Kolombiya Çok Uluslu Bir Saldırı İle Karşı Karşıya
Ali Yıldız
|
ABD birliklerinin Panama'dan çekilmesinden önce Pentagon'daki
askeri uzmanlar yoğun bir faaliyet içerisine girdiler.
Clinton'un elçileri, Peru, Brezilya, Arjantin ve Ekvator'da
dolaşarak, Kolombiya'ya ABD yönetiminde gönderilmek
istenen bir çokuluslu müdahale gücü için seferber oldular.
Bu Latin Amerika ülkesi, gerillalarla ordu arasındaki
yoğun çatışmalara ve grevlere sahne olurken, bu durum
bölgede ciddi bir istikrarsızlığa yol açmaktadır.
Kolombiya sorunuyla bağlantılı kaygı verici bir haber,
bu Latin Amerika ülkesinden değil, komşu ülke Brezilya'nın
Manaos kentinden, Eylül ayında geldi.
Venezuella Başkanı Hugo Chavez, Brezilya Devlet Başkanı
Fernando Henrique Cardosu ile bu Amazon metropolünde
bir araya gelip, Kolombiya'ya yapılacak askeri müdahalenin
karşısında durması için onu ikna etmeye çalıştı. Hugo
Chavez, sol eğilimli gözüken milliyetçi bir subay olarak
1992 yılında, o zamanki rüşvetçi Perez Hükümeti'ne karşı
gerçekleştirilen ayaklanmaya katılıp hapis cezasına
çarptırılmış, 1998 yılında yapılan seçimde ise Başkan
seçilmiştir. Chavez, İspanyol ABC Gazetesi'ne verdiği
demeçte (6.9.99), Kolombiya'ya yapılacak herhangi bir
müdahalenin tüm bölgeyi etkileyeceğini, Venezuella'nın
da bu sorunun içine çekileceğini, bu nedenle dost Latin
Amerikalı ülkelerin bir araya gelip Kolombiya'daki hükümetle
gerillalar arasındaki görüşmeler sorununun, siyasi ve
barışçıl bir çözüme kavuşması için desteklenmesi gerektiğini
söyledi.
Askeri müdahale söylentilerinin Venezuella tarafından
ne denli ciddiye alındığını, Venezuella'nın kendi ciddi
iç sorunlarına rağmen bu süreçte diğer bölge devletleriyle
sürdürdüğü mekik diplomasisi göstermektedir.
Bu doğrultuda, Venezuella Dışişleri Bakanı Jose Vicente
Rangel, Buenos Aires'e uçup, Başkan Menem'le görüşerek
bu sorun karşısında Venezuella'nın pozisyonunu ortaya
koydu. Menem, Fujimori'nin yanında, bölgede ABD'nin
askeri planlarının en yakın destekçisi konumundadır.
Aynı zamanda Chavez bu sorun nedeniyle; BM, OAS (Amerika
Devletleri Örgütü) ve Papa'yla görüşeceğini belirterek,
BM şemsiyesi altındaki uluslararası bir konferansı Ekim
ayındaki UNESCO yıllık toplantısından önce toplamak
için girişimlere başlamıştı.
Bu aceleci mekik diplomasisinin bir çok nedeni vardı:
Ağustos ayının sonunda Arjantin Başkanı Menem, ABD generali
ve "uyuşturucu savaşçısı" Barry McCaffery
ile görüştüğünde, böyle bir müdahaleyi desteklemekle
kalmayacaklarını, daha da ileriye giderek böyle bir
müdahaleyi bizzat istediklerini bildirmiştir. Aynı zamanda
Peru ve Ekvator'dan da ABD askeri uzmanlarının ve elçilerinin,
bölgedeki hükümetlerle, bir müdahale için ayrıntılı
görüşmeler yaptıkları haberleri gelmektedir. Perulu
General Montesino (kendisi Fujimori'nin yakın adamıdır
ve 70'li yıllardan beri CIA'de çalışmaktadır), İspanyol
ABC gazetesine verdiği demeçte, bu müdahale konusunda
ABD askeri uzmanlarıyla ayrıntılı planların dahi konuşulduğunu
söyledi.
İç seferberlik
1996 yılından bu yana, yani gerilla grubu FARC'ın orduya
yoğun kayıplar verdirdiğinden bu yana, bölgede yüksek
seviyeli ABD heyetleri cirit atmaktadır. "Uyuşturucuya
Karşı Savaş" adı altında, sessiz ve sinsi bir müdahalenin
planları yapılmakta ve bunun alt yapısı oluşturulmaktadır.
Bu doğrultuda Kolombiya, geçen yıl ABD'den en çok askeri
yardım alan 3. büyük ülke konumuna yükselmiştir. En
son, Kolombiyalı General Tapias Stahelin ve Savunma
Bakanı Ramirez, Washington'dan 500 milyon dolarlık askeri
yardım istediklerinde, ABD Güvenlik Kurulu üyesi eski
general Barry McCaffery araya girerek, Kolombiya'nın
içinde bulunduğu kötü durumun gözönünde bulundurulmasını,
500 milyon doların yeterli olamayacağı ve 1 milyar dolara
ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Şu anda görüşmeler, 1.3
milyar dolar için sürdürülüyor.
Latin Amerika basınına göre Barry McCaffery, ABD komandolarının
güney şefi Charles E. Wilhelm ve Clinton'un yakın adamı
Thomas Pikering, bir çok Latin Amerika devletiyle, çokuluslu
müdahale gücünün inisiyatifi ile ilgili görüşmelerde
bulunmuş...
McCaffery, Buenos Aires'e yaptığı bir ziyarette, günlük
yayınlanan "Clarin" adlı bir gazeteye şu demeci
veriyor: "FARC, barışçıl bir çözüme ilgi duymaktadır."
"ABD Hükümeti, Noele kadar bir karara varmalıdır."
Bu görüş doğrultusunda, ABD Dışişleri Bakanı Albright,
"İç sorunlar, iç sorun olmaktan çıkıp, sınırları
aşıp tüm bölgeyi etkilemektedir ve tüm bölgenin istikrarını
tehlikeye düşürmektedir" demektedir.
Fakat Clinton Yönetimi, yeni bir Vietnam bataklığına
batmamak için bir çok alanda kendisini sağlama almaya
çalışıyor. McCaffery, ABD müdahalesinin bir "intihar"
olacağını söylüyor. Bu nedenle kendilerinin tercihinin,
Perulu-Ekvatorlu-Brezilyalılar'dan oluşan bir müdahale
birliğinin, ABD yönetiminde ve ABD Deniz Kuvvetleri
ve uçakları desteğinde oluşturulması yönünde olduğunu
belirtiyor.
Kolombiya'da yayınlanan bir günlük gazete olan El Columbiano'da,
müdahale tarihi konusunda gün bile verildi. Habere göre
Pastarana Hükümeti, 2000 yılının başında gerillalarla
görüşmeleri kesip, uluslararası yardım talebinde bulunacakmış.
İsveç'de çalışmalarını sürdüren 'Sürgündeki Kolombiya
Haber Ajansı' ANNCOI, General Montesino'nun bir demecini
aktararak, müdahalenin çok aşamalı bir şekilde gerçekleşeceğini
belirtiyor. İlk aşamada 120.000 kişilik bir yer birliği,
dağlardaki gerilla kamplarına saldırarak ordu tarafından
yeniden ele geçirilen bölgelerin güvenliğini sağlayacak.
Buna ayrıca, Hava Kuvvetlerinin müdahalelerini eklemek
gerekiyor.
ABD kuvvetleri bölgeye yerleşiyor
Direkt bir müdahaleyle bölgede kısa vadede somut sonuçlar
alınmasa dahi, orada yerleşen ABD Kuvvetleri, ciddi
hedefler belirlemiş durumdadır. Ve artık bölgedeki bu
değişimler, "Uyuşturucuya Karşı Savaş" projesinin
arkasına sığmayacak kadar büyük ve ciddidir. Örneğin,
ABD Ordusu, Panama Kanalı'nın güvenliğini sağlayan birliklerin
yeniden Panama'ya devredildikten sonra kuzeye kaydırılmayacağını
belirtti. Orada görevli birliklerin, daha çok bölgedeki
diğer üslere ve Karibik'deki alanlara yönlendirileceği
açıklandı.
Panama'daki seçimlerde sağın adayı Bayan Miraya Moscoso'nun
kazanması, ABD yönetiminin istediği sonuçtu. 1997'de
Panama ile ABD arasında varılan bir antlaşmaya göre,
2000 yılında tüm ABD askeri kurumlarının Kanal Bölgesi'ndeki
birimlerinin kapatılması öngörülüyordu.
Fakat yeni sağcı başkan, 3300 ABD askerinin "mayın
temizlemek" için orada kalmasına izin veriyor.
Ayrıca bu askeri birliğin, Panama Polisini, gerilla
faaliyetlerine karşı eğitmesini de öngörüyor (Panama
Devleti, 1990'daki ABD işgalinden beri kendisine ait
bir ordudan yoksundur). Bunun dışında, Kanal Bölgesi'nden,
1830 ABD askeri personeli ve 2700'e yakın özel birliklere
ait personel, Kolombiya sahiline pek uzak olmayan ve
Karibik Adaları olan Aruba ve Curacao'ya yerleştirildi.
Buralarda, askeri uçakların inip kalkmalarına uygun
havalimanlarının yapılmasına başlandı.
Ayrıca, 1000 ABD askeri de, helikopter takviyeli olarak
Honduras'taki ABD üssü Soto de Cano'ya yerleştirildi.
Bu üsden havalanan helikopterler rahatlıkla, hem Meksika'daki
isyan bölgelerine, hem de Kolombiya'ya ulaşılabiliyor.
Geri kalan ABD güney birliklerinin, Puerto Rico'ya yerleştirilmesi
düşünülüyor ki, burası gittikçe kalabalıklaşan bir askeri
yığınağa dönüştürülüyor.
Fakat kontr-gerilla operasyonları için en önemli alan,
Kolombiya'daki Amazonlar'dır. Peru topraklarında bulunan
Riverine (Iquitos) ve Ekvator'da bulunan El Coca'daki
askeri tesisler, Kolombiya sınırının çok yakınındadır
ve şu anda ABD Savunma Bakanlığı'nın finansmanlarıyla
güçlendirilip büyütülmektedir.
Bu tesislerde bulunan ABD'ye ait 'Special Operation
Forces SOF' lerin güçlü varlığı, dikkat çekicidir. SOF'ler
burada ayrıca, Brezilyalı askerleri de, cangıllardaki
gerilla mücadelesine karşı eğitmektedir. SOF'in Amazonlar'daki
faaliyetleri için ABD Savunma Bakanlığı'nın bir komisyonunda
şöyle denildi: "Özel operasyonların bu bölgedeki
hassaslığı, bu alanın önemini tartışmamıza izin vermiyor."
ABD yardımıyla, ayrıca Amazonlar'daki Peru sınırına
yakın Puerto Leguizaamo Üssü ve Tres Esquinas üsleri
genişletildi. ABD varlığı, şu anda Kolombiya'nın en
önemli askeri merkezleri olan Tolemaida (Departement
Tolima) ve kontrgerillanın en önemli eğitim kampı olan
Tres Esquinas'da, 160 ABD askeri uzmanı ve 30 ABD sivil
uzmanı bulunuyor. Bunların görevi, hem 'Anti-Uyuşturucu
Birliklerini' eğitmek ve kendilerinin de yeni yeni kabul
ettikleri gibi kontr-gerilla faaliyetleri yürütmek...
Ki bunu da yapacaklardır.
Aralık 1998'de ABD ile Kolombiya arasında varılan askeri
anlaşmaya göre, daha çok sayıda askeri uzmanın bölgeye
gönderilmesinden söz ediliyor. General Wilhelm, en az
2000 askeri danışmanın, bölgeye orta vadede gerekli
olduğundan söz ediyor.
ABD'nin Kolombiya'daki askeri-sivil varlığı gün aşırı
artmaktadır. Bogota'nın zengin kuzey bölgesinde yer
alan ve adeta bir sığınağa benzeyen ABD elçiliği de
büyütülerek, personel sayısı 282 den 360'a çıkartıldı.
Ki bu insanların 120 tanesinin özel görevi var... ABD
danışmanları, artık yanlızca polis ve ordu kurumlarında
değil, hapishanelerde ve basın yayın kurumlarında da
görevlendiriliyorlar.
Şimdi yeni kilit alan, hava desteğidir!.. Yıllardan
beri yüksek teknolojiye sahip ABD Hava Kuvvetlerine
ait uçaklar, gerillanın telsiz konuşmalarını dinlemek
ve kesmek için Kolombiya topraklarında uçmaktalar. Ayrıca
gerillanın yoğunlaştığı bölgelerin tesbit edilmesi ve
şifrelenmiş haberlerin çözülmesi işini de bizzat ABD'liler
yapmaktadır.
Son olarak, artık resmi biçimde ABD uçakları, çatışmalarda
lojistik destek için müdahale etmektedir. FARC'a karşı
mücadelede, en son Temmuz Ayında ABD Hava Kuvvetleri,
Kolombiyalı pilotlara, nereleri vurmaları gerektiği
yönünde bilgi verdi. ABD uçaklarının büyük bir bölümü,
Hollanda'ya ait Aruba ve Curacao'dan ve Ekvator'daki
ABD üssü Manta'dan kalkmaktadır. Geçen Haziran Ayı'nda
ABD'ye ait ajan faaliyetleri için teknolojiyle donatılan
bir uçak Güney Kolombiya'ya düştüğünde, çok kısa bir
sürede, düşüş alanına 24 adet ABD uçağı ulaştırıldı.
(Çevirmenin notu: Bu uçak FARC tarafından düşürüldü,
ve ABD'ye ilk uyarı olarak, FARC tarafından üstlenildi.)
Sinsice hazırlanan müdahale için ayrıca, çokuluslu bir
birliğin kuruluş çalışmaları yapılmakta, bunun için
eski düşmanlıklar da bir tarafa itilmektedir. Washington'un
baskısıyla, Ekvator ve Peru, sınır antlaşmazlıklarını
unutup, birliklerini Kolombiya sınırına kaydırmaya başladılar.
Aynı tür gelişmeleri, haber ajansı Anncol da bildirmektedir.
Arjantin Malvinen'de, toplam 13.000 askere yetecek kapasitede
ve ABD, Arjantin, İngiltere tarafından ortaklaşa kulanılacak
bir üs kurulmak isteniyor. Arjantin-İngiltere antlaşmazlığı
çözülmediyse de, yeni Blair Hükümeti, Kolombiya'da askeri
çözüm yanlısı tavır takınmaktadır. British Petroleum'un,
Kolombiya'daki petrol alanına milyarlarca dolar yatırım
yapmasından bu yana, İngiltere'nin bu yöndeki tavrı
güçlenmektedir.
Venezuella'da sorunun daha da karmaşık olduğu söylenebilir.
Orada, geleneksel Oligarşi, iç çelişkilerden ötürü Chavez
Hükümeti'ne karşı kamuoyunu ayaklandırmaya çalışmaktadır.
Bu ülke, yıllardır Kolombiya sorununa boğazına kadar
batmış durumdadır.
Kolombiya'nın kuzey doğusundan akan mülteci hareketliliği,
bir türlü bitmek bilmiyor. Chavez Hükümeti iş başına
geldiğinden beri FARC ve ELN gerillaları Venezuella
topraklarındaki faaliyetlerine son verdikleri halde,
şimdi de oralarda sağcı kontr-gerillalarının faaliyetleri
ağırlık kazandı. Ayrıca, savaşın boyutlanması için Chavez'e
karşı psikolojik saldırılar da artmaya başladı.
ABD'de, Chavez-Castro-FARC işbirliğinden öyle bir söz
edilmeye başlandı ki, sanki dünya komünizmi, Karibikler'de
yeniden gelişmeye başlıyor...
Venezuella'da seçimden yenilgiyle çıkan sağın adayı
Henrique Salas Römer, Chavez'i, "Kolombiyalı gerillaların
yakın dostu" olarak tanımladı. Chavez Hükümeti,
anti-amerikancı bir Latin Amerika şoven politikası izlese
de, FARC ve ELN'nin sosyalist politikalarıyla ilgisi
yoktur. Bu gerçekliği, bu tür söylentileri çıkartanlar
da çok iyi bilmektedirler. Fakat amaçları, Chavez Hükümeti'ni
istikrarsızlığa sürükleyip onun barış çabalarını engellemektir.
Yakın dönem içinde Chavez'inde, 1981'deki Panama Başkanı
gibi, Latin Amerika'lı tüm anti-emperyalist politikacılar
gibi, devrileceği gözüküyor...
Müdahale programının orada yaşanan insan hakları ihlalleri
ve uyuşturucuyla başlatılması, basit bahaneden öte bir
şey değildir. ABD'nin Latin Amerika'daki en yakın müttefiki
konumunda olan Arjantin'in ya da devlet başkanı Menem
ve grubunun büyük uyuşturucu tekelleriyle bağlantıda
olduğu yönündeki suçlamalar sürekli gündemdedir.Dikkate
değer bir başka konu da, ABD'nin bölgedeki 2. büyük
müttefiki olan Kolombiya'nın liman kenti Urabaa ordu
yönetiminde olduğu halde, ABD'ye giden uyuşturucunun
% 70'inin bu limandan sağlanmış olmasıdır. Kolombiya'nın
kontr-gerilla şefi Carlos Castano, ordu ile çalışmaktadır,
ve Kolombiya'nın en büyük uyuşturucu satıcısı olan Medelli
tekelindendir.
Bütün bunlara rağmen gerillaya, direkt bir uyuşturucu
işi bağlantısı suçlaması getirilemiyor. ELN, kendi bölgelerinde
uyuşturucu ekimine izin vermiyor. FARC ise, satıcılardan
vergi alıyor, fakat küçük çiftçiler için yedek geçim
kaynaklarının yaratılması projelerine destek veriyor.
İnsan hakları ihlalleri alanında ise, Washington'un
bahanesi gerçekten gülünç... Amnesty İnternational'in
yıllık raporuna göre: Bu yılın ilk sekiz ayında, toplam
1000 kişi, çoğunluğu kont- gerilla tarafından olmak
üzere, öldürülmüştür. Diğerleri, hava kuvvetlerinin
bombalamaları sonucu ölen siviller ve siyasi düşüncelerinden
dolayı katledilen kişilerdir. Amnesty, gerillanın da
insan öldürdüğünü söylemeye çalışsa dahi, genel durumu
değiştirememektedir.
Washington, bölgede öyle büyük bir ordu yaratmaktadır
ki, bu devasa ordu, en büyük savaş suçlarını yaratacak
güçtedir. Terörün amacı, resmi ABD stratejisinin, Düşük
Yoğunlukta Savaş stratejisidir. Ki bu strateji, gizli
yer altı faaliyeti olan muhaliflerin öldürülmesini de
içermektedir.
AK Analyse und Kritik-Zeitung für Linke Debaatte
und Praxis Sayı 430, Raul Zelik'in yazısı
|