Propaganda, bir düşünceyi ya da düşünce akımını/sistematiğini,
politikayı, bir tavrı ya da tavır alış biçimini,
hedef alınan kitleye benimsetebilmek ya da duyurabilmek
amacıyla her yol ve yöntemle yapılan planlanmış
sistematik çalışmalar bütünüdür. Propaganda, belirli
bir hedef konularak, buna göre planlanır. Planlama
sırasında hedefe ulaşma süresi, bunun yöntemleri,
kullanılacak malzemeler, harekete geçirilecek
örgütlülüğün büyüklüğü ve niteliği vb. tüm olgular
ele alınarak değerlendirilir. Marksist literatürdeki
propaganda kavramı ise sınıfı sosyalizm kavgasına
katmanın ve bu kavgada bilinçlendirmenin her türlü
çabasını anlatır. Ancak yine marksist literatürde
sürekli olarak ajitasyon kavramı ile birlikte
kullanılması, propagandanın ne olduğu konusunda
bir kafa karışıklığı yaratmıştır. Her propaganda
çalışması, her ajitasyon çalışması gibi ayrım
yapılmaksızın “ajitasyon-propaganda” olarak nitelendirilmiştir.
Propaganda önceden planlanarak, kampanya biçiminde
yürütülen bir çalışma iken ajitasyon, yerine göre
önceden planlanmaksızın da yapılabilecek, tekil
olaylar çerçevesinde gerekli görülen ve daha çok
hedef kitleyi bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya
davet eden, açıkça bir tavır alış çağrısıdır ve
hedef kitlenin bilincinden çok yüreklerine hitab
eder. Propaganda, ajitasyon çalışmalarını da içine
alan, stratejik hedefe doğrudan bağlı olarak planlanan
temel siyasal çalışma alanlarından biridir. Lenin’in
siyasi çalışma için yaptığı “halka siyasi gerçekleri
açıklama kampanyası” nitelemesi akla getirildiğinde
propagandanın önemi daha iyi anlaşılacaktır. Bundan
kasıt elbette ki işçilere “sömürülüyorsunuz” ya
da halka “bu ülke ABD’nin sömürgesidir” demek
değildir, onlara sömürüden ve sömürgecilerden
nasıl kurtulabileceğimizi anlatmaktır. Nedeni
ve nasılından yoksun bir propaganda kampanyası,
daha başından başarısızlığa mahkumdur.
Propaganda, hedef kitlenin durumu, psikolojisi,
beklentileri, düşünsel/kültürel/toplumsal yapısı
göz önüne alınarak planlanır, temaları ve yöntemleri
bunlara göre belirlenir. Kitlenin genel özelliklerinin
yanı sıra dönemsel özellikleri de dikkatle takip
edilmeli, çok iyi bir zamanlama yapılmalıdır.
Bir kampanyayı yürütenlerin psikolojisi, hedef
kitleyi olumlu etkilemelidir. Agresif, tepeden
bakan, kendini kitlenin dışında, onun üzerinde
tanımlayan unsurların yürüteceği propaganda, daha
başından başarısızlığa mahkumdur. Yine propagandanın
hedef kitlenin içinden, bu kitle içinde saygın
bir yere sahip insanlarca yürütülmesi başarı şansını
oldukça yükseltecektir.
Her propaganda çalışmasının bir planlaması olduğu
gibi bu planı yürütecek bir örgütlülüğü de olmalıdır;
hatta örgütlülük, örgütlülüğün niteliği ve niceliği,
propagandanın başarısında en önemli olgulardan
biridir diyebiliriz.
Propaganda, kendi içinde aşamalara ayrılabilir.
Özellikle siyasi bilinçlenme sözkonusu olduğunda
aşamalı bilinçlenmenin basamakları kesinlikle
göz önüne alınmalıdır; ama her zaman en ileri
işçilerin/halk kesimlerinin bilinci veri alınmalıdır.
Bunun gerisine düşecek bir propaganda çalışması
öncülük iddiasını sürdüremez. Yine propaganda
çalışmasının kendi içindeki aşamaları takip edilirken
hedef kitlenin ulaştığı bilinç noktası çok iyi
takip edilmeli, nicel dönüşümlerin nitel sıçramalara
dönüştüğü momentler kaçırılmamalıdır.
Propaganda hedef alınan kitlenin kolaylıkla görebileceği,
ayrıca ispatlanması gerekmeyecek, ikna gücü yüksek
somut gerçekliklerden yola çıkmalıdır. Akılda
kolay kalabilecek, hergün yaşamın içinde kendini
yeniden üreten olgulardan hareket etmelidir. Kalıcı
bir bilinç dönüşümü için bu mutlaka gereklidir.
Mesela sadece bir işletmenin devletçe kapatılması
daha çok ajitasyonun konusu olurken propaganda
tek tek bu tür örneklerden hareketle genel olarak
özelleştirmeden, işsizlik ve yoksulluktan söz
eder ve bunların belirli mücadele ataklarıyla
geri adım attırılabilecek, geçici olgular değil,
sisteme yerleşik oluşuna vurgu yaparak kurtuluşun
yolunu gösterir. Yine propaganda popülistliğe
düşmeden tüm hedef kitlenin anlayabileceği bir
dille yapılmalıdır; bu basit dille en karmaşık
sorunları bile açıklayabilecek bir ideolojik-politik
güce sahip olmalıdır. Bu da kampanyayı örgütleyenlerin
siyasi bilinçlerinin gelişkinliğine bağlıdır.
“Bilen, anlatır”.
Bir propaganda çalışması için seçilen tema, sadece
haklılığını, doğruluğunu, gerçekliğini tartışılmaz
bir biçimde ortaya koymakla yetinmemeli, karşıtlarının
tüm savlarını da çürütmelidir. Polemik tarzı,
gerek hedef kitlenin ilgisini uyandırmak-çekmek
için, gerekse de onun geçmiş bilinciyle hesaplaşması,
bilincindeki yalanların çürütülmesi için mutlaka
gereklidir. Propaganda, karşıtlarını çürütürken,
onların hedef kitle içinden soyutlanmasını, inandırıcılıklarının,
etkilerinin yitirilmesini de sağlamalıdır.
|