Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Yeni Bush: Diplomasi ve Ölüm Mangaları

James Petras
8 Mart 2005
Çeviren/sendika.org

ABD ve Avrupa medyası bir süredir Bush yönetiminin “yeni tarz” (new style) dış politika yaklaşımını öne çıkarıyor: Dışişleri Bakanı Condeleeza Rice Avrupa başkentlerini ziyaret ediyor ve Avrupalı liderlerle görüşerek, yeni bir işbirliği çağının kapıda olduğunu ilan ediyor. Savunma Bakanı Rumsfeld, Avrupalı Savunma Bakanlarıyla yaptığı bir toplantıda daha geniş bir transatlantik savunma işbirliğinin gerekliliğini vurguluyor. Başkan Bush Avrupa gezisinde ABD-Avrupa ittifakının bölünmez bir ittifak, ayrılığınsa “geçmişte kalan bir şey” olduğunu ve aslen yeni bir birleşik güvenlik faaliyeti dönemine girildiğini ilan ediyor. Bush yönetiminin dili ve tonu kesinlikle değişti: Bundan böyle “Eski Avrupa” ile ilgili nedensiz aşağılamalar yok, aleni tehditler yok, tek taraflı askeri müdahale açıklamaları yok. Yalnızca hükümet dışından Kagan, Kristol ve Frum gibi Siyonist yeni muhafazakarlar (neo-conservatives) Avrupa’nın İran’la görüşmelerine dönük hiddeti devam ettiriyor ve “Trans-Atlantik ilişkinin sonunu” ilan ediyor (Financial Times – 31 Ocak 2005). New York Times ve önemli köşe yazarları ve televizyonların haber yorumcuları, diplomasiye ve uzlaşma siyasetlerine doğru bir “yeni dönüş”ten, militarizm yerine diplomasinin yeniden sahneye çıkmasından, tek taraflılık yerine çok taraflılıktan bahsediyor.

Ton’un değişmiş olduğu doğruysa da, işin özü, Bush Yönetiminin militarist-savaş politikaları aynı kalmış ve hatta daha da sertleşmiştir.

Yönetimin kilit kademelerine yapılan yeni atamalar ve aynı şekilde yönetimde kalan üst kademe yöneticileri bunun kanıtıdır. Ortadoğu savaşının ve Özel Kuvvet operasyonlarının sıkı bir savunucusu olan Condoleeza Rice Dışişleri Bakanlığına yükseltildi. Rumsfeld, Wolfowitz ve Feith Pentagon’un ilk üçü olmaya devam ediyor. Afganistan ve Irak savaşlarının mimarları olan bu üçlü şimdi de İran ve Suriye’ye karşı yeni savaşlar planlıyorlar.

Ayrıca, Washington’daki üst düzey yöneticilerle sıkı bağlantıları bulunan ABD’li gazeteci Seymour Hersh’e göre, “Savunma Bakanlığı’nın Douglas Feith liderliğindeki sivil üyeleri, İran içindeki potansiyel (aynen böyle deniyor) nükleer, kimyasal silah ve füze hedeflerini belirginleştirmek için İsrailli planlamacı ve danışmanlarla birlikte çalışmaktalar.” Feith ve Wolfowitz gibi kayıtsız şartsız İsrail destekçisi olan Elliot Abrams, Ulusal Güvenlik Başkanlığı danışmanlığına yükseltildi ve kıdemli Ortadoğu danışmanı olarak da görevini sürdürüyor. Genişleyen ve kapsamını da genişleten istihbarat aygıtlarının üst kademelerine yapılan yeni atamalar içinde John Negroponte de var. Negroponte Honduras’taki ölüm mangalarının ve Nikaragua’daki paralı terör ordusu Kontraların örgütleyicisiydi. İşgal altındaki Irak’ta Büyükelçiliği dönemi boyunca, çoğunlukla, Felluce’de binlerce Iraklının katledilmesi, ve işkence ve suikast işlerini idare etti. Rios Mont liderliğindeki cunta döneminde yüz binlerce Guatemalalının ve psikopat Roberto D’aubuisson döneminde 70.000’in üstündeki Salvadorlunun katledilmesini savunan Abrams’la, o dönemden beri çok yakın bağları var. CIA’nın yeni başı Porter Gross, ününü, CIA’nın Miami bölge yöneticiliği yaptığı dönemde Küba’lı mültecilerin devrimci Küba’ya karşı gizli terörist saldırılarını destekleyerek ve tırmandırarak kazanmıştı. Bush’un yeni İç Güvenlik (Homeland Security) Bakanı olarak atadığı Michael Chertoff, binlerce değilse yüzlerce Güney Asyalı ve Arap Müslüman’ın, sadece etnik ve dini kökenlerinden dolayı keyfi biçimde tutuklanmasından mesul azgın bir Siyonist’tir (Abrams’dan ya da Feith’ten daha az değil). Chertoff’un tutuklattığı insanlar, yasal hakları hiçe sayılıp aylarca “olağan teröristler” olarak tutuldular. Chertoff, önce göçmenlere şimdi de tüm Amerikalılara karşı hayata geçirdiği totaliter uygulamaları “meşrulaştıran” Yurtseverlik Yasası (Patriot Act) rezilliğinin yazarıdır. Marc Grossman Latin Amerika İşlerinden sorumlu ABD Dışişleri Bakan Yardımcılığını elinde bulunduruyor. Grossman, ABD’nin Chavez’e karşı yürüttüğü saldırgan siyasetin ön cephesinde yer aldı ve hala da öyle. Uluslararası yasaları hiçe sayan, Iraklı mahpuslara uygulanan işkenceyi ve terörizmi onaylayan, Cenova Sözleşmesini kabul etmeyen Alberto Gonzales, ABD ile ilgili davalarda devleti temsil etmek üzere Başsavcılığa yükseltildi. Bu sayede “ulusal güvenlik” için “tehdit” olduğunu farz ettiği herkesi tutuklama ve soruşturmaya tabi tutma gücüne de erişmiş oldu.

Bu atama ve terfiler Demokrat Parti’de bir karşı ses yaratmışsa da bu pek azdı. Çoğu eleştiri atananların kanlı ve kriminal davranışlarından çok “profesyonel yeterliliklerine” odaklanıyordu. Aydınlar ve eleştirmenler bu yeni liderlerin ABD dış politikasını yönetecek “ahlaki duruşa” sahip olmadıklarını ve Başkan Bush’un berbat hatalar yaptığını söylediler. Bu eleştirilerle Bush’un atamalarının politik temeline karşı koyulamaz. Bu tayin ve terfiler, Irak’ta devam eden, İran ve Suriye’yi de içerecek olan ardışık Ortadoğu savaşları; çoklu savaşların maliyetleri yüzünden yükselen hoşnutsuzluğa karşı daha fazla yerel kontrol ve baskı; işgal altındaki Batı Şeria üzerinde Yahudi kontrolünün takviyesi ve genişletilmesi için Ariel Sharon’a koşulsuz destek çerçevesinde gelişen hükümet politikası için mükemmel tercihlerdir.

Bush’un Avrupa’ya dönük “önerileriyle” ilgili saçma medya raporlarının tam aksine, Bush ve yeni atananlar dayanak noktalarını askeri ve gizli polis aygıtlarına sıkıştırdılar, yeni savaşlara kalkışmak için daha büyük bir güç ve devasa bir bütçeleri var. Bütün gerçek belirtiler gösteriyor ki Bush Yönetimi yakınlaşması (“charm offensive”), eski ve yeni savaşları desteklesinler diye Avrupalı liderleri bölecek ve ele geçirecek ihtiyatlı ve provokatif bir cephedir. Irak’la birlikte, ABD Avrupa’ya yaklaşmadı –bu da savaş harcamalarını, savaşan birliklerin sayısını ve ABD işgaline destek için Avrupa’dan para ve Irak sömürge ordusunun eğitecek kadro talebini artırdı. ABD, Avrupalı partnerleriyle çok taraflılık politikasını konuşuyor, fakat bu partnerleriyle İran’la diplomatik müzakereler yapmak için birleşmeyi reddediyor. Çünkü aynı anda Savunma Bakanlığındaki Siyonistler İran’a dönük tek taraflı ya da ikili büyük bir bombardıman için İsrail’le planlar yapıyor. Goss, Grossman ve Rice askeri tehditlerini artırır, Kolombiya’yı vekil tecavüzcü olarak silahlandırır ve yeni istikrarsızlaştırma ve katliam planları yaparken; Avrupa Küba ve Venezüella’yla ilişkilerini düzeltti. Goss, Çin’i Asya’da ABD egemenliği için bir tehdit olarak tanımlayıp buna karşı askeri kuşatma siyasetini savunurken, Avrupa Çin’le olan ticaretini [silah ihracatı dahil] ve yatırımları artırmayı öneriyor.

Rice ve Rumsfeld, Japonya’yla, sadece Kuzey Kore’ye karşı değil Çin’e karşı olduğu da açıkça bilinen yeni bir askeri güvenlik anlaşması bağlıyorlar. Elbette Çinliler de bunun çok açık farkındalar.

Bu kanıtların da gösterdiği gibi eski ve yeni Bush rejimleri arasında bir fark yok. Eğer ki Avrupa Bush yönetimine yakın giderse, bu Avrupalıların diplomatik siyasetlerinden geri adım atmaları ve ABD militarizmine uyumlulaşmaları sonucu olacaktır. Avrupalı liderler şimdiye kadar, retorikten ve diplomatik dilden ayrı olarak, Bush Yönetimiyle gerçek farklarını sadece önemsiz göstermeye çalıştılar, yoksa onlardan vazgeçmediler. Avrupa muhtemelen, çok fazla olmamakla birlikte bir miktar fon, Iraklı ordu ve polis yöneticilerini yetiştirmek için de az sayıda danışman sağlamayı kabul edecektir, fakat bu sadece sembolik bir miktar olacaktır. Şimdiye kadar, bir yıl önce kabul edilenin % 10’u sağlanmıştır. ABD’nin Ukrayna, Polonya, Macaristan ve Bulgaristan gibi Avrupalı işbirlikçilerinin Irak’taki yedek kuvvetlerinin sayısını azalttığı bir zamanda kuvvetle muhtemeldir ki Batı Avrupa güçleri kaynak teminini üstlenecektir. Çünkü, bu durumda, özellikle de ABD kendini sonu gelmez bir sömürgeci savaşta bataklığa ve iflasa sürüklediğinden Avrupa için kazanacak çok şey vardır. Aynı şekilde, ABD’nin Venezüella, Çin ve Rusya’ya karşı saldırgan tutumu askeri savunma, ticari çeşitlenme ve mali politika alanlarında büyük çabalara / girişimlere yol açmış, bu da ABD dolarını zayıflatmış ve emperyalist savaşların mali mimarisinin dengesini bozmuştur.

ABD tek taraflı askeri politikaları sürdürmeye niyetliyse neden Avrupa’ya uzandı? Eğer niyeti Ortadoğu’da savaş kartını oynamayı sürdürmek ve Sharon’un Gazze göçmenlerini Filistin Batı Şeria’sına yeniden yerleştirme planına koşulsuz destek vermek ise Avrupa’ya diplomatik turlar düzenleyip uzlaştırıcı bir tarza uyması neden? Buna dair birkaç varsayım var:

“Diplomatik saldırı” ABD kamuoyunu etkilemek ve İngiltere’nin Tony Blair’i ve İtalya’nın Silvio Berlusconi’si gibi zayıf müttefiklere destek sağlamak için kullanılan bir halkla ilişkiler kampanyasıdır. Washington akabinde, “diplomasiye bir şans verildi” fakat Avrupalılar “sert gücün” (askeri saldırı) “yumuşak gücün” (diplomasi) önemli bir tamamlayanı olduğunu idrak edemediler diyerek kendi askeri takvimini izleyebilecektir. Bu açıkça Ortadoğu’yla ilgili bir olaydır. Sürpriz olmayan bir biçimde Avrupa gezilerine katılmayan Siyonist politikacılar ve ideologlar daha şimdiden, müzakereler “başarısız” (ABD ve İsrail’in askeri çıkarları anlamında) olduğunda Avrupalıların İran’a ve Suriye’ye karşı harekete (askeri anlamda) geçemeyeceğini öngördüler.

İkinci varsayım, Irak’ta uzayan savaşın büyüyen zarar ve maliyetlerinin ABD’yi diplomatik yollarla, Avrupa’dan, Irak sömürge ordusunun ve devlet aygıtının inşasında mali yardım ve destek aramaya zorladığıdır. Avrupa’dan gelen öneriler, ABD nihai kontrolü elinde bulundururken Iraklıların savaşın bedelini ödediği ve asker sağladığı bir yeni sömürge devletinin inşasına Avrupa’yı ortak etmeye dönüktür.

Üçüncü varsayım Avrupalıların “sağa döndüğüdür”. Bu çizgide, Washington; Irak seçimleri, Sharon’un Gazze’den Batı Şeria’ya yeniden yerleşmesi (sözde “çekilme”) ve Avrupa uzlaşmasına “açılma” taklidi ile birlikte Avrupa’yı Bush’un sınırsız “demokrasi ve özgürlük” haçlı seferine katılmak için ikna edebileceğini düşünebilir.

Washington’un Avrupa’yla herhangi bir temel sorunda herhangi bir sağlam anlaşmaya varıp varamayacağı fazlasıyla şüphelidir. Sebep basittir, dünya gücüne giden askeri rota, ABD dış politikasını yönlendiren sivil militaristleri (henüz atanan ve terfi edenleri) tamamen büyülemiştir. Bunların hayat hikayeleri ve bugünkü açıklamaları ve eylemleri hiç bir açık müzakere, uzlaşma ya da diplomatik görüşme konusunda bir yetenekleri olmadığının doyurucu kanıtıdır. Avrupalı liderler, ticaret, diplomasi ve seçici zor yoluyla sürdürdükleri kendi küresel güç politikalarına devam etmekle Çin’le askeri karşılaşma, Venezüella’ya müdahale, İsrail’in Ortadoğu’daki rakiplerini ortadan kaldırma ve Rusya’yı provoke etmeye dönük akıldışı bir eğilimin yönlendirdiği sivil-askeri radikallerin ağırlıkta olduğu bir rejime teslim olmak arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır.

Şurası apaçık ki ölüm mangalarını örgütleyenler, terörist tertipçiler ve küresel militaristler sessiz diplomasi için hasta / kötü donanımlıdır. Onların en iyi becerebildiği şey, gerçek insanları katleden ve demokratları kana boğan emperyalist savaşlara hazırlanırken demokrasiye dair histerik küfürlerdir.

21 Şubat 2005

(rebelion.org’den sendika.org tarafından çevrilmiştir)




 
 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92