Kürt halkı, tarih boyunca her zaman kendilerine
dayatılan inkâr ve imha politikalarını direnişlerle
yanıtlamıştır. Bu yüzden Kürdün tarihi hep katliam
ve isyan tarihidir.
Bu isyanların en önemlilerininden biri de Ağrı
Ayaklanması’dır. Şeyh Sait isyanın bastırılmasından
sonra, Kürtler Irak, Suriye ve İran'a geçerler.
1927 yılında Kürtler küçük de olsa sisteme karşı
savaşlarını çeteler halinde sürdürürler. Devlet
bu kez işi sıkı tutmakta, Kürt coğrafyası özel
plana tabi tutulmaktadır. Bölgede "genel
müfettişlik" adı altında bir birimin kurulması
da bu döneme rastlar.
Bu arada Kürt yurtseverlerinin örgütlenme çalışması
devam etmektedir. Birlik ihtiyacınin bir sonucu
olarak da Lübnan'ın Bihandan kasabasında Xoybun
(Bağımsızlık) Cemiyeti kurulur. Xoybun, geniş
bir kesimi bir araya getirmiştir. Bey, ağa, doktor,
asker, öğretmen, gazeteci, bilgin, aydın, köylü
gibi bir yelpazeyi ifade eder.
Türk egemenleri de askeri harekatlara ağırlık
vermeye başlar. Kürt direnişçileriyle Türk devleti
arasında ilk çatışma 16 Mayıs 1926'da gerçekleşir.
İran'daki aşiretlerin de desteğiyle Kürt direnişçiler
Türk ordusunu yener. Aradan bir yıl gibi bir süre
geçer. Bu arada devlet afla Kürt halkını kandırmaya
çalışırken, Ağrı ve çevresine askeri yığınak yapar.
13 Eylül 1927 yılında 10 bin kişi ile Türk ordusu
Ağrı dağına saldırı başlatır. Ancak Türk ordusu
istediğini elde edemeden geri döner. Ağrı Dağı'nda
toplantılarını sürdüren Xoybun Cemiyeti, hedefini
Kürdistan olarak belirler. Bu toplantılarda İhsan
Nuri askeri liderliğe, İbrahim Huske Telli ise
siyasi liderliğe getirilir.
1928 yıllarında devlet bir af daha çıkarır. Bu
affa karşı Xoybun Cemiyeti, Kürtleri oyuna gelmemeye
davet eder.
Devlet, direnişi bastırmak için her türlü yolu
dener. 1928 yılında Türk devleti, İhsan Nuri ile
bir görüşme düzenler ve ona yüksek görevler teklif
ederler. İhsan Nuri'nin bu teslimiyete karşı cevabı,
derhal Türk devletinin Kürdistan'ı boşaltması,
Kürdistan'ın egemenliğini tanınması olur.
1930 yılının 19'u 20 Haziran'a bağlayan gece bir
isyan daha başlar. İran'daki Kürt aşiretleri,
Zilan yöresi ve Ovacık köyünde saldırılara geçer.
Türk helikopterleri Ağrı Dağı'nı uçaklarla bombalamaya
başlar. Devlet, o bildik propagandasını o dönemde
hayata geçirmiştir. Medya o dönemde yalan makinesi
olarak kullanılır. Özellikle faşist yayın çizgisiyle
Cumhuriyet Gazetesi'nin sayfaları şovenizmle yüklüdür.
Cumhuriyet gazetesi "Ağrı Dağı kuşatıldı",
"Eşkıyanın büyük bölümü imha edildi"
gibi yalan haberlerle süslenir. Yunus Nadi bunun
Kürt isyanı olmadığı, cahil insanların işi olduğunu
yazar.
Bu arada Kürtler Hakkari'nin Şemdinli ve Oramar
ilçesine de saldırılar düzenler. Gerçek, ne hükümetin
söylediği ne de basının yazdığı gibidir. İsyan
sadece Ağrı ile kalmamış başka bölgelere de yayılmıştır.
Kurtarılmış bölgeler Bitlis'e kadar uzanmıştır.
Bu saldırıların sonucunda 1700 Türk askeri esir
alınırken, birçok askeri malzeme ele geçirilmiştir.
Türk devleti, İran'ı ikna ederek, direnişçileri
sıkıştırmayı dener. Her taraftan direnişçileri
sarmaya başlar. Bu saldırılara İhsan Nuri direnişle
cevap vermesine karşın, karşısında var olan daha
sistemli bir güçtür. Gün geçtikçe direniş zayıflar.
Yine de her defasında bitti denilen direniş iki
aya yakın sürmüştür. Direniş sonucunda, İhsan
Nuri İran'a geçerken, 22 Mayıs 1932'de Ağrı ayaklanmasına
katılan 32 kişi ölüm cezasına çarptırılır.
Dönemin adliye bakanı Muhammed Esedisyan;, "dost
düşman bilmeli ki, bu memleketin efendisi Türklerdir!
Türkiye içerisinde yaşayıp damarlarında temiz
Türk kanı olmayanların bir tek hakkı vardır; uşaklık
ve esirlik!..." sistemin faşist-şoven yüzünün
aynasıdır. Bu arada TKP de Ağrı isyanını, iktisadın
geri kalışı ve sanayinin olmayışı yüzünden Kürt
halkının irticanın, hilafetçiliğin ve emperyalizmin
tesiri altında kalması olarak değerlendiriyor.
Ayaklanmanın liderlerinden İhsan Nuri, Türk ordusunda
görev yapmış bir komutandır. Cumhuriyetin ilanı
ile Kürtlere verilen sözler tutulmayınca, İhsan
Nuri, görevini bırakır ve Kürdistan'ın özgürlüğü
için savaşır. İhsan Nuri anılarında ö denemi "esir
yaşamaktansa, savaşarak ölmek daha iyidir"
diye tanımlar. Bu tanım, ulus olmanın temel kriterlerindir.
İhsan Nuri dönemi de dahil olmak üzere, bütün
Kürt ve ezilen, yok sayılan halklar için geçerlidir.
Bütün diğer çözümler, Kürt ulusunun esir yaşamasından
başka yere çıkmamıştır, çıkmayacaktır.
|