Birlik
Bugünü
ve Geleceği Birlikte Kazanma Eylemi ve İradesi
F. Kızılırmak
|
Ortak paydaların zorunluluğu olarak
Birlik
Birlik, farklı öznelerin, sahip oldukları ortak hareket
noktalarını, bugünü ve geleceği birlikte örme ve kazanma
iradesi ve eylemine dönüştürmeleridir.
Ortak hareket noktalarının niteliğine, kapsamına ve
birliğin öznelerinin bunlara yüklediği önem ve anlama
bağlı olarak birlikler, büyük bir zenginlik ve çeşitlilik
paralelinde gerçekleşebilir. Ortak hareket noktalarının
niteliği, kapsamı, derinliği, bunların süreçteki önemi;
birliklerin de kapsamını, niteliğini ve sınırlarını
çizer.
Biz, sözkonusu birliği gerçekleştirme sürecinde; öncelikle
önümüze, en ileri düzeyden, bütünleşme düzeyinden birlik
hedefini koyduk. Bu hedefe ulaşarak birliği kazanmak,
teori ve pratiğin temel bileşenlerinde ortaklaşmayı
ve bu ortaklaşmanın harcı olarak güveni gerektiriyordu.
Bu bağlamda birlik çabamızı anlamlandırmak, ona zemin
oluşturan ortak hareket noktalarını özlü biçimde ifade
etmek için; birlik çabasına yönelmemizi belirleyen gerçekler
nelerdi? Geçmişten bugüne akarak birlik çabamızın zeminini
oluşturan olgular nelerdi? Bugün birlik yapısının üzerine
oturması gereken teorik, politik ve pratik projeksiyon
ne olmalıdır?
Birlik Çabamızın Ateşleyicisi; THKP-C ve Kesintisiz
Devrim Manifestosu
Birlik hedefimizin ve çabalarımızın arka planı, öznel
bir zorlamanın, keyfiyetin, ya da dönemsel-taktik hamle
görüngüsü yaratmak gibi, coğrafyamızda alışılan bazı
yönelişlerin ürünü değildi.
Tersine, Türkiye Devrimci Hareketi'nde tarihsel bir
değişimi başlatan çok güçlü nesnel ve tarihsel dinamiğe,
P-C dinamiğine dayanmakta ve onun anlayışları, prensipleri,
ufku üzerinde yükselmekteydi.
Yapılarımız, farklı tarihsel süreçlerde, P-C'nin ve
onun teorik-politik tezlerinin manifestosu olan Kesintisiz
Devrim'lerin takipçileri/devamcıları olarak ortaya çıkmışlardır.
Bu bağlamda, birincisi, ortaklaşılan bir tarihsel köken
ve üst kimlik, ikincisi ve daha da önemlisi, tüm temel
tezleri sahiplenip savunan ortak bir ideolojik-politik
platform sözkonusudur.
Bir proleter devrimci partinin ardılları olarak kendini
ifade eden, onun temel teorik, politik tezlerinde ortaklaşan
devrimci yapıların birlik hedefine yönelmeleri, doğal
ve gerekli bir devrimci tutumdur.
Birlik çabamız ve hedefimiz bu gerekliliğe verilen yanıt
idi...
Geçmişten bugüne akarak birlik çabamıza
zemin oluşturan dinamikler;
P-C'nin temel tezlerinin yorumlanmasında, moral ve pratik
değerlerde ve yaklaşımlarda birlik
Yapılarımızın birliğinin temellerini, ortak tarihsel
köken ve üst kimlik ile; temel teorik, politik tezlerde
ortaklaşma oluştursa da, buluşma-bütünleşme zemini bunlarla
sınırlı değildir. Teorik ve pratik alanda, bu dinamiklerin
derinliğine ve genişliğine kavranışında da aynılaşma
sözkonusudur.
Geçmişten bugüne akışta, ayrı örgütsel yapılar olarak,
teorik ve pratik duruş ve derinleşmede kimi farklılıklar
bulunmasına karşın, çok ciddi ayrım noktaları olmamış,
tersine paralel bir yürüyüş gerçekleşmiştir.
Teorik-politik alanda P-C'nin temel tezleri esas alınmakta,
bunların açılımı ve yorumlanmasında esas olarak ortaklaşılmakta
idi.
Birleşme sürecinin sonuçlandırılmasına değin sürdürülen
pratiğin içerik ve niteliğinde, tüm eksiklik ve sınırlılıklara
rağmen, paralel bir yaklaşım söz konusu idi.
Ayrıca, bütün bunların yanısıra ve çok önemli bir nokta
olarak; iddiadaki bazı 'P-C geleneğinden gelme' çizgiler
ile uzaklığımızı belirleyen bir faktör olarak; kültür
ve moral değerlerde, genel bir uyum bulunmakta idi...
Geçmişten günümüze akan zemin üzerinde;
aritmetik bir toplam değil, yeni ve daha ileri bir düzeye
sıçramanın yolu olarak birlik
Geçmişten günümüze akan ortak hareket noktaları, birlik
çabasını ve hedefini zorunlu kılan oldukça güçlü ve
önemli dinamikler idi... Bu denli güçlü ve önemli ortak
hareket noktalarına sahip olunmasına karşın birlik hedefine
yönelmemek, en hafif deyişle; temel bir devrimci göreve
sırtını dönmek olacaktı...
Öte yandan 1990'lardan itibaren, yeni bir dünya tablosu
ortaya çıkaran kapsamlı ve çok yönlü bir değişim yaşanıyor.
1945-90 yılları arasında (emperyalizmin 3. Bunalım Dönemi'nde),
sosyalist hareket ve emperyalist-kapitalist sistemin
ilişki ve çelişkileri, 1990'larda reel sosyalist sistemin
çöküşü ile birlikte yeni bir düzeye sıçramış ve tarihsel
bir dönem kapanmıştır.
Ortaya, en gerici türden bir kapitalizmle karakterize
olan yeni bir insanlık tablosu çıkmış, bu temelde yeni
bir tarihsel dönem biçimlenmeye başlamıştır.
Emperyalizmin 3. Bunalım Dönemi'nde varolan tüm statükolar-dengeler,
ilişki, çelişki ve yapılar, alt-üst olmuştur ve yeniden
yapılanmaktadır. Aynı biçimde Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da,
12 Eylül süreciyle başlayan ve 1990'lardan itibaren
dünyadaki alt-üst oluşun sonuçlarının renklerini de
taşıyan bir değişim süreci ortaya çıkmıştır.
Sosyalist hareket, daha geniş bir ifade ile işçi sınıfı
hareketi, her alan ve boyutta (ideolojik, politik, ekonomik,
demokratik vb mücadele alanlarında; politik, askeri,
sendikal örgütlenme düzeylerinde, bir bütün olarak yaşamın
hemen hemen her alanında) dünya çapında genel bir etkisizleşme,
gerileme ve yenilgi süreci yaşıyor.
1945-90 sürecinin görevlerine karşı güçlü devrimci yanıtlar
oluşturamamaktan kaynaklanan yenilgi, başlayan sürecin
bütünlüklü ve dinamik bir çözümlemesi geliştirilemediği,
dönemin görevleri gerektiği biçim ve boyutlarda ortaya
konamadığı, bu görevlerin öznesi olan güçler, onları
bir araya getirecek eylem ve örgütlülükler saptanamadığı
ve tüm bunlar temelinde yükselen bir mücadele gerçekleştirilemediği
için, hala sürmektedir.
Bu süreçten çıkışın kimi ipuçları, 90'lı yılların ikinci
yarısından itibaren sınırlı ölçülerde de olsa ortaya
çıkmışsa da, henüz genel tablo aşılamamıştır.
Özcesi, bütün gelişmeler; yeni bir tarihsel dönemi işaret
ediyor.
Bu dönemin özünü oluşturan sorun; insan-insan, insan-toplum
ve insan-doğa arasındaki ilişkilerin yeni düzeyini çözümlemeyi
zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla, devrimci gelişime
ışık tutan yeni bir kavramsal çerçeve de, bu temelde
ideolojik, politik, örgütsel planda, devrimci hareketin
yeni bir düzeyinin yaratılmasına parelel olarak, yeniden
yaratılmalıdır.
Bu tablo içinden tek tek örgütler veya oluşturulacak
bir birlik, salt geçmişten bugüne akan teorik, pratik
birikimler üzerinden, mücadelede yeni bir düzey yaratamaz
ve yaşanan genel yenilgi sürecini tersine çeviremez.
Kuşkusuz salt böylesi bir zemin üzerinden yaratılacak
bir birlik de, yararlı olamayacaktır. Ama geçmişin,
objektif bir ilerleme dinamizmi taşımayan subjektif
ve yapay 'farklılıkları' nın üzerine çıkmak dahi, bugün
için önemli ilk adımlar olabilir.
Güçler, tek komut altında görece daha etkili olacak,
maddi, örgütsel vb olanaklarda önemli tasarruflar sağlanacak,
dolayısıyla kimi ilerlemeler çok daha mümkün hale gelecektir.
Ancak bunlar, esas olarak aritmetik ilerlemeleri ifade
ederler. Asla yeni döneme devrimci-sosyalist yanıtlar
oluşturacak yeni ve daha ileri düzeyleri olanaklı kılamazlar.
Bizim ise geçmişten bugüne akan ortak teorik-politik
çerçevemiz, esas olarak Emperyalizmin 3. Bunalım Dönemi
için açıklayıcı-çözümleyici bir kavramsal çerçevedir.
Böyle bir ortak temelden yoksun olan birlik çabaları,
doğal olarak pek çok yönüyle yeni tarihsel dönemi açıklayamaz,
ona yanıtlar oluşturamaz, onun sorunlarını karşılayamaz.
Ancak tarafların eşit ve yoğun çabası mümkün olursa,
yeni dönemin kavranmasında bir çıkış noktası olabilir
ve bir tarihsel arka plan sağlayabilir...
Bu nedenledir ki, birlik örgütünü yeni bir tarihsel
döneme verilen devrimci yanıt olarak tasarlayabildiğimiz
ve bu temelde gerçekleştirebildiğimiz ölçüde, birlik
gerçek devrimci anlamını kazanacak ve rolünü oynayacaktır.
Bu anlamda birlik ve birlik örgütü, geçmişten bugüne
akan ortak zemin üzerinde yükselen ve yüzünü geleceğe
dönerek, yeni tarihsel dönemde proleter devrim hareketinin
yeni bir düzeyini yaratmayı hedefleyen bir devrimci
yenilenme hareketi olarak gelişmelidir, gelişecektir.
Geleceği birlikte örme iradesi ile birlik
Birliği, yukarıda koyduğumuz perspektifle ele aldığımızda,
1990'lardan itibaren, oluşturduğumuz yeni dinamizm süreci
içinde girmiş olduğumuz birlik çabası açısından; biri
olumlu diğeri güçleştirici ikili bir etkiden de söz
etmek gerekir.
Olumlu yan, bir önceki dönemde kimi gerçekten anlamlı
olan, kiminin anlamı ise aşırı abartılmış olan, ancak
her halükarda aşırı katılaşmış ve aşılması güçleşmiş
kimi ideolojik, politik, örgütsel, pratik vb ayrımların,
tartışma konularının yeni tarihsel süreçte anlamsızlaşmaları,
işlev ve önemini yitirmeleridir.
Yeni bir tarihsel sürece girmiş oluşumuzun birlik çabasını
güçleştiren yanı ise; bir önceki dönemde birlik zorunluluğunu
açığa çıkaran temel teorik-politik çerçevenin, yeni
dönemde devrimci yanıtlar oluşturmak için yetersiz kalması,
yeni bir teorik-politik çerçeve ve düzeye sıçrama zorunluluğunun
ortaya çıkmış olmasıdır.
Kuşkusuz ki bu durum, emperyalizmin 3. Bunalım döneminde
oluşturulmuş ideolojik, politik, örgütsel ve yaşamın
diğer alanlarındaki devrimci birikim ve duruşları önemsizleştirmez.
Tersine bu birikim ve duruş, yeni düzeyin yaratılmasında
hayati önemdedir. Olmazsa olmazdır. Ancak bu birikim
ve duruşun esas rolü, yukarıda belirttiğimiz gibi, içine
girmiş olduğumuz yeni dönemin kavranmasında çıkış noktası
olması ve maddi ve tarihsel zemin oluşturmasıdır.
İşte, geride kalan tarihsel dönemin teorik-politik çerçevesinin
yeni dönemi açıklamakta ve devrimci tarzda değiştirmekte
yetersiz olduğu, ancak yeni dönemin teorik-pratik çerçevesinin
ise henüz bütünlüklü tarzda oluşturulamadığı böylesi
süreçlerde (geçiş süreçleri de olabilir); teorik, politik
ve pratik alanlarda oluşan pek çok boşluğun, bulanıklıkların;
iç gerilimlere, belirsizliklere yol açması, kaçınılmazdır.
Ancak yeni tarihsel sürece devrimci yanıt olacak devrimci
çizgi ve hareketin, bugünden yarına tek hamlede inşa
edilemeyeceği açıktır. Dönemin karakteristik özellikleri,
adım adım olgunlaşmaktadır ve bu anlamda henüz bir geçiş
süreci yaşanmaktadır. Dönemin devrimci çizgisi ve pratiği
de, adım adım geliştirilecektir ve olgunlaştırılacaktır.
Bu gelişme ve olgunlaşmaya parelel olarak, boşluklar
ile bunların yarattığı gerilimler aşılacaktır.
Bu noktada, birlik örgütünü yeni tarihsel döneme verilen
bir yanıt olarak tasarlamak ve geliştirmek, bugün somut
olarak neyi ifade etmektedir ve birliğin somutlaşması
hangi momentin sorunudur, sorusunu sormak gerekiyor.
Verilecek yanıtlardan birincisi, birlik çabasının bileşenlerinin,
ayrı duruşlarını koruyarak önümüzdeki süreçte devrimci
yenilenmelerini gerçekleştirmeleri ve birliğin gelecekte
bu düzey üzerinden gerçekleşmesi idi.
Bu yaklaşım, esas olarak fiilen birlik anlayışını dıştalayan,
ayrılığı esas alan, birliği kendiliğindenci bir gelişmenin
ürünü olarak gören, birlik dinamiklerini yok sayan,
mevcut koşullarda sınırlı olmasına karşın anlamlı ve
önemli olan birliğin zorunluluklarını ve olanakları
görmeyen, dar grupçu yaklaşımdır. Hiçbir teorik, politik,
ilkesel, pratik dayanağı ve faydası yoktu.
Verilecek ikinci yanıt ise, geçmişten bugüne akan güçlü
hareket noktalarına sahip olan yapılarımızın yeni dönem
ve görevlerini çözümleme ve devrimci hareketin yeni
ve daha ileri bir düzeyini yaratma hedefini esas alarak,
geleceğe dair ortak bir bakış ve pratik temelinde birleşme
idi.
Yani, ilkeli, somut ve güçlü dinamizmler üzerinde yükselen
bir birlik idi. Devrimci yenilenme hareketini hayatın
içinde adım adım örmek ve birliği bu temelde gerçek
anlamına kavuşturmak idi.
Yanıtımız, kesin biçimde ikincisi oldu.
Birlik hedefimizin mantığına ve ruhuna uygun olan bugünün
ve geleceğin hazırlanmasına maddi ve manevi olarak hız
ve güç katacak olan ve döneme denk düşen tavır bu idi
ve gerçekleştirilen, bu oldu.
Birliğin anlamı, içeriği ve düzeyi budur.
Önümüzde, bu temelde artık, geleceği kazanma görevi
durmaktadır.
Görev, bugünün, anın görevidir.
Ve başarılacaktır!..
Mutlaka.
|