Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

F. KIZILIRMAK

“Hegelci yöntemde; "Kişi mantıksal kategorilerde bütün şeylerin özünü buluyorsa, hareketin mantıksal formülünde de, yanlızca herşeyi açıklamakla şeylerin hareketini de belirten mutlak yöntemi bulduğunu sanır" denilmektedir. Bu mutlak yöntemden, Hegel şöyle söz etmektedir: "Yöntem, hiçbir nesnenin karşı koyamayacağı, mutlak, eşsiz, en yüce, sonsuz güçtür; aklın kendisini her nesne içinde tekrar bulma, tanıma eğilimidir." (Logique, C.3)
“Bütün şeylerin bir mantıksal kategoriye ve her hareketin, her üretim eyleminin yönteme indirgenmesinden doğal olarak çıkacak sonuç, her ürün ve üretim yığınının, her şeyler ve her hareketler toplamının bir uygulamalı metafizik biçimine indirgenebileceğidir."(Marks, Felsefenin Sefaleti, s. 115)
Marks'ın bu "mutlak yöntem" eleştirisi, daha doğrusu her kapıyı açacak bir "mutlak yöntemin" sonuçta "uygulamalı metafiziğe indirgenebileceği" saptaması, bugünümüzü ve yarınımızı açıklamada, çözümlemede anahtar olabilecek önemdedir.
Bir çokları, felsefe adına "Felsefenin Temel İlkeleri"nin okunmasını eleştirir. Kendi içinde haklılık payı olan eleştiri, şu açıdan Marks'a da uygundur: Bu kitapta yer alan, diyalektik ve tarihsel materyalizmin belli başlıklar altında toplanıp bir anlamıyla dondurulması, bizzat o bilimin temel önermesi sayılabilecek "değişmeyen tek şey değişimdir" önermesine terstir. Deyim uygunsa, amaç bir kitabı eleştirmek, mahkum etmek değildir. Çünkü kitap şahsında eleştirilen, neredeyse Lenin'den bu yana tamamen dondurulan, donuklaştırman diyalektik yöntemdir ve bu pratiğin sahipleri olan revizyonist marksologlardır.
Marksizmin kan kaybında, yöntemin mutlaklaştırılmasının payı büyüktür. Başta bilimsel teknolojik gelişmeler olmak üzere, bu durum Marksizmin yaşayan özünün boşaltılmasında büyük rol oynamış; hep aynı taktiklerle savaşan her komutan gibi revizyonist marksologların marksizmi, ideolojik cephede önemli kayıplar vermiştir. Bir düşünce, ne kadar doğru olursa olsun, kendini yenilemediği müddetçe, gerilemeye mahkumdur.
Gerek ideolojik yeniden kuruculuk konusunda, gerekse de onunla bağlantılı olarak da ele alınabilecek alternatif sosyalist toplum projesi konusunda, dinamik (hareketli, değişken) yöntem, mutlaka ele alınmalıdır. Bu, başarıya götürecek anahtardır. Peki nedir dinamik yöntem? Ya da şu ana kadarki yöntem bilgimizin kaynağını oluşturan "temel ilkeler" yanlış mı? Hayır, hepsi doğrudur. Hatta bir başlangıç yapılabilmesi açısından hepsinin öğrenilmesi de gereklidir. Ama yetersizlikleri de bilinmelidir. Bu yetersizlikler, salt "iyi uygulamama" ya da tüm verilerin, olasılıkların "yeterli ve doğru değerlendirmesinin yapılamaması" olarak basite indirgenemez. Mesela bilimsel determinizm, Kuantum Teorisi karşısında klasik tarzda ele alınamaz, gerçeği açıklayamaz.
Toplumsal olaylarda bir ölçüde de olsa determinizmin sınırlarını gören diyaleklikçiler, aynı esnekliği bilimsel alanda her zaman sağlayamadılar.
Bilimin, diyalektiğin işleyişi basitten karmaşığa bir yol izler. Bu gelişim, yöntem için de geçerlidir. Sözgelimi Suni Denge kavramı, sadece bir durumu ifade etmek için ortaya çıkmış olsa da, diyalektik materyalizm adına bu somutluğa karşı çıkanlar, bu kavramın aynı zamanda yöntem açısından bir ilerlemeye-gelişmeye denk düştüğünün ortaya çıkmasına -istemeden de olsa- katkıda bulundular. Temelde Suni Denge, Engels'in "her denge geçici ve görelidir” sözünde içkinse de, bunun ortaya bu denli net çıkması, bugün geldiğimiz nokta açısından olanaklı olabilmiştir. Bunun, maddi koşullarla doğrudan ilgisi vardır. Tek başına Suni Denge kavramı, diyalektiğin mutlaklaştırılmasına oldukça güncel ve iyi bir örnektir.
Karşımıza çıkan her durumu çözümlerken, doğal olarak ilk önce elimizde var olan silahları kullanırız. Çoğu zaman bir çözümlemeye de ulaşırız. Ancak yaşam bu çözümlemenin eksikliklerini, yanlışlıklarını uzun ya da kısa bir zaman sonra ortaya çıkarır. Yine bilimsel yöntem açısından deneme-yanılmanın rasyonel ve doğru bir yöntem olmadığını da bildiğimize göre; doğadaki ve toplumdaki gelişmeleri algılarken, bu değişimlerin, algılayış tarzı olarak da ifade edebileceğimiz algılama yöntemi üzerindeki değişim de dahil olmak üzere, çözümleme ve sentez yöntemlerine olan etkilerini de hesaba katmalıyız.
Nasıl ki Newton fiziğinin yöntemleri-kuralları, parçacık (kuantum) fiziğini açıklamakta yetersiz ve eski kalıyorsa, toplumbilimde ve geniş anlamıyla düşünecek olursak felsefede yeniyi-gelişmeyi yaratabilmek için "değişmeyen tek şey değişimdir" özdeyişi uyarınca, diyalektik yöntemin değişimini-gelişimini de yaratabilmeliyiz. Bu, dünyayı değiştirmek iddiasını taşıyan herkesin sahip olması gereken bir güçtür.
Diyalektik yöntemin gelişimi, Antik Yunan'dan Marks'a kadar uzanan bir süreçtir. Ancak bu gelişimin "en tam ve doğru haline ulaştığı" gerekçesiyle dondurulmak istenmesi, bizzat o yöntemin özüne aykırıdır. Bu anlamıyla sözkonusu "mezara gömme" girişimine vurgu yapmak amacını da güden "dinamik yöntem" kavramı, aslında "diyalektik" kavramı karşısında gereksiz ve yetersizdir. Ancak "mezarcıların" yeryüzü ölçeğinde sağlamış oldukları yaygınlık, (ülkemiz açısından neredeyse tekel) bizi bu kavramı kullanmaya zorunlu kılıyor.
Diyalektik dediğimizde Felsefenin Temel İlkelerinden fazlasının anlaşılabilmesi için buna ihtiyacımız var. Eğer revizyonist marksologlann yaklaşımlarında olduğu gibi "hiçbir nesnenin karşı koyamayacağı, mutlak, eşsiz, en yüce, sonsuz..." bir diyalektik materyalizm komedisini-tradejisini bir daha yaşamak istemiyorsak, elimizdeki maymuncuğun her kapıyı açamadığını kabul edip, yeni bir maymuncuk aramak yerine, her ayrı kapının şifresini ayrı ayrı çözerek ilerlemeliyiz. Kolay çözümler, kolayca boşa çıkartılabilir. Zor çözümler ise aynı anda birçok düğümü birden çözme gücüne sahip olacaktır.
"Yalnızca değerin büyüklüğü ile ilgili ve onun metada cisimlenen iş zamanı olarak tanımlayan burjuva iktisatçıları, emeğin niteliksel yanını ve kullanım değerinde ve değerde temsil edilen emek şekillerinin özgül tabiatını gösteremediler" (K.Marks Biyografisi, s. 80. 2. Cilt) Ne yazık ki. aynı hataya daha sonra sosyalizm adına yola çıkanlar da düştü... Bugün de salt "emek" üzerine şekillendirilmiş devrimci çalışma tarzları ağırlığını korumaktadır. Bunda, Sovyetler Birliği deneyiminin de etkisi vardır.
Bugün açısından, harcanan emeğin yeterli olup olmadığından bağımsız olarak, yeterli emeği sarfedenler de, sarfetmeyenler de aynı çözümsüzlüğü paylaşmaktalar. Burjuvazi dahi birçok ayrımın farkına vararak, kalite çemberleri uygulamaları ile bunu sömürüyü artırıcı bir etmen olarak kullanırken; geleceğin kapitalizminden çok daha ileri, sosyalist toplumu kuracak olanların bunu algılamayışı, vahim bir durumdur.
Salt düşmanımızdan öğrenmek esprisi bağlamında dahi olsa, seri üretimi, büyük ölçekli üretimi, bir silah olarak kapitalizmden devralan sosyalist kampın, bu zincirin bir halkası olan esnek üretimi (burjuvazinin bir silahı olarak reddederek) kendi silahı olarak benimsememesi, bilince çıkarmaması, anlaşılamaz bir tutuculuk örneğidir. Bu konuda kapitalizmin bizden erken davranması, utanılacak bir durumdur. İdeolojik ihanetin en önemli başlıklarından biridir.
Tüm bunlardan hareketle, geleceğe ilişkin olarak; emeğin niceliksel yönünü hiçbir zaman küçümsemeden-yadsımadan, onunla birlikte niteliksel yönünü esas almalı, devrimci çalışmanın esasını, bu temeldeki bir gelişim ekseninde ele almalıyız.
Bu yaklaşım, dinamik-esnek yöntem ile bağlantılı ele alınmalıdır. Ve yine bu yaklaşım uygulanırken, hiçbir sınıf dışı sapmaya (tembellik gibi) kapılınmamasına, özel bir dikkat gösterilmesi, bu yönde gereken önlemlerin alınması gerekir.
Bu tarz, bugüne kadar birçok devrimci yapının militanlarınca uygulanmıştır. Ancak olumlulukların kişisellikten, rastlantısallıktan, ampirizmden kurtarılıp, genele ve bugüne maledilebilmesi için, bu adımların örgütlü ve programlı olarak atılması gereklidir
Bu konu, bugünden yarına sosyalist ilişkilerdeki yabancılaşmanın önlenebilmesi için, zıttına dönüştürülebilmesi ve bundan hareketle alternatif sosyalist toplum projesinin bir bileşeni haline getirilebilmesi için, son derece önemlidir.

 
 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92