34. sayıyı geride bırakmanın heyecanıyla, bir
kez daha karşınızdayız. Devletin emekçilere karşı
açtığı savaş son hızla sürüyor. Bir yandan gecekondular
yıkılıyor, diğer taraftan özelleştirme maskesi
altında önemli sanayi kuruluşları sermayeye peşkeş
çekiliyor. Özellikle TÜPRAŞ VE ERDEMİR’in ucuza
kapatılması, “milli sermaye” demagojisiyle yutturulmaya
çalışılıyor. Dergimizin ana kurgusu yine bu konular
üzerine kurulu. Özellikle geleceğimizi ilgilendiren
bu hassas konuları derinlemesine incelemeden geçemezdik.
Gündem yazımızla başlayan bu konu hakkındaki düşüncelerimiz,
makaleler, TMMOB’dan Meftun Gürdallar, Gülsuyu/Gülensu
Güzelleştirme Derneği’yle yaptığımız röportajlarla
daha zengin kılındı.
Gecekondu sorununun sadece ülkemize ait bir sorun
olmadığını göstermek için de Brezilya Favelalarını
inceledik.
Ayrıca, son aylarda MGK tarafından tırmandırılan
şovenizm olgusunu inceleyen “Şovenizmi Yenmek
İçin Emekçileri Gerçek Sorunlarıyla Kucaklayan
Bir Devrimci Çizgi” başlıklı yazımıza yer verdik.
Bu arada her tarafı kaplayan iftar çadırlarını
da “Sosyal Riski Azaltma Projesi” başlıklı yazıda
işledik. Yılın onbir ayı unutulan hayırseverlik
bir anda akıllara geldi. Oluşturulan kuyruklar
insanların sefalet ve yoksulluk içinde olduğunu
gösteriyor aslında. Kapitalizm en çirkef dönemini
yaşatıyor insanlara, kapitalist para babaları
ise vicdan rahatlatıyor bu kuyruklarla...
Enternasyonalizmin temsilcisi, ezilen halkların
devrimci önderlerinden Che Guevera hâlâ yaşamaya
devam ediyor. Bolivya’dan bu yana 38 yıl geçmesine
rağmen, bize rehber olmaya devam ediyor.
Dergimiz hakkında bu kadar notlar düştükten sonra,
noktalayıp, devamını sizlere bırakıyoruz.
35. sayımızda buluşmak kararlılığıyla...
|