Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

Amerikan emperyalizminin Irak’a başlatmış olduğu sömürgeci savaşın kalıcı bir işgalle sonuçlanmasından sonra, şimdi de ortaya böylece oluşan büyük soygun pastasının paylaşılması sorunu çıktı. Aslında, ABD açısından bunun bir sorun olduğu söylenemezdi; çünkü ABD yönetimi, daha en başta, henüz savaş başlamamışken bu konuda hazırlıklarını yapmış ve işlerin ihalesini bile belirlemişti. Bush yönetimine yakın şirketlerin savaş sonrasındaki inşaat, vb. işlerinden en yüksek payları aldıkları da aylarca gazetelerde yazıldı. Hatta denebilir ki, bu anlamda Irak savaşı, dünya tarihinde “yıkılacakların kim tarafından nasıl yeniden yapılacağının baştan planlandığı” ilk savaştır. Nereye saldırıp neyi tahrip edeceklerini bilenler, bu tahribattan sonra açılacak “iş alanlarını” da planlamışlardır. (Bu arada konumuzla ilgisi yok gibi görünse de “bütün üst-anlatılar/ideolojiler öldü, bütün toplum projeleri çöktü; bundan sonra bir ülkeyi bir projeye göre şekillendirmenin olanağı yoktur” vb. tezleri sayıklayıp duran postmodernist gevezelerin bu son derece “planlı” harekatı nasıl yorumladıklarını da çok merak ediyoruz doğrusu...).
Tabii ki bu büyük pastadan ufak da olsa bir parça pay almak isteyen Türkiye işbirlikçileri dört bir koldan ABD’ye yaranmak ve şirin gözükmek için dillerini çıkarmış, kuyruklarını sallar olmuşlardır. Ancak bütün bağlılık gösterilerine karşın, görünen o ki ABD, bir dahaki sefere görevlerini doğru yapmaları için Türkiye’nin “bütünleme sınavlarını” geçmesi gerektiğini düşünmekte ve bu konuda istekli davranmamaktadır.
Kendi toprakları üzerinden geçerek Irak üzerine ölüm yağdıran uçakları saymazsak, Irak savaşına Güney Mezopotamya’daki bazı havaalanlarının korunması görevi haricinde asker göndermeyen ve topraklarından ABD askerlerinin geçişine izin vermeyen Türkiye devletinin işbirlikçilik noktasında karnesinde kırık notlar var. Savaşın ABD lehine sonuçlanması Türkiye işbirlikçilerine rahat bir nefes aldırdı ve hemen bundan sonra ABD’nin gözüne tekrar nasıl girerim, nasıl bu pastadan pay alırım hesapları yapılarak yollar aranmaya başlanıldı. İlk önce R.T. Erdoğan bundan sonra ABD’ye her türlü yardıma hazırız mesajı verdi. Daha sonra MGK toplantısında ABD’nin yapmış olduğu talepler doğrultusunda kararlar peşi sıra çıkmaya başladı ve Afganistan’da olduğu gibi ABD’nin pis işlerini yapmak için asker verebileceklerini açıkladılar.
Aynı dönemlerde Wolwofitz, Grossman, Perle derken, şimdi de Büyükelçiliğin siyasi müsteşarı John Kunstadler sazı eline alarak, “Ankara ile Amerika arasındaki stratejik ortaklığın sona erdiğini belirterek hayati risk altındaki askerlerimiz için üslerinizi kullandırmadınız. İlişkileri tamir etmek istiyorsanız, gidin ölen askerlerimize yas tutan Amerikan halkını ikna edin” (Milliyet Gazetesi) diyecek kadar pervasızlaştığı halde, yerli işbirlikçiler Amerikan emperyalizminin bütün tükürüklerini kana bulanmış Irak üzerinden azda olsa gelecek parayı kaçırmamak için “yarabbi şükür”le geçiştirmişlerdir. Şövenizmi körüklemek için sık sık Türk ulusunun büyüklüğü, onuru, gururu üzerine sürekli dem vuran hükümet ve ordu mensupları bütün bu hakeretleri sineye çekmişlerdir.
Diğer taraftan komşu Irak halkı daha ölülerini gömmemiş, yaralarını saramamış, yasını tutamamışken, Irak halkının üzerindeki sömürüyü katmerleştirmek için, sözde Irakı’ın yeniden yapılandırmak amacıyla ABD’nin açmış olduğu 9 büyük ihalenin 8’i tamamlanmış ve tüm kontratları ABD şirketleri almıştır. Ancak ABD bundan rahatsız olan diğer emperyalist güçleri rahatlatmak için bu şirketlerin diğer ülkelere taşaron işlerini yaptırabileceklerini açıklamayı da ihmal etmemektedir. Öte yandan Wall Street Journal’ın haberine göre, Irak’ta devletin kontrolündeki bazı sanayi sektörleri ve petrol sanayiin özelleştirilmesi işlemlerine başlanmıştır bile.
İşler böyle gider ve zaten Türkiye’li işbirlikçilere Irak’tan ciddi bir avanta düşmezken, Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen’in, “Irak’ın inşaasından kazanılacak para kanlı paradır”, diye açıklama yapması ortalığı birbirine kattı. Haberi duyan işbirlikçi burjuvazinin önde gelenleri hemen tepkilerini dile getirerek “bakan ne derse desin bizim işbirliğimiz sürecek” cinsinden açıklamalar yapmaya başladılar.
Daha sonra ise tepki asıl büyük yerden, Başbakan’dan geldi. Başbakan Tayip Erdoğan kameralar önünde yapmış olduğu basın açıklamasında “Ergezen’in söylediklerini talihsizlik olarak bulduğunu” ortaya koydu ve açıkça “biz Irak’ta almamız gereken yerimizi alacağız” diyerek, geçerli olan sözün milletvekilinin değil devletin asıl sahipleri olan işbirlikçi burjuvazininki olduğunu ortaya koydu.
Nitekim Bakan, bulunduğu koltuğu kaybetme korkusuyla, yani metazori yaptığı açıklamada sözlerinin çarpıtılmış olduğunu açıklayarak hem koltuğunu kurtarmış hem de burjuvaziden hükümete yönelik gelebilecek tepkilerin önüne geçilmiştir.
Kapitalizmin yaratmış olduğu toplumsal parçalanmayı en derininde yaşayan ve her türlü insani ve ilerici ulusal değerin düşmanı olan işbirlikçi burjuvazi Ankara Dünya Ticaret Merkezi öncülüğünde içinde ağırlıklı olarak inşaat firmaları, su, gıda, tıbbi malzeme, güvenlik, çevre temizliği, petrol kuyularının onarımı, yolların yapılması, havaalanları, su kanallarının yapılandırılması işlerinde faaliyet gösteren şirketler Irak’taki ihalelere katılacak. Bütün bu işlerin bedeli 100 milyar dolar gibi bir pasta olarak sunulmakta; ve bunun kan, gözyaşı, onursuzluk üzerine kurulmuş bir pasta olması da hiçbirini rahatsız etmemektedir.
Sonuçta, “paranın dini-imanı yok” biçimindeki atasözü bir kez daha kanıtlanıyor. Hem de kendisine islamcı süsü de veren bir hükümet tarafından.
Nerede tatlı kârlar varsa hızla oraya yönelen sermayenin önünde ise tek bir engel var: Büyük Ağabey’in tercihleri ve burun sürtme isteği...

 
 
 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul