Bush yönetimi
ve onun Avrupalı müttefikleri, özellikle de İngiltere,
Zimbabwe devlet başkanı Robert Mugabe'ye karşı
siyasi ve ekonomik istikrarsızlık entrikalarını
artırdı.
Cybercast Haber Servisi'nin 7 Haziran tarihinde
yaptığı açıklamaya göre, Birleşik Devletler hükümeti
bu hafta İsviçre'nin Cenevre kentinde yapılması
planlanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu
oturumunda Zimbabwe'nin "pervasız ve yıkıcı
insan hakları suçlarını" kınamayı planlıyor.
Zimbabwe Adalet Bakanı Patrick Chinamasa, kulis
faaliyeti çabalarının Birleşik Devletlerin bu
saldırısını yenilgiye uğratmaya başlayacağını
ifade ederek tepki gösterdi.
Geçen yıl İngiltere Cenevre'de benzer bir tasarı
geçirme girişiminde bulundu. Ancak Nijerya ve
birkaç diğer Afrikalı, Asyalı ve Ortadoğulu temsilcilerinin
ısrarlarıyla tasarı geçmedi.
Birleşik Devletler, bir başkanlık emri sayesinde,
Mugabe ve diğer 76 hükümet görevlilerine karşı
ekonomik yaptırımları uzattı. Bush tarafından
Mart ayının başında empoze edilen yaptırımlar,
bu kişilerin ABD bankalarında bulunan finansal
varlıklarını dondurdu. Yaptırım aynı zamanda ABD
şirketini bu temsilcilerle ticaret yaptığından
dolayı ilgilendiriyor. ABD ve İngiltere, Zimbabwe'de
2007'de yapılacak seçimden daha önce "özgür
ve adaletli bir seçim" yapmalarını talep
ediyor.
Ayrıca, ABD Dışişleri Bakanlığı "Zimbabwe'nin
Suni Krizleri" isimli bir çalışma yayınladı.
Bu "çalışma" sözüm ona Mugabe'nin tek
başına Zimbabwe'yi nasıl kendi kendine yeten bir
ülke durumundan borçlu bir ülke durumuna dönüştürdüğünü
belgeliyor.
IMF de Zimbabwe'nin üyelik haklarını geçici olarak
durdurdu. IMF tarafından öne sürülen neden "Zimbabwe'nin
üstesinden gelmekte başarısız olduğu ciddi ekonomik
sorunlardır." (CNSNews, 7 Haziran)
Zimbabwe'nin IMF'ye olan borcunun 233 milyon dolar
olduğu tahmin ediliyor, yani bu, anaparası şöyle
dursun, borçlarının faizlerini bile ödeyemeyen
diğer Afrika ülkelerinden çok daha az. IMF aynı
zamanda geçtiğimiz dört yıl için Zimbabwe'nin
enflasyon oranının %207 olduğunu ve üretimin üçte
bir oranında düştüğünü bildirdi.
İşsizlik oranı ise %70
Hükümet karşıtı protestolar, ABD ve İngiltere
tarafından desteklenen Zimbabweli muhalif bir
grup olan Demokratik Değişim Hareketi tarafından
yapılıyor. Esas hedef Mugabe hükümetini devirmek
için siyasi ve ekonomik kargaşa çıkarmak.
Gerçekte bu saldırıların arkasında ne var?
Neden Bush, Blair ve onların Avrupalı emperyalist
müttefikleri Mugabe'yi kovmak için bu kadar istekliler?
Mugabe, Küba devlet başkanı Fidel Castro gibi
bir sosyalist olduğundan dolayı hedef alınmamıştır.
Mugabe, 1980 yılında, Ian Smith liderliğindeki
ırkçı, apartheid*-benzeri rejime son verilmesine
katkıda bulunan ulusal özgürlük hareketinin eski
lideridir. Aslında, Mugabe diğer Afrika liderleri
gibi bir burjuva milliyetçisidir.
Ancak Mugabe'yi diğerlerinden ayıran şey, onun
ABD ve İngiliz emperyalistlerine karşı durma isteğidir.
Mugabe bütün dünyaya emperyalistlerin tehditlerine
ve oyunlarına karşı savaşım vermeden boyun eğmeyeceğini
ilan etmiştir. ABD Zimbabwe'de yeni seçimlerin
hiç vakit kaybetmeden yapılmasını talep ettiğinde,
Zimbabweli yetkililer Bush'un 2000 yılındaki seçimlerde
başkanlığı çaldığı için esas yeni seçim yapması
gerekenin ABD olduğunu ifade ettiler. Bu, Bush
ve Blair gibi emperyalist zorbalarda büyük öfkeye
ve aşağılamaya yol açan bir tür yiğitçe meydan
okumadır.
Şüphe yok ki, Zimbabwe halkı, Güney Afrika'nın
geri kalan kısmında yaşayan milyonlarca insan
gibi, muazzam sıkıntılarla karşı karşıyadır. Kuraklık
yılları yalnızca Zimbabwe halkından en az 6 milyon
insanı etkileyen bir açlığı ortaya çıkardı.
Kuraklığa bir insanın neden olduğuna kim inanır?
Ekonominin %96'sı hala Zimbabwe'nin eski sömürgeci
zalim İngiliz özel şirketlerinin elindeyken, nasıl
olur da, bir hükümet politikası böylesine felakete
yol açan enflasyon oranına neden olabilir?
ABD ve İngiltere'nin gözünde Mugabe'nin işlediği
en büyük suç, gerçek sahipleri olan topraksız
Afrikalı köylüler tarafından başlatılan beyaz
ticari çiftçilerin topraklarının kamulaştırılmasına
destek vermesidir.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Mugabe'nin, beyaz çiftçileri
kast ederek, iki milyon çiftçinin "yerinden
edildiğini" iddia ediyor. Bu imtiyazlı çiftçiler,
1880'lerin sonlarında ilk İngiliz işgalcileri
Zimbabwe'de kanlı bir zafer elde ettikleri zaman
başlayan sömürgeciliğin ırkçı mirasının bir parçasıdır.
Bu, çoğu işlenebilir topraklardan yerli halkın
çıkmaya zorlandığı kitlesel bir saldırıyı içeriyordu.
Tam da bugün için Zimbabwe'deki beyaz çiftçiler
ile yerli halk arasındaki ilişki bundan birkaç
yüzyıl önceki ABD kölelik sistemine benziyor.
Zimbabwe'nin özgürlüğü için savaşanların geniş
bir bölümünü, bugün genellikle savaş gazileri
olarak bahsedilen, topraksız yerli çiftçiler oluşturuyordu.
İngiliz hükümeti 1980 Lancester House anlaşmasındaki
sözlerinden döner dönmez, Mugabe hükümetine ticari
çiftçileri gerekirse zorla çıkarması için baskı
yapan kişiler bunlardır. Bu anlaşma İngiliz hükümetini
bu beyaz çiftçileri finanssal olarak desteklemekten
sorumlu tuttuğu için Siyahi çiftçiler kendi toprakları
üzerinde yeniden hak iddia edebilirdi.
ABD ve İngiltere, yalnızca beyaz çiftçilerin Zimbabwe
halkını açlıktan kurtarabileceği izlenimini vermek
istiyor. Bu yalan, sömürgeleştirmenin yeniden
sunumunu haklı hale getirmeyi amaçlıyor. Bu beyaz
çiftçiler dünya çapındaki kapitalist pazara bağlıdırlar.
Bu demektir ki, onlar ürünleri, tütün gibi, satın
alınması için yetiştirip işleyecekler ve kar için
satacaklar, açlığı ve Zimbabwe halkının acılarını
azaltmak için değil.
Bu entrikalar baştan başa Bush'un sonsuz savaş
ve emperyalist imparatorluk inşa etme bağlamında
düşünülmelidir. Buradaki ve dünyadaki tüm ilericiler
ve devrimciler, Mugabe hükümetini emperyalist
saldırılardan korumanın Zimbabwe'nin devam etmekte
olan egemenlik ve tam bağımsızlık mücadelesini
desteklemekle eş anlamlı olduğunu anlamalıdır.
Apartheid: Güney Afrika
hükümetince uygulanan, Avrupalıların başkalarından
ayrılması sistemidir.
|