ANNCOL: Bir kaç gün önce güçleriniz bir
petrol boru hattını ve elektrik kulelerini olduğu
gibi, ABD’ye ait Drummond şirketinin kömür trenlerini
havaya uçurdu. Neden?
Marquez: Bu bir gerilla savaşıdır- halka
karşı savaş yürüten devletin finansal kaynaklarını
etkilemek için altyapı sistemine saldırılmıştır.
Bu, Kolombiya Başkanı Uribe’nin savaş yolunu seçmesinin
karşılığıdır. ABD de aynı şeyi kendi çıkarları
için Yugoslavya, Afganistan ve Irak’a karşı yaptı;
bu unutulmamalı. Şu gerçek de unutulmamalı, bu
savaşlar haksız savaşlardır-ABD özgürlükle değil
boyun eğdirmekle ilgilenir. Uribe Valez’in topyekün
savaşı da bundan farksızdır. Kolombiyalılar sosyal
adalet ve barışa ulaşmak için bu çatışmaya politik
çözüm bulmaya çabalamalılar. Bu FARC’ın ana sratejik
amacıdır.
A: Niçin ABD şirketlerine karşı bu denli
öfke duyuyorsunuz?
M: Tam böyle değil. Aslında biz ABD şirketlerine
karşı öfke duymuyoruz; bizim hedefimiz onların
sömürü politikası. ABD şirketleri ile yapılan
antlaşmalarda Kolombiya halkının kendi kaynaklarından
elde edilen kârın aslan payı ABD şirketlerine
gidiyor. Gelecekte, Kolombiya’da yatırım yapmak
isteyen herhangi biriyle olduğu gibi bu şirketlerle
de antlaşmaya varmayı umuyoruz, fakat kendi ülke
çıkarlarımızı da düşünerek. Ülke kendi kaynaklarından
daha çok kâr sağlamalıdır. Yabancı şirketler de
kâr edebilirler, fakat akla uygun bir şekilde.
A: Yoksa Irak’taki sabotajlardan mı esinleniyorsunuz?
M: Irak’taki savaş, petrolü yasal sahipleri
olan Irak halkının elinden almayı amaçlayan bir
sömürü savaşıdır. Kolombiya Planı ve FTAA (Amerikan’ın
Serbest Ticaret Bölgesi tasarısı) ile ABD, kıtanın
zenginliklerini çalmak ve kıta halklarını yoksullaştırmak,
köleleştirmek istiyor. Bizim durumumuzda meselenin
özü, petrol, aynı zamanda gaz, kömür, elektrik
üretimi; hatta Amazon ve onun yenilenemez biyolojik
zenginliğidir. Bu tüm Latin Amerikalılar’ı kaynaklarımızı
ve egemenliğimizi savunmak için harekete geçirmeli.
Bunu etkin bir biçimde yapmak için, koordinasyonlu
mücadelelere ve imparatorluğun politik-askeri
stratejilerine karşı direnmek için halklarımız
arasında birliğe ihtiyacımız var.
A: Geçtiğimiz ay boyunca, Venezuela ordusu
ve Kolombiyalı paramiliterler arasındaki pek çok
kişinin öldüğü çarpışmalar ya da 15 Kolombiya
Black Hawk helikopterinin Venezuela hava sahasını
ihlal etmesi gibi birkaç olay, Kolombiya-Venezuela
sınırında gerilimi yükseltmişti. Bunlar birbirinden
ayrı tek tek olaylar mı? Sınırda gerçekte neler
oluyor?
M: Bunlar tek tek olaylarmış gibi görünmüyorlar.
Sanki Venezuela Bolivar Cumhuriyeti’ne karşı gizli
amaçlardan kaynaklanan bir provakasyon zinciri
varmış gibi. Sorunlar sizin söz ettiklerinizden
daha fazla. Uribe’nin son zamanlarda Başkan Chavez’i
Kolombiyalı gerillalarla bağlantılı gösteren sinsi
söylemlerini ya da 2002 Nisanı’nda (Chavez’e karşı
yapılan) darbe girişimi üzerine Kolombiyalı hükümet
yetkililerinin Bogota’daki kutlamalarını hatırlayın.
Venezuela topraklarında bulunduğu iddia edilen
devrimci liderler ya da Venezuela’nın gerillaları
desteklemesi üzerine medyada tekrarlanan yalan-yanlış
bilgilerden de bahsedebiliriz. Bu çok ciddi ve
talihsiz bir durum; çünkü Kolombiya, Venezuela
ile olan kardeşlik ve iyi ilişkilerle dolu geçmişini
bir kenera atamaz.
A: Venezuelalı ve Kolombiyalı Chavez karşıtı
kesimler onu Kolombiya gerillasını desteklemekle
suçluyor. Bu doğru mu?
M: Bizi nasıl destekliyor? Hiç kimse bunu
hiç bir şekilde kanıtlayamaz, daha basiti, bu
doğru değil. Bu, burada ve oradaki çeşitli, Bolivarcı
Devrim düşmanlarının basit bir bahanesi. Doğru
olan ve aynı zamanda ciddi olan Bogota’nın Venezuela’nın
iç işlerine müdahalesidir. FARC’ın iktidarında
çok net ve kesin bir sınır politikası izleyeceğimizi
tekrar etmek istiyorum: Komşu ülkeleri işgal etmeyeceğiz.
Bizim çatışmamız Venezuela ya da Peru, Ekvador
veya Panama silahlı kuvvetlerine karşı değil.
Bizim savaşımız zalim ve adeletsiz bir rejimi
destekleyen ve savunan Kolombiya ordu ve polisine
karşı. Komşu ülkelerin silahlı güçleriyle çatışmak
için provokasyon yaratılması FARC’ın umurunda
değil.
A: Ama siz ve Chavez, ikiniz de kendinizi
Bolivar yanlısı olarak tanımlıyorsunuz, dolayısıyla
ortak bir şeyleriniz olmalı.
M: Evet, bu doğru. Biz Bolivarcıyız. FARC
Marksizm-Leninizm’i Kolombiya bağlamında benimsemiştir
ve aynı zamanda Bolivar yanlısıdır. 2000’de -şu
an yeraltında büyüyen bir hareket olan- Bolivarist
Hareketi geniş bir halk gösterisiyle San Vicente
del Caguan’da başlattık. Hepimiz Simon Bolivar’ın
halkı bağımsızlık, özgürlük ve sosyal güvencelerde
birleştirme yönündeki politik projesinde anlaştık.
Askerler, gerillalar, entellektüeller, yerli halklar,
siyah insanlar, çiftciler, hepimiz... Kim Kolombiya’nın
kurtarıcısının; Kolombiya ve Peru ve Bolivya ya
da tüm Latin Amerika ve Karayip Adaları’nın evrensel
uyum ve saygınlık alanı olarak birleşmesi düşüncesi
karşısında baştan çıkmaz ki? O, bu Cumhuriyet’in
kuruluş babasıydı ve onun başlattığı rüya yeniden
anlaşılmaya ihtiyaç duyuyor.
A: FARC yönetimi, Uribe’nin faşist olduğunu
savunuyor. Oysa Uribe Hükümeti belediyeler, yerel
meclisler için demokratik seçimler yapıyor ve
hatta bu ay bir referandum düzenledi. Yani onun
faşist olduğunu neye dayanarak söylüyorsunuz?
M: Demokratik seçimler mi? Kolombiya’da
hiçbir zaman demokrasi olmadı. Onlar Yurtseverler
Birliği’ni silahla yok ettiler Oligarşik rejim,
kendi dışındaki hiçbir politik alternatife hoşgörü
göstermez. Onlar her zaman silahları ve görsel
medyayı amaçlarına hizmet etmeleri için hazırda
tutarlar. Şimdi, potansiyel bir seçmenin oyu medya
tarafından yapılan çalışmalarla yönlendiriliyor.
Bu bir manipülasyondur, demokrasi değil. Paramiliter
liderlerden biri Meclis’in % 30’unun onun emirlerine
itaat ettiğiyle övünürken, nasıl demokratik bir
Meclis’ten söz edebiliriz ki? Aslında kimi bölgelerde
paramiliterler tarafından araya sıkıştırılmış
belediye başkanlığı adayları var. Aynı şey kimi
devlet kademelerinde de oluyor, Cesar ve Magdalena
örneklerinde olduğu gibi. Uribe ve onun faşist
cephesinin suç listesi çok uzundur: İnsanların
ayrımsız ve keyfi bir biçimde içine hapsedildiği
cadı avları ve baskınlar; savaş yasaları; askeri
güçlerin adli polisin yerine geçmesi; insan haklarının
azgınca katledildiği “rehabilitasyon ve birleştirme
bölgeleri”; devlet destekli paramiliterlerin katliamları
ve “faili meçhul”leri, kayıplar ve göçe zorlamalar...
A: Uribe’ye suikaste kalkışacağınız söyleniyor.
Bu doğru mu?
M: İki yıl içinde gerillayı yok edeceğini
söyleyen Uribe’nin kendisiydi. Yatırımcılara,
şirket sahiplerine ve ülkeye söz verdi. Hatta
kellelerimize ödül koydu. Ama aradan bir yıl geçmesine
ve Kolombiya’daki çatışmaya ABD’nin artan askeri
müdahalesine rağmen ortada bir şey yok. FARC sapasağlam;
ordu yönetimi bundan bahsetmemeyi tercih etse
de -çünkü bu onları rahatsız ediyor- FARC büyüyor
ve gerilla savaş taktikleri kullanıyor. Uribe
zenginlerin hayal tüccarıdır. Gerillanın askeri
bir yenilgisi olmadı ve olmayacak. Çözüm politiktir;
çoğunluğun çıkarına ekonomik, sosyal, politik
yapısal değişimlerden oluşan bir çözüm. Uribe
ülkenin ciddi sosyal problemlerini çözmeye yatırım
yapmak yerine baruta yatırım yapıyor. Kolombiyalılar
onun ülkeyi vergiyle boğmasına daha fazla izin
vermemeli. O sürekli olarak halktan daha fazla
para istiyor, ama sadece savaşa harcamak için.
A: FARC’ın referandum konusundaki duruşu
nedir?
M: Referandum diktatörlüğü meşrulaştırmanın
bir yolu. Bir hükümetin, namussuz politikacıları
ve yozlaşmış politik kurumları cezalandırmak için
referanduma değil; sadece politik iradeye ihtiyacı
vardır. Uribe otoritesini meşrulaştırmak için
referandum istiyor; ama temelde bu IMF’nin taleplerini
yerine getirmek içindir. Uribe Valez referandum
onaylanmadığı takdirde, memur maaşlarını yasal
olarak donduracakları tehdidinde bulunduğu zaman
tüm Kolombiya onun şantajını geri çevirmeli.
A: Piedad Cordoba ve Gloria Gaitian yönetimindeki
Liberal Parti kesiminin referandum konusunda çekimser
oy kullanmasına nasıl bakıyorsunuz?
M: Çok saygın ve cesur bir tutum takındılar.
Bence biz Kolombiyalılar bu refarandumda oy kullanmamalıyız.
“Hayır” onlara yardım eder, çünkü yüzdeleri arttırır
ve bu tam da diktatörlüğün amaçlarını gerçekleştirmek
için istediği şey.
A: Eski hükümet başkanları Samper, Turbay
ve Lopez Michelsen’le savaşmıştınız, şimdi ise
onlara kibar mektuplar yolluyorsunuz. Yoksa FARC
savaş alanında çok güçsüz bir hale düştü de başka
çareniz mi kalmadı?
M: Başkomutanlarımızdan Manuela Marulanda
Valez, bahsettiğiniz eski liberal başkanların
-eş zamanlı olarak Uribe’ye de- yolladığı saygın
mektubu yanıtlıyor. Eski başkanların mektubu,
iki tarafın insani mübadele ya da savaş tutsaklarının
değişimi konularında anlaşmalarını rica ediyordu.
Başkan Uribe’nin onlara verdiği küstah ve kaba
yanıt karşısında biraz şaşırmadık diyemeyiz. Manuel
Marulanda’nın yaptığı ise, FARC’ın en başından
beri tartışmayı önerdiği bu seçeneği sadece tekrarlamak.
Bu konudaki iyi niyetimiz gerçek olaylarla kanıtlandı:
50 hasta askerin bırakılması karşılığında yalnızca
sağlık problemleri olan 13 gerillayı bırakan geçmiş
hükümetle insani bir anlaşma yaptık. Üstüne üstlük,
tek taraflı bir jestle 304 asker ve polisi serbest
bıraktık. Hükümet bu jeste hiçbir şekilde karşılık
vermedi. Bazı gazetecilerin yanısıra, dini liderlerin
de içinde olduğu bir takım insanlar, bizim adamlarımız
hapiste kilitliyken, böylesi bir tek taraflı jest
için ricada bulunmayı sürdürüyorlar. Bir süre
önce, FARC sözcülerini bir değişim için görevlendirdi,
ama hükümet bu olasılığı umursamamayı sürdürüyor.
Tüm bu olanlardan sonra kurtarma operasyonlarına
devam mı edecekler? Eski başkanlarca önerilen
anlaşmaya varmak kanlı kurtarma operasyonlarına
girişmekten daha mantıklı olurdu.
A: Elinizde tuttuğunuz üç Amerikalı’yı
ne yapacaksınız?
M: Örgütümüzle Kolombiya hükümeti arasındaki
bir tutsak değişimi ile en kısa zamanda evlerine,
ABD’ye dönmelerini umuyoruz.
A: Peki ya Ingrid Betancourt?
M: Onun da ötekilerden bir farkı yok.
A: Ve elinizdeki üst düzey politikacılar,
neden onları da tutsak değişimine dahil ediyorsunuz?
M: Şunu anlamalısınız: Kolombiya hükümetleri
ve polis-ordu hiyerarşisi, onların kurumlarını
savunmak için hayatlarını tehlikeye atan bu birkaç
asker ve memurun kaderiyle hiç ilgilenmiyorlar.
Onlar önemsiz; çünkü onlar oligarşinin üyesi değiller.
Kolombiya’da herkes Samper hükümeti sırasında
JEGA (bir sol-kanat gerilla grubu) tarafından
kaçırılan eski devlet başkanı Gaviria’nın kardeşinin
salıverilmesi için yapılanları iyi hatırlar. Bu
konu, aynı zamanda OAS (Amerikan Devletleri Örgütü)
başkanı olan Gaviria’nın kardeşinin birkaç JEGA
gerillası karşılığında salıverilmesi için kendini
“garanti” olarak öneren ve JEGA tarafından alıkonan
polis müdürü general Serrano’ya sorulabilir. İnanıyorum
ki, insanlar tutsak değişiminin yaşamsal önemi
olan bir ihtiyaç olduğunu anlıyorlardır. Üst düzey
politikacılar söz konusu olduğunda şöyle düşünülmeli:
Onlar, özellikle meclis ve hükümet üyeleri -hepsi
değil, çünkü aralarında adaletsiz uygulamalara
katılmamış dürüst insanlar da var- halka karşı
savaş bildirilerinin sayısı kadar kanun ve kararname
yürürlüğe koydu. Bu gerçeği görmezlikten gelemeyiz.
Ama durum ne kadar karışık olursa olsun hâlâ bir
çözüm bulunabilir. Komutan Manuel (Marulanda)
uzlaşma sağlayabilecek yasal ve anayasal araçların
her zaman var olduğunu kanıtladı; fakat karşı
tarafın buna niyeti yok ve sürekli bahane üretiyorlar.
Hükümetle FARC arasında savaş tutsaklarının ve
polikacıların serbest bırakılması konusunda bir
anlaşmaya varılırsa, gelecekte toplumsal ve silahlı
çatışmaya politik bir çözüm bulmak için doğru
koşulları yaratmış oluruz.
A: Hapishanedeki gerillaların kaçının
bırakılmasını isterdiniz?
M: Hepsinin.
A: Son zamanlarda tutuklananlar da dahil
mi?
M: Eğer hükümetin cadı avını ve devlet
güçlerinin gece baskınlarını kastediyorsanız,
ülkenin bir faşist diktatörlükle yönetildiği açıktır.
Herkesi götürüyorlar: Piskoposlar, rahipler, belediye
başkanları, doktorlar, belediye çalışanları, çiftçiler,
öğrenciler, hatta gerilla oldukları ya da gerillayla
işbirliği yaptıkları iddiasıyla sıradan köylüler...
Vatandaşların Valle’de alıkonulması üzerine bir
albayın yaptığı açıklamayı hatırlayın: “Onları
alıkoyuyoruz, çünkü gözleri ve kulakları gerillalarınkine
benziyor...” Üstelik birkaç gün ya da ay sonra
serbest bırakıldıkları halde! Çünkü basında ve
televizyonda hükümetin istediği anda üstesinden
gelebileceği “teröristler” olarak gösterilen,
hatta bunun için kameralar önünde sıralar halinde
yürütülen bu insanları suçlayacak hiçbir kanıt
bulunamamıştır. Neyse ki insanlar, Valle’de İnsan
Hakları Ombudsman Ofisi’nin sivil toplumun yanında
yer alarak müdahale etmesi olayında olduğu gibi,
tepki göstermeye başlıyorlar. Neyse ki, Başkan’ın
onları “insan hakları trafik polisleri” ya da
“teröristlerin savunucuları” adlandırmasına rağmen
İnsan Hakları NGO’ları bildiriler yayınlıyor ve
bu anlamda Kolombiya’lı entelektüellerin Mr. Uribe’ye
onun tavrına karşı çıkan bir mektup yollamaları
oldukça yüreklendirici bir davranıştı. Bertolt
Brecht’in şiirinde geçtiği gibi toplum çok geçmeden
faşizme tepki göstermek zorunda kalacak.
A: Başkan Uribe, bir tutsak değişimine
gönüllü görünüyor ama gerillaların yeniden gerilla
yaşamına dönmemeleri koşuluyla... Onların Fransa’ya
gönderilmesi kabul edilebilir miydi?
M: Bu gülünç bir teklif. Bu ne tutsak değişimi
ne de insani değişimdir. Bu bir sürgündür. Bir
uzlaşma ihtimalini tamamen ortadan kaldırmak için
yapılan bir hile. Tüm dünyada haksız rejimlere
ve tiranlıklara karşı duran insanlar, evrensel
haklarının inkârı için sürgün edilirler. Karşılıklı
değişim anlaşması, eğer olursa, hükümetin de ve
FARC’ın da isteklerinin yerine getirilmesi anlamına
gelir.
A: US SouthCom’un şefi sık sık FARC’ın
2006’da, Uribe’nin başkanlığı sona erdiğinde kapsamlı
bir saldırıya hazırlandığını iddia ediyor. Bu
doğru mu?
M: Onun FARC’ın Genelkurmay’ında bir kaynağı
olduğunu hiç sanmıyorum... General James Hill,
FARC’ın yenilemeyeceği konusunda bir uyarı yapmıştı.
Beyaz Saray’dan gelen fonların akışını hızlandırmak
ve savaş vergilerini haklı çıkarmak için bizi
kağıt üzerinde medyada yok eden Uribe’dir. Aslında
içten içe FARC’ın hâlâ burada olduğunu çok iyi
biliyorlar - bu yüzden de ortalığa spekülasyon
ve dedikodu yayıyorlar.
A: Brezilya’daki toplantılarda FARC ve
BM arasında neler konuşuluyor?
M: Biz bakış açımızı BM’den önce Kolombiya’daki
iç çatışma olarak belirledik. Birçok uluslararası
organ burada gerçekte yaşananlar konusunda çoğu
kez dar ve önyargılı bir bakış açısına sahip;
çünkü sadece hükümetin açıklamalarını duyuyorlar,
hükümet sürekli kuşku kampanyaları ve korku taktikleri
üretmekte çok başarılı. Uluslararası topluluk,
yeni bir hükümet kurmak için savaşan diğer tarafı,
gerillayı, henüz hiç dinlemedi. Bu görüşmeler
çok önemli; çünkü, sözcülerimizin Kolombiya’daki
bu karışık durumun bütünlüklü bir resmini çizmesine
imkân tanıyor. Geçenlerde Rio Grup Başkanları’na
bu mantıkla bir mektup gönderdik, üç yıl önce
ABD meclisine gönderdiğimiz gibi.
Dünya, sadece hükümetin karşı-devrimci propagandası
yüzünden FARC’ı hiç tartışmadan terörist olarak
kabul etmemeli. FARC, Kolombiya’da devlet terörizmine
ve haksızlığa karşı bir yanıt olarak güçleniyor.
Dünya, FARC’ın uyuşturucu ticareti yapan bir örgüt
olduğu hikayesine aldanmamalı, çünkü bu kesinlikle
doğru değil. Dünya, ayrıca Washington ve Bogota
hükümetlerinin örgütümüzün politik olduğunu inkâr
etmeye çalıştıklarını da bilmeli. Aynı zamanda,
onlar, uluslararası topluluğun aracılığını engellemeyi
ve ABD’nin jeopolitik nedenlerle askeri müdahalesini
haklı göstermeye çalışıyorlar. FARC-EP, Kolombiya’da
ilk kez demokrasi, sosyal adalet, bağımsızlık
ve barışı mümkün kılacak bir Yeni Güç kurmak için
halkın yanında savaşan politik ve askeri bir örgüttür.
Tek dürüst çözüm, uluslararası topluluğun FARC’ı
meşru muhalif güç olarak tanımaya başlamasıdır.
|