Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

K. Nihal Deniz

Suriye’nin başkenti Şam yakınlarındaki “Eyn Seher Kampı”na hava saldırısı düzenleyen İsrail, bir kez daha “haydut” yüzünü gösterdi. Bu saldırıyla İsrail, 1973 yılından beri ilk defa Suriye topraklarına yönelik harekat gerçekleştirmiş oldu. Bu saldırıyı düzenlerken; ABD’nin Afganistan ve Irak’a müdahale ederken kullanmış olduğu “önleyici darbe”, bir başka deyişle “önce sen vur” stratejisine atıf yaptı...
İsrail, yaptığı bu haydutça saldırıyı; “Suriye, terörizmle yeterince mücadele etmiyor ve teröristleri topraklarında barındırıyor” gerekçesiyle açıklıyor. Ayrıca, “terörist eylemlerle bağlantılı olduğu takdirde, hedefler ve amaçlarla ilişkin sınırlarımız yok” (Sabah, 8 Ekim 2003) diyerek, yeni bir saldırı düzenleyebileceklerini açıkça belirtmiştir.
İsrail’in Suriye topraklarına yaptığı terörist saldırı; Suriye’nin istemi üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısında ele alındı. Her zamanki gibi ABD, Ortadoğu’daki en önemli iki jandarmasından biri olan İsrail’in kınanmasına karşı çıktı ve bu ülkeyi eleştirmekten kaçındı. Saldırıya ilişkin olarak da ABD; “Suriye, terörle savaş konusunda yanlış tarafta” mesajını verdi...
ABD’nin, İsrail’i destekler nitelikteki tavrının nedeni bellidir. Her şeyden önce bilinmesi gerekir ki; İsrail, bu saldırıyı ABD’nin desteğini alarak yapmıştır. Çünkü, ABD’nin Ortadoğu’daki politikalarına en iyi biçimde hizmet eden haydut İsrail, emperyalist ABD’nin Ortadoğu’daki jandarmalık görevini üstleniyor.
Biliniyor ki, ABD, Ortadoğu’ya hakim olmak istiyor. ABD’nin, “Avrasya Stratejlsi”ni hayata geçirmesi için, Ortadoğu’da hakim olması bir zorunluluktur. Bu bölgeyi ele geçirmek istemesinin nedeni; bazı politik açıklamalarda ifade edildiği gibi; sadece petrol yataklarını ele geçirmek için değildir. Ortadoğu; zengin doğal gaz ve petrol yatakları ile “enerji koridoru”na sahiptir ve büyük miktardaki su havzaları dışında, çok önemli bir stratejik konumu bulunmaktadır. Afganistan’ı işgal ederek Orta Asya’ya yönelen ABD, belirttiğimiz önemli konumda bulunan Ortadoğu’yu ele geçirerek, Avrasya Stratejisi’ni hayata geçirmek için, önemli bir yol kat etmeyi düşünüyor.
Afganistan ve Irak işgaliyle, eski sömürgecilik yöntemlerine (fiili işgal) dönen ABD; Ortadoğu’da çıban başı olarak gördüğü İran ve Suriye’yi de dize getirmek istiyor. Kendi denetimine girmeyen tüm ülkeleri, işgal ve saldırı politikasıyla tehdit eden ABD’nin işi bu defa çok daha zor görünüyor. Saddam diktatörlüğünün baskısından yılan ve bu anlamda ulusal bilincin fazla gelişmediği Irak’ı çok kolayca işgal eden ABD, İran ve Suriye’yi aynı rahatlıkla işgal edemeyeceğini biliyor. Çünkü, bu iki ülkedeki “ulusal bilinç”, çok daha güçlüdür. Bundan dolayı da, askeri müdahale ve işgal politikası, çok daha zordur.
İşte, Suriye ve İran’a askeri müdahale ve işgal etmede başarılı olamayacağını bilen ABD; bu iki ülkeye gözdağı vermek için, haydut İsrail’i Suriye’ye saldırtmıştır. Yine İsrail’in, diplomatik kaynakları aracılığıyla yaptığı; “İran’ın nükleer programının önümüzdeki 18 ay içinde durdurulmaması halinde, geri dönüşü olmayan bir noktaya gelineceğini” (Milliyet, 8 Eylül 2003) öne sürmesi, aba altından sopa göstermektir.
Suriye’ye yönelik haydutça saldırı, İsrail içinden bile tepki almıştır. Yine, Şaron Hükümeti’nce uygulanan “Filistin Politikası”, İsrail kamuoyunda hoşnutsuzluk yaratmaktadır. 1999-2003 yılları arasında “İsrail Meclis Başkanı” olan Avraham Burg’un şu değerlendirmesi düşündürücüdür:
“Filistinlilerin çocuklarını önemsemeyi bırakmış olan İsrail, onları tepeden tırnağa nefrete bürünmüş bir halde gelip, israillilerin kendilerini içine kapattıkları hayal dünyalarının göbeğinde kendilerini havaya uçurunca şaşırmamalı. Bizim eğlence mekanlarımızda intihar ediyorlar, çünkü gerçek hayatları bir işkence. Restoranlarımızı kanlarıyla yıkayarak iştahınızı kaçırıyorlar, çünkü evlerinde çocukları, anneleri, babaları aç ve sefil durumda. Günde bin elebaşanı da öldürsek, hiçbir şey çözemeyiz, çünkü liderler alttan geliyor; nefret ve öfkenin kaynağından, adaletsizliğin ve ahlaki çürümenin ‘altyapıları’ndan...” (Radikal, 19 Eylül 2003)
Yukarıda alıntı yaptığımız yazının başlığı; “Siyonizm’in Sonu Yakındır” diye konulmuş. Ancak unutmayalım ki, Siyonizm, kendi kendini yok etmeyecektir. Onurlu ve direngen Filistin halkının kahramanca ve dişe diş mücadelesi, Siyonizm’in sonunu getirecektir. Bu nedenle, Filistinli kardeşlerimizi desteklemek, devrimci sosyalistlerin ve tüm Ortadoğu halklarının öncelikli görevidir. Ortadoğu Halklarının devrimci mücadele dayanışması ve birliği, Siyonizm’in sonunu daha da yakın kılacaktır. Böylece, Ortadoğu Devrimci Çemberi’nin hayata geçmesinin yolu da hızlanacaktır, öyleyse, Arap, Fars, Türk ve Kürt halklarının birleşik devrim cephesini örmek için, görevlerimize sıkı sıkı sarılalım...
Çocuk Katili İsrail
ABD'nin desteğiyle, Filistin'lileri soykırıma uğratan, Nazi İmparatorluğu'nun son versiyonu İsrail; yüzlerce çocuğu katlederek, bölgedeki haydutluğuna devam ediyor.
Uluslararası Af Örgütü'nün (Al) açıklamasına göre;
"29 Eylül 2000 yılında başlayan Filistin ayaklanmasının başından bu yana, İsrail Ordusu, 400'ü çocuk toplam 2200 Filistinliyi öldürdü. ...Onbinlerce kişi yaralandı, bir çoğu hayat boyu sakat kaldı." (bkz. Ö.Gündem, 2 Ekim 2002)
Evlerini yıkarak, tarım alanı ve çeşitli işyerlerini tahrip ederek, onbinlerce Filistinli'nin evsiz ve işsiz kalmasını sağlayan İsrail; ABD'nin vetosu nedeniyle, gerçekleştirdiği katliamlar ve haydutça saldırılarından dolayı, BM'de ve BM Güvenlik Konseyi'nde kınanamıyor ve işgal ettiği Filistin topraklarından çekilmiyor. Gerçi Filistin direnişinin tarihi göstermiştir ki İsrail, BM kararlarına da hiçbir zaman uymamıştır. Anlaşılan odur ki; Ortadoğu'da tam bir hakimiyet kurmak isteyen ABD, İsrail sopasına her zaman gereksinme duyacak ve bu nedenle de, Siyonist politikaların bir uzantısı olan katliamları destekleyecektir...


 
 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul