Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Özcan ÇELİK



"Dünya, sadece zarar verenlerin değil,
bakıp da birşey yapmayanların tehlikesi altında."

Yaşamı, insana yaraşır bir hale getirmek, güç ve bir o kadar da olanaklıdır. Ülkemizdeki üniversitelerin gerçek işlevine kavuşması da güç görünmekle birlikte olanaksız değildir. Ama nasıl ve ne temelde?
Üniversiteler bilim üreterek, bilimi insanlığın hizmetine sunarak insanın yaşam seviyesini artırır. Yani insanı ilgilendiren her konuda yaptığı bilimsel çalışmaları, halka sorumluluk esasıyla aktarır. Bu da toplumda ciddi bir bilinçlenmenin önünü açar.
Dünyada, ekonomi politika olarak iki sistem vardır. Birincisi kapitalist ekonomi politika. İkincisi ise sosyalist ekonomi politika. İşte sorunun temelinde yatan bu sistemlerin üniversiteye nasıl baktığı ve bizlerin tercihlerini ne kadar öne çıkardığıdır. Her iki sistemde ihtiyacı dahilinde kullanılmak üzere bilime ihtiyaç duyarlar. Ama bilim neye hizmet eder? İşte bu noktada ciddi bir ayrışma sözkonusudur. Kapitalist sistem; kar mantığını herşeyden üstün tutan anlayışın ifadesidir. Sadece sermayedarların çıkarları doğrultusuda hareketi sözkonusudur. Bu yapılanma içinde emeğin rolü ise sadece ücreti ödenen ve ne kadar fazla çalıştırılırsa o kadar kar getiren, ücretli köleler statüsüdür. Burjuvazinin üniversiteye bakışında da bu sistemin çarklarını döndürmede etkili olacak teknik adam, bürokrat ve memur yetiştirmede kullanılacak bir kurum olarak görür. Yani sınıfsal çıkarını düşünür.
Ülkemizin yakın bir tarih kesitine baktığımızda, 1980'den bu yana bilim adına üretilen birşey var mıdır? Evet vardır diyebiliriz. Mesela, Çukurova Üniversitesi Makine Bölümünde savaş sanayiinde kullanılmak üzere bir topun modernizasyonu için Genelkurmay tarafından 250 milyar lira ödenek aktarıldığı bilinmektedir. Yine yakın bir tarihte Tuzla'da çıkan tanker faciasında da olduğu gibi birinci derece yanıktan dolayı yaralı insanların tedavisinde kullanılan steril havuzlar üniversitelerde değil GATA'da mevcut. Böyle bir durumda tedavi olabilmek için asker olmaktanbaşka bir çare yok.
Bu somut örnekler gösteriyor ki kapitalizmin üniversiteleri halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzaklar. Bilinçli olarak kendi sınıf çıkarlarına uygun şekilde düzenlemişlerdir.
Sosyalist sistem, üniversiteleri hakın çıkarları doğrultusunda bilim üreterek insanlığın yaşamını daha kolaylaştırmak için sunar. Emek-sermaye çelişkisinde ise tercihi, emeği öne çıkaran ve emeği oranında karşılığını veren bir anlayıştır. Üniversiteler bir "kışla" olmaktan çok farklı görülecektir. Yani halka açık, tartışılan ve bilginin insanlığa aktarıldığı kurumlar olacaktır.
Bu açıklamalardan sonra, bugün üniversitelerimizde durum nedir, bizlerin yapması gerekenler nelerdir sorusunu açmaya çalışalım.
Ülkemizde egemenler düşünmeyen, sorgulamayan ve araştırmayan, kendi sorunlarından uzak, futbol, magazin, seks yoz kültürüyle yoğrulmuş bir üniversiteli gençlik yaratmak istedi ve bunda da büyük bir oranda başarılı oldu. Diğer yandan insanın doğası gereği bireyleri bir inançla donatmak gerekiyordu. Bu inançta Türk-İslam sentezine dayalı gerici-faşist ideolojiydi. Üniversite kürsüleri bilimsel eğitimin yerine; halk katillerinin, halk katliamlarının propagandalarının yapıldığı, özgür düşünce, araştırma ve okumanın zararlarının anlatıldığı kürsülere dönüştürüldü. Bu yönleriyle MGK denetimindeki üniversitelerimizin hali şöyledir;
- Üniversiteleri paralı hale getirip, dar gelirli emekçilerin çocuklarının üniversiteye girişleri engellenmiştir. Diğer taraftan halkın ödediği vergilerle oluşturulan bütçeden vakıflar tarafından kurulan özel üniversitelere usulsüzce kaynak aktarıp, halkın olanakları özel üniversitelere peşkeş çekilmiştir.
- Beslenme, barınma, ders araç-gereçleri astoronomik rakamlara yükselmiştir.
- Öğrenci yurtları gerici-faşist kurumlara dönüştürülmüştür.
- Örgütlenme özgürlüğüne, öğrenci dernek ve kulüplerine saldırılar her geçen gün artmaktadır.
- Üniversitelerde yaşadıkları olumsuzlukları görüp, özgürlük mücadelesi veren arkadaşlarımız soruşturma, disiplin cezalarıyla okulda atılarak tepkisiz bir gençlik istenmektedir.
- Polis-savcı kimliğine bürünerek disiplin soruşturmalarına bulaşan sözde bilim adamlarının da öğretim üyesi oldukları akıllarından çıkıyor. Ama ünivertilerin her tarafı sivil-resmi polislerce işgal edilmiş ve telsiz sesleri her tarafı sarmış. Öğretim üyeleri bu telsiz seslirini sanki tetris oynayan çocuklara benzettikleri için hiç rahatsız olmuyorlar. Ve psikolojik savaşta ülke gerçeklerini çarpıtarak sistemin onlara biçtiği rolü layıkıyla yerine getirmeye çalışıyorlar.
- Militarizmin yaygınlığı kendini üniversitelerde de çok açık şekilde gösteriyor. Üniversitelerde sivil faşistler kullanılarak sağ-sol çatışması görünümünde bir hava estirilerek polis-jandarma işgalini meşru gösterme çalışıyorlar.
Öğrenci taleplerinde "özerk-demokratik üniversite" taleplerine çok sık rastlamaktayız. Bugün YÖK Başkanı Kemal Gürüz'de, Başbakan Mesut Yılmaz'da "Özerk-demokratik üniversite" olmalıdır ifadeleri vardır. Bu talebi ajitasyon sloganı olarak kullanan arkadaşlarımızı da olsa dahi, ilerde bu sistem içine sıkışmak olan bu düşüncelerinin kendilerini politik bir geri noktaya ve taleplerin altını boşa çıkartacağını, görmelerini tavsiye ediyoruz.
Öğrenci hareketinin gelişmesine katkı sunan ve insanlarımıza olan sorumluluk bilinciyle hareket ettikleri için bugün cezaevinde olan arkadaşlarımızı selamlıyoruz. Üniversite soruşturmaları dolayısıyla okullarından uzaklaştırılan arkaşlarımızın yanlız olmadıklarının çok iyi bilinmesini istiyoruz. Özgür üniversite talebiyle hareket eden üniversite öğrencisi Bülent Karakaş 18 yıla mahkum edildi. Babası ise "sakın özgürlüğünden taviz verme" diye tembihlemiş oğluna. Bu güzel örnekte olduğu gibi bu mücadelede ailelerimizle birlikte hareket etmenin önemini biliyoruz. Onların da sisteme karşı duruşlarını örgütleyebilmek bizim için gereklidir.
Tüm bu gerçeklere karşı, ciddi bir duruş gösteremeyen kısır döngüden henüz çıkamamış bir öğrenci hareketi vardır. Günübirlik politika değil de, uzun soluklu proğramlarla hareket edecek bir öğrenci hareketi var olan sistemle hesaplaşmamızı daha iler i bir noktaya taşıyacaktır. Herbir arkadaşımız gördüğü olumsuzluğu en etkili biçimde olumluluğa çevirmek için çalışmalıdır. Bize ve halklarımıza dayatılan bu politikaları boşa çıkaran ve siyasal olgunlukla diğer gruplardan da dostlarımızı da kavrayarak varolan saldırıları sadece savunma psikolojisiyle değil, direkt sisteme saldırı anlayışını öne koyarak hareket etmemiz gerekiyor. Üniversite gençliği tepkisini direkt sisteme yönelterek, radikal bir tutum içinde hareket ederek organize olursa, sonuca gitmekte mesafa almış ve kısırdöngüden sıyrılabiliriz.
Bu sistemden rahatsız olan tüm muhalif arkadaşların bir aray gelip bir tartışma ve birlikte mücadele hattı örmesi öğrenci hareketi için bir gerekliliktir. Bu açıdan üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazırız. Tüm arkadaşlarımız bundan önce olduğu gibi bundan sonra da bütün eylemliliklerde en aktif biçimde ekolomüze uygun olarak hareket edeceklerdir. Sınıflar mücadelesinde öğrenci hareketi kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Bu da başta bizler olmak üzere herkese ciddi sorumluluklar yüklemektedir. Militan bir tavırla radikal dönüşümü yakalamış bir öğrenci hareketi sistemi sıkırştırmada etkilidir ve belirleyicidir.
Birgün mutlaka gözlerimizdeki ışıtılar
Denizlerdeki yakamozlara dönüşecektir
(Sürecek)

 
 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92