Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Şeyhler ve Üçkağıtçılar

Maria Tomchick
ZNet/NTV-MSNBC-23/04/2003

Bush yönetiminin Baas Patisi’nin orta düzey eski yetkililerini Irak kentlerinin yerel yönetimlerine atama denemesi başarısızlıkla sonuçlandı.

İki hafta önce İngilizler Basra’yı kontrol altına alır almaz yerel bir şeyhi işbaşına geçirmişti. İlk başta adını açıklamak istememesine karşın, İngiliz basının baskısından sonra, Basra halkının da adını merak ettiği şeyhin kimliğini açıkladı: Şeyh Müzahim Mustafa Kenan Tameemi. Sonradan anlaşıldığı üzere Tameemi yerel bir şehyden de fazlası: Saddam’ın ordusunda tuğgeneral ve Baas Partisi üyesi. Nasıl olur da İngiltere eski bir Baas partiliyi işlerin başına geçirirdi? Basralılar bu kararı protesto ettiler; kendi belediye başkanlarını kendilerinin seçmesi gerektiğini savundular.
Kalabalık bir grup Tameemi’nin evinin etrafında toplanıp camlarını indirirken, bir başka kalabalık ise Basra sokaklarında İslami yönetim talebi için yürüyorlardı. İngilizler çark edip, Tameemi’yi varlıklı bir işadamı olan Galip Kubba ile değiştirdi. Fakat protestolar dinmedi, nasıl olur da bir işadamı Saddam rejiminde bu kadar zengin olabilirdi, Saddam ve Baas Partisine bağlı olmadan?
Sonra Necef fiyaskosu başgösterdi. Sürgündeki Iraklı Şii lider Abdül Mecit El-Huey ABD birlikleriyle beraber güney Irak’a geldi. El Huey’in önemli Şii lideri olan babası, 1992’de Saddam tarafından öldürülmüştü. 12 yıldır İngiltere’de yaşıyordu ve Tony Blair’le Jack Straw’a yakın bir isimdi. El Huey’in Şiiler arasındaki nüfuzunu kullanacağı düşünülüyordu. El Huey kendi askeri eskortunu da yanına alarak, Necef’e, başını Haydar El Kadar’ın çektiği eski Baas partililerle El Sadr ailesinin silahlı güçleri arasındaki çatışmayı önlemek için yol aldı. El Huey önce El Kadar ile el sıkıştı ve sonra da El Sadr ailesine uzlaşmak üzere mesaj gönderdi. Fakat sonra ne olduğu anlaşılamadan, El Huey ve El Kadar kendilerini birden bire silahlı bir çatışmanın içinde buldular ve kılıç darbeleriyle öldürüldüler. Söylenenlere göre kalabalıklar El Kadar’dan o kadar nefret ediyorlardı ki, o bir daha iktidara gelmesin diye parça parça ettiler. El Huey ise, ya bir “Amerikan kuklası” olarak görüldüğü için ya da eski bir Baas partiliyle işbirliğine gittiği için öldürüldü.
Geçmişte birçok ruhani liderini Saddam’a kurban veren Şiiler, hiç kimsenin Baas partisiyle yakınlığına tahammül edemiyorlar. Iraklı Şiiler hiç bir zaman açıkta dua edemezler, dini bayramlarını kutlayamazlardı. Son iki hafta hem Sünni hem de Şiiler için dinsel özgürlük açısından inanılmaz değişimler, açılımlar gerçekleşti. Camilerde toplanan halka dinadamları hep aynı şeyleri söylediler: kendi liderlerimizi seçmeliyiz, Amerika gitmeli ve Irak İslami bir devlet olmalı.
ABD’yi asıl tasalandıran, bu son olasılık. Iraklı Şiilerin, İslami bir devlet olan İran’a sıkı bir bağlılığı var. Bunlardan biri İran’la yakın ilşkisi olan ve Irak’ta İslami bir devlet yapısını savunan Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi (IİDYK). Geçen hafta IİDYK Kut kentinde bir operasyonla hükümet konağını elegeçirdi ve sonra yavaş yavaş, ama kararlı bir şekilde, oradaki ABD güçlerinin elinden kentin yönetimini söktü aldı. ABD’li kumandan önce IİDYK’nın oraya oturttuğu adamı suikastle öldürmeyi düşünse de, bunun kontrol edilemeyecek bir isyana yolaçabileceği korkusuyla vazgeçti.
15 Nisan Salı günü ABD güçleri Ur kenti ileri gelenlerini karagahlarında toplayarak kendi temsilcilerini atamalarını istediler. Burada kilit sözcük “atamak”, çünkü en nihayetinde atamayı kim yapacak: ABD’li kumandanlar. Güney Irak’taki Şii ruhani liderlerin çoğu toplantıyı boykot etti. Sadece bir Şii lider toplantıya katıldı, o da Şeyh Ayat Cemal El Din. ABD onu tutuyor, çünkü Şiiler arasında laik devlete tek göz kırpan o.
Bu sıralarda Nasıriye’de 5000 kişilik bir kalabalık ellerinde şu pankartı açtılar: “Konferansta bizim sözcümüz yok”. Kalabalığın sözünü ettiği konferans ABD destekli sürgündeki liderlerin topladığı konferanstı. Çarşamba günü bu kalabalığın sayısı 20 bine çıktı ve huzursuzluk Bağdat’a sıçradı; kalabalıklar Filistin Oteli’nin önünde “Down down USA, don’t stay, go away!” (ABD dışarı!) diye bağırıyorlardı.
Mutlaka her Iraklı İslami bir devlet istiyor diye bir kural yok, ama ABD de Irak’ın eğitimli kesimleriyle herhangi bir diyaloğa girmedi. Tersine, ABD sadece ve sadece Saddam’ın silahlarıyla ilişkisi olabilecek bilimadamlarıyla ilgileniyor. Petrol teknisyenleri ve jeologlar da ABD’nin konuşmaya “layık” bulduklarından. Ve ABD, bu bilimadamlarından da hiçbirine, kurmayı düşündüğü yeni Irak’ın yerel ve mahalli meclislerinde, partilerinde yer vermeyi düşünmüyor.
Onun yerine Pentagon tüm desteğini bir kişiye yöneltti. Bağdat’ta Amerika-karşıtı protestolar olurken, ABD güçleri Çelebi’yi başkente götürdüler. Çelebi, karargahını Saddam’ın oğullarının avcılık kulübünde kurdu. Her ne kadar Dışişleri ve CIA istemese de, Çelebi belli ki Pentagon’un Irak başkanlığı için düşündüğü yegane isim. Çelebi bir suçlu. Ürdün’de gıyabında açılan yolsuzluk davasında 22 yıllık bir hapis cezasına çarptırılmıştı. Çelebi’nin kardeşleri de benzer suçlardan İsviçre mahkemelerinde yargılanmışlardı. Çelebi gerek sürgündeki gerekse de Irak içindeki muhalif liderlerden herhangi bir destek görmediği gibi, Irak halkından aldığı herhangi bir destek yok.
CIA ve Dışişleri’nin korktuğu da şu: Çelebi’nin de, ABD’nin diğer üçüncü dünya ülkelerinde olduğu gibi, başa geçirttiği başkanın hayatının sonuna kadar başkan olarak kalma gibi bir hedefi olması. Çelebi birçoklarının gözünde Saddam gibi despotik bir kişilik: Şaibeli seçimler, çeşitli insan hakları ihlalleri ve soyulmuş devlet hazineleri.
Çelebi daha şimdiden ABD’nin Irak çapında düzenlediği danışıklı dövüşlü “konferans”lara kısa devre yaptırdı. Kendi toplantısına diğer muhalifleri de çağıracağını açıkladı. Sonra bu grupların kimler olduğu ortaya çıkınca planı da deşifre oldu: IİDYK, Irak Ulusal Uyumu, Barzani, Talabani. Yerel liderlere yer yoktu. Çelebi kendi ordusunu da kurdu, ki bu ordu onun şaibeli servetinden ve Pentagon’dan gelen paralarla kuruldu.
ABD’nin kuyruğuna yapışan başkaları da var. Musul’daki şiddet ve terör ortamının tek sorumlusu ABD’nin kente oturttuğu Mişan El Cuburi’dir. El Cuburi kent halkından ABD askerlerini desteklemelerini istedi; kalabalık onu yuhaladı, taşladı ve sonrasında ABD askerleri halka ateş açtı; 15 kişi öldürdü, yüzlercesi yaralandı. El Cuburi tarikatının üyeleri El Cezire televizyonuna, Mişan’ın bir gangster olduğunu ve yerel halk arasında sevilmediğini açıkladılar.
Savaş sonrası Irak’ta çıkan kaos ve boşluk ortamında silahlı çeteler, aşiret liderleri ve kentli mafya, devrik Saddam’ı aratmayabilirler. Bu birçok eski Sovyet Cumhuriyetilerinde, Bosna’da, Kosova’da ve Afganistan’da da böyle olmuştu. Ancak düşündürücü olan, ABD bu sefer bu suç gruplarına destek veriyor. Ve başlarına da Çelebi’yi uygun görüyor.

İngilizceden çeviren: Erdem Peköz


 
 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92