3 Mart 2004 günü bir devrimci katledildi İstanbul
sokaklarında. Adı Önder Babat. Bugüne kadar pek
rastlanılmayan bir cinayet yöntemiyle katledildi.
Yolda yürürken birden yere yığılan Önder’e ne
olduğu ancak otopsi sonucu kafasından çıkarılan
kurşun ile ortaya çıkmış oldu. Oysa katledildiğinde
yanında bulunanlar ve çevredekiler silah sesi
duymamıştı... Cinayet sonrasında yaşananlar ise
failler konusundaki belirsizliği daha da azaltıyordu.
Polis, Önder’in ailesine ve arkadaşlarına geçiştirici
bir tavırla yaklaşıyor, başına taş düşmüştür,
olur böyle şeyler, götürün gömün cenazesini deyip
duruyordu. Ailesi ve avukatlarının otopsi talep
etmesi üzerine Önder’in katledildiği yerde daha
önce bulunamayan kanlı bir taş, kendi tezlerine
destek arayan polisçe bulunuveriyordu. Ama ön
otopsi raporunda Önder’in kafasına isabet eden
mermi tespit edildi.
5 Mart günü İHD İstanbul Şubesi’nde Önder Babat’ın
yoldaşları, ailesi ve avukatlarının düzenlediği
basın toplantısında medyanın “yorgun kurşun”,
“serseri kurşun” gibi saptırma çabalarının, polisin
sonradan bulduğu “kanlı taş”tan hiçbir farkı olmadığı
anlatıldı. Katiller cinayetlerini örtbas etmek
için elbirliği etmişlerdi.
Daha sonra, Önder’in adli tıptan alınan cenazesi,
İstanbul Yenibosna Cemevi’nde yapılan törenden
sonra memleketi olan Dersim’de toprağa verildi.
Gerek Yenibosna Cemevi’nde, gerekse de Dersim’de
onu sloganlarla, marşlarla uğurlayan yoldaşları
yanıbaşındaydı.
11 Mart’ta ise Önder’in katledildiği yerde yapılan
kitlesel bir anma ile katliamın birinci haftasında
katiller bir kez daha lanetlendi. Aralarında Sosyalist
Barikat okurlarının da bulunduğu yaklaşık 300
kişinin katıldığı anma saat 18.50’de Önder Babat
için yapılan bir dakikalık saygı duruşu ile başladı.
Yapılan konuşmaların ardından Önder’in katledildiği
yere karanfiller bırakıldı, “Önder Babat Ölümsüzdür”,
“Faşizmi Döktüğü Kanda Boğacağız” ve “Katiller
Bulunsun Hesap Sorulsun” sloganları atıldı.
Önder Babat’ın katledilmesinin devrimci kamuoyunda
yankılarının sürdüğü günlerde bir başka katliam
haberi de Dersim’den geldi. Daha öncesinde bölgede
görev yapan jandarmalar tarafından ölümle tehdit
edilen Devrimci Demokrasi Dergisi okuru İmam Boztaş,
8 Mart günü saat 21.00 sıralarında, Dersim’in
Mazgirt İlçesi Hozin (Alınyazı) köyündeki evine
gelen uzun namlulu silah taşıyan, yüzünü gizleyen
kişilerce kurşunlanarak katledildi. İmam Boztaş
da yoldaşları, köylüleri ve yakınları tarafından
yapılan törenle toprağa verildi.
Geçtiğimiz günlerde Tokat’ta üç kişinin katledildiğine
dair netleşmeyen bilgiler ise Mart ayının ilk
günlerini kan kızılına boyayan bir diğer gündem
maddesiydi. Bunlara son günlerde yeniden sıklaşmaya
başlayan ve en uç örneği EKB çalışanı Derya Aksakallı
ile Devrimci Demokrasi okuru Mahir Baş’ın kaçırılması
ile yaşanan kaçırıp işkence edip bırakma şeklindeki
baskılar da eklendi. Yine DGM’de yargılanan arkadaşlarına
destek vermek için basın açıklaması yapan Ülkemizde
Gençlik Dergisi okurlarının gözaltına alınıp birinin
burnunun kırılması hızlı başlayan Mart ayının
bir diğer gelişmesiydi.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken Avrupa’dan da AB’nin
gerçek yüzünü yeniden açığa çıkaran bir haber
geldi. AB’nin mülteci politikaları nedeniyle kendini
yakan Ümit Abay’ın fotoğrafları artık Türkiye’yi
izlemeye gerek görmeyen, “sizin ülkenizde demokratik
gelişmeler var, gidin mahkemede yargılanın” diyerek
mültecileri kovan bu emperyalist ülkelerin “demokrasisinin”
belki de en iyi ifadesiydi.
Bir ay içersinde bu kadar çok ölümün gerçekleşmesi,
önümüzdeki sürecin devlet politikalarına ilişkin
hepimize belli bir fikir veriyor.
|