Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

ABD Dünya Ekonomisine Hakimiyetini Sürdürebilir mi?

Jayati Ghosh
07 Nisan 2003 /Özgür Üniversite/Çev: Uğur Günsür

Tarihsel olarak, tek bir güç dünya ekonomisi üzerine hegemonya oluşturduğunda uluslararası kapitalizm daha çok gelişme eğilimi göstermiştir. Bunun tartışmasız olarak doğru görüldüğü en az iki büyük evre vardır: Britanya'nın ekonomik süpergüç olduğu 19. yüzyılın sonu ve 20. Yüzyılın başındaki Altın Standardı dönemi ve ABD'nin borusunun öttüğü, Bretton Woods -Dolar standardının geçerli olduğu 20. Yüzyıl ortasında İkinci Dünya Savaşı sonrasını takip eden yirmi yıl. Bu dönemlerden her ikisinde de hakim gücün uluslararası ticaret ve sermaye akışının yönünü geniş oranda kontrol edebilme yeteneği, kapitalizmin ilerlemesi ve uluslararası ödemeler dengesine bir derece istikrar sağlamak açısından önemliydi. Daha yakın dönemde, son on yıl ve daha fazlasında, bu durum daha belirsizleşti. ABD'nin açıkça hakim süpergüç olmasına rağmen dünya ekonomisi benzer bir büyüme veya istikrar göstermedi.

ABD daha önceki dönemlere göre, daha fazla doğrudan ve - etkin olarak kontrol etmekte olduğu uluslararası kurumlar aracılığı ile - dolaylı hakimiyete sahip olsa da bu böyle. Bu tek kutuplu hakimiyet dönemi dünya ekonomisinin hız kestiği, dünyanın farklı yerlerinde finansal ve ekonomik krizlerin sıklaştığı ve yoğunlaştığı ve işsizliğin genelleştiği bir dönem oldu.

Bunda düzenlenmeyen finansal sermaye hareketlerinin rolü olsa da dünya kapitalist sistemin önderliğini beceremeyen ABD ekonomisinin de hakkını teslim etmek gerekir. Zorluk yaşayan ekonomilere çevrimlere karşı ucuz kredi garantisi vermedi ya da bunu sağlamadı. Hatta kendi ekonomisi çoğunlukla durgunluk içinde olduğu için diğer ülkelerin ihraçları için bir pazar oluşturarak kapitalizmin motoru olma özelliği dahi son yıllarda daha az belirgin hale geldi.
Şimdi, tabii ki, dünya ekonomisi ve ABD'nin onun etkili lideri oluşu daha da sorunlu hale geldiği oranda, durum daha da karmaşık ve belirsiz.

Irak savaşından çok önce dahi ABD ekonomisinin durumu iyi değildi. Bazı yorumcular yatırımda azalma, tüketici güveninde düşme ve işsizlikteki artışı savaş öncesi belirsizliğe bağlasa da bir çok gözlemci ABD ekonomisindeki sorunların çok daha önce, hatta 11 Eylül 2001 öncesinde dahi belirgin olduğu konusunda birleşiyorlar.

2003 Mart'ına gelindiğinde, Bush yönetimince önceki yıl hayata geçirilen büyük mali destek bile - GSMH'nin yüzde yedisine ulaşan bir açığa neden olacak, harcamalarda artış ve zenginlere yönelik çok cömert bir vergi indiriminden oluşan- ekonomiyi içinde bulunduğu görece baskı altındaki durumdan kurtaramaya yeterli değildi. Arz İdaresi Enstitüsü ( Institute for Supply Management ) Satınalma Müdürleri endeksine göre ABD imalat faaliyeti Şubat ayındaki 50.5 puandan Mart ayında Kasım 2001'den beri en düşük değer olan 46.2 puana düştü. 50 puandan düşük değerler endüstriyel daralmayı gösterir.

Bu, bir yıllık sürekli durgunluktan sonra gelen önceki dört aylık büyümeyi durdurmuş olsa da zaten bu büyüme bile aksamaktaydı. Tüketici harcamaları-ABD ekonomik faaliyetinin üçte ikisini ve geçtiğimiz on yıldaki ABD ekonomik büyümesinin motor gücünü oluşturan-bir kez daha düştü. Araştırmalar tüketici güveninin son on yılın en düşük değerinde veya ona yakın değerlerde olduğunu gösterdi.

Geçen yılın son üç ayında ABD'nin GSMH'sı yıllık 1.4 oranında yükselmişti. Yılın tamamında ekonomi 2.4'lük mütevazi bir oranda büyüdü. Bu her ne kadar geçen yılın ekonomik durgunlukvari oranından ( yıllık 0.3 ) yüksek bir oran da olsa yeni istihdam olanakları yaratmakta yetersiz kaldı. Aslında ABD ekonomisinde, Şubat ayında 308,000 kişilik tarım-dışı istihdam kaybı ortaya çıktı. Bu 11 Eylül sonrasının en büyük istihdam kaybıydı ve bir buçuk yıllık devamlı bir istihdam kaybından sonra geliyordu.

Dünyanın en büyük ve en güçlü ekonomisindeki bu kayıplar düşük büyüme, durgunluk ve hatta gerileme içindeki dünyanın diğer önemli bölgeleri göz önüne alınarak düşünülmeli. Bu durum şu anda o kadar açık ki uluslararası finansçılar ve büyük kapitalistler dahi dünya ekonomisini ayağa kaldırmak için müdahale edilmesini istiyorlar.

Bankalar, Fon Yönetimleri ve Finans kuruluşlarını temsil etmekte olan Uluslararası Ekonomi Enstitüsü adlı Washington merkezli bir özel sektör kuruluşu dünyanın en tepedeki yöneticilerine çabucak uyumlu bir şekilde harekete geçmelerini-faiz oranlarını düşürmek gibisinden- tavsiye etti. Ne yazık ki mevcut durumda salt monetarist önlemlerin dünya ekonomisini ayağa kaldırması pek mümkün gözükmüyor.

Diğer yandan hem dünya ekonomisi hem de ABD için daha büyük bir açmaz sözkonusu. Dünya ekonomisinin mevcut yapısı sistem içindeki diğer yerlerde büyümeyi teşvik için ABD'nin büyük bütçe açıkları vermesine dayanıyor. Bu aslında kapitalist sistem içinde "dünya liderinin" tarihsel rollerinden birisidir. Ancak böyle açıkların devamı ABD'ye sürekli sermaye akışına neden oluyor ve bunun devamı için de ülke içinde ekonomiye ve para birimine güvenin devamı gerekli.

Şu anda ABD dünyanın geri kalanından gelmekte olan sermaye girişleri ile kapatılan GSMH'nin yüzde 5'i civarında bir açığa sahip. En önemli iki yardımcısı Japonya ( bütçesinin yüzde 3'ünden fazlası kadar ) ve Euro bölgesi ( GSMH'nin toplam yüzde 0.5'i kadar ). Bunlara ek olarak gelişmekte olan ülkelerdekiler de dahil olmak üzere yatırımcılar, doğrudan ve dolaylı olarak büyük kaynakların ABD ekonomisine akmasına katkıda bulunuyorlar. ABD ekonomisi şu anda geçtimiz son iki yılda yıllık 400 milyarı aşan dünyadaki birikimlerin yüzde yetmişini emiyor.

Britanyalı ekonomist Wynne Godley eğer ABD ekonomisinin orta vadede "normal" büyüme oranları yakalayabilmesi için büyük bütçe ve ticaret açıkları- GSMH'nin yüzde 9'una varan oranlarda- vermesi gerektiği tahmininde bulundu. ( Wynne Godley, "ABD Ekonomisi : Değişen Bir Stratejik Beyan", Levy Ekonomi Enstitüsü, Mart 2003, www.levy.org veya www.cerf.cam.ac.uk. adresinden ulaşılabilir ). Godley'in akıl yürütmesi şöyle: eğer ABD mevcut ortalaması olan yıllık yüzde 3-4 oranında büyürse 2008'de yüzde 6 ila yüzde 7'ye ulaşacak olan ticaret açığı daha da artmış olacak.
Aynı esnada, şimdiki GSMH'nin yüzde 25'i kadar olan net dış borç da 2008'deki GSMH'nin yüzde 60'ı civarına yükselerek daha da kötüleşecek. Eğer ABD faiz oranları şimdiki çok düşük seviyelerden normal seviyelere yükselirse toplam açık GSMH'nin yüzde 8 ila 9'u oranına gelebilir. Özel sektör tarihinin en yüksek açıklarını verdiği borsa balonunun getirdiği tüketim patlamasındaki seviyelerden normal seviyelere döndüğüne göre mali açığın bu dengesizliğin yükünü sırtlaması gerekecek.

Bu ABD'nin dünyanın geri kalanı için büyümenin motoru olması ve bu nedenle dünya ekonomisinde talebe destek için yine dünyanın geri kalanı tarafından karşılanacak büyük açıklar vermesi gerekliliğinden kaynaklanıyor. Godley böyle bir sonucun ortaya çıkacağına pek inanıyor gibi gözükmüyor çünkü ona göre mevcut açık ABD ekonomisini tahmin edilenden daha zayıf kılacak.
Demek ki bugünkü büyük ulusal ekonomiler arasındaki ilişkiler sistemi kapitalist sistemin istikrarı ve büyümesi için dünyadaki birikimlerin çoğunun ABD'ye akmasını gerektiriyor. Peki bu olabilir mi?

Sorunun cevabı sadece Irak Savaşı'nın sonucuna değil ayrıca onun dünyada ABD emperyalizminin sürebilirliğini ve emperyalistler arası rekabet olasılığını nasıl etkileyeceğine bağlı. İşte bu nedenle Irak Savaşı'nın ABD ve dünya için orta vadede ABD'nin Ortadoğu petrol alanlarını kontrol etmesi ve kısa vadede ABD şirketlerinin ihale kapması gibi açıkça görünenler dışında da sonuçları olacağa benziyor.

Tabi kısa vadede ihaleler gündemde. Wall Street Journal şimdiden 1.5 milyar Dolarlık ihalenin Bush idaresince "ahbap" şirketlerine vaad edildiğini iddia etti. Anglo-Amerikan ordusunun halen bombaladığı altyapı sisteminin yeniden inşası için gerekli harcama Irak'ın BM kasasında tutulan petrol parasından ve gelecekteki petrol gelirlerinden karşılanacak.

Irak petrol sistemi özelleştirilebilir- görünüşe göre plan ilkin petrolün yerel dağıtımı sonra da üretimi ve son olarak da aranması çalışmalarını (en başta ) ABD firmalarını yararlandıracak şekilde birkaç aşamada özelleştirmek. Ancak bunların tümü ilk birkaç yılda 60 milyar Dolar civarını aşmayacak ki bu Bush'un artan askeri harcamalar için istediği 75 milyardan bile daha düşük bir miktar. Geçen sene yapılan ve 110 milyardan fazla tutan harcama bile; on yıldır önerilen 670 milyarlık büyük vergi indiriminden söz etmeye bile gerek yok; ABD ekonomisine gereken ivmeyi verememişti. Öyleyse bunlar da yeterli olmayacaktır.

Hayır, bu savaşla murad edilen etki daha büyük olmalı-dünyanın geri kalanının beklentileri ve düşünceleri üzerine olmalı. Bu hırçın ve harap edici askeri şov kibirden daha fazla bir şey- görülebilir gelecekte de dünya ekonomisine sınırsız bir şekilde hakim olmak ( ve dünyanın geri kalanının birikimlerine ulaşmak )- için, dünyanın geri kalanını etkilemek için hakimiyetini çok güçlü bir şekilde damgalamak ihtiyacına işaret olabilir. Başka bir deyişle, bu savaş ABD ekonomisinin bugünkü durumunda kalabilmesi için zorunlu hale gelen bir hiper-emperyalist düzen kurmak niyetiyle devreye konmuştur.

Böyle bir hiper-emperyalizm sadece petrol gibi doğal kaynaklar üzerindeki hakimiyetten fazlasını gerektirir. Aynı zamanda uluslarası finansal ve ticari yapının ABD'nin ihtiyaç duyduğu şekilde biçimlendirilmesini de gerektirir. Böylece, IMF'nin gelişmekte olan ülkelerde finansal liberalleşmeye izin verilmesinin yanlış olduğunu kabul etmek gibisinden geçici sapmalar yapmasına dahi izin verilmeyecek. DTÖ büyük güçler arasında en ufak "al gülüm ver gülümlere" dahi izin vermeyen tamamen ABD çıkarlarının hizmetinde bir yapı haline gelmek zorunda kalacak vs. vs.
ABD hükümeti bunu başarabilir mi? Bush yönetiminin şahinleri ve ( az oldukları kabul edilen ) dünyanın geri kalanındaki destekçileri öyle düşünüyor. Ancak böyle bir sonuç olası bile gözükmüyor.
İlginç bir şekilde özel kurumsal yatırımcılara yönelik bir finansal araştırma şirketi (yorumlarını Goldman Sachs vs. gibi finansçılara sunan "Independent Strategy") de yakınlarda yayınlanmış bir raporunda ABD planlarına karşı kötümser bir bakış içinde. Bu rapora göre ABD şahikasına ulaşmış bir imparatorluğun birçok kötü emaresini gösteriyor. İlkin, ABD'ye karşı derinleşen bir güvensizlik gözlemliyor ve birçokları gibi ABD tekyanlılığına karşı terörizmde bir yükselme öngörüyor.

Rapor ayrıca daha yukarıda tartışıldığı şekilde ABD hükümetinin rekor açıklara doğru yol aldığını da söylüyor. Üçüncü olarak da ABD'nin dünyada Neo-liberal Pazar yanlısı reformları dayattığı "Washington Konsensus"unun giderek daha fazla hükümetin kriz ve istikrarsızlığa yol açtığı bilinen stratejilere karşı çıkması ile dağılmaya başladığına inanıyor.

Son olarak, Doların güçten düşmesi ABD'nin açıklarını karşılamada dünyanın geri kalanına dayanamayacağının bir işareti olarak görülüyor. Bu uluslararası finansçılara yönelik yorum aslında şunu savunuyor: "bu sağlam imparatorluk da diğer imparatorluklar gibi şu sakatlıklarla malul olduğu için Dolar düşecek : merkezdeki sürdürülemez yaşam standartları çevreden gelen servet akışına bağlı...ABD artık bu akışı sürdürmeye yetecek kazançlar elde edemiyor. Savaş masrafları ve tektaraflılık sermayeye olan açlığı arttıracak ancak ondan kaynaklanan kazançları azaltacak." (Independant Strategy, alıntıyı yapan Mark Tran, The Guardian Unlimited, 26 Mart 2003 )
Bu dünya ekonomisi için her türlü olasılığı gündeme getiriyor. ABD'nin, dünyanın geri kalanı üzerinde ekonomik hegemonyasını devam ettirmek için gerekli bu derece bir ezici üstünlüğü sağlayabileceği konusunda ciddi kuşkular var. Ayrıca uluslararası ekonomik birbirine bağımlılığın bu derece gelişkin olduğu bir dönemde tektaraflılığın işe yarar bir seçenek olmadığı da çok açık. ABD'nin zaman içinde kurulmuş ve kendi ekonomik çıkarlarına oldukça iyi hizmet eden global çoktaraflı kurumları daha ne kadar gözardı edebileceği ve üzerinden atlayabileceği tartışmaya açık. Tektaraflılık büyümekte olan emperyalistler arası rekabet ihtimalini de ateşleyebilir. Bunlar göz önüne alınırsa hiper-emperyalizm dönemi bile görece kısa olacağa benzer.


 
 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92