Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Babil'den Gelen Kral, Betlehem'de Kurtarıcının Doğumuna Tanık Oldu

James Petras
26 Aralık 2004/rebelion.org/sendika.org

Büyük babası Filistin'den göçmüştü. Babası Bağdat'ta değerli taşlar satan bir tüccardı. Bir zamanlar Olimpiyalı bir halterciydi. Kent ahalisi onu "Kral" diye çağırırdı. Bir gece yurtdışından bir mesaj aldı: "Bir çocuk doğacak ve o çocuk halkını Yedi Beladan: Yabancı işgalden, açlıktan, hastalıktan, diktatörlerden, "Seçilmiş Halklardan", kukla rejimlerden ve işsizlikten kurtaracak." Sonra Kurtarıcının doğuşunu selamlamak için parlak bir yıldızı izledi.
Babil'e yolculuk yabancı işgal nedeniyle tehlikeliydi. İşbirlikçi kılığına girerek kendisini saklayabilirdi. Ama üniformayı nereden bulmalı? Mahallede bir polis memuru saldırıya uğramış ve soyulmuştu. Üniforma onu sadece işgal askerlerinin onu durduracağı kent merkezine kadar götürebilirdi. Böylece "Kukla Partisine" katıldı ve güvenli temas sertifikası kazandı. Sınıra ulaşmak için işgal askerlerinin arasında yataklandı. 9 yaşında bir oğlan çocuğunun vurulmasına, genç bir kızın tacize uğramasına, bir annenin oğlunun gözleri önünde soyulmasına ve kızının ırzına geçilmesine tanık oldu.
Bir gece halkını taciz eden bir asker tarafından durduruldu. Askeri bayağı şaşırttı. Fark etmez: Ha beyaz, ha siyah, İspanyol ya da Polonyalı; hepsi de fetih ve yağmada birlikteydi.
Gece, yıldız ona göz kırptı. Suriye'ye geçti. Şam yolunda, yabancılar onu, direnişe katılmak için ülkesine giden gönüllülerle ekmek ve keçi eti paylaşmaya davet ettiler.
İsrail sınırında, İbrani bir tüccar kılığında iken, Arap-Müslüman terörist baskılarından kaçtığını iddia etti. Vaadedilmiş Topraklara girdi, orada askerlerin elindeki silahlarla korunan muazzam bir duvar vardı.
Yeni bir otoyoldan güneye doğru ilerledi ve uzaktan evlerin harabelerini, zeytin, limon ve portakal ağaçlarının gövdelerini ve köklerini gördü; artık meyve değil odundular.
Geceydi, 24 Aralık tan vakti ve hava çok soğuktu. O hala İbrani bir mücevher ve esans tüccarı kılığındaydı. Kral her adımının izlendiğinden emindi, ama Kutsal Ruha ve önsezilerine güveniyordu.
"Ne Yahudi ne de tüccar ama mücevher taşıyor ve sirk ayısı gibi de yapılı" diye rapor verdi sınırdaki Yahudi subay Tel Aviv'deki amirine. "İzlemeyi sürdürün. O bizi inlerine götürecek ve böylece de hepsini öldüreceğiz" diye emir verdi komutan.
Ertesi sabah Kral bir yanında serin yeşil dalların, yüzme havuzları ve tenis kortları ile yoksullaştırılan ülkelerden gelen göçmen işçiler tarafından çapalanan domates bahçelerinin, öte yanında yasak tarlaların, tozlu yolların, kurumuş kuyuların ve tepelerdeki seyrek bitkilerle keçilerini otlatmaya çalışan çobanların bulunduğu otoyolu izlemeye devam etti.
Kudüs kentine girdi. Otobüs terminalinden dar sokaklara doğru yürüdü ve sakalına ve kılığına yakışır siyah kadife bir pelerin almak için mağazalardan birisine girdi. Kendisini Bethlehem'e götürecek bir taksici buldu. Sokaklar arabalar ve alışverişçilerle doluydu, kafeler ve pizzacılar yüksek sesli müzik dinleyen gençlerle; siyah şapkalı din adamları kalabalıkta dirsekleriyle kendilerine yol açmaya çalışıyorlardı.
Kent sokaklarını geçerken kapı aralarında daracık mini elbiseleriyle salınan Polonyalı, Ukraynalı ve Rus sarışınlarının boyalı yüzlerini gördü. Şık paltolar ve deri botlarıyla "Madam"larının arkasından manav torbalarını taşıyan Filipinli ev hizmetçilerini gördü.
Yolculuğunda yalnız olmadığını biliyordu.
Bethlehem'in eteklerindeki kontrol noktasının önünde gece yarısı ayazında Filistinliler uzun bir kuyruk oluşturmuşlardı: İşçiler, aileler ve yanda yarı çıplak kadın ve erkekler, süren soruşturma ve beden aramaları. Kral ilgilenme belirtisi göstermedi ama her hareketi, her aşağılamayı tanıyordu: İşgalciler Babil'de de Filistin'de de aynıdır. Kağıtlarına bakıldı ve Kral'a yol verildi, diğerleri ise şaşkınlık, şüphe ve öfke dolu biçimde arkada kaldılar.
Yaşlı bir Arap söylendi: "Yahudiler sadece Yahudileri kayırır."
Kral gülümsemedi.
Bethlehem sokakları sessizdi ve gökyüzü bulutlarla kaplıydı. Yürüyerek meydanı ve bir gün ünlü bir kilise olacak olan yeri geçti. Yukarıya baktı ve yıldız bulutsuz bir yerde yeniden belirdi. Önünde üstünde Arapça yazılar olan küçük bir bina vardı: "Bethlehem Hastanesi".
Tam içeriye girerken saat gece yarısını vurdu. Görevliler bu sakallı, iriyarı güçlü adamı karşılarında görünce şaşırdılar.
"Bir yerleşimci" dedi resepsiyonist. "Ne istiyordunuz?" diye sordu.
Kral yanıtladı, "Kurtarıcıyı ziyarete geldim. Hediye olarak mücevher ve esans getirdim."
Resepsiyonist pelerinine işaret etti ve Kral da onu çıkardı. "Kurtarıcınızın adı neydi?" diye sordu.
Kral Nasıralı Meryem ve Yusuf'dan ve onların yeni doğan çocukları İsa'dan söz ederken kendilerinin de Kurtarıcıyı görmeye geldiklerini söyleyen iki kişi daha içeri girdi. Üç Kral birbirlerine bakıp selamlaştılar.
Meryem'in İsa'yı emzirdiği ve yaşlı marangoz Yusuf'un elinde şapkası gurur ve huşu ile onları seyrettiği küçük odaya zar zor sığdılar.
Üç Kral başlarını sallayarak çocuk Kurtarıcıyı selamladılar ve keselerini açtıklarında oda tatlı esans kokuları ve değerli taşların parıltılarıyla doldu. Bebek İsa gülümsedi.
Bu güzel anı çarpan kapıların, kırılan pencerelerin çıkardığı seslerle hastaların, doktorların ve hemşirelerin çığlıkları izledi. Ağır postalların sesleri, silah sesleri ve İbranice emirler havayı doldurdu.
Üç Kral anneyi ve çocuk Kurtarıcıyı etraftaki şiddetten korumak için saflarını sıklaştırdılar. İsrailoğullarının askerleri silahlarını Üç Krala doğrulttularsa da onlar kıpırdamadılar. Subay ateş etmekle tehdit etti. O zaman Babil Kral'ının kırık İbranice sesi duyuldu. "Biz seninle geliriz ama Kurtarıcı annesiyle kalmalı."
Üç Kral odayı terk ederken subay askerlerine emirler yağdırıyordu. Subay Meryem'i örten battaniyeyi çekip aldı, çıplak göğüsleri ve beli ortaya çıktı ve bebek İsa ağlamaya başladı.
Babil Kralı kolunu kıvırıp onu kendisine doğru çektiğinde İsrailoğlu subayı acıyla eğildi, "Kurtarıcının çocukları ağlamayı bıraktığında ve işgal altındaki topraklar özgür kaldığında, sen de emirler yağdırmaya son vereceksin çünkü o zaman zeytin ağaçlarını yeniden dikmek ve kendi topraklarını ekmek, ve toprağı ve suyu unuttuğun ilk halklarla Filistinlilerle, Araplarla paylaşmak zorunda kalacaksın."
"Ve buraya taşıdığın fahişeler ve orospular evlerine ve ailelerine dönecekler ve Filipinliler kendi çocuklarına bakacaklar ve kendi dükkanlarından alışveriş yapacaklar, ve sen de "Seçilmiş Halk" değil sadece insanlığın geri kalanının eşidi olduğunu öğreneceksin. O zaman böyle olsun." Kral döndü ve diğer Krallara katıldı.
İsrailoğulları üç yabancı teröristin yakalanmasını emrettiler. Bushoğullarının Başkanı, İsrailoğullarının patronu ve koruyucusu, onları tebrik etti. Medya yakalanışlarını tüm dünyaya duyurdu.
Ve onlara 40 gün işkence edildi. O zaman Babilonya'daki İsrailoğullarının ve Bushoğullarının birlikte çalıştıkları söylendi. İsrailoğulları istihbaratı paylaşırlardı, değerli taşları değil. Babil Kralı kendisine ayırdığı son nefesine kadar konuşmayı reddetti ve çatlak dudaklarıyla, hınçlı gözleriyle İsrailoğlu işkencecilere ve onların Bushoğlu meslektaşlarına beddua etti: "Ülkemizi işgal edip masumları öldürüyorsunuz, ama halkımızı asla fethedemeyeceksiniz. Topraklarımızdan kovulacaksınız ve ahımız sizi dünyanın sonuna kadar takip edecek."
Babil Kralı öldü. O gece Babilden Filistine dek her yerde korkunç patlamalar duyuldu. Yüksek Komutanlıktan rapor falan da gelmedi, çünkü denildi ki, onlar da büyük zarar görmüşler.






 
 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92