Yeni Bin Yıl İnsanın,
Yeni Bin Yıl Halkların Olmalı
Defne Güneyli
|
Yeni bin yıla girmenin arifesinde üretilen çeşitli
'yeni bin yıl' argümanının ardından, işte şimdi, yeni
bir, bin yılın, içindeyiz.
Gerçekötesi spekülasyonların ardından, halkların yaşamının
zorlukları devam ediyor. Dünyanın karanlıkları henüz
dağıtılamadı.
Öngörülen büyük kıyamet kopmadı ama, bizlerin yaşamlarındaki
kıyametler, birbiri peşisıra kopuyor. Kızılderililerin,
Karaderililerin, Filistinlilerin, Çerkezlerin, Ermenilerin,
Çeçenlerin, Arnavutların, Uruguaylıların, Sri Lankalıların,
Türklerin, Kürtlerin ve dünyanın diğer halklarının,
dünyanın tüm emekçilerinin yaşamında, henüz değişen
bir şey yok...
Yoksulluk, baskı, zulüm ve eşitsizliğin zorlu girdabı,
yaşadığımız dünyanın her açıdan kirletilmesi, çeşitli
kölelik tarzlarının sürmesi, yüzyılın belirleyici çizgileri
oldu.
Öte yandan, geçtiğimiz yüzyılda insanlık, baş döndürücü
bir değişim atmosferi içindeydi. Her şeyden önce, sosyalizm
ilk kez somut bir olgu haline dönüştü. Daha sonra dünyanın
üçte birini kapsayan geniş bir coğrafyanın egemen yönetim
biçimi haline geldi. Ve yine aynı yüzyılda, bu büyük
ve önemli reel sosyalizm deneyimi, kendi hataları içinde
boğuldu.
Aynı yüzyıl, emperyalizmin yeni sömürgecilik yöntemini
keşfettiği bir dönem oldu. İnsanlık, emperyalistler
arası paylaşım kavgaları nedeniyle, iki büyük dünya
savaşı felaketi yaşadı. Onlarca ülkedeki onlarca halk
kurtuluş savaşımında, yüzbinlerce insan kendisini çağının
aydınlatılması için adadı.
Bilim ve teknolojideki değişimler olağanüstü boyutlarda
hızlı bir gelişim seyri izledi. İnsan yaşamının her
alanına ve anına giren teknoloji, emperyalizmin halklar
için sanal bir dünya yaratma projeleri eşliğinde dünyayı
uğursuz bir örümcek ağı gibi sardı.
İnsanlığın yararı, mutluluğu ve refahı için kullanılabilecek
herşey, emperyalizmin elinde, kendisi için koruyucu,
halklar için öldürücü bir silaha dönüştü. Dilimizde
"er meydanı" deyimiyle ifade edilmeye çalışılan
değerler, tamamen yokedildi. Her türlü mücadele ve yaşama
dair her çaba, bir eşitsizler dünyasının verileri haline
getirildi.
Patlayan ve çöken ekonomiler, parlayan ve sönen projeler,
kapitalizmin iç çelişkilerini bir kez daha somutladı
ama ne yazık ki, bütün bu faturalar, yine halklara çıkarıldı.
1900'lü yılların, tarihin bundan sonraki gelişmelerinin,
teknolojideki evrimin öyküsünün önemli bir kavşağı olacağı
çok açık. İniş çıkışı, dalgalanmaları, ileriye sıçrama
noktaları, zaferleri ve faciaları çok fazla olan bu
yüzyıl, bir anlamda insanlığı çok fazla hırpalayan,
yoran bir yüzyıl oldu.
Gelecek endişesi, emperyalist tekellerden emekçi insanlara
kadar uzanan geniş dünya yelpazesinde, belki de tek
ortak payda oldu.
Piramitte konumlanılan nokta ne olursa olsun, bu sarsıcı
değişim sürecinde herkes, gelecek endişesinin baskılanmasıyla
yaşamaya başladı. Yukardakiler, bu endişelerini gidermek
için bütün olanaklarını seferber edip büyüme, daha da
büyüme, mega tekeller yaratma yoluna girerken, aşağıdakilere
dua etmek seçeneği sunulmuştu. Onlar, dua etmekle mücadele
etmek arasındaki tercihi kendi iradeleriyle yapacakları
an'lara kadar, bu gri onyıllar böylece sürecektir...
Bu yüzyılda, insanın insana yaptığının yanısıra, insanın
doğaya, doğanın insana yaptıkları da, son derece vahimdi
ve bir büyük yıkım bilançosu da, bu boyutta ortaya çıktı,
yaşandı.
Tarihin devletlerin varlığı ile tanımlanan bütün çağları
kölelik biçimleri üretti.
Vahşi bir ezen ezilen ikilemi, çağları kana, acıya buladı.
Fakat sanıyoruz hiçbir çağda insanın beyninin ve yüreğinin
bütün hücrelerine bu kadar saldırılmamıştı. Oralara
kadar girilerek, insan istila edilememişti.
Toprakların, ülkelerin istilasından, soykırım ve katliamlardan
daha korkunç bir gerçek olan bu durum, son çağın en
büyük acısıdır.
İnsanların dizlerine kadar battığı kanın içinden yumruğunu
kaldırarak "dünya yine de dönüyor" diyebilmesi,
yani "gerçekleri değiştiremezsiniz, buna gücünüz
yok, zulmünüz beynime hükmetmenizi sağlayamadı"
diyebilmesi kadar, insan soyunu yüceltebilen bir gerçek
daha var mıdır?
Fakat ne yazık ki emperyalizm, özellikle reel sosyalizmin
çözüldüğü son on yılların akabinde kazandığı büyük moral
ve güçle, kazandığı hareket kabiliyetiyle ve genişleyen
olanaklarıyla, şimdi fetih rotasını, insan ruhuna ve
beynine doğru direkt olarak çevirmiştir.
Oysa 1900'lü yıllarla ifade ettiğimiz yüzyılı, bağrına
bastığı yüzbinlerce yiğit kızlar ve oğullar taşımıştır
sırtlarında.
Ve bu yüzyıl, böyle bir sonucu haketmemiştir. Sovyet
barikatları kahramanlarından bizim topraklarda yaşayan
Bizim Denizler'e kadar yüzbinlerce yiğit insan, bu büyük
çelişkiler yüzyılında öylesine güzel resimler çizerek
yaşamışlardır ki... Bu ateş kırmısızı ve gök mavisi
resimlerin bir sonraki çağa özgürlük, barış ve eşitlik
taşıyamamış olması, yeni çağa çok daha ağır yükler aktarmıştır.
Ama aynı zamanda, sözkonusu yükün nasıl taşınabileceğinin
ışığı da, 'onlar' olmuştur.
Yaşanan gelişmelerin seyri ve çelişkilerin akışı, kapitalizmin
önümüzdeki çağda bu kez 'en zayıf halkalarından' değil,
belki kalbinden çözülmeye başlayacağının da işaretlerini
vermektedir.
Egemen güçler, insanların gözünün 'öbür dünyaya' çevrilmesini
sağlayarak bu dünyadaki çarklarını yüzyıllar boyu dilediklerince
sürdürdüler. Önümüzdeki yüzyılda, 'öbür dünya' kavramı
değişecek gibi gözüküyor. Belli ki, bu kez 'öbür dünyalar'
öyküsünü, diğer yıldızlarda dolaşarak anlatmaya başlayacaklar.
Ama yine aynı amaç için kullanacaklar. Gözlerini yıldızlara
çevirmiş insanlığın, çağdaş korku masallarıyla bu dünyadaki
efendilerinin kanatları altına sığınmasına çalışacaklar.
Dekorun müthiş bir hızla değiştiği açık. Ama iyi bilinmeli
ki, egemenlerin yepyeni senaryoları yok. Yenilenen,
sadece sömürü versiyonları. Sömürüde ustalaşmış efendiler...
Kurtuluş yolunda yürüyenlerin ve yürümek isteyenlerin
ise, neden o denli ustalaşamadıklarının çözümlenmesi,
kuşkusuz en büyük derdimiz ve gerçekleştirmek üzere
önümüzde duran büyük görevimiz!..
Biz, bu görevin ve onu izleyen tüm görevlerin başarılacağına
inanıyoruz.
Çünkü insana inanıyoruz. Çünkü insanlığın bilimle ve
tarihle özgür buluşmasının, gelecek tüm yüzyılların
özgürlüğünün kaldıracı olacağını biliyoruz.
Doğru atılmış bir ilk adımın, bir büyük yürüyüşün en
önemli mesafesinin katedilmesi olduğunu biliyoruz. Zamanında
yakılmış bir ilk kıvılcımın, büyük ateşin nedeni olduğuna
inanıyoruz.
Biz, insana inanıyoruz. Özgürlüğün de kurtuluşun da,
bugün hayal edemeyeceğimiz kadar güzel ve engin çağlara
egemen olmasının, insandan, sadece insandan geçtiğini
biliyoruz.
O çağlarda buluşamayacağız belki ama, bu çağda, yaşadığımız
zamanda, o güzelim çağlar için varolmanın, doğru yerde,
doğru insanların omuzbaşında durmanın, çoğalmanın mutluluğunu,
coşkusunu paylaşacağız.
Birlikte, insanca, insan için, insanın yarını için varolacağız!
Ve iyice bileceğiz ki, insanoğlunun bu çağda yaşayabileceği,
daha büyük bir mutluluk yoktur!
|