Efsaneler diyor ki, evrenin bu yöresi,
Diller, dinler, tufanlar vadisidir.
Buradan açılır kapılar uygarlıklara,
En umutsuz aşklar ve en umutsuz zaferler,
Bu yorgun kayalıklardan yeşermiştir.
Buralarda yaşar,
Şafak görkemiyle büyüyen halklar.
Buralarda, bulutların binlerce yıllık tarihi vardır.
Öyküler masallara, zulmün ve ihanetlerin,
Acıların, gözyaşlarının ve çoraklığın,
Çağlara yayılan bedelleriyle dönüşür.
Buralarda savaşlara doğar çocuklar,
Güneşe adanır, genç kızlar ve delikanlılar.
Ortadoğu...
Yirminci yüzyılın kabusu, kaosu ve ufku.
Leyla'nın, Sena'nın ve Zilan'ın ülkesi,
Çağdaş nuh tufanları vadisi.
Tarihin karanlığından çevirip kara gözlerini,
Şelale ışıltısıyla dağları aydınlatan,
Yiğit ve güzel gövdelerini,
Yurtlarına barikat kılan genç kızlar ülkesi.
Kardeşim Zilan, Kardeşim Kürdistan...
Geceler şimdi isyanlarınızın ışığı gibi,
Günler, pınarı gibi akıyor düşlerinizin.
Şimdi dağlar ayakta, ay ayakta,
Irmaklar ve çınarlar çırılçıplak.
Hüzün, acı, tevekkül ve açlık,
İsyan olmuş, mermi olmuş, özgürlük olmuş,
Susuzluktan çatlayan toprak damarlarında.
Gelincikler doyumsuz bir yarışa girmiş, çoğalmakta.
Ölülerine, acılarına ve açlığına
Ağıtlar yakmayı beşikte öğrenen kadınlar,
Şimdi türküler çağırıyor mitralyözlerle dağlarda...
Ve öyleyse, ve kadınlar dağlarca gülümsediyse,
Gül sarısı ve sema mavisi,
Şeker pembesi ve müjde serini günleri,
Dere boylarında yıkanılan akşamüstleri,
Yaşlıların toprak kutsallığındaki sonsuz ömürleri,
Yaşanır artık sevdayla ve tutkuyla,
Ortadoğu'da.
Öyleyse, şafağın ucu yanar artık, mezra ocaklarında...
Leyla burada darağaçlarını yenmişti.
Sena, burada, merhaba Tanya demişti,
Merhaba ey insanlık, merhaba özgürlük,
Sonra sen Zilan,
Çave vatan, çave dağlar,
Çave ey yaralı çağım diye türküledin Kürdistan'ı
Ve Anadolu'yu , Ve şafağı
Ve efsaneler diyarı Ortadoğu'yu..
Dağlardan billur yaşamlar akıyor ovalara.
Özgürlük, genç ölüm sevdalarıyla ve zılgıtlarla
,
Dönüşüyor ülkeye, dönüyor yarınlara.
Bahar ve ıhlamur ve yasemin kokuyorlar,
Tan yeri, tomurcuk sevinci kokuyorlar...
Sabah olurken su susar, güvercin susar,
Ama dağlar susmadı daha.
Dayan diyorlar sabra,
Dayan ey yüreğim, ben senden daha çeliğim.
Çığlığın kurşun ağırlığında sessizliği,
Sessizliğin yemyeşil çığlığına dönecek Ortadoğu'da.
Mayıs'ta, Haziran'da, Temmuz'da,
Ama emin ol ki, mutlaka, bu yıllarda...
Kurtuluş sılası, özgürlük sılası, sevda sılası,
Hey Akdeniz'in, Karadeniz'in, Ege'nin ışıkları,
Hey defne dalı, Mahir türküsü, Deniz yalımı
Rosa, Tanya, Maria mirası, özgürlük kızları,
Selamlayın şimdi Karadeniz'de Zilan'ı.
Çatın artık silahılarınızı silahlarına...
Ve bir şafak ateşi yansın ki orada,
Barış gibi gülümsesin Ortadoğu,
Barış gibi gülümsesin Anadolu...
Ayşe Hülya
|
