Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

30. Sayı - Mayıs/Haziran 2005

Göç; dar ve en basit anlamıyla insanların bir yerden başka bir yere gitmesidir. Genellikle ekonomik nedenlere dayanan bireysel göçlerde göçen insanın, ailenin kendi iradesiyle yaptığı bir tercih söz konusudur. Oysa azınlıkların, ulusların toplu göçleri tam aksine göçenlerin iradelerine rağmen gerçekleşir. Göçenlerin iradelerinin hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur. Göç ettiren rejim, devlet bu kitleler için göçü zorunlu kılmıştır.

Göç Edenlerin Aylık Geliri
N
%
0-20 Milyon TL
243
11.4
21-45
229
10.7
46-59
198
9.3
60-80
276
12.9
81-99
181
8.5
100-120
337
15.8
121-150
175
8.2
151-200
117
5.5
201-250
49
2.3
251-300
49
2.3
Diğer *
285
13.3
Toplam
2139
100.0
* Mevsimlik Gündelik İş Nedeniyle Belirsiz

Devletler/rejimler, göçü muhaliflerini ezmenin, zayıf düşürmenin, yok etmenin bir yöntemi olarak kullanmışlardır. Planlı ve kapsamlı sürgün hareketleri tarihte Asur’lularla başlamış ve günümüze kadar değişik biçimlerde devam edegelmiştir.
Bunların en önemlilerinden biri, 14 Haziran 1934’te çıkarılan 2510 sayılı Mecburi İskan Kanunu çerçevesinde yapılan ve 1940’lara kadar devam eden göçtür. İsyanlar gerekçe gösterilerek bölge halkı göçe zorlanmıştır.
1980’lerle başlayıp, 1990’larda yoğunlaşan ve 2001 yılına kadar süren Kürt sorununu şiddet temelinde çözmenin sonucu yaşanan göçlerdir. Bu göçler diğer tüm göçlerden farklıdır. Yasal hiç bir dayanağı yoktur, tamamen keyfidir. Göç edenlerin iradeleri dışındadır ve kitleseldir. Bu göçle göçenler, her şeylerini, ekonomik tüm değerlerini geride bırakarak can havliyle göç etmişlerdir.
Resmi rakamlara göre 3848 köy ve mezra boşaltıldı, bölgede yapılan hayvancılık durma noktasına geldi, sınır ticareti sıfırlandı, tüm bunlar hem ülke ekonomisine, hem de göç edenlerin durumuna yansıdı.

Derneğimizin 1999-2001 yılları arasında yaptığı zorunlu göç araştırma raporuna (yaklaşık 18 bin aile) göre, göç edenlerin aylık gelir düzeyi yoksulluğun geldiği aşamayı gözler önüne sermektedir.
Bu rapora göre görüşülen kişilerin ortalama aylık gelir dağılımı incelendiğinde, %52.7’sinin aylık 100 milyon TL’nin altında, %29.5’inin 101-200 milyon TL arasında, %4.6’sının 201-300 milyon TL arasında bir gelire sahip olduğu ve %13.3’ünün ise düzenli bir gelirinin olmadığı gözlenmektedir.
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) 1994’te yaptığı gelir dağılımı araştırmasına göre Gayri Safi Milli Hasıla’dan 4 kişilik bir aile başına düşen ortalama gelir 970 milyon 508 bindir. Oysa nüfusun % 60’ı bu gelirin altında geçimini sürdürmeye çalışıyor.
Türkiye genelinde en fakir %20’lik kesimde ise (4 kişilik bir aile) 284 milyon 447 bin lira aylık gelirle yaşamaktadır.
1999-2001 yılları arasında derneğimizin yaptığı bu araştırmaya göre ise, göç edenlerin %81’nin aylık geliri 200 milyonun altındadır. Bu da gösteriyor ki, göç edenler, Türkiye ortalamasında açlık sınırının da altında yaşamaktadırlar.
Zorunlu göçle birlikte işsiz sayısında büyük bir artış olmuştur. Göç edenlerin çok büyük bir kesimi işsiz durumdadır. Göç mağdurlarının göç öncesi ve sonrası durumları karşılaştırıldığında bu durum daha iyi görülecektir.

Aile Reisinin Göç Öncesi İşi

Bu araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlara göre, göç edenlerin %87.1’ini geçimini toprağa dayalı ekonomiyle sürdüren çiftçiler oluşturmaktadır.
Çitçiler arasında toprak sahipliği ve zenginlik ölçütlerine dayalı olarak bir sınıflama yaptığımızda ise;

Aile Reisinin Göç Öncesi İşi
N
%
Kapitalist Çiftçi
12
0.6
Zengin Çiftçi
87
4.1
Zengin Köylü
149
7.0
Orta Köylü
619
28.9
Küçük Köylü
301
14.1
Yoksul Köylü
316
14.8
Tarım İşçisi
377
17.6
Rantiye
1
0
İşsiz
31
1.4
Emekli
9
0.4
Yüksek Nitelikli Ücretli
3
0.1
Memur
13
0.6
Niteliksiz Hizmet İşçisi
20
0.9
Mavi Yakalı İşçi
3
0.1
Esnaf
41
1.9
Küçük İşveren
15
0.7
Orta-Büyük İşveren
4
0.2
Seyyar Satıcı, Pazarcı-Amele
37
1.7
Diğer
91
4.3
Cevapsız
10
0.5
Toplam
2139
100.0

Çiftçilerin %33.3’ünü orta köylülük tabakası, %17’sini yoksul köylülük tabakası, %16.2’sini küçük köylülük tabakası, %8’ini engin köylülük tabakası, %20.3’ünü topraksız tarım işçileri oluşturmaktadır. Göç edenler arasında topraklarını kapitalist işletme kurallarına göre işleten çiftçilerin oranı ise oldukça düşüktür.
Önemli oranda toprak-hayvancılıkla geçimini sağlayarak yaşayan bu nüfusun kitlesel bir biçimde yaşadığı yerleşim alanını terk etmesi, hem bu nüfus açısından yeni yerleşim alanında işsizlik başta olmak üzere sosyal problemler yaratmasına, hem de ülkenin belirli bir bölümünde tarımsal ve hayvansal üretimin neredeyse durmasına yol açmıştır. Uzunca yıllar tarım ürünleri ithal etmemekle, hayvansal ürünlerin üretimiyle övünen Türkiye’de bu göç sonrası, “Bufalo”, “Paraşüt” gibi polisiye operasyonlarda da ortaya çıktığı gibi et ve tarımsal ürün ithal eder, nüfusunun beslenme ihtiyaçlarını kendi kaynaklarından karşılayamaz bir ülke sonucu ortaya çıkmaktadır.

Aile Reisinin Göç Sonrası İşi
Bu araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlara göre, göç öncesi genellikle tarım-ve hayvancılığa dayalı etkinliklerle yaşamını sürdüren yurttaşlar göç sonrası yeni yerleşim alanlarında en çok işsizlik, sefalet, yoksulluk vb. gibi problemlerle karşı karşıya kalırlar. Aile reisleri iş bulamazken, gençler ve çocuklar ise, geçici-dönemsel, iş güvencesi-sosyal-sağlık güvencesi olmayan,kalitesiz işlerde düşük ücretle çalışırlar.. Kentsel yaşama amele, gündelik işçi, niteliksiz hizmet işçisi veya seyyar satıcı olarak katılan yurttaşların; kentsel olanaklardan yararlanmaları, kent yaşamı içinde dönüşmeleri olanaksız olduğu gibi, içinde yaşadıkları toplumla da bütünleşmeleri neredeyse olanaksız hale gelmektedir. Bu durum, büyük kentlerde, kentsel yaşam standartlarının çok altında ve içe kapalı adeta kendisi köy olmayan yeni köysel alanlar yaratmaktadır.

Aile Reisinin Göç Sonrası İşi
N
%
Kapitalist Çiftçi
2
0.1
Zengin Çiftçi
2
0.1
Zengin Köylü
1
0
Orta Köylü
2
0.1
Küçük Köylü
8
0.4
Yoksul Köylü
31
1.4
Tarım İşçisi
64
3.0
Rantiye
25
1.2
İşsiz
623
29.1
Emekli
35
1.6
Yüksek Nitelikli Ücretli
1
0
Memur
16
0.7
Niteliksiz Hizmet İşçisi
203
9.5
Mavi Yakalı İşçi
10
0.5
Esnaf
62
2.9
Küçük İşveren
14
0.7
Orta-Büyük İşveren
3
0.1
Seyyar Satıcı, Pazarcı-Amele
451
21.1
Diğer
553
25.9
Cevapsız
33
1.5
Toplam
2139
100.0

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi göç öncesi işsizlik oranı %1.4 iken, göç sonrası bu oran %29.1’dir. Bu rakamlara bakıldığında göçten dolayı işsizlik büyük oranda artmıştır.
Yoksulluğun bir diğer fotoğrafı da ikamet edilen yerlerin durumudur. Bunda da göç öncesi ve sonrası durumları karşılaştırıldığında göçün yarattığı tahribat daha iyi görülecek.

Memlekette Oturulan Konut Dağılımı
Göç Sonrası Oturulan Konut Dağılımı

Göç öncesi çoğunlukla müstakil köy evi ve müstakil evlerde yaşayan göç mağdurlarının göç sonrası çoğunlukla gecekondu, apartman daireleri, apartmanların bodrum katları, barakalar ve naylon çadırlarda yaşadıkları görülmektedir.

Göç Öncesi Memlekette Oturulan Konut
N
%
Gecekondu
45
2.1
Baraka
27
1.3
Müstakil Köy Evi
1682
78.6
Kiralık Apartman Dairesi
19
0.9
Kendisine Ait Apartman Dairesi
117
5.5
Müstakil Ev
228
10.7
Diğer
21
1.0
Toplam
2139
100.0

Göç mağdurlarının kaldığı bu yerlerde, alt yapı sorunları çözülmemiştir. Belediye tarafından yeterince hizmet götürülmemektedir. Kaldıkları yerin nemli, küflü olması bir çok sağlık sorunlarına yol açmıştır. Örneğin, kimi göç mahallelerinde temiz şebeke suyu bulunmamaktadır, kirli sular açıktan akmakta, içme suları, tankerlerle getirilmektedir. Bu durum, Türkiye’de genel bir sorun olmakla beraber, göç edenlerin kaldıkları yerlerde çok daha yoğundur. Zengin semtlerde bu tür sorunlar hiç yoktur.
Göç mağdurlarının yoksulluğunun bir diğer göstergesi de ev içindeki eşyalarıdır. Bir çok aile zorunlu ev eşyalarını dahi temin edememektedir. Köy boşaltmalarda yaşanan yakma ve yıkmalardan dolayı, göç mağdurları kullandıkları eşyalarını birlikte getirememişlerdir. Geldikleri yerlerde karşılaştıkları başta işsizlik vb. Problemler yüzünden bu tür eşyaları alamamışlardır. Örneğin göç mağdurlarının % 85.6’sının çamaşır makinesi, %97.6’nın bulaşık makinesi, %80.4’nün fırını, % 57’sinin telefonu yoktur.
Özellikle tarımsal üretim yapılan İzmir-Manisa-Balıkesir gibi yörelerde örneğini yoğun olarak gördüğümüz bu yaşam biçimi neredeyse “yerleşik göç edenlik” veya “yerleşik çadır yaşamı” adını vereceğimiz 12 aya yakın bir sürenin çadırda geçirildiği bir yaşama örneği ile karşılaşıyoruz.
Bu çözümleme, bu yaşamın çok küçük bir örneğini ele almaktadır. Bu konuda ayrıca, ayrıntılı bir çalışmanın yapılması zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır.
Çadır yaşamına ilişkin araştırmanın ortaya koyduğu sonuçları şu şekilde sıralayabiliriz:

Göç Sonrası Yeni Yerleşim Alanında Oturulan Konut
N
%
Kiralık Gecekondu
621
29.0
Kendisine Ait Gecekondu
610
28.5
Baraka
93
4.3
Çadır
30
1.4
Kiralık Apartman Dairesi
386
18.0
Kendisine Ait Apartman Dairesi
232
10.8
Bodrum Katı
30
1.4
Diğer
137
6.4
Toplam
2139
100.0

Çadırlar genellikle akarsu ve tarla yakınına kurulmaktadır.
Çadırların kuruluş yeri, tarla sahibi-iş sahibi tarafından gösterilmekte, yeni gelenler de burasını akrabalık-yakınlık ilişkilerine göre seçmektedirler. Çadırın kuruluş yerinin tarla sahibi-iş sahibi tarafından gösterilmesi, çadırda yaşayan insanlar açısından iş bitimi çadırların yer değiştirmesine (yeni işe-iş yerine göre) yol açmakta ya da bu tehlikenin her an canlı tutulmasına yol açmaktadır
Çadırlarda elektrik-su gibi temel ihtiyaçların karşılanmadığı, su-rüzgar-sel gibi doğal etkilere açık oldukları ve bunun yanı sıra çadırlara yakın yerleşim alanının muhtar-belediye-kaymakamlık gibi yönetim organlarının ve yerleşik halkın da zaman zaman çadırlarda yaşayan insanlara ön yargı ile yaklaştıkları, yerleşim alanının içine sokulmadıkları, ya da o çevrede yerleşik yaşama geçişlerinin engellenmeye çalışıldığı ortaya çıkmaktadır.
Tüm bu sorunların kaynağında, Kürt Sorunu kaynaklı çatışma ve gerginliğin Türkiye toplumunda yol açtığı psikolojik sorunlar ve bıraktığı izler yatmaktadır.
Bu sorunun çözümü doğrultusunda atılacak adımlar, yaraların sarılması, kalıcı bir sosyal barışı sağlamaya yönelik girişimler, toplumun farklı grupları arasında ortaya çıkan bu güven bunalımının aşılması, barış içinde demokratik bir yaşama kültürünün oluşmasına olanak sağlayacaktır
Zorunlu-kitlesel göç sonrası, göç edenlerin beslenme durumu, “tahıl-kuru bakliyat”, “sebze-meyve”, “et, et ürünleri-tavuk-balık vb” yiyecek grupları olmak üzere üç grupta değerlendirilerek göç edenlerin genel dağılımına baktığımızda durumun vehametiyle karşılaşırız
Göç edenlerin %96.9’unun ağırlıklı olarak tahıl-tahıla dayalı ürünler ve kuru bakliyat türü ürünlerle beslendikleri gözlenmektedir
Göç edenlerin %68.1’i mevsimine göre sebze-meyve tüketememektedir.
Göç edenlerin %98.2’si düzenli olarak et-tavuk-balık vb alamamaktadırlar.
Göç mağdurlarının yaşadıkları yoksulluğun bir diğer göstergesi de çocuklarını okutamama durumlarıdır.

Göç Sonrası Temel Eğitim Çağında Olan Çocukların Okula Gitme Durumları
Göç süreci sonrası, 06-14 yaş arası temel eğitim-öğretim çağında olan çocukların %43.4’ünün okula gitmediği görülmektedir. Uluslar arası Çalışma Örgütü ve UNICEF’in Türkiye için yaptığı hesaplamalarda bu oran %23-25 arasında değişmektedir. Göç süreci sonrası anadili Kürtçe olan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları arasında, çocukların okula gitmeme oranı, Türkiye ortalamasının da üzerindedir. Bu durum araştırmanın illerinde aşağıdaki gibi gözlenmektedir.
Temel eğitim-öğretim; okuma-yazma, temel matematik ve zihin becerisi alışkanlığı kazandırma, problem çözme yeteneğini geliştirme yanında, çocuğun yaşama hazırlanmasında temel sosyalleşme deneyimlerinin çocuğa aktarıldığı, temel davranış kuralları ve değerlerinin çocuğa aktarılarak, çocuğun yaşama hazırlandığı bir süreçtir. Temel eğitim-öğretim süreci toplumsal denetim ve bütünleşme açısından çağımızda kullanılan en yaygın, en güvenilir ve toplumsal maliyeti en ucuz araçlardan birisidir. Göç edenlerin çocuklarının bu yönüyle sosyalleşme süreçlerinin okul dışı ve genellikle de sokak ağırlıklı olması durumu söz konusudur.

Göç Süreci Sonrası Çocuğun Okula Gitmemesinde Parasızlık
N
%
Parasızlık Etkili Değil
1277
59.7
Parasızlık Etkili
862
40.3
Toplam
2139
100.0

Göç Süreci Sonrası Çocuğun Okula
Gitmeme Nedeni (Parasızlık)
Göç süreci sonrasında, çocuğun okula gitmemesinde tek bir neden olarak ele alındığında “parasızlık” nedeni % 40.3 oranında etkilidir.
Çocuğun göç sonrası okula gidememesinde rol oynayan bu nedenlerin etkileri birleştirilip değerlendirildiğinde; çocukların okula gidememe nedenleri şu şekilde sıralanabilir;
Parasızlık, % 75.4
Çocukların çalışması, % 6.7
Çocuğun gidebileceği okulun yakında olmaması, % 5.4
Çocuğun kız çocuğu olması, % 3.6,
Dini nedenler, % 1.2,
Dil-kültür uyuşmazlıkları, % 3.2,
Göç sonrası yaşanan baskılar, % 3.1
Okul masraflarının aile tarafından karşılanamaması, % 1.2, çocuğun okula gitmesinin önündeki engeller olarak gözükmektedir.
Çocukların okula gitme-gitmeme durumu ve okula gidememesinin önündeki engellerin etkisi, araştırmanın yapıldığı illerde ortaya çıkan durumu da, aşağıdaki tablolarda incelenmiştir.

Göç Süreci Sonrası Çocuğun Okula Gitme Durumu
N
%
Cevapsız
45
2.1
Okul Çağında Olduğu Halde Okula Gitmeyen Çocuk Var
929
43.4
Okul Çağında Olan Çocukların Tümü Okula Gidiyor
1165
54.5
Toplam
2139
100.0

Göç edenlerin göç sonrası yeni yaşam koşullarında birbirinden çok farklı hastalıkların, rahatsızlıkların göç edenler arasında yaygınlaşmasını kolaylaştığı, yaşanan hastalıkların dağılımına bakılarak söylenebilir. Türkiye’de ve dünyada görülme sıklığı azalan verem, sıtma gibi hastalıkların ve ruhsal rahatsızlıkların görülmesi dikkat çekici bir nokta olarak değerlendirilmeli, ve bu tür hastalık-rahatsızlıklara karşı ciddi-kalıcı tedbirlerin alınması gereklidir. Çünkü; gerek bulaşıcı hastalıklar, gerekse ruhsal hastalıklar sadece göç edenleri değil, göç edenlerin sosyal çevresini ve giderek toplum sağlığını da tehdit edebilecek potansiyeller içermektedir.
Yapılan araştırmaya göre göç edenlerin %93.7’sinin göç öncesi yerleşim alanına geri dönmek istediği, % 6.3’ünün de dönmek istemediği sonucu açığa çıkmaktadır. Geri dönüş isteğinin toplumsal bir tabana dayanması onu uygulanabilir bir proje olarak karşımıza çıkarmaktadır.
Göç edenlerin geri dönüş isteğinin ardında; memleket-toprak özlemi şehir yaşamına uyumsuzluk, yeni yaşam-yerleşim alanına yabancılık çekmesi nedenleri yatmaktadır
Sonuç olarak, görüşülenlerin büyük çoğunluğunu Türkiye ortalamalarına göre açlık sınırının altında bir gelirle yaşamaya çalışanlar oluşturmaktadır.
Göç sonrası kadın ve erkek nüfusun ev dışında gelir getiren bir işte çalışma oranlarının düşmesi, yani, üreticilik niteliklerinin göç sonrası azalması, tüketici eğilimi ağır basan bir yaşam sürmelerine neden olmaktadır. Göç sonrası aile üyelerinin ancak % 18.1’inin düzenli bir gelir getiren işte çalıştığı, % 82.9’unun çalışmadığı düşünüldüğünde, göç sonrası kentsel yaşamla bütünleşme, kentsel yaşama uyma olanaklarının olmadığı ve zor koşullarda yaşama savaşımı verdikleri kendiliğinden açığa çıkmaktadır. Düzensiz, mevsimlik ve belirsiz işlerde çalışma, sosyal güvence alanında da dışa yansımakta, aile üyelerinin ancak % 4.9’unun bu güvenceye sahip olduğu görülmektedir.
Göç edenlerin göç etmesine yol açan nedenler çözümlendiğinde, Olağanüstü Hal ve uygulamaları, koruculuğu kabul etmeme, can güvenliği korkusu, çatışmalar sonucu, güvenlik gerekçesi ile köy-mezra boşaltılması ve yayla yasağı uygulaması, göçe doğrudan yol açan etkenler, geçim sıkıntısı, eğitim olanaklarının yokluğu ve sağlık sorunları da göçü kolaylaştıran etkenlerdir. Göçün bu nedenselliği, göçün gerçekleşme biçiminde dışa yansımaktadır. Şöyle ki, gerçekleşen göç % 86.4 oranında kitlesel göç olarak ortaya çıkmakta, göç hareketi genellikle akrabalar ve köy halkı ile birlikte gerçekleştirilen bir göç olmaktadır. Köy-mezra boşaltmalarında ortaya çıkan ilginç bir durum, bu boşaltmanın yazılı bir emir ya da yönetmeliğe göre yapılmadığı, işlemin kendisinin zaten ortaya çıkışta yasal ve hukuki olmayan bir işlem olduğudur
21. yüzyıl açısından ortaya çıkan insanlık dramının önemli bir boyutunu da, hala çadır yaşamının varlığı oluşturmaktadır. Göç edenler arasında genellikle iş-çalışma nedeniyle böyle bir yaşamın seçildiği, çadırların iş-çalışma mevsimine göre kurulup, yer değiştirdiği, temel insani ihtiyaçları karşılamaktan uzak giderek yerleşik bir yaşamın yerini aldığı gibi, çarpıcı bir sonuç açığa çıkmaktadır.
Kitlesel, zorunlu göç, Kürt insanına göç sonrası, göç edenlerin önemli problemler yaşamasına yol açmaktadır. Bu problemler, “iş-gelir-ekonomik”, “eğitim-beslenme-sağlık” ve “çevreye uyumsuzluk, dil-kültür anlaşmazlığı ve göç edenlerin duyduğu korku-psikolojik tedirginlik” problemleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kurumumuz şu an yoğun göçlerin yaşandığı İstanbul’un gettolaşmış mahallelerinde dünya doktorlarının desteğiyle merkezi temsilcilikler açmakta bu temsilciliklerde zorunlu göç mağduru yoksul kadınlara ve çocuklara, ekonomik nedenlerden dolayı sağlık sorunlarını çözemeyen mağdurlara hizmet vermekte okula gidemeyen gençlere okuma yazma kursları düzenlemektedir.



 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul