Tarihsel olaylar ve süreçler, ilerleyen zamanın
yeni koşulları içerisinde farklı anlamlar kazanabilirler.
Hatta dönem dönem, tarihin herhangi bir konudaki
tanımı tümüyle farklılaşabilir. Fakat insanlığın
gerçekleştirdiği en önemli siyasal gelişmelerinden
biri olan büyük Ekim Devrimi, aradan seksen yıl
geçtikten sonra bugün, daha önceki on yıllardan
çok daha büyük bir anlam ve önem kazanmıştır.
Ekim Devrimi, Işığı arayan insanlığın yolu olarak,
kendi zengin teorisini ve pratiğini, emekçi halkların
1990 karanlıklarına da, büyük bir umut ışığı ve
düş gerçekliği olarak sunmaktadır.
Sovyetler Birliği'nin çözülmesinden sonra ciddi
bir sarsıntı yaşayan -başta eski SSCB halkları
olmak üzere- bütün dünya halkları, sosyalizmin
kendileri için tek umut ışığı ve tek gerçeklik
olduğunu görerek, yüzlerini tekrar 1917'lere çevirmeye
başlamışlardır. Bu yeniden yönelimin en önemli
etkenlerinden biri, emperyalist propagandanın
bolca yaldızladığı kapitalist dünya 'cazibesinin'
somut olarak hayatlarına girmesi ve o andan itibaren
de bu cazibenin sadece boya illizyonundan ibaret
olduğunu; boyanın altında, açlığın, sefaletin,
işsizliğin, eğitimsizliğin, kültürel yoksulluğun,
her türlü fahişeliğin, gerçek esaretin bulunduğunu
bizzat görmeleri, yaşamalarıdır.
Dünya halkları açısından, emperyalizmin gelişmeye
başlamasıyla birlikte, yüzeydeki durgun suyun
altında sert dalgalar oluşmuştur. Emperyalizmin
ilk dönemlerinde, ülkelerin görünürdeki gelişme
ve ilerlemelerinin ardında, halkların ağırlaşan
yükünün var olması, büyük bir gerilimin koşullarını
da yaratmaya başlamıştır.
Bir tarım ülkesi olan Rusya'da köylü, 1865'lere
kadar tamamen toprağa bağlı köledir. 1865'te Çar
2. Aleksander ilk kez köylüye bazı özgürlük kapıları
açmış, fakat hemen bunun ardından baskıları çok
daha fazla yoğunlaştırmıştır. Rus topraklarındaki
isyan geleneği çok eski ve güçlüdür. Köylünün
derin tevekkülüne rağmen, 1789-1848 yılları arasında
Avrupa'da esen Burjuva devrimleri ruzgarlarından
özgürlük ve kurtuluş temalarını öğrenen Rus Aydınlanrı,
her dönem bir isyan hareketi ve örgütlülüğü içinde
olmuşlardır.
Çar'ın 1981'de Narodikler tarafından öldürülmesinden
sonra eskisine nazaran çok daha ağır bir baskı
dönemine geçilir. Aynı döneme Rusya, büyük bir
sanayi atılımı yapmıştır ve buna bağlı olarak
proletarya bir sınıf olarak şekillenmeye başlamıştır.
Sefalet ve baskı, gelişen sanayinin bodrumunda
kapitalizmle birlikte büyümektedir. 19. yüzyılın
ortalarına kadar aydın girişimlerini aşamayan
Rus devrimciliği, bu yıllarda marksizmin Avrupa'daki
gelişiminin etkisiyle de ,yüzünü işçi sınıfına
çevirmeye başlamıştır.
"Emperyalizm çağında bütün ülkelerde sosyalist
bir devrimin objektif koşulları oluşmuştur"
diyen Lenin düşünceleri, Rus Devrimi'ne damgasını
vurmuştur. Marksizmin evrensel alt yapısının,
Rusya'nın özelliklerinin, Rusya'ya özgü devrim
tezlerinin ve taktiklerinin, Rusya'da köylünün
gücü ile kapitalist gelişimin sınır-
larının; sosyalistlar arasında şiddetli tartışmalara
ve ayrılıklara yol açtığı yıllarda Lenin, Marksizmi
gerçek bir öğreti olarak kabul edip onun üzerinde
bir bilim adamı titizliği ile çalışmanın en güzel
örneğini verdi. İşçi sınıfının kendiliğinden bir
biçimde bilinçlenemeyeceğini ve kendisi için bir
sınıf haline gelemeyeceğini, bu görevin sosyalistlerin
örgütlülüğü olan partiye düştüğünü savudu. Ekonomistlerle
bu yönde şiddetli düşünsel çatışmalar yaşandı.
1895 yılında yurt dışına çıkan Lenin, burada "Emeğin
Kurtuluşu Grubu" ile, Plehanov ile tanıştı
ve bütün sosyalistlerin aynı örgütlenmede biraraya
getirilmesi için anlaştılar. Söz konusu program
çerçevesinde Rusya'ya tekrar dönen Lenin, bu çalışmalar
esnasında tutuklandı ve Sibirya'ya gönderildi.
Lenin 1900 yılında tekrar yurt dışına çıktı ve
Iskra'nın yayınına başlandı. 1903-1905 yılları
Rusya için oldukça önemli gelişmelerle doluydu.
RSDİP bu yıllarda kuruldu ve kurulur kurulmaz
da Bolşevikler ve Menşevikler olarak ikiye bölündü,
ardından 1905 olayları yaşandı. Bir polis ajanı
olan Papaz Gapon, binlerce işçiyi ardından sürükleyerek,
açlığı ve sefaleti anlatmak istedikleri Çar'a
dilekçe vermek üzere, sarayın kapılarına dayandı.
Çar'ın askerleri, "Çar babalarına" dertlerini
anlatmaya ve açlıklarına çare bulmasını dilemeye
gelen binlerce işçiyi kurşun yağmuruna tuttu ve
yüzlerce insan orada katledildi.
Bu katliam, Rusya'da biriken öfkenin patlama noktası
oldu, bütün Rusya grevler ve protesto gösterileriyle
sarsıldı. İşçiler büyük şehirlerde "sovyet"
örgütlenmeleri kurarak yönetimi fiilen ele geçirdiler.
Bütün bu sıcak gelişmelerin tam da orta yerinde
Menşevikler, Rusya'nın bir burjuva toplumu olmadığını,
öncelikle bu sürecin yaşanması gerektiğini, bir
burjuva demokratik cumhuriyet kurulmasının amaçlanmasını
savunuyorlardı. Oysa burjuvazinin kımıldamaya
niyeti yoktu, işçiler sokakta idi ve Çarlığı temellerinden
sarsıyorlardı. Lenin, devrime giden yolu tıkayan
bu düşünce barikatları ile de savaşarak, 1905'i
1917'ye taşıyan stratejiyi belirledi.
O, 1905 ayaklanmasını sosyalist devrim olarak
tanımlamıyordu, fakat bu süreç, sosyalist devrime
giden yolu özel bir biçimde açmıştı. Bunu görmek
ve bu tarihsel momenti, emekçilerin kurtuluş yolunun
taktiklerinin saptanması yönünde gerektiği gibi
değerlendimek gerekiyordu.
Çarlık, 1905 ayaklanması günlerinden sonra usta
bir manevra yaptı. Günümüzde artık klasikleşen
bu yöntem uyarınca, önce çeşitli ödünler verdi.
Radikalleri, bu ödünlerle geri çekilen kitlelerden
soyutlayarak onlara karşı ağır bir baskı programını
uygulamaya soktu, ayrıca köylülerle işçilerin
ortak tavır almalarını engelleyecek önlemler aldı..
1910'lu yıllarda, Emperyalistler Arası 1. Paylaşım
Savaşı ilk sinyalleri vermeye başladı, aynı dönemde
kitleler de yeniden hareketleniyorlardı. Bu koşullar
altında Çar, yine bazı ödünler verme zorunluluğunu
hissetti. Meclis seçimleri bütün partilerin katılımına
açıldı, basın ve sendikalarla ilgili uygulamalar
yumuşatıldı.
Bu arada Bolşevikler, İkinci Enternasyonal'in
aksi yönde fikir bildirmesine rağmen RSDİP'i ele
geçirmişlerdir ve seçimlere katılarak Duma'ya
girmişlerdir. Lenin, 1912'ye kadar yaşanan bu
7 yıllık dönemi, "devrim dalgasının yenilip
geriye çekildiği dönem" olarak tanımlar.
Bütün yenilgi dönemlerinde olduğu gibi ve bizim
kendi devrim süreçlerimizde çok derin bir şekilde
yaşadığımız gibi yenilgi yılları, sosyalistler
içinde de idealizmin ve çarpık eğilimlerin geliştiği
ve güçlendiği yıllar oldu.
1914'te Birinci Paylaşım Savaşı'nın patlak vermesi
ile birlikte, 2. Enternasyonal'e bağlı tüm sosyalist
partiler ciddi bir tutarsızlık sergilemişlerdir.
Savaşın belirtileri üzerine olası bir savaşa tüm
sosyalistler olarak karşı çıkmak ve bu yönde mücadele
etmek üzere ortak kararlar alınmasına rağmen,
savaş başladıktan sonra RSDİP dışındaki tüm partiler,
kendi ülkelerinin devletleri yanında yer almışlar,
Lenin bu durumu şiddetle yadsımış ve 2. Entermasyonal'in
sonu olduğunu ilan etmiştir.
Savaşın getirdiği yıkım ve acılarla, açlığı ve
sefaleti büyüyen Rus halkı 1917 Mart'ında yeniden
ayaklanmıştır. Cephedeki askerlerin katılımıyla
Petersburg'tan başlayıp kısa sürede güçlenen ayaklanma
sonucunda Çar çekilmiş, "Geçici Hükümet"
yönetimi devralmıştır. İşçi ve askerler, 1905
ayaklanmasının da tecrübesiyle hızla kendi sovyetlerini
örgütlemişlerdir. Bu günlerde İsviçre'de bulunan
Lenin, yaşanan gelişmelerin son derece önemli
olduğunu ve şimdi artık "bütün iktidarın
sovyetlere " şiarının benimsenmesi hedefini
belirlemiştir.
Lenin, bu dönem yaptığı saptamaların Bolşevikler
arasında da yeterince anlaşılamaması üzerine,
çeşitli güçlükler altında yaşadığı kaçak bir yolculukla,
1917 Nisan'ında Rusya'ya döner ve devrimin bun-
dan sonraki programını içeren, "Nisan Tezleri"
olarak tanımlanan görüşlerinin benimsenmesini
sağlar. Şimdi Bolşevikler, Geçici Hükümet'in dışında
kalacaklar, savaşa son verilmesini, tüm iktidarın
sovyetlerde örgütlenmesini amaçlayacaklardır.
Emekçi kitlelerin kurtuluş için aceleleri vardır.
Bolşevik Parti'nin bile denetleyemediği silahlı
büyük Temmuz Gösterileri'nden sonra Lenin için
tekrar tutuklama kararı çıkarılır. Ağustos ayında
ordunun Çar lehine bir karşı devrim girişimi olur.
Fakat Bolşevikler, askeri birlikleri kendi saflarına
kazanarak, bu saldırıyı ustaca bertaraf ederler.
Ekim 1917'de (yeni takvime göre 7 Kasım) Rusya
için tarihin en büyük AN'larından biri yaşanmaya
başlandı. Bolşeviklerin liderliğindeki kızıl askerler,
Petersburg'un ve Moskova'nın tüm resmi binalarını
ve önemli bölgelerini işgal ettiler. Geçici Hükümet
üyelerini tutukladılar. Geçici Hükümet'in başkanı
olan Kerensky, birkaç gün sonra saldırıya geçti,
ancak yenildi.
Lenin ve Bolşeviklerin önderliğindeki Rus Halkı,
daha sonraki yıllarda da büyük özveriler ve acılarla
örüp yükseltecekleri, koruyacakları, tarihin ilk
sosyalist devrimini gerçekleştirmişlerdi...
Onlar,bütün insanlığa, düşlerinin yolunu, ışığın
yolunu açtılar.
Onları, seksen yıl sonra, sonsuz bir bağlılıkla
ve saygıyla selamlıyoruz.
Sağ olun yoldaşlar.
Başta Rus Halkı olmak üzere, tüm dünya halkları,
düşlerini yeniden kazanacak.
Yaktığınız ışık, tarih boyunca insanlığın kutup
yıldızı olarak umutlarımızı aydınlatacak.
|