|
|
|
|
Zulme
Karşı Anadolu'da Yükselen Direnişlerden;
Babai
Ayaklanması
|
Babailer Ayaklanması, 1239 yılında
Anadolu Selçuklu devletine karşı dinsel yönü olmakla
birlikte siyasal ve toplumsal yanları ağır basan
bir Türkmen ayaklanmasıdır. Kentlerdeki Sünni halka
dayalı bir devlet örgütü kuran Anadolu Selçukluları
sınırlarda ve kırsal bölgelerde yaşayan Türkmenleri
giderek dışladılar.
Kentleşmenin önem kazanmasıyla kırsalda yaşayan
insanların ekonomik durumu başta olmak üzere toplumsal
yönden farklılıklar iyice belirginleşmeye başladı.
O yıllardaki Moğol istilası yüzünden Horasan bölgesinde
yaşayanlar Anadolu’ya göç etmişlerdi. Anadolu Selçuklu
devleti bu yeni gelen göçmenlerden rahatsız olmuş
daha batıya geçmelerine engel olmuştu. Anadolu’daki
yerli halk ve daha önce buraya gelen göçmenlerle
güç birliği yaparak yeni gelen Türkmenlerle ellerindeki
otlak arazileri paylaşmak istemediler. Böylece son
gelen Türkmenler Güneydoğu Anadolu’da sıkışıp kaldılar
ve yığılmaya başladılar.
Geçim kaynakları olan hayvancılık için, yeterli
otlak bulamadılar ve yoksulluk içine düştüler. Aralarında
çıkan anlaşmazlıklarda Selçuklu devleti tarafsız
davranmadı.
Anlaşmazlık çıkmasının sebeplerinden birisi de,
kent kültürüne gaçmiş olanların göçebe gelenekleri
sürdüren çoğunluğu aşağılamaları, onları kendi toplumundan
ve devletlerinden kültürel olarak da dıştalamalarıydı.
Bunun sonucu göçerler Selçuklu devletine vergi vermemeye
ve buyruklarını dinlememeye başladılar. Topraklara
sahip çıkan yerleşik Türkmenler ve yerli halklarla
aralarında yer yer çatışmalar yaşandı. Selçuklu
Devleti yerli göçmenlerden yani daha önce burayı
yurt yapmış olan Türkmenlerden yana tavır koyuyor
onları destekliyor diğerlerini cezalandırıyordu.
Ve bunun yanı sıra Selçuklu sultani II. Gıyasettin
Keyhüsrev’in halkı ezen adaletsiz yönetimi, haksızlığa
uğramış yoksul Türkmenleri devlete karşı isyan ettiriyordu.
Baba İlyas, doğrudan doğruya bu sömürü sisteminin
yıkılmasına yönelen bu hareketi örgütlemek ve yeni
bir toplum kurulması fikrini topluma yaymak üzere
halifeler görevlendirerek Türkmenler arasında bir
ayaklanma örgütlemeye başladı.
Ekonomik ve toplumsal açıdan olduğu kadar dinsel
inançları bakımından da kentlilerden ayrılan Türkmenlerin
İslamlığı, kentlerin Sünni İslamlığından farklı,
Türklerin eski şaman geleneklerinin, tasavvuf biçimine
girmiş Şiiliğin, bazı yerel inançların etkisini
taşıyan bir İslamlıktı. Kırsal kesimde dinsel yaşamın
düzenleyicileri, kentlerdeki Sünni ulemadan çok
farklı, eski Türk Şamanlarının İslamlaşmış bir devamından
başka bir şey olmayan Türkmen babalarıydı.
Öte yandan iktisadi güçlükler ve Moğol istilalarının
yoğunlaşması Türkmenler ile Selçuklu yöneticileri
arasındaki çelişkiyi derinleştirmiş, onları devlete
karşı asi bir öğe durumuna getirmişti. Bu ortamda
Amasya’nın Çat Köyü’ne yerleşen yarı Türk şamanı,
yarı İslam şeyhi Baba İlyas, dinden ve adaletten
ayrılmakla suçladığı Selçuklu yöneticilerine karşı
propagandaya başladı. Daha sonra da II. Gıyasettin
Keyhüsrev’e karşı açıktan açığa savaş ilan etti.
Kısa sürede Baba İlyas’ın etrafında toplananların
sayısı giderek arttı. Yönetimine karşı bir ayaklanma
hazırlandığından haberdar olan II. Gıyasettin Keyhüsrev,
askerlerini 1239’da ansızın Baba İlyas’ın üzerine
saldırttı ve ayaklanmanın başlamasına sebep oldu.
Baba İlyas, Urfa Harran bölgesindeki Harzemşahları
da Selçuklu Sultanı’na karşı savaşa çağırdı.
Diğer taraftan da Baba İlyas’ın halifesi Baba İshak’ın
öncülüğünde harekete geçen Türkmenler, Sümeysat
(Samsat), Kahta, Adıyaman bölgesinde ayaklandılar.
Üzerlerine gönderilen Malatya Subaşı’sı Muzafferettin
Alişir’i iki kez yendiler, ardından Sivas’a yürüdüler.
Sivas’ı yağmaladılar. Burada, soyluları kılıçtan
geçirip, mallarını halka dağıttılar.
Sonra kendilerine katılan göçebe Türkmenler ile
sayıları daha da artmış olarak Baba İlyas’a kavuşmak
üzere Tokat ve Amasya’ya doğru ilerlediler. Telaşa
kapılarak korkan II. Gıyasettin Keyhüsrev, Beyşehir
Gölü üzerindeki Kubadabad Adası’na çekildi. Ünlü
komutanlarından Mubarizettin Armağanşah’ı Amasya
Subaşı’sı atayarak ayaklanmayı bastırmakla görevlendirdi.
Türkmenler’den önce Amasya’ya varan Armağanşah,
Baba İlyas’ı yakalayarak kale burcuna astı. Halkın
kendisine atfettiği ölümsüzlük efsanesini yıkmak
üzere bütün cesedi parçalanarak doğrandı. Baba İlyas’ın
ölümsüzlüğüne inanan Türkmenler, Amasya’ya ulaştıklarında
kente saldırdılar ve Armağanşah’ı öldürdükten sonra,
Konya’ya doğru yürüdüler.
Bunun üzerine Sultan, Moğollar’a karşı Erzurum ucunda
bekleyen ordusunu harekete geçirdi. Selçuklu hizmetindeki
Frank ve Gürcü birlikleri de orduya katıldı. Selçuklu
ordusu, Baba İshak önderliğindeki Türkmenler ile
Kırşehir’in Malya ovasında karşılaştı. Baba İlyas’ın
dinsel gücünden ürken İslam askeri savaşmaktan çekindiği
için, ilk olarak Hıristiyan askerleri savaşa sürüldü.
Hıristiyan öncüler Türkmenlerin ilk hücumunu püskürtünce
cesaretlenen İslam askeri de savaşa girdi. Baba
İshak bu savaşta öldürüldü (1240). Babai’lerin büyük
çoğunluğunun kılıçtan geçirilmesiyle ayaklanma kanlı
bir şekilde bastırılarak sona erdi. Babailer Ayaklanması,
azınlığın üretici çoğunluk üzerindeki egemenliğine
karşı ilk belirgin ideolojik ve toplumsal tepki
olarak Anadolu halklarının belleğine yerleşti.
Ayaklanmanın Babailer olarak adlandırılmasının sebebi,
Baba İshak ve Baba İlyas’ın dinsel önderliğinin
ifadesinden dolayıdır. Şamanlar da dervişlere “baba”,
“ata” ya da “dede” derlerdi. Türkmenler de islamiyete
geçmelerine rağmen bu geleneklerini korumuşlardır.
Yesevi tarikatına bağlı ve bu düşünceye göre yetişmiş
olan Baba İlyas, Horasan’dan Anadolu’ya göç etmiş
bir derviştir. Tanrı sevgisinin dinin katı kurallarıyla
şekillenemeyeceğini, İnsanın ancak kendi gönlünce
bu aşkı bu sevgiyi yaratabileceğini söylüyordu.
Baba İlyas’ın inancına göre toplumda kadın erkek
ayrımı yoktu. Bunların eşit olduğu toplum bir bütündü.
Fakat Anadolu’daki Selçuklular ve onların egemenliğindeki
beyliklerin düzeninde, güçlüler yeryüzünü kendi
aralarında paylaşmışlar ve böylece kendi lehlerine
eşitliği ortadan kaldırmışlardı.
Baba İlyas bu düzene karşı çıkarken, bütün insanların
eşit, kardeşçe ve elbirliği ile üreterek barış içinde
yaşamalarını savunmuştu. Bu uğurda mücadele edip
tarihte onurlu bir yer kazanan Baba İlyas ve Baba
İshak’ın karşısında, Keyhüsrevlerin adı bile anılmamaktadır.
|
|
|
|
|
|
|
|