Kolombiya Gerillasının Tarihi
|
"Cepheye ne kadar yakın olursan,
o kadar çok iyi insan görürsün"
Ernest Hemingway
Gerilla: Egemen sınıfların baskısına bir yanıt
Kolombiya gerillası sol tarafından icat edilmemiştir.
Gerillanın tarihi, aslında solun tarihinden daha eskilere
dayanır ve bu mücadele tarzı, zengin ve güçlülerin şiddetine
alt sınıfların bir yanıtıdır.
Sömürgecilik zamanlarından beri bu ülkedeki bütün protesto
ve devrimler kanla bastırılmıştır. Gabriel Garcia Marquez’in
“Yüzyıllık Yalnızlık”ını okuyan herkes 19. yüzyıldan
beri bu ülkede kesintisiz olarak devam eden sayısız
iç savaşların ve zulmün tarihini bilir.
Gerçi bu savaşlar, resmi tarihe iki büyük parti olan
Muhafazakâr ve Liberal partilerin arasındaki çatışmalar
olarak geçmiştir; ama tüm bunların ötesinde aslında
savaşların çıkış nedeni toplumsal adaletsizliklerdi
ve iki partinin önde gelen simaları kendilerini her
zaman alt sınıfların temsilcisi olarak pazarlamışlardı.
Bu bakımdan, toplumsal çatışmaların bir ifadesi olan
silahlı mücadelenin izlediği bu yolun geçmişi gerilla
organizasyonlarının da ötesine gider.
İç Savaş (1948-53)
“Bin Günlük Savaşlar”ı (1897-1899) izleyen süreçte,
1920’lere gelindiğinde sendika örgütlenmeleri ve yerli
hareketinin vahşice bastırılması yaşandı. 1928’de muz
üreticisi Birleşik Meyve Şirketi’nin (United Fruit Company)
görüşme delegasyonunu bekleyen grevcileri katletmesi
bunun en somut örneğiydi. (Gabriel Garcia Marquez, Yüzyıllık
Yalnızlık -muz işçilerinin grevi). 1948’de milyonlarca
Kolombiyalının daha iyi bir yaşam için beslediği umutları
toplayan sol-kanat halkçı liberal politikacı Jorge Elicier,
oligarşinin düzenlediği bir cinayetle öldürüldü. Cinayet
Violencia (1948-53) adıyla anılan en az 200.000 insanın
hayatına mal olan bir iç savaşta gerçekleştirildi. Kitleler
yeniden “liberaller ve muhafazakarlar arasındaki çatışma”
kisvesi altında katledildiler. Aslında bu savaş, toprak
sahiplerinin kırsal nüfusa karşı bir savaşıydı.
Violencia, bugün hâlâ tarihsel bir dönüm noktasıdır.
Değişik bölgelerde bağımsız köylü gruplarının devlet
terörüne karşı kendilerini savunma girişimleri, bugünkü
Kolombiya gerillasının ilk nüvelerini oluşturmuştur.
Daha sonraları, 1950’lerde, Muhafazakâr ve liberal parti
liderleri bir anlaşmaya varıp Frente Nacional’i kursalar
da (her iki parti dönüşümlü olarak dört yılda bir başkanlık
ve bakanlıkları aldılar) bazı silahlı köylü grupları
silahlarını terk etmediler. Liberal ve muhafazakar hükümetler
birbiri ardına iktidara gelirken alttan da direniş yükselmekteydi.
Kırsal alanlarda göç köylülerin yerel örgütlenmelerinin
elindeydi. Köylüler Bağımsız Cumhuriyetler kurdular.
1960’lı yılların başında oligarşinin Frente Nacional’ine
karşı geniş bir kitle hareketi oluşturuldu. Başını devrimci
rahip Camilo Torres’in çektiği Frente Unido del Pueblo
adıyla anıldı. Toplumsal adaletsizliğe ve iki partili
anti-demokratik rejime karşı hareket eden bu cephede
onbinlerce işçi, yoksul yerli, öğrenci ve köylü vardı.
Bağımsız cumhuriyetler ya da başka deyişle “The Frente
Unido del Pueblo” kısa sürede oligarşinin hedefi durumuna
geldi. 1964’de Marquetalia Köylü Cumhuriyeti ordu tarafından
imha edildi. FUP’nın lideri olan Camilo Torres ölüm
tehditleri yüzünden saklanmak zorunda kaldı. Bu arada
ELN’nin ilk grubunun bulunduğu kırsal alana çekildi.
Bugünkü Gerillanın Doğuşu
1964’de oluşmaya başlayan Komünist Parti’den etkilenmiş
ilk iki “modern” gerilla örgütü, Marquetalia katliamına
acil yanıt olarak birkaç köylü grupça Kolombiya Halkının
Devrimci Silahlı Güçleri-Halk Ordusu (FARC-EP) olarak
kuruldu. Aynı zamanda Küba Devriminden esinlenmiş ve
Santander’deki köylü direnişine sıkıca bağlanmış gerilla
odaklı bir başka oluşum gelişti. Kendini Ulusal Kurtuluş
Ordusu (ELN) olarak adlandıran örgüt, Che Guevara’nın
stratejisine dayanıyor ve Camilo Torres’in katılımıyla
(Devrimci rahip 15 Şubat 1966’daki ilk çatışmasında
öldürüldü) dikkate değer bir sempati kazanıyordu.
Bunun dışında, 1967’de uluslararası Komünist Partilerin
“Sovyet taraftarı” ve “Çin taraftarı” gruplar şeklinde
bölünmesinden sonra, üçüncü bir organizasyon doğdu:
Maoist Halk Kurtuluş Ordusu. Bu yeni örgüt de özellikle
ülkenin kuzey kısmına yayıldı.
Sadece Köylülerin Gerillası mı?
Kolombiya’daki çatışmaların önemli bir unsuru olduğunun
anlaşılması dolayısıyla her üç grup da ağırlıklı olarak
kırsal alanları tercih ettiler. Bu arada, çoğu kez,
gerillanın ağırlıklı olarak köylüler arasında köklerinin
olmasının kentlerde sağlam bir ayağının oluşmasını önlediği
de iddia edilmişti. Oysa silahlı örgütler geniş kırsal
bölgeleri etkiler ve hatta kontrol ederken kentlerdeki
çatışmalar üzerinde neredeyse hiçbir etkileri olmuyordu.
Bu eleştiri bir dereceye kadar geçerli olsa da, kentlerde
illegal çalışma yapmanın ne kadar zor olduğu unutulmamalıdır.
Buralarda baskı kırsal alanlara göre çok daha fazladır.
Ki, bu kısıtlamalara rağmen gerillalar kentlerde de
oldukça geliştiler.
1984’deki Ateşkese Kadar
Gerillanın Gelişmesi
1970’lerde daha önce belirtilenlerden program ve çalışma
tarzı bakımından oldukça farklı birçok gerilla örgütü
oluştu. Bunlardan en önemlisi, olağanüstü eylemlerinden
(1980’deki Dominik Cumhuriyeti büyükelçiliğinin işgali
gibi) ve büyük kentlerdeki dikkate değer saldırılarından
dolayı yurtdışında hızla tanınan 19 Nisan Hareketidir
(M-19). Böylece, çeşitli örgütlerin sayısız bölünme
ve krizlerine rağmen gerilla, 1970 sonlarında devlet
için ciddi bir tehdit haline dönüşmüştü. 1977’deki önemli
genel grev kitlelerin hoşnutsuzluğunu dile getiriyordu.
Başbakan Turbay Ayala (1978-82) buna yeni baskı dalgasıyla
karşılık verdi. Devletin “güvenlik” görevlileri politik
hasımlarını “kaybetmeye”, polis karakollarında işkenceyi
yaygınlaştırmaya başladılar ve hükümet “anti-terör yasaları”nın
uygulanmasına geçti. Fakat diğer yandan umulduğunun
tersine Kolombiya’daki direniş yayıldı. Bu zaman diliminde
özellikle M-19, rejime karşı savaşın başını çekti. Örgüt,
çabucak, özellikle güneydeki Caqueta yöresinde köylülerden
oluşan bir ordu oluşturdu ve bu bölgedeki kentlerde
olağanüstü başarı elde etti.
Muhafazakâr hükümetin başbakanı Belisario Betancur (1982-86)
gerillanın gelişmesinden doğacak tehlikeyi kavradı.
Genç Nikaragua devrimi, El Salvador’da süren iç savaş,
Betancur’un Kolombiya devrimci hareketini etkisizleştirmesini
güçleştirmekteydi. Bu aşamada Betancur, çok riskli bir
proje önerdi: Siyasi mahkumlar için genel af... Birçok
gerilla ve müfreze bu dönemde doğrudan görüşmelere zorlandı
ve silahlı örgütlerle görüşme yolları arandı. Bu politika,
ileride gerillanın bölünmesinde başarılı oldu. 1984’de,
FARC-EP, M-19 ve EPL ateşkeste anlaşırken ELN (ve başka
iki örgüt) devletin tekliflerini reddetti. ELN’ye göre
devletin girişimi sadece hasımlarını hareketsiz kılmayı
hedefliyordu.
Protesto Hareketinin Yükselişi
Bunlar çok hareketli yıllardı. 1980’lerin ortasında
işçilerin, feministlerin, siyahların, yerli halkların
ve gecekondu sakinlerinin oluşturduğu yeni bir kitle
hareketi sokaklarda yaygınlaştı.
Bu süreçte, birçok legal siyasi kuruluş ortaya çıktı.
Sosyalistler, komünistler ve FARC-EP’nin resmi müfrezeleri
Union Patriotica’yı (Yurtsever Birlik) kurdular. EPL’nin
sempatizanları yerel seçimlerde Frente Popular (Halk
Cephesi) adıyla katıldılar.
Kitle hareketinin en radikal unsurları Aluchar siyasal
hareketini kurdular. Betancur hükümeti bu aşamada ikili
bir oyun oynadı. Kendisini dünya kamuoyu önünde diyalog
yanlısı bir hükümet olarak gösterirken bir yandan da
kontr-gerilla çetelerinin altyapısını oluşturdu.
1984’de muhaliflere karşı kirli bir savaş tırmandırıldı.
Asker, gizli servis, büyük çiftçiler ve uyuşturucu katilleri
kendilerini siyasi muhaliflerin öldürülmesi ve gerilla
sempatizanı oldukları iddia edilenlerin katliyle -Orta
Amerika’daki ölüm timlerinin tersine- sınırlamayan yüzlerce
çete grubuyla bir birlik oluşturdu.
Bugün bu çeteler birçok topluluğun günlük yaşamlarını
kontrol ediyor. Özellikle Magdalena Medio’daki (devletin
merkezinde) Poerto Boyaca ve Carduba’daki büyük hayvan
çiftlik bölgeleri sağ kanat radikallerin “bağımsız cumhuriyetleri”
gibi bir duruma kavuşmuşlardır. .
Kirli savaş: Devlet Stratejisi
1985’deki ateşkes halen yürürlükteyken M-19 ve EPL’nin
birçok siyasi sözcüsü öldürüldü. Çeteler Union Patriotica’nın
popüler başkan adayı Juime Pardo Leyl’i vurdular. Aynı
zamanda ordu anlaşmayı bozdu ve gerilla kamplarına saldırdı.
Savaş bölgelerindeki sendikacı ve köylüler rastgele
katledildiler. Bu yüzden 1984’ten beri Yurtseverler
Birliği 2000 temsilcisini ve eylemcisini kaybetti. Çeteler
toplam olarak yaklaşık 30.000 cinayetle suçlanıyorlar.
Kurbanlar yalnızca siyasi muhalifler değildi, aynı zamanda
homoseksüeller, fahişeler, adli suçlular ve sokak çocukları
da kurbandı.
Bu arada çetelerce gerçekleştirilen en önemli katliamların
doğrudan ordu tarafından düzenlendiği ortaya çıktı.
İnsan hakları araştırma grupları ve hatta Kolombiya
hukuk sistemi “Aziz” Gil Coloruda (1994’e kadarki ordu
şefi) ve Farouck Yunine Diaz (eski tuğgeneral, sonradan
Washington’daki Orta Amerika Okulu’nda savunma konusunda
eğitmenlik yaptı) gibi önemli generalleri suçluyor.
Hepsinden kötüsü, kirli savaşın sorumlusu olanların
cezalardan bütünüyle muaf olmalarıdır.
Hatta şimdilerde hukukçuların yapmak istediği en tutarlı
denetimler bile uluslararası baskı olmadan etkili olamaz.
Henüz insan hakları ihlalleri ve savaş suçları dolayısıyla
cezalandırılan tek general, 1994’de Villquicencio/Meta
yakınlarında FARC/EP tarafından öldürülen “Aziz” Gil
Colorado’dur. Vahşice gözükebilir fakat gerçeklik budur:
Gerilla eylemleri olmazsa hiçbir general işlediği cinayetler
için ceza korkusu yaşamayacaktır.
1987: Gerilla Koordinasyonu
Simon Bolivar Kuruldu
Kirli savaş ve ordu saldırıları sonunda “barış süreci”nin
sonunu getirdi. M-19 ve EPL, ülkenin demokratikleşmesi
yolunda samimi hiçbir hazırlığın olmadığını gördükleri
için bir yıllık ateşkesin ardından eylemlerine yeniden
başladılar. 1985’de çoğunluğunu M-19, EPL ve ELN’nin
oluşturduğu Ulusal Gerilla Koordinasyonu kuruldu. 1987’de
koordinasyona FARC da katıldı ve Simon Bolivar Gerilla
Koordinasyonu adını aldı. (GCSB)
1980’lerde çözülmemiş toplumsal sorunların bir sonucu
olarak silahlı mücadele tüm ülkede yaygınlaşıyordu.
80’lerin başında dört cephesi bulunan ELN’nin 1990’larda
30’dan fazla cephesi vardı. 80’lerde bütünüyle farklı
strateji izlemesine rağmen benzer şeyler FARC-EP için
de söylenebilir. Gerilla ülkenin birçok bölgesinde önemli
bir güç haline gelmiştir.
M-19’un Tasfiyesi
1980’lerin sonlarında kirli savaştan ve “sosyalist”
dünyanın yıkılışından dolayı kitle hareketleri de inişe
geçti. Niceliksel bir artışa rağmen bu gelişme isyancı
hareketlerde bir krize yol açtı. Özellikle M-19, 1985-89
arasında oldukça zayıfladı. Liderlerinin büyük bir çoğunuğu
yakalandı ya da öldürüldü ve M-19 yeniden hükümetle
görüşme yollarını aradı. Sonunda, 1991’de M-19 kendini
feshetti ve “Alianza Democratica M-19” adıyla katıldığı
ilk seçimlerde %10’un biraz üzerinde oy alan politik
bir partiye dönüştü. Aslında krize yol açan M-19’un
askeri örgütlenmesinin suçu olmaktan çok tüm Kolombiyalı
gerillada krize yol açan tıkanmanın getirdiği siyasal
uygulamalardı. M-19 uluslarası kamuoyunda muazzam bir
tanınmışlığa ve kentlerde birçok taraftara sahipti fakat
daha sonradan yalnızca gerillanın feshinin toplumsal
adaleti sağlayacağı gibi büyük bir yalanın simgesi oldu.
Bugün M-19’un barış sürecinin oligarşinin büyük bir
aldatma manevrası olduğu iddia edilebilir. Devlet M-19’un
başbakan adayı ve en önemli lideri Carlos Pizarro Leonyamez’i
popülarite kazanmasından korktuğu için legal yaşama
dönüşünden kısa bir süre sonra öldürdü. Yoksulların
yaşam koşullarında gelişme sağlayacak hiçbir basit ve
kesin toplumsal reform yoktur. M-19’un yasallaşmasıyla
insan haklarındaki durum bile değişmemiştir.
Kirli savaş muhaliflere karşı bir devlet politikası
olarak sürdüğü müddetçe bu devam edecektir. Fakat 1990’larda
M-19 stratejisi henüz inandırıcılığını korumaktadır.
İki küçük gerilla örgütü de ayrıca kendilerini feshederken
EPL iki gruba bölünmüştür. Gerillanın arasında çürümenin
korkunç belirtileri vardır. Örneğin feshedilen EPL’nin
üyeleri Uruba’da Atlantik Polisi adı altında çeteler
için çalışmaya başladılar. Diğer eski savaşçılar da
sıradan suçlular haline geldi.
Bu gelişmelerin nedeni, mücadeleyi bırakan savaşçılara
devletin gerçek alternatifler sunamaması olduğu kadar
gerillanın kendisinden kaynaklı vahim hatalardır da.
Bunlara yalnızca örgütlerin otoriter yapıları, eksik
siyasi eğitimleri ve savaşçıların inançsızlığı yol açar.
Bugün en azından örgütlerin özeleştiri vermesi gerektiğinin
farkında olunması önemlidir.
Adalet Yoksa Barış da Yok
Bütün bu problemlere rağmen FARC-EP, ELN ve küçük bir
EPL’li azınlıktan oluşan GCSB’nin büyük çoğunluğu hükümetle
görüşmeleri reddetmekle beraber halen askeri olarak
faaldirler.
1991’de GCSB devletle bir dizi görüşmelere başladı.
Bu görüşmeler 1993’te Gavirin hükümeti tarafından tek
taraflı bozuldu. M-19’la olan “barış süreci”nin tersine,
GCSB önerisi silahlı mücadelenin şiddetin nedeni değil
sonucu olduğu saptamasından yola çıktı. Kitle hareketlerine
karşı oligarşinin terör ve şiddetinin nedeninin toplumsal
adaletsizlik olduğu belirtildi. Bu yüzden silahlı gruplar
direnişin meşru biçimleridir.
Bu koşullarda gerillanın feshedilmesi hiçbir anlam ifade
etmez. Ülke içinde barışı sağlamanın tek yolu radikal
bir demokratikleşme,baskının sona erdirilmesi, kirli
savaşın sorumlularının cezalandırılması ve halkın yoksul
çoğunluğunun yararına bir toplumsal ekonomi politikasıdır.
Bogota’daki Ulusal Üniversite’de siyasal bilimler profesörü
olan Edvardo Pizarro yakın zamandaki bir değerlendirmesinde
Kolombiya’daki şiddetin çok ufak bir kısmının silahlı
orduyla gerillalar arasında geçtiğine dikkat çekerek
ölümlerin büyük çoğunluğunun kirli savaşın,”toplumsal
tasfiye”nin, cinayetlerin ya da bunların nedeni olan
yoksulluğun kurbanları olduğunu belirtti.
Ama Yine de Gerilla
Güçlenerek Artıyor
Bugün Kolombiya gerillası hiç olmadığı kadar güçlüdür.
Bu, salt muhaliflerin bastırılmasıyla ilgili değildir.
Bugün Kolombiya’da yasal siyasal etkinlik için en ufak
bir fırsat yoktur. Karşıt siyasal etkinliklere başladıklarında
sendikacılar, hıristiyanlar, öğrenciler, gecekondu sakinleri,
hepsi ölüm tehditlerinin kurbanları haline geldiler.
Acı ama gerçek: Bugün Kolombiyalı siyasi bir muhalif
için en güvenli yer yağmur ormanları ve gerilladır.
GCSB örgütleri şiddete karşı hazırlıklıdırlar. Hükümet
kaynaklarına göre şu an Kolombiya’daki kırsal toplulukların
yarısından fazlası üzerinde etkilidirler. Ayrıca gittikçe
şehirlerin etrafını kuşatıyorlar. Bogota, Culi ve Medellin’nin
varoşlarında gerilla cepheleri var ve ayrıca halk milisleri
yoksul semtler civarında oluşum halindeler ve FARC-EP
düzensiz birlikleriyle Bogota kentinin meydanlarında
eylemler düzenliyor.
Kırsal kesimdeyse gerillalar devlet güçleriyle çatışıyorlar.
Bütçeyi düzenliyor ya da belediye başkanının işlerini
kontrol ediyorlar. Devletin unuttuğu uzak alanlara her
kim gelirse gelsin -tüm kısıtlamalara rağmen- bu yönetim
işinde gerillanın çok daha etkili olduğunu ve Kolombiya’nın
egemen sınıflarından daha dürüst çalışarak başarılı
olduğunu saptayacaktır. Yoksullar açısından çok daha
az çürüme ve çok daha fazla toplumsal yatırım vardır.
Ulusal isyan kendini, eğer hükümet isterse kanlı bir
“pasifikasyon” oluşturacak yeni bir güce, alternatif
bir devlete ve askeri bir güce dönüştürmüştür. Silahlı
hareket geçiştirilemeyecek ölçüde meşru bir unsurdur.
Ve büyümeye devam edecektir. Çünkü gerilla, yoksul çoğunluğa
karşı girişilmiş günlük şiddete bir son vermek istemektedir.
www.web.net/eln
|