Şubat ayında Ortadoğu'da uluslararası nitelikte
gelişmeler yaşandı. Şubat ayının ilk yarısındaki
bu gelişmeler her aklı başında insanı durup düşündürecek
kadar önemliydi.
Birincisi, Suudi Arabistan'ın Riyad kentinde Uluslararası
Terörle Mücedele Konferansı yapıldı. Toplantıya
üst düzey katılımcıların gelmemesi toplantının
uzmanlar düzeyinde kalması hayal kırıklığına uğrattı
ve bu noktada toplantı sonuçta bazıları terörle
hiç ilgisi olmayan katılımcılara kaldı ve yalnız
ABD'nin ve bazı Avrupa ülkelerinin terörle mücedele
uzmanları katıldı. Ve en trajikomik olay, sonuç
bildirgesinde terörün tanımının yapılamamasıydı.
Yalnız ABD'ye ve emperyalizme karşı direnen örgütler
ve ülkeler hadef alındı. Bu bildirinin içeriğinde
Ortadoğu ülkelerinin baskı altındaki halklarından
ve ABD'nin bu yönetimlere uyguladığı baskıdan
bahsedilmemesi halkları hayal kırıklığına uğrattı.
Bir başka olay ise aynı günlerde Mısır'ın turizm
kenti Şarmul Şeh'te zor durumdaki dört ülkenin
Mısır, Ürdün, Filistin Yönetimi ve Siyonist Yönetimin
ABD'nin baskısıyle bir araya gelmesiydi. Bu toplantının
kazananlar ve kaybedenlerine baktığımız zaman
tablo ilginçti. Mahmut Abbas, Hüsnü Mubarak, İkinci
Abdullah ve Şaron dörtlüsünden ilk bakışta ilk
üç isim kaybedenlerdi ve kazanan yalnızca Şaron
oldu.
Ortadoğunun egemen güçlerinin atadığı Mahmut Abbas,
İntifadanın 4 yıl boyunca gerçekleştirdiği kazanımları
siyaset masasında kaybedilmesini sağladı. Bu ancak
masa başında olabilirdi; çünkü siyonist İsrail
yönetimi ve arkasındaki emperyalist güçler ve
ayrıca gerici Arap yönetimleri silahlı mücadelenin
önünü kesememişlerdi.
Mahmut Abbas hükümeti geçmişte İntifada ve özellikle
El-Fetih'in silahlı kanadı tarafından istifa ettirilmek
zorunda bırakılmıştı. Arafatın ölümünden sonra
İsrail ve Amerikan yönetimi kendi çıkarları doğrultusunda
kullanmak amacıyla filistin halkının istemediği
bir kişi olan Mahmut Abbas ismini ön plana çıkardılar.
Amerikan yönetimi ortadoğudaki başarısızlığını
gidermek için Filistin'i kilit bir üs olarak seçti
ve bu yönde ilk adımları atmaya başladı. İlk olarak
yılardan beri kullandıkları Yaser Arafat'ı kullanamayacaklarını
anladıkları zaman onu kuşatarak ölüme terk ettiler
ve ABD yönetimi Arap devletlerinin tek seçimle
gelmiş başkanının Filistin halkını temsil etmediğini
ilan etti.
Arafat’ın ölümünden sonra yapılan seçimlerin devrimci-demokrat
adayı Mustafa Barguti'nin seçimlerden önce 2 gün
tutuklu kalması ve demokrat hareketin engellenmesi
sağlandı ve Barguti’nin Filistin topraklarında
dolaşması engellendi. En büyük olay ise oy verme
işlemi devam ederken bir anket yapılarak Mustafa
Barguti'nin Mahmut Abbas'la başa baş gittiği anlaşılınca
oy verme süresinin 2 saat uzatılmasıydı. Yönetim
ve El-Fetih para ve hediye dağıtarak otobüslerle
halkı oy verme yerlerine illegal bir şekilde götürdü.
Böylece Filistin halkı daha önce Amerikan yönetimi
tarafından atanmış birini seçmiş oldu. Öyleki
ki, daha seçim sonuçları belli olmadan İsrail
ve ABD yönetimi Mahmut Abbas'ın Filistin halkını
temsil ettiğini deklare etti.
Kahire'de Mahmut Abbas ve silahlı guruplar arasında
yapılan görüşmelerde silahlı gruplar karşılıklı
ateşkes ve Filistin'in ulusal sorunları olan diğer
ülkelerde yaşayan Filistin'lilerin ülkelerine
dönmelerinin sağlanması, insanlık dışı duvarın
kaldırılması ve bağımsızlığın tanınması konularında
anlaşmaya vardılar. Halbuki çıkan sonuç bildirisinde
Filistin'in temel sorunları ele alınmıyordu. Bildiride
yalnızca ateşkes ve güvenlik sorunları, İsrail'in
Arap ülkeleriyle ilişkilerinin sağlanması başta
Mısır ve Ürdün olmak üzere büyükelçilerin Tel-Aviv'e
dönmesi, silahlı grupların silahlarının toplanması
vb. konuları vardı.
Bunlara bağlı olarak başbakan olan Ahmet Kurai'nin
sunduğu iki hükümetin güven oyu almamasının sebebi
iki işbirlikçi bakanın (İçişleri Bakanı Muhammed
Dahlan, Yerel Yönetim Bakanı Nasır Yusuf) bu hükümetlerde
görev verilmesiydi. Bunun üzerine meclis dışında
başkanlığını Ahmet Kurai'nin yaptığı teknokrat
bir hükümet meclisten güven oyu almıştır. Bu olaylardan
sonra diğer gruplar ve El-Fetih’teki yurtsever
kesimler kandırıldıklarını anladılar ve özellikle
El-Aksa Tugayları kararlara uymayacağını ve İsrail’le
savaş durumunun devam ettiğini deklare etti.
ABD ve İsrail Mahmut Abbas'ın söz geçiremediği
El -Fetih'e karşılık daha önce alternatif olarak
besleyip büyüttüğü köktendinci Hamas'ı devreye
sokarak milletvekili seçimlerine girmesini istedi.
Hamas da bugün itibariyle (12.03.2005) seçimlere
gireceğini açıkladı. ABD ve İsrail'in buradaki
amacı Filistin meclisini devrimci ve yurtseverlerden
temizleyerek kökten dinci (şeriatçı) burjuva ve
komprodorlardan oluşan bir Filistin meclisi kurmak
ve kendi çıkarları doğrultusunda çalışan bir hükümet
yaratmaktır.
|