Oligarşinin emekçilere karşı giriştiği bir komplo
daha geçtiğimiz günlerde Yargıtay eliyle örgütlendi.
Son dönemlerde özelleştirmelerle saldırılarını
artıran oligarşi, Kürt halkına olan düşmanlığını
da saldırılarının arasına serpiştirmeyi ihmal
etmedi. AB süreci ile yamanmaya çalışılan patlak
top artık dikiş tutmuyor. Geçen ay EĞİTİM-SEN’in
kapatılma kararının alınması da oligarşiye giydirilmeye
çalışılan “demokrasi” gömleğinin bol geldiğini
bir kez daha gösterdi. EĞİTİM-SEN’in tüzüğünde
bulunan "bireylerin ana dillerinde öğrenim
görmesini ve kültürlerini geliştirmesini savunur"
maddesi, sistemin faşist yasalarından geçer not
almadı. Böylece, AB hayali ile yatıp kalkanların
düşleri bataklık denizinde boğulmaya devam etti.
EĞİTİM-SEN’e açılan dava, 13 Temmuz 2004 tarihinden
bu yana devam ediyordu. Ankara 2’nci İş Mahkemesi,
15 Eylül 2004’te davayı reddetmişti. Yargıtay
3 Kasım 2004’te yerel mahkemenin kararını bozarak,
EĞİTİM-SEN’in amaç dışına çıktığını, Türkçe’den
başka dillerin okutulup, öğretilemeyeceğini belirtmişti.
Aslında yargı süreci başlamadan EĞİTİM-SEN kıskaca
alınmıştı. Genelkurmay Başkanlığı, Çalışma Bakanlığı’na
gönderdiği yazıda, EĞİTİM-SEN’in tüzüğünün değiştirilmesi
için girişimlerin yapılması emrini vermişti. Bu
emirin verdiği “iman gücüyle” harekete geçen devlet
yetkilileri, EĞİTİM-SEN hakkında dava açmıştı.
25 Mayıs 2005 tarihinde görülen en son davada
güvenlik önlemi bahanesiyle mahkemenin etrafı
polisler tarafından sarıldı. Basın binaya sokulmadı.
Mahkeme sonucu yazılı olarak açıklandı. Buna göre,
Yargıtay, “ulusal güvenlik, kamu düzeninin sağlanması
ve toprak bütünlüğü” gerekçesiyle EĞİTİM-SEN’in
kapatılmasının kapısını sonuna kadar araladı.
Ayrıca Yargıtay, Anayasa’nın 3. maddesi’nde, devlet
dilinin Türkçe, 66. maddesi’nde Türkçe devletine
yurttaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu,
42. maddesinde Türkçe’den başka dillerde eğitim-öğretim
yapılamayacağını ekleyerek ülke bütünlügünün korunduğunu
cümle aleme gösterdi!
Şimdi artık sıra devrimcilerde ve emekten yana
olan güçlerdedir. Oligarşinin politikası bellidir,
emek cephesinde moral bozukluğu yaratmak, demagoji
yoluyla sendikaları zayıflatmak ve emek örgütleri
içinden en tehlikeli bulduklarını tasfiye etmek...
Devrimciler ve emekten yana güçlere düşen ise
derhal harekete geçerek bu oyunu bozmak ve tek
tek eylemliliklerin ötesinde genel bir karşı çıkışı
örgütlemektir.
|