Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

30. Sayı - Mayıs/Haziran 2005

Emperyalist tekellerin sömürge ve yeni sömürge ülkelerle olan bağımlılık ilişkilerini sürdürmede kullandığı finans kurumlarından DB ve IMF temsilcileri “ülkemizi ziyaretlerinde” neo-liberal saldırgan politikaların bir sonucu olan, esnek üretimden, özelleştirmeye, nüfus artışından, istihdamın esnetilmesine ve asgari ücrete varana kadar bir dizi konuda talimatlar yağdırarak ülke gündemine girdiler. Merkez Bankası, Bonn Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi’nin işbirliğiyle düzenlenen “AB’ye Katılım İçin Makro Ekonomik Politikalar” konulu konferansın açılış konuşmasında, DB Türkiye Direktörü Andrew Vorkink ve IMF Birinci Başkan Yardımcısı Anne Krueger birer konuşma yaptı. Daha sonra bu ikilinin ardından, IMF Başkanı Rodrigo de Rato’da benzer şeylerden oluşan bir dizi talimatlar yağdırdı. Gelişmelerin ardından Devlet Bakanı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti’nin imzaladığı Niyet Mektubu’nda yeni sözler verildi. IMF İcra Direktörleri Niyet Mektubunu onayladı. Aşağıda yer vereceğimiz açıklamalara ve Niyet Mektubu’na her kesimden farklı tepkiler geldi. Yazımızın sınırlı olmasından dolayı bu gerici ve emek düşmanı açıklamalara verilen tepkilerin tamamına yer vermeyeceğiz. Yalnız, İki noktaya dikkat çekmek istiyoruz: Birincisi, DB ve IMF’nin emek düşmanı neo-liberal saldırgan politikaların bir yansıması olan açıklamalarının ardından, hükümet ve işveren cephesinden verilen yanıtlar karşılaştırıldığında, işbirlikçilerin ortak çıkarları söz konusu olduğunda kendi aralarında çok rahat anlaştıkları görülüyor. İkincisi ise, DB ve IMF ilişkilerinde gelinen kişiliksiz politik düzey. Türkiye İşveren Sendikaları Konferedasyonu (TİSK) Başkanı Tuğrul Kutadgobilik, Devlet Bakanı Ali Babacan, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanlığı’na seçilen Kemal Derviş, Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, Başbakan Tayyip Erdoğan vd. ardı ardına yaptıkları açıklamalarla biri diğerini aratmayacak şekilde, işbirlikçi ve emek düşmanı yüzlerini açıkça sergilediler.

Andrew Vorkink: “Nüfus İstihdamdan Fazla artıyor”
DB Türkiye Direktörü Andrew Vorkink, “Nüfus, istihdamdan fazla artıyor. Hızlı istihdam artışı sağlayabilmek için; esnek istihdam, istihdamın üzerindeki vergilerin azaltılması, toplu sözleşme kapsamının genişletilmesi, İşsizlik Sigortası’nda değişiklik yapılarak oranların azaltılması, İşsizlik Sigortası Fonuna gelen kaynaklar yoluyla işe alma imkanlarının geliştirilmesi, gereklidir. 2005 yılında makro ekonomik politikaların sürdürülebilirliği için, yabancı yatırımların artması önemli(...)” diye konuştu.

Rodrigo de Rato: “Programı Tam Uygulayın”
IMF Başkanı Rodrigo de Rato, “Yapısal mali reformların uygulanması, yeni programın başarısında merkezi rol oynayacak. Vergi yönetimi reformu, tam olarak uygulanmalı ve kayıt dışı ekonominin boyutu düşürülmeli. Vergi reformunun toplam geliri artırmaya odaklanması gerekiyor, vergi sistemini basitleştirerek ve vergi muafiyetini ortadan kaldırarak. Seçici vergi kolaylığı sağlamak verginin temelini erozyona uğratıyor, uygulamayı zorluyor, bundan kaçınılmalı...” dedi. IMF Başkanı hükümetin görevinin yeni IMF programını tam olarak uygulamak olduğunu sözlerine ekledi.

Anne Krueger: “Asgari Ücret Çok Yüksek”
IMF Birinci Başkan Yardımcısı Anne Krueger, işgücü piyasasının esnekleştirilmesi gerektiğini savunarak, ‘yüksek asgari ücretlerin yeni işe almalarda bir engelleyici olarak rol oynadığını ve kayıtdışına yönlendirdiğini’ ileri sürdü. Krueger, “... Bu kadar yüksek asgari ücretle, işsizliğin azaltılması ve istihdamın arttırılmasının önüne set çekiyorsunuz” iddiasında bulunurken, bir gazetecinin ; “258 dolarlık asgari ücretle siz geçinebilir misiniz?” sorusuna karşılık ise küstah bir biçimde; “Eğer geçinmenizi bu seviyede bir ücretle sağlamak zorunda iseniz sağlayacaksınız” yanıtını vermekten çekinmedi.
Krueger: “Kamu varlıklarının özelleştirilmesi ekonomik gelişmeye katkı sağlayacaktır. İşgücü piyasasının daha esnek hale getirilmesi de yatırımları ve istihdamı artıracak, kayıt dışı ekonominin kontrolünde, vergi sisteminde, ihracat ve ithalatta ilerlemeler sağlanmasına yardımcı olacaktır ve Türkiye işgücü piyasasıyla ilgili bazı düzenlemeler yapabilecektir” demiş. IMF bugüne kadar yapılan özelleştirmeleri, üretim biçiminin ve işgücünün esnekleştirilmesini yeterli bulmuyor. Gözleri bir türlü doymuyor. Kana susamış vampirler gibi mali sermaye için, “daha fazla kân”, daha fazla kar, daha fazla sömürü, daha fazla özelleştirme, diyorlar. Bütün bunlar ise bizim gibi yeni-sömürge ülke halkları için, daha fazla sömürgeleşme, daha fazla talan, daha fazla katliam, daha fazla yoksulluk, daha fazla açlık, daha fazla işsizlik ve daha fazla çürüme demektir.
Krueger, “vatandaşların ekonomik gelişmelerden kısa sürede etkilenebilmesi ve yoksulluğun azaltılabilmesi için uzun dönemli bir büyüme hızına gereksinim olduğunu” söylemiş. Yani bize, açlık sınırının altında yaşayacağınız bir işinizin olmasını istiyorsanız, iktisadi büyümeyi beklemenin dışında hiç bir şey yapmayın. Eşitsizliği ve bölüşümü düzeltmeyi, bunlar için mücadeleyi etmeyi, işsizliğin ve yoksulluğun kaynağı olan kapitalist sistemi radikal bir şekilde aşağıdan yukarıya parçalayarak değiştirmeyi kesinlikle aklınızdan bile geçirmeyin denmektedir. IMF ve onun temsilcileri bugün ülkemizde işçi sınıfının örgütsüz olduğunu çok iyi bildiklerinden, kendilerine hiç bir tepki gelmeyeceğine o kadar çok güveniyorlar ki, gözümüzün içine baka baka bize, bizim sonumuzu hazırlayacak telkinlerde bulunuyorlar.

Niyet Mektubu’nda Verilen Sözler...
IMF İcra Direktörlüğü’nce imzalanan Niyet mektubunda: “Kamu İktisadi Teşebbüslerine yeni personel alımını kat’i şekilde kısıtlayan politikamız da sürdürülecektir... Her bir işletmede bir önceki yılda işten ayrılanların en fazla yüzde onu kadar yeni personel alımı yapılabilecektir.” denmektedir. Kamu Personel Rejimi Reformu olarak bilinen yasanın yıl sonuna kadar tamamlanacağı, istihdam politikalarının yeniden düzenleneceği sözü verildi... Haziran sonuna kadar yasalaşması sözü verilen Sosyal Güvenlik Reformuna ilişkin de taahhütler verildi. Öte yandan emeklilik sisteminin açığının, uzun vadede GSMH’nin yüzde birinin altına indirilmesi amaçlanıyor (...) Öngörülen tasarruflar, tüm emeklilik aylıklarının azaltılması, ana emeklilik parametrelerinin değiştirilmesi, prim oranlarının yükseltilmesi ve emeklilik yaşının artırılması ile sağlanacak.

Kapitalizmde, İstihdam ve İşsizlik...
Başbakan Tayyip Erdoğan ve diğerlerinin Krueger ve Vorkink’in yaptığı konuşmalara yanıt olarak yaptıkları açıklamalarda hepsinin ortak noktası yapılan açıklamalara katılmak ve programı ne kadar çok sahiplendiklerini kanıtlamaktan ibaret. “Yerli” ve yabancı bütün konuşmacılar emekçi düşmanı sermayeden yana olan tutumlarını açıkça ifade etmektedirler. Bütün dertleri neo-liberal saldırgan politikaların uygulanması, uluslararası sermayenin dolaşımının önündeki engellerin birer birer ayıklanması, esnek üretimle birlikte yaşamın bütün alanlarının istihdamdan, çalışma koşullarına kadar esnetilerek, özelleştirmelerin hızla tamamlanmasından ibarettir.
Elbette ki, nüfusun istihdamdan fazla artmasından bu kadar rahatsız olmalarının nedeni bizi çok düşündüklerinden, kara kaşımıza kara gözümüze aşık olduklarından dolayı değil. Nüfusun fazla artması işsizlik demektir. İssizlik, potansiyel tehlike, sosyal patlama demektir. Asıl korkuları işsizler ordusunun bir gün varoşlardan gelerek boğazlarını kesmeleridir. Kapitalizmin doğasında işsizliği önlemek diye bir şey yoktur. Tam tersine kapitalizm işsizler ordusunu yaratarak çalışan işçiler üzerinde bir basınç oluşturur. İşsizlik, kapitalist üretim biçimine özgü bir toplum düzensizliğidir ve gerçekte sistemin kaçınılmaz ve zorunlu sonucudur. Kapitalist üretim biçimi, yapısı gereği, sürekli gelişmek zorundadır ve gelişir. Geliştikçe de sermayenin organik bileşimi hızla yükselir, bu yükseliş birçok emekçiyi üretim dışına iter ve işsiz bırakır. Kapitalizmin bu gelişimi anarşist üretim biçimidir. Yani kapitalizmde üretim toplumun ihtiyaçlarına göre değil kapitalistin en çok kârı nasıl elde edeceğine göre gerçekleşir. Üretimin toplumsal gerçekleşmesine rağmen mülküyetin özel karakterindendir. Sermayenin organik bileşimi büyüdükçe, sermayenin küçük bir bölümü ücret halini alır ve büyük bölümü değişmeyen sermayeye katılır. Bu sermayenin organik bileşiminde değişen sermayenin sabit sermayeye göre giderek azalmasıdır. Bundan ötürüdür ki çok sayıda işçi sürekli olarak işsiz kalır. İşsizlik; emekçilerin iş bulamama durumu, emek gücü seviyesiyle istihdam seviyesi arasındaki fark demektir. Emekçiler, kapitalist sistemde sermaye birikimini meydana getirmek suretiyle ve bunu başardıkları oranda, kendi işsizliklerini bizzat yaratırlar. Çünkü sermayenin birikme gücünün gelişmesini sağlayan nedenlerle işgücünün boşta kalmasını gerektiren nedenler aynıdır. Eski ABD Başkanlarından Truman, bu gerçeği şu sözlerle açıklamıştır: “İş arayanların daima bulunması ekonominin sağlığı bakımından iyi bir şeydir”. İstihdam; çalıştırmak, hizmete koşmak demektir. Emekçinin ve emek gücünün kullanılmasını ifade eder. Bir ülkede hiç bir işçinin işsiz kalmaması, herkesin bir işe koşulmuş olması durumuna tam istihdam denir. Bir ülkedeki insan gücü tümüyle işe koşulamıyorsa, yani işsizlik varsa, bu duruma da noksan istihdam denir. İstihdam deyimi, sadece insan gücünün hizmete koşulmasına özgü değildir; toprak, fabrika, makine vb. gibi bütün üretim güçlerini kapsar. Fakat, üretim güçlerinin her bakımdan en önemlisi emek gücüdür. Çalışmayan bir fabrika kapitalist için zarardır, sermaye kaybıdır, ama çalışmayan insan sermaye açısından zarar doğuracağı gibi örgütlenip, sınıf bilincini aldığında, işsizliği ve yoksulluğu doğuran nedenlere karşı mücadele eder ve asıl tehlike o zaman başlar, toplumsal düzeni kökünden sarsar ve yalnız sarsmakla kalmaz aynı zamanda üretici güçlerin önünde bir engel oluşturan, eski üretim ilişkilerini aşağıdan yukarıya parçalayıp yerle bir ederek, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyayı kendi elleriyle yaratır.


 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul