16 Mart 1988 günü Halepçe'de 5 binden fazla insanın
öldüğü bir katliam yaşandı. Katliam klasik silahlarla
gerçekleştirilmedi. Kimyasal ve biyolojik silahlar
kullanılmıştı. Büyük çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu
Halepçe halkı katledilmişti. Tarihe, "Halepçe
katliamı", "Halepçe'de Kürt Katliamı"
olarak geçen olay gerçekleşmişti.
Amerikalı gözlemci Phyllis Bennis, 1995 yılında
şöyle diyecekti: American Type Culture firması,
ABD Ticaret Bakanlığı'nın onayı ile Irak'a şarbon,
e-coli, botulizm ve diğer korkunç biyolojik hastalıklara
yol açacak çeşitli biyolojik silah malzemeleri
temin etmiştir. (Karl Vick, "Men gets hands
on Bubonic Plague Germ, But that's no crime".
Washington Post, 30.12.1995, kaynak: Namık Alper
Esen, "Irak ve Körfez Krizine Genel Bir Bakış",
Müsiad yayınları).
Irak'ın Aralık 2002'de BM'ye sunduğu silah bildiriminde
yazılanlar, 1991 Körfez savaşına kadar hangi ülkelerin
Irak'a hangi silah ve malzemeleri sattığını ortaya
koydu. BM Güvenlik Konseyi'ne sunulan raporda,
Irak'ın silahlandırılmasında 1991 yılına değin
en çok ABD ve Alman şirketlerinin adı geçmekteydi.
80'den fazla Alman ve 75 Amerikan şirketi Irak'a
çeşitli silahları satmıştı.
Irak, biyolojik silah programı için antraks maddesini
bir Amerikan laboratuarından sağlamıştı. Nükleer
silah programının önemli parçalarını Amerikan
enerji Bakanlığına bağlı Los Alamos ve Lawrence
Livermore nükleer silah üretim atölyelerinden
almıştı. Bu teslimatlar, "Pentagon ya da
Amerikan Ticaret, Enerji ve Tarım Bakanlıklarının
resmi izniyle yapılıyordu." (Dw-World'de,
Andreas Zumach, 10.1.2003).
1996 yılında, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Madeleine
Albright CBS televizyonunda katıldığı bir programda,
"sizce yaptırımlar yüzünden ölen 500,000'den
fazla çocuk ölmeye değer bir bedel midir?"
şeklindeki soruya şu yanıtı vermiştir: "Bizce
bu bedele değer".
1991 yılında ABD Genel Kurmay Başkanı, bugün de
ABD Dışişleri Bakanı olan Colin Powell, kendisine
sorulan "Körfez savaşında kaç sivil Iraklı
öldü?" sorusuna, "doğrusu bu, benim
hiç umurumda olmayan bir rakam!" yanıtını
vermiştir.
Şimdi, aradan 16 yıl geçti. Saddam hapiste ve
ona Halepçe katliamının malzemesini veren efendileri
de başında gardiyanlık yapıyor! Irak ABD işgali
altında, Halepçe’ye ölüm getirenler şimdi Irak’a
“demokrasi”(!) getiriyor.
Ve daha trajik olanı, Halepçe’de katledilen Kürt
halkının milliyetçi temsilcileri, şimdi katliamın
asıl mimarlarıyla işbirliği halinde Kürdistan
için zemin arıyor. Bağımsız bir ülke düşü, dünyanın
en büyük katliamcısının, ezilen halkların can
düşmanının himayesine terk ediliyor.
Kürt halkı bir kez daha geçmişte birçok kez denediği
mayın tarlasına giriyor ve dış güçlere bel bağlayan
yöneticilerinin elinde acı sonuçlara yol açabilecek
bir yöne doğru yürüyor..
Bütün bunlar, Halepçe’nin yaralarını bir kez daha
kanatıyor.
Amerika’dan hayır görmüş bir tek halk yoktur yeryüzünde.
Amerika yüzünden acı çekmemiş tek bir halk yoktur.
Emperyalizm, dehşet ve katliam demektir her zaman.
Bu, her seferinde yeniden denenmesi gerekmeyecek
kadar açık bir gerçektir.
16 Mart, 21 Mart’a çok yakın bir tarihtir...
Halepçe’nin ceset dolu sokaklarından ince uzun
bir yol, Dehaq’ın sarayına gider. O saray da artık
eskiden olduğu gibi Bağdat’ta değil, daha uzaklarda,
okyanusun ötesinde bir yerlerdedir ve adı “Beyaz
Saray” olarak bilinmektedir. Yüzbinlerce çocuğun
yüreğiyle beslenen zalimler oradadır ve gök kubbe
onların başına yıkılmadıkça, yeryüzünde hiçbir
çocuk geleceğinden asla emin olamayacaktır.
|