Göç; dar ve en basit anlamıyla insanların bir
yerden başka bir yere gitmesidir. Genellikle ekonomik
nedenlere dayanan bireysel göçlerde göçen insanın,
ailenin kendi iradesiyle yaptığı bir tercih söz
konusudur. Oysa azınlıkların, ulusların toplu
göçleri tam aksine göçenlerin iradelerine rağmen
gerçekleşir. Göçenlerin iradelerinin hiç bir kıymeti
harbiyesi yoktur. Göç ettiren rejim, devlet bu
kitleler için göçü zorunlu kılmıştır.
Göç Edenlerin
Aylık Geliri |
N
|
%
|
0-20 Milyon TL |
243
|
11.4
|
21-45 |
229
|
10.7
|
46-59 |
198
|
9.3
|
60-80 |
276
|
12.9
|
81-99 |
181
|
8.5
|
100-120 |
337
|
15.8
|
121-150 |
175
|
8.2
|
151-200 |
117
|
5.5
|
201-250 |
49
|
2.3
|
251-300 |
49
|
2.3
|
Diğer * |
285
|
13.3
|
Toplam |
2139
|
100.0
|
* Mevsimlik Gündelik İş Nedeniyle
Belirsiz |
Devletler/rejimler, göçü muhaliflerini ezmenin,
zayıf düşürmenin, yok etmenin bir yöntemi olarak
kullanmışlardır. Planlı ve kapsamlı sürgün hareketleri
tarihte Asur’lularla başlamış ve günümüze kadar
değişik biçimlerde devam edegelmiştir.
Bunların en önemlilerinden biri, 14 Haziran 1934’te
çıkarılan 2510 sayılı Mecburi İskan Kanunu çerçevesinde
yapılan ve 1940’lara kadar devam eden göçtür.
İsyanlar gerekçe gösterilerek bölge halkı göçe
zorlanmıştır.
1980’lerle başlayıp, 1990’larda yoğunlaşan ve
2001 yılına kadar süren Kürt sorununu şiddet temelinde
çözmenin sonucu yaşanan göçlerdir. Bu göçler diğer
tüm göçlerden farklıdır. Yasal hiç bir dayanağı
yoktur, tamamen keyfidir. Göç edenlerin iradeleri
dışındadır ve kitleseldir. Bu göçle göçenler,
her şeylerini, ekonomik tüm değerlerini geride
bırakarak can havliyle göç etmişlerdir.
Resmi rakamlara göre 3848 köy ve mezra boşaltıldı,
bölgede yapılan hayvancılık durma noktasına geldi,
sınır ticareti sıfırlandı, tüm bunlar hem ülke
ekonomisine, hem de göç edenlerin durumuna yansıdı.
Derneğimizin 1999-2001 yılları arasında yaptığı
zorunlu göç araştırma raporuna (yaklaşık 18 bin
aile) göre, göç edenlerin aylık gelir düzeyi yoksulluğun
geldiği aşamayı gözler önüne sermektedir.
Bu rapora göre görüşülen kişilerin ortalama aylık
gelir dağılımı incelendiğinde, %52.7’sinin aylık
100 milyon TL’nin altında, %29.5’inin 101-200
milyon TL arasında, %4.6’sının 201-300 milyon
TL arasında bir gelire sahip olduğu ve %13.3’ünün
ise düzenli bir gelirinin olmadığı gözlenmektedir.
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) 1994’te
yaptığı gelir dağılımı araştırmasına göre Gayri
Safi Milli Hasıla’dan 4 kişilik bir aile başına
düşen ortalama gelir 970 milyon 508 bindir. Oysa
nüfusun % 60’ı bu gelirin altında geçimini sürdürmeye
çalışıyor.
Türkiye genelinde en fakir %20’lik kesimde ise
(4 kişilik bir aile) 284 milyon 447 bin lira aylık
gelirle yaşamaktadır.
1999-2001 yılları arasında derneğimizin yaptığı
bu araştırmaya göre ise, göç edenlerin %81’nin
aylık geliri 200 milyonun altındadır. Bu da gösteriyor
ki, göç edenler, Türkiye ortalamasında açlık sınırının
da altında yaşamaktadırlar.
Zorunlu göçle birlikte işsiz sayısında büyük bir
artış olmuştur. Göç edenlerin çok büyük bir kesimi
işsiz durumdadır. Göç mağdurlarının göç öncesi
ve sonrası durumları karşılaştırıldığında bu durum
daha iyi görülecektir.
Aile Reisinin Göç Öncesi İşi
Bu araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlara göre,
göç edenlerin %87.1’ini geçimini toprağa dayalı
ekonomiyle sürdüren çiftçiler oluşturmaktadır.
Çitçiler arasında toprak sahipliği ve zenginlik
ölçütlerine dayalı olarak bir sınıflama yaptığımızda
ise;
Aile Reisinin
Göç Öncesi İşi |
N
|
%
|
Kapitalist Çiftçi |
12
|
0.6
|
Zengin Çiftçi |
87
|
4.1
|
Zengin Köylü |
149
|
7.0
|
Orta Köylü |
619
|
28.9
|
Küçük Köylü |
301
|
14.1
|
Yoksul Köylü |
316
|
14.8
|
Tarım İşçisi |
377
|
17.6
|
Rantiye |
1
|
0
|
İşsiz |
31
|
1.4
|
Emekli |
9
|
0.4
|
Yüksek Nitelikli
Ücretli |
3
|
0.1
|
Memur |
13
|
0.6
|
Niteliksiz Hizmet
İşçisi |
20
|
0.9
|
Mavi Yakalı İşçi |
3
|
0.1
|
Esnaf |
41
|
1.9
|
Küçük İşveren |
15
|
0.7
|
Orta-Büyük İşveren |
4
|
0.2
|
Seyyar Satıcı,
Pazarcı-Amele |
37
|
1.7
|
Diğer |
91
|
4.3
|
Cevapsız |
10
|
0.5
|
Toplam |
2139
|
100.0
|
Çiftçilerin %33.3’ünü orta köylülük tabakası,
%17’sini yoksul köylülük tabakası, %16.2’sini
küçük köylülük tabakası, %8’ini engin köylülük
tabakası, %20.3’ünü topraksız tarım işçileri oluşturmaktadır.
Göç edenler arasında topraklarını kapitalist işletme
kurallarına göre işleten çiftçilerin oranı ise
oldukça düşüktür.
Önemli oranda toprak-hayvancılıkla geçimini sağlayarak
yaşayan bu nüfusun kitlesel bir biçimde yaşadığı
yerleşim alanını terk etmesi, hem bu nüfus açısından
yeni yerleşim alanında işsizlik başta olmak üzere
sosyal problemler yaratmasına, hem de ülkenin
belirli bir bölümünde tarımsal ve hayvansal üretimin
neredeyse durmasına yol açmıştır. Uzunca yıllar
tarım ürünleri ithal etmemekle, hayvansal ürünlerin
üretimiyle övünen Türkiye’de bu göç sonrası, “Bufalo”,
“Paraşüt” gibi polisiye operasyonlarda da ortaya
çıktığı gibi et ve tarımsal ürün ithal eder, nüfusunun
beslenme ihtiyaçlarını kendi kaynaklarından karşılayamaz
bir ülke sonucu ortaya çıkmaktadır.
Aile Reisinin Göç Sonrası İşi
Bu araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlara göre,
göç öncesi genellikle tarım-ve hayvancılığa dayalı
etkinliklerle yaşamını sürdüren yurttaşlar göç
sonrası yeni yerleşim alanlarında en çok işsizlik,
sefalet, yoksulluk vb. gibi problemlerle karşı
karşıya kalırlar. Aile reisleri iş bulamazken,
gençler ve çocuklar ise, geçici-dönemsel, iş güvencesi-sosyal-sağlık
güvencesi olmayan,kalitesiz işlerde düşük ücretle
çalışırlar.. Kentsel yaşama amele, gündelik işçi,
niteliksiz hizmet işçisi veya seyyar satıcı olarak
katılan yurttaşların; kentsel olanaklardan yararlanmaları,
kent yaşamı içinde dönüşmeleri olanaksız olduğu
gibi, içinde yaşadıkları toplumla da bütünleşmeleri
neredeyse olanaksız hale gelmektedir. Bu durum,
büyük kentlerde, kentsel yaşam standartlarının
çok altında ve içe kapalı adeta kendisi köy olmayan
yeni köysel alanlar yaratmaktadır.
Aile Reisinin
Göç Sonrası İşi |
N
|
%
|
Kapitalist Çiftçi |
2
|
0.1
|
Zengin Çiftçi |
2
|
0.1
|
Zengin Köylü |
1
|
0
|
Orta Köylü |
2
|
0.1
|
Küçük Köylü |
8
|
0.4
|
Yoksul Köylü |
31
|
1.4
|
Tarım İşçisi |
64
|
3.0
|
Rantiye |
25
|
1.2
|
İşsiz |
623
|
29.1
|
Emekli |
35
|
1.6
|
Yüksek Nitelikli
Ücretli |
1
|
0
|
Memur |
16
|
0.7
|
Niteliksiz Hizmet
İşçisi |
203
|
9.5
|
Mavi Yakalı İşçi |
10
|
0.5
|
Esnaf |
62
|
2.9
|
Küçük İşveren |
14
|
0.7
|
Orta-Büyük İşveren |
3
|
0.1
|
Seyyar Satıcı,
Pazarcı-Amele |
451
|
21.1
|
Diğer |
553
|
25.9
|
Cevapsız |
33
|
1.5
|
Toplam |
2139
|
100.0
|
Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi göç öncesi
işsizlik oranı %1.4 iken, göç sonrası bu oran
%29.1’dir. Bu rakamlara bakıldığında göçten dolayı
işsizlik büyük oranda artmıştır.
Yoksulluğun bir diğer fotoğrafı da ikamet edilen
yerlerin durumudur. Bunda da göç öncesi ve sonrası
durumları karşılaştırıldığında göçün yarattığı
tahribat daha iyi görülecek.
Memlekette Oturulan Konut Dağılımı
Göç Sonrası Oturulan Konut Dağılımı
Göç öncesi çoğunlukla müstakil köy evi ve müstakil
evlerde yaşayan göç mağdurlarının göç sonrası
çoğunlukla gecekondu, apartman daireleri, apartmanların
bodrum katları, barakalar ve naylon çadırlarda
yaşadıkları görülmektedir.
Göç Öncesi
Memlekette Oturulan Konut |
N
|
%
|
Gecekondu |
45
|
2.1
|
Baraka |
27
|
1.3
|
Müstakil Köy Evi |
1682
|
78.6
|
Kiralık Apartman
Dairesi |
19
|
0.9
|
Kendisine Ait
Apartman Dairesi |
117
|
5.5
|
Müstakil Ev |
228
|
10.7
|
Diğer |
21
|
1.0
|
Toplam |
2139
|
100.0
|
Göç mağdurlarının kaldığı bu yerlerde, alt yapı
sorunları çözülmemiştir. Belediye tarafından yeterince
hizmet götürülmemektedir. Kaldıkları yerin nemli,
küflü olması bir çok sağlık sorunlarına yol açmıştır.
Örneğin, kimi göç mahallelerinde temiz şebeke
suyu bulunmamaktadır, kirli sular açıktan akmakta,
içme suları, tankerlerle getirilmektedir. Bu durum,
Türkiye’de genel bir sorun olmakla beraber, göç
edenlerin kaldıkları yerlerde çok daha yoğundur.
Zengin semtlerde bu tür sorunlar hiç yoktur.
Göç mağdurlarının yoksulluğunun bir diğer göstergesi
de ev içindeki eşyalarıdır. Bir çok aile zorunlu
ev eşyalarını dahi temin edememektedir. Köy boşaltmalarda
yaşanan yakma ve yıkmalardan dolayı, göç mağdurları
kullandıkları eşyalarını birlikte getirememişlerdir.
Geldikleri yerlerde karşılaştıkları başta işsizlik
vb. Problemler yüzünden bu tür eşyaları alamamışlardır.
Örneğin göç mağdurlarının % 85.6’sının çamaşır
makinesi, %97.6’nın bulaşık makinesi, %80.4’nün
fırını, % 57’sinin telefonu yoktur.
Özellikle tarımsal üretim yapılan İzmir-Manisa-Balıkesir
gibi yörelerde örneğini yoğun olarak gördüğümüz
bu yaşam biçimi neredeyse “yerleşik göç edenlik”
veya “yerleşik çadır yaşamı” adını vereceğimiz
12 aya yakın bir sürenin çadırda geçirildiği bir
yaşama örneği ile karşılaşıyoruz.
Bu çözümleme, bu yaşamın çok küçük bir örneğini
ele almaktadır. Bu konuda ayrıca, ayrıntılı bir
çalışmanın yapılması zorunluluk olarak karşımızda
durmaktadır.
Çadır yaşamına ilişkin araştırmanın ortaya koyduğu
sonuçları şu şekilde sıralayabiliriz:
Göç Sonrası
Yeni Yerleşim Alanında Oturulan Konut |
N
|
%
|
Kiralık Gecekondu |
621
|
29.0
|
Kendisine Ait
Gecekondu |
610
|
28.5
|
Baraka |
93
|
4.3
|
Çadır |
30
|
1.4
|
Kiralık Apartman
Dairesi |
386
|
18.0
|
Kendisine Ait
Apartman Dairesi |
232
|
10.8
|
Bodrum Katı |
30
|
1.4
|
Diğer |
137
|
6.4
|
Toplam |
2139
|
100.0
|
Çadırlar genellikle akarsu ve tarla yakınına
kurulmaktadır.
Çadırların kuruluş yeri, tarla sahibi-iş sahibi
tarafından gösterilmekte, yeni gelenler de burasını
akrabalık-yakınlık ilişkilerine göre seçmektedirler.
Çadırın kuruluş yerinin tarla sahibi-iş sahibi
tarafından gösterilmesi, çadırda yaşayan insanlar
açısından iş bitimi çadırların yer değiştirmesine
(yeni işe-iş yerine göre) yol açmakta ya da bu
tehlikenin her an canlı tutulmasına yol açmaktadır
Çadırlarda elektrik-su gibi temel ihtiyaçların
karşılanmadığı, su-rüzgar-sel gibi doğal etkilere
açık oldukları ve bunun yanı sıra çadırlara yakın
yerleşim alanının muhtar-belediye-kaymakamlık
gibi yönetim organlarının ve yerleşik halkın da
zaman zaman çadırlarda yaşayan insanlara ön yargı
ile yaklaştıkları, yerleşim alanının içine sokulmadıkları,
ya da o çevrede yerleşik yaşama geçişlerinin engellenmeye
çalışıldığı ortaya çıkmaktadır.
Tüm bu sorunların kaynağında, Kürt Sorunu kaynaklı
çatışma ve gerginliğin Türkiye toplumunda yol
açtığı psikolojik sorunlar ve bıraktığı izler
yatmaktadır.
Bu sorunun çözümü doğrultusunda atılacak adımlar,
yaraların sarılması, kalıcı bir sosyal barışı
sağlamaya yönelik girişimler, toplumun farklı
grupları arasında ortaya çıkan bu güven bunalımının
aşılması, barış içinde demokratik bir yaşama kültürünün
oluşmasına olanak sağlayacaktır
Zorunlu-kitlesel göç sonrası, göç edenlerin beslenme
durumu, “tahıl-kuru bakliyat”, “sebze-meyve”,
“et, et ürünleri-tavuk-balık vb” yiyecek grupları
olmak üzere üç grupta değerlendirilerek göç edenlerin
genel dağılımına baktığımızda durumun vehametiyle
karşılaşırız
Göç edenlerin %96.9’unun ağırlıklı olarak tahıl-tahıla
dayalı ürünler ve kuru bakliyat türü ürünlerle
beslendikleri gözlenmektedir
Göç edenlerin %68.1’i mevsimine göre sebze-meyve
tüketememektedir.
Göç edenlerin %98.2’si düzenli olarak et-tavuk-balık
vb alamamaktadırlar.
Göç mağdurlarının yaşadıkları yoksulluğun bir
diğer göstergesi de çocuklarını okutamama durumlarıdır.
Göç Sonrası Temel Eğitim Çağında Olan Çocukların
Okula Gitme Durumları
Göç süreci sonrası, 06-14 yaş arası temel eğitim-öğretim
çağında olan çocukların %43.4’ünün okula gitmediği
görülmektedir. Uluslar arası Çalışma Örgütü ve
UNICEF’in Türkiye için yaptığı hesaplamalarda
bu oran %23-25 arasında değişmektedir. Göç süreci
sonrası anadili Kürtçe olan Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşları arasında, çocukların okula gitmeme
oranı, Türkiye ortalamasının da üzerindedir. Bu
durum araştırmanın illerinde aşağıdaki gibi gözlenmektedir.
Temel eğitim-öğretim; okuma-yazma, temel matematik
ve zihin becerisi alışkanlığı kazandırma, problem
çözme yeteneğini geliştirme yanında, çocuğun yaşama
hazırlanmasında temel sosyalleşme deneyimlerinin
çocuğa aktarıldığı, temel davranış kuralları ve
değerlerinin çocuğa aktarılarak, çocuğun yaşama
hazırlandığı bir süreçtir. Temel eğitim-öğretim
süreci toplumsal denetim ve bütünleşme açısından
çağımızda kullanılan en yaygın, en güvenilir ve
toplumsal maliyeti en ucuz araçlardan birisidir.
Göç edenlerin çocuklarının bu yönüyle sosyalleşme
süreçlerinin okul dışı ve genellikle de sokak
ağırlıklı olması durumu söz konusudur.
Göç Süreci
Sonrası Çocuğun Okula Gitmemesinde Parasızlık |
N
|
%
|
Parasızlık Etkili
Değil |
1277
|
59.7
|
Parasızlık Etkili |
862
|
40.3
|
Toplam |
2139
|
100.0
|
Göç Süreci Sonrası Çocuğun Okula
Gitmeme Nedeni (Parasızlık)
Göç süreci sonrasında, çocuğun okula gitmemesinde
tek bir neden olarak ele alındığında “parasızlık”
nedeni % 40.3 oranında etkilidir.
Çocuğun göç sonrası okula gidememesinde rol oynayan
bu nedenlerin etkileri birleştirilip değerlendirildiğinde;
çocukların okula gidememe nedenleri şu şekilde
sıralanabilir;
Parasızlık, % 75.4
Çocukların çalışması, % 6.7
Çocuğun gidebileceği okulun yakında olmaması,
% 5.4
Çocuğun kız çocuğu olması, % 3.6,
Dini nedenler, % 1.2,
Dil-kültür uyuşmazlıkları, % 3.2,
Göç sonrası yaşanan baskılar, % 3.1
Okul masraflarının aile tarafından karşılanamaması,
% 1.2, çocuğun okula gitmesinin önündeki engeller
olarak gözükmektedir.
Çocukların okula gitme-gitmeme durumu ve okula
gidememesinin önündeki engellerin etkisi, araştırmanın
yapıldığı illerde ortaya çıkan durumu da, aşağıdaki
tablolarda incelenmiştir.
Göç Süreci
Sonrası Çocuğun Okula Gitme Durumu |
N
|
%
|
Cevapsız |
45
|
2.1
|
Okul Çağında Olduğu
Halde Okula Gitmeyen Çocuk Var |
929
|
43.4
|
Okul Çağında Olan
Çocukların Tümü Okula Gidiyor |
1165
|
54.5
|
Toplam |
2139
|
100.0
|
Göç edenlerin göç sonrası yeni yaşam koşullarında
birbirinden çok farklı hastalıkların, rahatsızlıkların
göç edenler arasında yaygınlaşmasını kolaylaştığı,
yaşanan hastalıkların dağılımına bakılarak söylenebilir.
Türkiye’de ve dünyada görülme sıklığı azalan verem,
sıtma gibi hastalıkların ve ruhsal rahatsızlıkların
görülmesi dikkat çekici bir nokta olarak değerlendirilmeli,
ve bu tür hastalık-rahatsızlıklara karşı ciddi-kalıcı
tedbirlerin alınması gereklidir. Çünkü; gerek
bulaşıcı hastalıklar, gerekse ruhsal hastalıklar
sadece göç edenleri değil, göç edenlerin sosyal
çevresini ve giderek toplum sağlığını da tehdit
edebilecek potansiyeller içermektedir.
Yapılan araştırmaya göre göç edenlerin %93.7’sinin
göç öncesi yerleşim alanına geri dönmek istediği,
% 6.3’ünün de dönmek istemediği sonucu açığa çıkmaktadır.
Geri dönüş isteğinin toplumsal bir tabana dayanması
onu uygulanabilir bir proje olarak karşımıza çıkarmaktadır.
Göç edenlerin geri dönüş isteğinin ardında; memleket-toprak
özlemi şehir yaşamına uyumsuzluk, yeni yaşam-yerleşim
alanına yabancılık çekmesi nedenleri yatmaktadır
Sonuç olarak, görüşülenlerin büyük çoğunluğunu
Türkiye ortalamalarına göre açlık sınırının altında
bir gelirle yaşamaya çalışanlar oluşturmaktadır.
Göç sonrası kadın ve erkek nüfusun ev dışında
gelir getiren bir işte çalışma oranlarının düşmesi,
yani, üreticilik niteliklerinin göç sonrası azalması,
tüketici eğilimi ağır basan bir yaşam sürmelerine
neden olmaktadır. Göç sonrası aile üyelerinin
ancak % 18.1’inin düzenli bir gelir getiren işte
çalıştığı, % 82.9’unun çalışmadığı düşünüldüğünde,
göç sonrası kentsel yaşamla bütünleşme, kentsel
yaşama uyma olanaklarının olmadığı ve zor koşullarda
yaşama savaşımı verdikleri kendiliğinden açığa
çıkmaktadır. Düzensiz, mevsimlik ve belirsiz işlerde
çalışma, sosyal güvence alanında da dışa yansımakta,
aile üyelerinin ancak % 4.9’unun bu güvenceye
sahip olduğu görülmektedir.
Göç edenlerin göç etmesine yol açan nedenler çözümlendiğinde,
Olağanüstü Hal ve uygulamaları, koruculuğu kabul
etmeme, can güvenliği korkusu, çatışmalar sonucu,
güvenlik gerekçesi ile köy-mezra boşaltılması
ve yayla yasağı uygulaması, göçe doğrudan yol
açan etkenler, geçim sıkıntısı, eğitim olanaklarının
yokluğu ve sağlık sorunları da göçü kolaylaştıran
etkenlerdir. Göçün bu nedenselliği, göçün gerçekleşme
biçiminde dışa yansımaktadır. Şöyle ki, gerçekleşen
göç % 86.4 oranında kitlesel göç olarak ortaya
çıkmakta, göç hareketi genellikle akrabalar ve
köy halkı ile birlikte gerçekleştirilen bir göç
olmaktadır. Köy-mezra boşaltmalarında ortaya çıkan
ilginç bir durum, bu boşaltmanın yazılı bir emir
ya da yönetmeliğe göre yapılmadığı, işlemin kendisinin
zaten ortaya çıkışta yasal ve hukuki olmayan bir
işlem olduğudur
21. yüzyıl açısından ortaya çıkan insanlık dramının
önemli bir boyutunu da, hala çadır yaşamının varlığı
oluşturmaktadır. Göç edenler arasında genellikle
iş-çalışma nedeniyle böyle bir yaşamın seçildiği,
çadırların iş-çalışma mevsimine göre kurulup,
yer değiştirdiği, temel insani ihtiyaçları karşılamaktan
uzak giderek yerleşik bir yaşamın yerini aldığı
gibi, çarpıcı bir sonuç açığa çıkmaktadır.
Kitlesel, zorunlu göç, Kürt insanına göç sonrası,
göç edenlerin önemli problemler yaşamasına yol
açmaktadır. Bu problemler, “iş-gelir-ekonomik”,
“eğitim-beslenme-sağlık” ve “çevreye uyumsuzluk,
dil-kültür anlaşmazlığı ve göç edenlerin duyduğu
korku-psikolojik tedirginlik” problemleri olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Kurumumuz şu an yoğun göçlerin yaşandığı İstanbul’un
gettolaşmış mahallelerinde dünya doktorlarının
desteğiyle merkezi temsilcilikler açmakta bu temsilciliklerde
zorunlu göç mağduru yoksul kadınlara ve çocuklara,
ekonomik nedenlerden dolayı sağlık sorunlarını
çözemeyen mağdurlara hizmet vermekte okula gidemeyen
gençlere okuma yazma kursları düzenlemektedir.
|