Devrimci Birleşik Eylem ve BDGP Üzerine
Defne Güneyli
|
(Bu yazı, Ekim 1998 tarihlidir.)
1- Süreç, arayışlar ve birleşik eylem
Oldukça karmaşık, çatışmalı ve pek çok belirsizliklerle
dolu olan bir süreçten geçiyoruz.
Toplumsal yaşamın temel bileşenleri olan sınıflar ve
politik temsilcileri, böyle bir dönemde konumlarını,
politikalarını ve hedeflerini, özcesi rollerini, yeniden
tanımlamaya çalışıyorlar. Bu temelde, yeniden saflaşıyorlar.
Aslında bu saflaşma sürecinin yeni bir şey olmadığı,
oldukça uzun bir süredir gündemde olduğu söylenebilir.
Sözkonusu olan; emperyalist-kapitalist sistemin 1980
başlarında sistematik hale getirdiği neoliberal küreselleşme
programı; 12 Eylül saldırısı, sol hareketin yenilgisi,
solda tasfiyeci ve sağcı bir dalganın gelişmesi, Türkiye
kapitalist sisteminin ekonomik, siyasal vb. her alanda
restorasyonu, 1984'de PKK'nin 15 Ağustos Atılımı, 1989-90'larda
reel sosyalist ülkelerin çöküşü ve aynı tarihlerde sol
hareketlerde yeni bir sağcı-tasfiyeci dalganın yükselmesi,
1992'den itibaren Oligarşi'nin topyekün savaş stratejisini,
deyim yerindeyse koşullara uyarlanmış yeni bir 12 Eylül
saldırısını devreye sokması, Kürt Ulusal Hareketi'nin
farklılaşmaya başlaması, Türkiye Devrimci Hareketi'nin
sağcı tasfiyeci dalga ve topyekün savaş karşısında yeni
bir kırılma yaşaması, 1997'lere gelindiğinde toplumsal
dokunun temel bileşenlerinin çözülmesi, devlet mekanizmasının
egemen sınıflar içindeki güç ilişkilerini yansıtamaz
hale gelmesi, yoğun iç hesaplaşma sürecinin başlaması
gibi... 1980'lerden bu yana her önemli siyasal ve toplumsal
dönemeçte genişleyen, boyutlanan ve derinleşen, oldukça
karmaşık bir saflaşma zemini ve sürecidir...
Bu saflaşma süreci, özellikle 1990'lardan itibaren devrimci
sol güçler açısından oldukça yoğun ve kapsamlı bir ideolojik-siyasal
kimliksizleşme, kemikleşme ve çürüme, dogmatikleşme,
düzen içileşen sağ tasfiyecilik, devrimci yenilenme
eğilimleri temelinde çözülme, parçalanma, birleşme ve
diğer çok yönlü arayışlar zemininde gelişiyor.
1965'lerden 1990'lara değin süren Türkiye ve Kuzey Kürdistan
sol hareketinin bir dönemi (bu süreç dünya devrimci
hareketinin 1945-90 arasındaki döneminin bir parçasıdır),
sürmekte olan bu saflaşma ve arayışlar zemininde yeni
bir döneme evriliyor, yeni bir tablo, adım adım ortaya
çıkıyor.
1990'larla birlikte ortaya çıkan, yeni koşullarda filizlenen,
yeni bir görünüm ve içerik kazanan dinamiklerle saflaşma
sürecinin en önemli halkalarından, tartışma konularından
birini de çeşitli düzey ve biçimlerdeki birlik çabaları
oluşturuyor.
Devrimci sol güçler arasındaki birlik çabalarının bir
yanını, değişik devrimci ve sol örgütlerin bütünleşme
temelindeki birleşmeleri oluşturuyor. Birlik çabalarının
bir diğer bileşenini ise, değişik devrimci güçlerin
gerçekleştirdikleri protokollerde, ortak çağrılarda,
platform bildirgelerinde ifadesini bulan eylem birlikleri,
güç birlikleri ve cephe çabaları oluşturuyor.
Devrimci ve sol güçler bu temelde bir yandan ulusal
ve sınıfsal mücadele zeminindeki yerlerini, ittifak
politikalarını, müttefiklerini ve müttefikleri ile ilişki
kurma düzeylerini belirlemeye çalışırken; bir yandan
da Oligarşi'nin devrimci ve sol güçleri marjinalleştirerek
toplumsal özne olmaktan çıkarma politikalarını, güçlerini
diğer devrimci güçlerle çeşitli biçimlerde bir araya
getirerek, toplumsal yaşama daha güçlü müdahale etme
olanakları yaratarak, aşmaya çalışıyorlar.
Bu doğrultudaki bir birlik faaliyeti daha son olarak;
PKK, TKP/ML, TKP(ML), TDP, DHP, Devrimci Sol, MLKP,
TKP-Kıvılcım tarafından kurulan ve 1998 Haziran başında
ilan edilen 'Birleşik Devrimci Güçler Platformu (BDGP)'
olarak gündeme geldi.(1)
2- İttifak politikası, birleşik eylem ve biçimleri
Devrimci güçlerin, birleşik devrimci mücadelesini koşullayan
dinamikler ve bu mücadelenin içeriği, hedefleri ve biçimleri;
kaynaklarını, siyasal ve toplumsal ilişkiler ve mücadelelerde
bulurlar.
Her siyasal oluşum gibi devrimci sol örgütler de belirli
toplumsal sınıf ve katmanlara dayanırlar, bunlar adına
ittifaklar mücadelesi yürütürler, bu iddiadadırlar.
Devrimci örgüt, hedeflediği devrimin kapsamına bağlı
olarak, esas aldığı ve sözcülüğünü yaptığı sınıfın yanısıra,
bu devrimden çıkarı olan tüm diğer sınıf ve tabakaları
ve bunların devrimci, sol ve demokratik kitle örgütlerini,
devrimci mücadelede birleştirmeye dönük bir ittifaklar
politikası geliştirmek zorundadır.
Bu ittifaklar politikası; siyasal, pratik ve örgütsel
planda oldukça değişik biçim ve içeriklerde gerçekleşir.
Bunlar içerisinde en önemli ve merkezi halkayı ise devrimci
örgütlerin birleşik eylemini-mücadelesini, en fazla
ileriye dönük olarak gerçekleştirenler oluştururlar.
Sol, ilerici ve demokratik güçlerle geliştirilen birleşik
mücadelelerden farklı olarak, devrimci dönüşümler yaratma,
süreci bu doğrultuda ivmelendirme ve geliştirme dinamikleri
ve olanakları yaratırlar.
Devrimci örgütlerin birleşik mücadelesi, her örgütün
temsil ettiği sınıfların devrimci çıkarlarının birleşik
mücadeleye getirdiği bir asgari devrimci programdır.
Veya onları, bir devrimci taktik ya da bir devrimci
eylemde birleştiren olgulardır. Tüm bunların, daha hızlı
ve daha sonuç alıcı olacağı, birlik durumunda tek tek
örgütlere göre, daha geniş kesimlerin destek ve katılımlarıyla,
devrimci faaliyetlerin daha az zarar ve daha büyük kazanımlarla
gerçekleştirilebilecekleri fikrine dayanır.
Devrimci güçlerin doğru ve sağlam zeminlere oturmuş
birleşik mücadelesi, bu temel hedefle bağlantılı olarak,
daha pek çok önemli devrimci amaca hizmet eder...
Birleşik devrimci mücadele, karşı devrimci güçlerin
saldırılarının, ortak bir savunma hattı ile göğüslenebilmesine,
olanak tanır.
Karşı devrimci güçleri; ortak eylemle, yani daha büyük
güçlerin eylemi ile karşı karşıya bırakarak; siyasi,
pratik ve moral açıdan geriletir, manevra yeteneğini
zayıflatır, tek tek devrimci örgütlere karşı oluşturulmuş
strateji ve taktik planlarını darbeler ve bozar.
Birleşik devrimci mücadele, emekçi halkın saflarında
birleşme ve örgütlenme bilincini geliştirir. Devrim
umudunu büyütür. Devrimci güçlerin, toplumsal yaşamda
psiko-moral üstünlüğü ele geçirmesi için yeni olanaklar
sağlar. Birleşik mücadelenin yarattığı olanaklar ve
gelişmeler, birleşik mücadelenin bileşeni olan her devrimci
örgütün, kendi saflarını maddi ve moral açıdan takviye
etmesinin ve güçlendirmesinin olanaklarını verir.
Birleşik devrimci mücadele, devrimci güçler arasında
daha önceki süreçlerde oluşan ve emekçileri, devrim
saflarındaki insanları demoralize eden karşılıklı olumsuz
önyargıların, gerilimlerin; önemli ölçüde ya da tümden
ortadan kaldırılmasının zeminlerini yaratarak, mücadele
içinde kardeşleşme, yoldaşlaşma ve dayanışma ilişkilerinin
olanaklarını yaratır.
Bu noktalar, birleşik devrimci mücadelenin ulaşmak istediği
temel hedefin ve sonuçların yanısıra, açığa çıkaracağı
başlıca olanak ve sonuçlardan, ilk elde sayılabilecek
olanlarıdır.
Bu noktada, birleşik devrimci mücadelenin hangi biçimler
atında gerçekleşebileceği sorusunu da kısaca ele almak
gerekir.
Birleşik devrimci mücadele ve örgütlenmeler, her dönemde,
değişik somut siyasal hedef temelinde, değişik pratik
ve örgütsel biçimlerde gerçekleşiyor. Ancak devrimci
savaşımın her tarihsel döneminde, farklı örgütsel biçimlerin
öne çıktığı görülüyor.
1848'den 2. Enternasyonal'in kuruluşuna değin olan süreçte
(serbest rekabetçi kapitalizm döneminde), devrimci güçlerin
(komünist hareketin, anarşistlerin vb) birleşik mücadelesi,
en parlak ifadesini, Paris Komünü'nü yaratan ayaklanma
ve eylemlilikler ile 1. Enternasyonal'in kuruluşunda
ve çalışmalarında bulmuştur.
Emperyalizmin 1. Bunalım döneminde (kabaca 1900-1917
arasında), birleşik mücadelenin en somut ifadesi, Rusya'da
1905 ve 1917 devrimleri ve Sovyet örgütlenmeleri olmuştur.
Emperyalizmin 2. Bunalım Dönemi'nde birleşik mücadele
sorunu, teorik ve pratik olarak daha kapsamlı bir biçim
ve içerik kazanmıştır. Bu dönemde birleşik mücadele
anti- faşist bir içerik kazanırken, örgütsel biçimi
ise esas olarak, anti-faşist geniş cepheler olmuştur.
1945'lerde başlayan Emperyalizmin 3. Bunalım Dönemi'nde
ise, devrimci dalganın sömürge ve yarı sömürgelere kayışı
sözkonusudur.
Birbirlerinden oldukça farklı tarihsel-toplumsal özelliklere
(komünal toplumsal ilişkilerin hala güçlü olduğu kabilelerden
oluşan Afrika ülkelerinden, Brezilya, Arjantin vb. gibi
yeni sömürge kapitalist ülkelere değin uzanan yelpaze)
sahip ülkelerde gelişen devrimci savaşımlarda, doğal
olarak ML'lerin belirleyiciliği vardır.
Öte yandan, devrimci güçlerin birleşik mücadelesinde
eski örgütsel biçimlerin (klasik parti modeli ve anti-faşist
cepheler) geçerliliğinin yanısıra, hatta onlardan daha
fazla, yeni örgüt biçimleri, yeni mücadele zeminleri
gündeme geldi.
Birleşik mücadelede anti-faşist cephelerin yanı sıra,
anti-emperyalist cepheler, anti-sömürgeci birlikler,
demokratik devrim perspektifli cepheler, güçbirlikleri,
koordinasyonlar, bir devrim programı etrafında birleşmiştir.
Ancak farklı ideolojik çizgilere sahip insanlardan ve/veya
gruplardan oluşan, parti işleyişli, cephe karakterli
bir tür melez politik örgütler vb. çok sayıda yeni örgütsel
biçimler oluştu.
Devrimci mücadelenin bütün bu deneyimleri, özellikle
son 100 yıllık kesitte, birleşik devrimci mücadele ve
örgütlenmenin eylem birliği, güçbirliği ve cephe olarak
tanımlanan üç biçiminin, temel biçimler olarak öne çıktığını
gösteriyor.
Eylem birlikleri, devrimci örgütlerin ortaklaştıkları
bir siyasal pratik-taktik hedefe ulaşmak için, bir veya
bir dizi eylemi gerçekleştirmek üzere, güçlerini bir
araya getirip harekete geçmelerini tanımlıyor.
Eylem birlikleri , eylemin gerçekleştirilmesi ile sona
erer, kısa sürelidir. Birliğin ortak yönetim ve işleyişi
ise oldukça basit ve sadedir.
Güçbirlikleri, devrimci örgütlerin belirli mücadele
alanlarında veya bütün alanlarda, açık ve net siyasi
hedefler, programlar temelinde, mümkün olduğunca en
geniş dayanışma ve eylem birliklerini oluşturmasını
hedefleyen örgütlülüklerdir. Bunlara, süreklileştirilmiş
eylem birliklerini esas alan mücadele platformları da
diyebiliriz.
Bu birlikler, faaliyet gösterecekleri alanı ve hedefleri
tanımlayan bir siyasal çerçeveye, katılımcı örgütlerin
görev ve yükümlülüklerini belirleyen işleyiş kurallarına
ve yönetim birimlerine sahiptirler/olmaları gerekir.
Birleşik Devrimci Cephe örgütlenmeleri ise devrimci
örgütlerin ideolojik-politik ve örgütsel bağımsızlıklarını
koruyarak, asgari bir ortak devrimci program ve politik-askeri
çizgi ekseninde, güçlerini ortak örgütlülüklerde, ortak
bir yönetim ve işleyiş temelinde örgütlenmeleri durumunu
tanımlıyor.
Devrimci cephe örgütlenmeleri, ortak bir asgari devrim
programında ifadesini bulan hedefler temelinde, bütün
bir devrim sürecini kucaklayan stratejik örgütler olarak
oluşturulurlar.
Cephe, oldukça gelişkin bir işleyişe ve yapıya sahiptir...
Birleşik Devrimci Mücadele ve örgütlenmelerin biçimlerine
ilişkin bu belirlemeler, esas olarak en genel ve en
sık rastlanan özellikler ve deneyimler üzerinden yapılmıştır.
Hiç kuşkusuz bunlardan daha farklı özellikler taşıyan
eylem ve güçbirlikleri ve cepheler ve başkaca birleşik
mücadele ve örgüt biçimleri sözkonusudur.
Ancak yüzlerce, belki de binlerce birleşik mücadele
deneyimlerinin tümünü burada incelemek mümkün olmadığı
gibi, gerekli de değildir.
Yukarıda konulan en tipik üç biçim ve bunların temel
karakteristik özellikleri, konumuz bağlamında yeterlidir.
3- Sağlam bir birleşik devrimci eylemin dinamikleri
Soruna ilişkin temel kavramları koyduktan sonra, asıl
üzerinde durulması gereken noktaya, 'güçlü ve mücadele
süreçleri üzerinde etkili sonuçlar yaratan, hedefe götüren
bir birleşik devrimci güç, hangi zeminde ve dinamikler
üzerinde kurulabilir', sorusuna geliyoruz.
Bu noktada, 1990'larla birlikte girdiğimiz yeni dönemde,
son 50 yılda oluşan deneyimleri aşan yeni teorik-pratik
gelişmeler, sıçramalar, henüz sözkonusu değildir.
Öte yandan, böylesi sıçramaların, sözkonusu deneyimlerin,
sağlam ve derinliğine özümsenmesi zemininde gelişeceği
de açıktır.
Bu nedenledir ki, yukarıdaki soruya yanıt oluştururken,
dünya devrimci hareketinin son elli yıllık yakın tarihini,
özellikle başta Ortadoğu ve Latin Amerika olmak üzere,
sömürge ve yeni sömürgelerdeki devrimci savaşlarda yaratılan
oldukça zengin birleşik devrimci mücadele deneyimlerinin
sonuçlarını, iyi irdelemek gerekiyor.
Bu deneyimler, sağlam bir birleşik gücün, üzerinde yükseleceği
zeminin temel ögelerini, dinamiklerini bize sunuyor.
- Sağlam bir devrimci birleşik güç ve eylem; her şeyden
önce bileşenlerin üzerinde ortaklaştığı açık ve kapsamı
net biçimde belirlenmiş taktik veya stratejik bir siyasal
zemin ve hedefler bütünü üzerinden inşaa edilebilir.
Birleşik gücün; ne için, kime karşı, ne tür faaliyetleri
eksen olarak, hangi hedeflere ulaşmak üzere gerçekleştirildiğini
net biçimde belirlemek, yani siyasal çerçeveyi, yönü
ve hedefleri, tam bir açıklıkla ortaya koymak, zorunludur.
Bu nokta, eylem birlikleri bağlamında oldukça açıktır.
Devrimci yapılar, belirli bir politik-taktik eylemi
ve buna bağlı olarak bir veya bir dizi eylemi gerçekleştirmek
üzere, güçlerini, ortak bir plan temelinde birleştirebilirler.
Açık bir politik çerçeveye, hedeflere ve plana sahip
olma noktasındaki sorunlar, esas olarak güçbirlikleri
ve cephelerin geliştirilmesinde ortaya çıkmaktadır.
Güçbirlikleri, taktik örgütlülükler olsalar bile, uzun
vadeye yayılan ve çoğunlukla bütün örgüt güçlerini harekete
geçirmeyi gerektiren bir içeriğe sahip oluşları ve bu
nedenle stratejik ögeler taşımaları, cephelerin stratejik
örgütlülükler oluşu; pek çok ideolojik-teorik kaygıyı,
çatışmayı beraberinde getirmektedir.
Devrimci örgütlerin, güçbirliği ve cepheleri çoğunlukla
farklı tarif etmeleri ve bu tariflerine aşırı dogmatik
bir tarzda bağlanmaları, cephe ve güçbirliklerinin kuruluşunda,
ciddi bir sakatlayıcı faktör olarak ortaya çıkıyor.
Bu örgütlülüklerin birlik karakteri ve uzlaşmacılar
zemininde kurulduğu gerçeği unutularak, her bileşen
kendi tarifini dayattığında, siyasal çerçevesi tam bir
açıklıkla belirlenmiş güçbirliklerini ve cephelerini
inşaa etmek mümkün olmamaktadır.
Bunun yerine, en genel siyasal söylemler, en genel devrimci
hedefler ekseninde geliştirilen yani çerçevesi herkesi
idare etmek yaklaşımı ile belirlenmiş, daha çok karşılıklı
beklentileri, olası 'iyi niyetli' yaklaşımları vb. esas
alan, muğlak politik çerçeveler ortaya çıkmaktadır.
Böylesi subjektif ve her bileşen tarafından istenildiği
gibi yorumlanabilecek siyasal çerçeveler üzerinde kurulu
güç birliği ve cephelerde ortak hareketi sağlamak bir
süre sonra güçleşmekte, birlik işlevsizleşmekte, karşılıklı
ilişkiler ise dejenere olmaktadır. Ve kaçınılmaz son
olarak dağılma ve çoğunlukla birlik öncesi ilişki düzeyinden
daha kötü ilişkiler zemininde, başa dönüş yaşanabilmektedir...
Kısacası, sağlam bir birleşik devrimci güç yaratmak
için; sınırları, içeriği açık ve net biçimde belirlenmiş
bir siyasal çerçeve üzerinde ortaklaşmak, olmazsa olmaz
bir koşuldur.
- Devrimci bir birleşik güç ve eylemin üzerinde yükseleceği
bir diğer temel dinamik, ortak bir mücadele çizgisine
ve planına sahip olunmasıdır.
Birliğin siyasal hedeflerini yaşama geçirebilmek için,
hangi mücadele biçimlerinin esas, hangilerinin tali
olarak ele alınacağı noktasında görüş birliğine varmak
ve bu temelde bir faaliyet planlaması geliştirmek, zorunludur.
Daha somut bir ifadeyle; birlik bileşenleri, birliğin
hedeflerine ulaşmak için silahlı mücadeleyi mi, yoksa
barışçıl mücadele biçimlerini mi esas alacaklarını ve
esas alınan mücadele çizgisi temelinde ne tür yükümlülükler
üstlenebileceklerini, açık biçimde belirlemelidirler.
Bu, mücadele çizgisi anlayışlarının aynılaştırılmasının
zorunlu olduğu anlamına gelmez.
Silahlı mücadeleyi veya barışcıl mücadeleyi esas almak
konusundaki farklılığa rağmen ortaklaşmak, mücadele
çizgisi noktasında asgari bir ortaklaşmayı ifade eder.
Ortaklaşılan mücadele çizgisinin pratikte nasıl somutlaştırılacağı
noktasında yapıların farklı yollar izlemesi, eğer başlangıçta
kendilerini gerektiği biçimde ifade etmiş iseler, doğal
ve anlaşılır birşeydir.
Bu bağlamda; silahlı mücadeleyi esas olan örgütlerin
kimilerinin şehir faaliyetlerini, kimilerinin ise kır
faaliyetlerini esas alması veya başkaca ayrım noktaları;
birbirlerini dıştalayan biçimler, sorunlar olarak gündeme
getirilmedikleri sürece, birbirlerini tamamlayan ögeler
haline getirilebilir.
Benzer örnekler, barışçıl mücadelenin esas alınması
durumu içinde gösterilebilirler. Mücadele çizgisi noktasında
anlayış birliğine varıldıktan sonra, faaliyetlerin,
eylem birliği temelinde, pratik mücadele planları üzerinde
organize edilmesi gereklidir. Bu planlar, birliğin gereği
olarak gerçekleştirilecek faaliyetlerin birleştirilmesini,
eşgüdümlü yürütülmesini sağlayacaktır.
Mücadele çizgisi noktasındaki farklılıklar, eylem birlikleri
açısından çok fazla önem taşımaz. Bir eylem veya bir
dizi eylemin gerçekleştirilmesinde anlaşmak, aynı zamanda
bu eylemlerin biçiminde de anlaşmak anlamına geldiğinden
ve birliktelik bu eylemlerle sınırlı olduğundan, farklı
mücadele biçimlerini esas alan devrimci örgütler, bu
farklılıklarına karşın, üzerinde anlaşılan eylemleri,
herhangi bir sorun çıkmadan gerçekleştirebilirler.
Bu örgütlülükler, önlerine koydukları siyasal hedeflere,
farklı mücadele çizgileri temelinde ulaşamazlar. Silahlı
mücadeleyi temel, diğer mücadele biçimlerini tali ele
alan devrimci örgütler ile barışcı mücadeleyi temel,
silahlı mücadeleyi tali olarak ele alan devrimci örgütlerin
tek tek eylemlerde ya da özgül siyasi kampanyalarda
ortaklaşmaları mümkün olsa da birbirleriyle koordineli,
süreklileştirilmiş, sonuç alıcı önemli devrimci siyasal
süreçler yaratmaları mümkün değildir.
Taraflardan herbiri, kendisi için tali olan mücadele
biçimlerine daha sınırlı biçimde yönelecekler, bunlara,
süreç açısından daha sınırlı roller biçeceklerdir.
Halbuki bir tarafın tali ve sınırlı düzeyde ele aldığı,
ele alınmasını isteyeceği mücadele biçimleri, diğeri
için yaşamsal öneme sahiptir. Bu açmaz, kaçınılmaz biçimde
pratikte yolların ayrılmasına, ortak faaliyet alanlarının
daralmasına neden olacak ve ortaya konulan hedeflere
ulaşılmasını sağlayacak bir birleşik devrimci eylemin
yürütülmesini, olanaksız hale getirecektir.
Bu bağlamda, mücadele biçimlerinde birlik, devrimci
bir birleşik eylem ve örgütlenmenin, olmazsa olmaz koşullarından
bir diğeridir.
Fakat mücadele çizgisinde ortaklaşmak, esas olarak devrimci
örgütler arasında gerçekleştirilen cephe ve genel güç
birlikleri için zorunludur. Belirli, özel bir mücadele
alanıyla sınırlandırılan (örneğin basın, sendikalar,
hapishaneler gibi güçbirliklerinde) çoğu durumda, mücadele
çizgisinde ortaklaşma gerekmez.
Ayrıca anti-emperyalist, herkese açık olan anti-faşist
cephelerde de doğal olarak böyle bir koşul aranması
mümkün ve gerekli değildir.
- Bir birleşik devrimci gücün sağlam biçimde yaratılabilmesi
için gerekli olan temel koşullardan bir diğerini ise
bileşenlerin her birinin, kendi politik-pratik çizgisini
asgari düzeyde uygulayabilir durumda olması, bu bağlamda
toplumsal bir özne konumuna sahip bulunması oluşturur.
Devrimci birleşik gücün bileşenleri, örgütsel kimliklerinin
renklerini, pratik olarak asgari düzeyde yaşama katabiliyorlarsa,
birleşik devrimci güç de somut bir varlık haline gelebilir.
Kendi politik ve pratik çizgisi temelinde toplumsal
yaşama asgari düzeyde de olsa müdahale edip katılamayan,
yani kendi kimliğini toplumsal yaşamda var edebilme
gücüne sahip olmayan devrimci yapıların, daha ileri
ortak politik-pratik düzeyleri somutlayabilmeleri mümkün
değildir.
Bu nokta, tek başına örgütlerin sahip oldukları kitle
gücü ile ilgili değildir. Belirli koşullarda bir örgüt,
kitle gücü sınırlı da olsa, kendi politik-pratik çizgisini
asgari düzeyde uygulama ve toplumsal yaşam üzerinde
etkili olma, hedeflediği sonuçları yaratabilme kapasitesine
sahip bulunabilir. Sorun, esas olarak, nitelik sorunudur.
Bu nokta, eylem birlikleri açısından çok büyük önem
taşımaz. Bir veya bir kaç eylemi birlikte gerçekleştirebilmek
için bir araya gelen güçler, eylemlere yapacakları katkıyı
açık biçimde ortaya koyacaklarından dolayı, söz konusu
eylemlerin birlikte yapılıp yapılamayacağı daha sürecin
başında görülebilir.
Ancak tek tek eylemler değil de belli bir politik hedefler
dizisi veya program etrafında bir araya gelinen cephe
ve güç birliklerinde bu sorun, özel bir önem taşımaktadır.
Buna karşın, çoğu kez söz konusu bile edilmemekte ya
da bu noktanın her bileşen açısından somutlaştırılmasının
güçlüğünden ve yaratacağı sorunlardan ötürü, üzerinde
durulmamaktadır.
Bu nokta dikkate alınmadan oluşturulan birleşik devrimci
örgütlenmelerde, bileşenlerin kendi politik-pratik çizgilerini
asgari ölçüde de olsa uygulayabilme kapasiteleri yoksa,
doğal olarak birleşik devrimci güç de pratik bir olgu
haline gelememektedir.
Oluşturulan ortak yapı, tek tek örgütlerin sahip oldukları
mücadele kapasitesini aşan, süreklileştirilmiş ve daha
ileri bir ortak mücadele düzeyi yaratamamaktadır. İşlevsizleşme
ve dağılma, kaçınılmaz hale gelmektedir.
Kimi zaman daha özgün bir durum olarak, kendi politik-pratik
çizgisini asgari düzeyde ve süreklileştirilmiş tarzda
uygulayabilen, bu temelde toplumsal yaşamda var olan
ve etkili mücadeleler geliştirebilen devrimci yapılar
ile henüz bu konumda olmayan yapılar arasında gerçekleştirilen
güç birlikleri ve cepheler gündeme gelebilmektedir.
Bu tür durumlarda da bileşenleri tatmin ederek ve birliğin
hedeflerine ulaşmasını da sağlayacak bir faaliyet düzeyine
ulaşılamamaktadır. Karşılıklı beklentiler farklılaşmakta,
özel programlara yüklenmede gösterilen ciddiyet, özel
eylemlerde harcanan emek, özveri, birliğin program ve
eylemlerinden sakınılmaktadır. Ya da tarafların bu konuda
farklı tutumlar içine girmesi, başlangıçtaki niyetleri
kısa sürede boğmaktadır. Bunlar, tarafların toplumsal
yaşam üzerinde etkili, kapsamlı eylemlilikleri birlikte
geliştirebilme olanaklarını oldukça sınırlamakta, hatta
ortadan kaldırabilmektedir.
Kendi çizgisini uygulayabilme yeteneğine sahip olan
yapılar, ortaklaşa yapılması hedeflenen faaliyete ilişkin
düşünce ve plan oluşturuken, günlük ve dönemsel alanlarını
belirlerken, kendi çizgisini uygulama yeteneğini asgari
düzeyde ve sürekli biçimde hesaplarken, cephe ve güç
birliği bileşenlerini hesaba katmayabilmektedir.
Böylece, birliğin hedefleri ve kuruluş amaçları ile
gerçekleşen pratik arasında, giderek büyüyen bir açı
oluşmaktadır. Bu büyüyen açı, birlik içinde büyüyen
iç gerilimler, hayal kırıklıkları, işlevsizleşme ve
giderek birliğin 'birlik' olmaktan çıkması demektir.
Ayrıca, binlerce kişilik bir kır gerilla gücüne ve buna
bağlı olarak her alanda çeşitli örgütlülüklere sahip
olan bir devrimci yapı ile benzer bir kır gerillacıllığı
tarzını esas alan, fakat henüz bu düzeyi ve tarzı istikrarlı
bir şekilde uygulayamayan ve çok sınırlı bir gerilla
gücüne sahip olan bir devrimci yapının, temel mücadele
alanı olarak gördükleri ve yoğunlaştıkları bu sahada,
birlikte büyük ve ileri eylem dinamikleri yaratmaları
da son derece zordur ve ancak tarafların çok ciddi,
gelişmiş bir devrimci etikle, bu temelde yükselecek
anlayışlar etrafında kenetlenebilmeleri ile uygulanabilir
hale gelmesi mümkündür.
Yukarıda, bir yapınn kendi çizgisini asgari düzeyde
uygulayabilmesi sorununun, birebir kitle gücü sorunu
olmadığını belirtmiştik. Öyle durumlar vardır ki nicelik
olarak çok sınırlı bir şehir veya genel bir savaş gücü;
sahip olduğu nitelikler, savaş kapasitesi ve vuruş tarzı
ile toplumsal yaşama güçlü bir biçimde müdahale etme
ve kendi politikalarını dayatma yetkisine sahip olabilir.
Ve bu sınırlı savaş gücü ile binlerce kişilik savaş
gücü birleşik bir faaliyete giriştiğinde, birbirini
tamamlayan güçlü bir birleşik devrimci mücadele dinamiği
oluşturabilirler. Kısacası, bir örgütün kendi politik-pratik
çizgisini asgari ölçülerde uygulayarak toplumsal özne
haline gelmesi, esas olarak nitelik sorunudur.
Bu noktayı toparlayacak olursak; etkin bir faaliyet
yürüten sağlam bir birleşik devrimci güç yaratmak için;
her bileşenin, kendi politik çizgisini asgari düzeyde
yürütecek, toplumsal gelişmelere kendi rengini katacak
müdahaleler geliştirebilecek toplumsal bir özne haline
gelmiş olması gerekir.
- Sağlam bir birleşik devrimci gücün yaratılabilmesi
için gerekli olan dördüncü olmazsa olmaz öge, birliğin
her bileşeninin eşit temsili temelinde, kollektif öncülüğün
esas alınması ve birliğin, amacına ve pratik çizgisine
uygun örgütlülüklere sahip olmasıdır.
Bileşenlerin güç farklılıklarını öne çıkararak veya
sıkça görülen kendinden menkul öncülük iddialarıyla,
eşit temsil ve kollektif öncülüğü yok sayma ve kendi
hegomonyalarını dayatma tavrı içine girmeleri, birleşik
yapı ve eylemin birlik karakterini, dolayısıyla kendisini
tasfiye etmekle eş anlamdadır.
Önüne koyduğu politik hedeflere ulaşmak, pratik faaliyetleri
gerçekleştirmek için gerekli örgütsel yapılara sahip
olmayan birleşik güçte, kargaşanın, iş yapamamanın ve
fiili işlevsizleşmenin gelişmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle
birleşik güçte kollektif örgütlülük tarzı, bileşenlerin
eşitliğini esas alan işleyiş ve temel organlar, net
biçimde ve kesin çizgilerle belirlenmek zorundadır.
Sonuç olarak; önüne koyduğu program ve hedefler doğrultusunda
toplumsal yaşama etkili devrimci müdahaleler geliştirebilen,
sağlam bir iç yapıya sahip bir birleşik devrimci güç,
ancak yukarıda kısaca konulan dört temel kriter üzerinden
inşaa edilebilir.
4- Coğrafyamızda birleşik devrimci mücadele çabaları
ve BDGP
Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da devrimci güçlerin birleşik
mücadelesini örgütleme yönündeki çabaların yoğunlaştığı
1980'lerden bu yana, BDGP'ye değin (1980'lerde Sovyet
KP'sinin yörüngesindeki revizyonist sağcı yapıların
Birlik girişimi bir kenara bırakılırsa), üç birleşik
devrimci mücadele girişimi sözkonusudur.
Bunlardan Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi (FKBDC)
ve Devrimci Birlik Platformu (DBP) 1980'lerde, Devrimci
Güç Birliği Platformu ise 1990'larda geliştirildi. Ayrıca,
çeşitli örgütler arasında, güçbirliği karakterli protokoller,
anlaşmalar da söz konusu oldu.
Bütün bu girişimler, yönünü devrimci güçlere çevirmiş
olan ve devrimci güçlerin parçalanmışlığından ciddi
rahatsızlık duyan emekçilerden ilk dönemlerinde olumlu
tepkiler aldı, ciddi beklentiler yarattı.
Ancak bu birlik faaliyetleri, herhangi bir önemli etkinlik
geliştiremeden, bir kaç yıl içinde, çoğunlukla kendiliğinden,
sessiz sedasız dağıldı...
Beklentiler ve umutlar, yerini hayal kırıklığına bıraktı...
Bu durumun ortaya çıkışında; pek çok özgül faktörün
yanısıra, yukarıda belirttiğimiz dört temel dinamiğin
var olamayışı, belirleyici rol oynamıştır.
BDGP, bu alanda sonuç alıcı olamayan, ciddi katkı sunmayan
bir birikimin ardından gündeme geldi. Bileşenlerin bir
bölümü; TKP(ML), Devrimci Sol, TKP/ML, bugüne değin
genellikle birlik girişimlerinden çeşitli nedenlerle
uzak durmuş yapılardı. Bu anlamda bir yenilik ve değişik
geleneklerden çeşitli yapıları kucaklama noktasında
bir genişlik sözkonusu idi...
BDGP'yi değerlendirmeye, öncelikle onun ne olduğu sorusunu
sorarak başlamak gerekiyor.
4 Haziran 1998 tarihli BDGP Kuruluş Bildirgesi'nde,
bu noktada bir karmaşa sözkonusu.
Bildirgenin pek çok noktasında, "BDGP'nin bir eylem
birliği olduğu" yönünde ifadeler bulunsa da platformun
hangi eylemi veya eylemleri, hangi politik taktiğin
hayata geçirilmesi yönünde ne tür eylemleri, ne tür
faaliyetleri gerçekleştireceğine dair bir belirleme
bulunmuyor.
BDGP Kuruluş Bildirgesi dikkatli bir biçimde okunduğunda,
ortaya konulan hedeflerin, kurulan ilişki biçimlerinin,
bir örgütsel çatıya, bir eylem birliğine değil, esas
olarak güçbirliği örgütlenmesi düzeyine daha yakın olduğu,
açıkça görülebilir.
Platformun, eylemleri veya politik taktiği uygulamak
üzere kurulmadığı, devrimci mücadelenin her alanında
ve her düzeyinde genel ve sürekli bir eylem birliği,
işbirliği ve dayanışmayı esas almadığı saptanıyor. Buna
bağlı olarak, eylem birlikleri için gerekli olandan
daha çok gelişkin ve sürekli örgütsel mekanizmaların
kurulduğu görülüyor. Oluşturulan yapıyı tanımlamada
düşülen bu hatanın, bileşenlerin ona farklı anlamlar
yüklemesinden kaynaklanan bir problem olma olasılığı
yüksektir. Bu durum, baştan bir zaafa işaret ediyordu.
Yukarıda koyduğumuz dört temel birleşik mücadele dinamiği
üzerinden bakıldığında, BDGP'nin çizdiği tablo, ana
hatlarıyla şöyle konulabilir:
- Birincisi BDGP, açık ve sınırları net biçimde belirlenmiş
taktik veya stratejik bir siyasal zemin ve hedefler
bütününden yoksundur.
Ne tür siyasal faaliyetlerin, taktiklerin, yönelimlerin
eksen alınacağı ve hangi somut hedeflere ulaşılmak üzere
hareket edileceği, açık değildir. Kuruluş Bildirgesi'nde,
bu noktaların açık biçimde belirlenmesi yerine;
"...Demokrasi devrimsiz olmaz. Gerçek demokrasi
mücadelesi eylem birliğimizin konularından biridir.
"...Eylem birliğimiz, halklarımızın safları ve
alternatifinin devrim ve sosyalizm olduğunu bir kez
daha ilan eder. Bu mücadelede ileri biçimleri hedefler.
"Tüm uluslar için hak eşitliğinin, halkların kardeşliğinin,
proletarya ve ezilenlerin birliğinin, bağımsızlık, demokrasi
ve sosyalizmin yoludur devrim. Eylem birliğimiz, bu
kavganın hizmetindedir." (Özgür Halk, S.90 Sf,
40-41)
Cümlelerinde ifadesini bulan, her bileşen tarafından
içeriği farklı doldurulan çok genel kavramlar (demokrasi,
sosyalizm), belirlemeler ekseninde, platformun siyasal
çerçevesi ve hedefleri konulmuştur.
Bu, yukarıda belirttiğimiz gibi herkesi idare etme yaklaşımı
temelinde, daha çok karşılıklı beklentileri esas alan
muğlak bir çerçevedir. Bu nedenle kırılgandır, süreklileştirilmesi
hedeflenen bir birleşik devrimci mücadelenin gereksindiği
nitelikten yoksundur.
- İkincisi, BDGP'nin bileşenleri, mücadele çizgisi noktasında
asgari bir ortaklaşmadan yoksundur. Kurucu bileşenlerinin
bir bölümü (PKK, TKP/ML, Devrimci Sol, DHP, TKP(ML),
TDP) farklı biçim ve içeriklerle olsa da silahlı mücadeleyi
esas, barışçıl mücadele biçimlerini tali biçimler olarak
ele almaktadırlar. Bileşenlerden ikisi, MLKP ve TKP/Kıvılcım
ise barışçıl mücadele biçimlerini esas silahlı mücadele
biçimlerini tali ele almaktadırlar.
Bu ise, bileşenlerin, süreçte sonuç alıcı olacak faaliyet
biçimleri noktasında, doğal olarak, daha baştan itibaren
ayrıştıkları anlamına geliyor. Böyle bir ayrışma zemininde,
diğer bütün koşullar uygun olabilse de bileşenlerin
tümünün ortak bir plan ekseninde, sonuç alıcı birleşik
devrimci eylemliliklerde yoğunlaştırılmaları mümkün
değildir.
- Üçüncüsü ve belki de pratik açıdan en önemlisi, PKK
dışındaki BDGP bileşenlerinin; kendi politik, pratik
çizgilerini, temel aldıkları mücadele anlayışı temelinde,
bunları uygulayabilme kapasiteleri anlamında, ne yazık
ki henüz oldukça farklı durumdadırlar. (Buradan, taraflar
güçlenmeden, hem de eşit biçimde güçlenmeden birlikler
gerçekleştirilmez anlayışı çıkarılmamalıdır.)
Fakat, gelecek açısından anlamlı, hem de çok anlamlı
olan devrimci mücadele yöntemlerini, günün olanaksızlıkları
dar sınırları ve görünen çelişkileri içinde yıpratmak
doğru değildir.
Bu zeminde kimi legal faaliyetler ve PKK'nin ulaştığı
kır gerilla düzeyini aşıp genişletemeyen sınırlı asgari
birliktelikler dışında, bileşenlerin birlik öncesinde
geliştirdikleri faaliyet düzeyini nitel ve nicel olarak
aşan bir birleşik faaliyet geliştirilmesi fazlaca olası
değildir.
Bu bağlamda herşeyden önce bileşenlerin mevcut duruşu
nedeniyle, "mücadelede daha ileri biçimleri hedefleyen"
BDGP'nin hedeflerine ulaşması, ne yazık ki en azından
bugünkü koşullarda mümkün görünmüyor.
- Dördüncü olarak, kollektif yönetim ve temel örgütlülükleri
yaratma noktasında BDGP'ye katılımda; işleyiş yükümlülükleri,
merkezi örgütlenme, merkezi örgütlülüklerle yerel birimler
arasındaki ilişkiler vb. noktalarının asgari ölçülerde
açıklığa kavuşturulması sözkonusu. Bu noktada, başlangıç
açısından olumlu bir düzeyin yakalandığı söylenebilir.
Dört temel dinamik üzerinden yaptığımız kısa irdelemeyi
toparlayacak olursak; BDGP'nin kollektif yönetim ve
temel örgütlülüklere sahip olma dışında, diğer temel
dinamiklere sahip olmadığı, bu nedenle de önüne koyduğu
devrim için mücadelede daha ileri biçimlere ulaşma hedeflerine,
en azından mevcut koşullarda varmasının mümkün olmadığı
görülüyor.
Hiç kuşkusuz buradan hareketle BDGP'nin hiçbir olumlu
faaliyet geliştiremeyeceği, olumlu etkilerinin olmayacağı
iddia edilemez. Yürütülebilecek birleşik faaliyetlerin,
olumlu siyasal ve moral yankıları olacağı, bu yolda
doğru davranılabilirse örgütler arası olumsuz önyargıların
zayıflamasına katkıda bulunacağı (MLKP ile Devrimci
Sol arasındaki gölgeleyici tartışmaya rağmen) açıktır.
Ayrıca tek tek her bir bileşenin olası özgül beklentilerinin
de bazı karşılıklar bulması mümkündür.
Öte yandan, BDGP'nin kimi olumlu gelişmelere yol açmasının
yanısıra kimi olumsuz sonuçlar doğurması da olasıdır.
Bunlardan birincisi, platformun beklentilere yanıt vermemesi
ve işlevsizleşmesi, birleşik mücadeleye olan umudu ve
başlangıçtaki olumlu moral ve siyasal etkileri tersine
çevirebilir. Birleşik mücadele fikrini aşındırıcı rol
oynayabilir.
İkincisi, devrimci güçlerin toplumsal özne-güç haline
gelememesini, birleşik devrimci mücadelenin geliştirilememesi
ekseninde açıklama eğilimi gibi oldukça gerçek dışı
yaklaşımları güçlendirebilir. Böylece devrimci yapıların
toplumsal bir güç haline gelmesinin önündeki gerçek
ve temel nedenlerin anlaşılamaması durumunu daha fazla
derinleştirebilir.
Sonuç ve kendi payımıza düşenler
BDGP'ye ilişkin irdelememiz, onun en azından mevcut
koşullarda ve mevcut yapısı ile mücadelede önemli gelişmeler
yaratmasının pek olası olmadığını gösteriyor. Ancak
bu veya başka eleştiri ve değerlendirmeler hiç kimseye
hiçbir gerekçe ile BDGP'nin meşruluğunu tartışma, onun
karşısında durma, tavır alma hakkını vermez. Biz anti-emperyalist,
anti-oligarşik her örgütlü, birleşik çabayı saygıyla
karşılar ve içtenlikle mücadeleye katkıda bulunmasını
dileriz.
Öte yandan, mücadeleye ciddi pratik katkılar sunarak
devrimci hedeflerimize doğru güçlü bir yürüyüş başlatabilmek
için, herşeyden önce mücadele çizgimizi-stratejimizi
yaşama geçirmemizi olanaklı kılacak örgütsel, pratik
düzeyleri yaratmaya ihtiyacımız var. Denilebilir ki;
bu düzeyi kazanma çabası sürdürülürken de güçbirlikleri
yapılabilir ve cepheler içinde yer alınabilir. Evet
yapılabilir, ancak yukarıda belirtilen dinamiklere sahip
olmayan bir birlik; cephe veya güçbirliği değil, cephe
gibi, güçbirliği gibi bir şey olur. Devrimci mücadele
ise çok yakıcı bir biçimde herşeyin kendisini yani sahicisini
gerektiriyor. Gibi olanları ve yapılanları değil...
Biz ve devrimci dostlarımız, yukarıda belirtilen düzeyi
yakalayıncaya değin diğer devrimci örgütlerle dayanışma
ilişkilerimizi geliştireceğiz, gerektiğinde daha özel
ve önemli beraberlikleri gerçekleştireceğiz.
Her zaman olduğu gibi, devrimciliği kendimizle sınırlamayan
bir anlayışa, özellikle dünyanın bu koşullarında, devrimin
her zamankinden çok daha fazla birçok örgütün ve gücün
düşünsel-pratik çabası sonucu gelişebileceği anlayışını
özümseyen bir perspektife sahibiz.
Devrim için ileriye doğru atılan her adım bize coşku,
sevinç; yanlışlar ise, sadece acı verir...
Tüm devrimci dostlarımızın da böyle düşündüğüne eminiz.
Dipnot: TKP/ML daha sonra BDGP'den çekildiğini açıkladı.
|