından açılan ateşle bir başka yurtsever daha katledilmiştir.
Olaylar bu kadarla da kalmamış, çeşitli Kürt illeri ve ilçelerinde hesap sorulması talebi ile gösteriler yapan halkın üzerine her fırsatta ateş açılmış, yüzlerce insan gözaltına alınmış, en son Yüksekova gösterilerinde ise 3 yurtsever daha katledilmiştir.
Bir yandan "olayın sonuna kadar soruşturulacağı" palavraları atan hükümet diğer yandan ise yeni cinayetlerin altına imza atmaktadır.
Şemdinli olayı son derece açıktır ve aslında önümüzde Kürt halkının hiç yabancısı olmadığı bir tablo söz konusudur. Esasen ortada bir "çete" filan da yoktur! Çete, bizzat devletin kendisidir; Şemdinli olayının tek özgün yanı ise bu kez halkın olaya zamanında müdahale ederek kirli mekanizmayı açığa çıkarmasıdır. Yıllardır binlerce insan aynı türden kontra operasyonlarıyla katledilirken seslerini çıkarmayanların şimdi kopardıkları "susurluk" yaygarası ise işi basitleştirme, devlet güçlerini olaydan kurtarma çabasından ibarettir.
Ancak bu kez mızrak çuvala sımamaktadır ve Kürt halkı bu olayın üstünün örtülmesine izin vermemek için canını bile ortaya koyarak sokaklara çıkmıştır.
Bizler Halk Kültür Merkezleri olarak Şemdinli saldırısına karşı kahramanca sokaklara taşarak katillerden hesap sorulmasını isteyen Kürt halkının sonuna dek yanındayız.
Bizler Halk Kültür Merkezleri olarak, saldırının gerçek faillerinin, yani devletin baskı ve istihbarat örgütlerinin açığa çıkarılmasını ve bu örgütlerin tamamen dağıtılmasını istiyoruz.
Bizler Halk Kültür Merkezleri olarak, Kürt halkının kendi kaderini tayin etme hakkının sonuna kadar yanında olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz. Halkların kardeşliği ancak böyle bir zemin üzerinde gerçeklaeşebilir.

KÜRT HALKINA YÖNELİK İMHA
İNKAR POLİTİKALARINA SON!
KAHROLSUN SÖMÜRGECİLİK
YAŞASIN DEVRİM VE SOSYALİZM!

HALK KÜLTÜR MERKEZLERİ

 


 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul