BARİKAT, yine bir gecikme ve beklenti ile çıkıp
elinize ulaşıyor.
Her sayıda bir "gecikme" ibaresi kullanmak
bizim için de pek keyifli bir iş değil. Kaldı
ki. bu konuda söylenebilecekler, daha doğrusu
bir sunu yazısında söylenebilecekler oldukça sınırlı
ve burada söylenebilenlerden sorunun boyulu pek
anlaşılmıyor.
BARİKAT, önüne büyük boyutlar koyan bir anlayışın
ilk adımlarından biri ve henüz bu boyutların çapının
ifadesi olabilmekten uzak kalıyor. BARİKAT gerçekten
önüne ciddi projeler koymuştur ve "uzayıp-kısalmayan"
dergilerden biri olmak niyetinde değildir. Bu,
hareketimizin sürece bakış açısının genişliğinden
kaynaklanıyor. Ama geniş bir bakış açısına ve
projelere sahip olmak da yetmiyor. Mali, insani,
vb. bir çok açıdan aşılması gereken zorluklar
var ve aşılması için kollektif çaba gerekiyor.
Ve kuşkusuz bunun için okurların çabası da gerekli.
Klasik "dergi-okur ilişkisi"ni sağlıklı
bulmuyoruz. Bunun aşılması gereken bir şey olduğunu
düşünüyoruz. Her dostumuz, kendi devrimci pratiği
içinde BARİKAT’ın gelişimine yardımcı olma görevini
de önüne koymalıdır. Çevre haberlerini göndermekten,
teknik malzeme imkanlarına kadar bir dizi görev
hep aklımızın bir köşesinde olmalıdır.
***
Ülke gündeminin çok yüklü olduğu, krizin giderek
içinden çıkılmaz hale geldiği günlerde yaşıyoruz.
T.C.'nin partiyi kaybettiğini görmeyenlere gösteren
Şırnak türü olaylar çok yoğun yaşanıyor ve öyle
görünüyor ki giderek daha da yoğunlaşacak. Bir
şeylerin yitirildiğini görmenin hıncıyla devlet
bütün bir kenti yakıp yıkabilmeyi göze alıyor.
Bu kadarla da kalmıyor, "kararlılık gösterisi"
olsun diye özel olarak Kürt toprağında yapılan
MGK toplantısında sürecin daha da sertleştirilmesi
kararı alınıyor. Yakın gelecekte yeni GUERNİCA'ların
yaşanması muhtemel görünüyor.
Saldırı Kürdistan'la sınırlı değil, çok sistematik
olarak belirli bir plan dahilinde bütün demokratik-devrimci
güçlerin üstüne gidiliyor. Bugün özellikle her
türden kitlesel etkinlik polisin boy hedefi haline
gelmiştir. Kesinlikle rastgele olmayan bir şekilde
bütün hak arama çabaları, insanların biraraya
gelip birlikte mücadele değerlerini ürettiği her
eylemlilik bir şekilde engelleniyor. Devrimcilerin
cenazelerinden, dayanışma gecelerine kadar bu
böyle sürüyor.
Sultanahmet Cezaevi etkinliklerine yapılan saldırı
da bu zincirin bir parçasıydı. Özellikle İnsan
Haklan savaşçısı Didar Şensoy'un anma gecesinden
bir kaç saat önce müdahalenin gerçekleşmesi, çevreyi
kuşatan polisin içeriye girerek resimlere, panolara
el koyması ve 20'nin üstünde insanı gözaltına
alması çok anlamlıydı. Didar Abla'nın özgürlük
mücadelesine tahammül edemeyen güçler 5 yıl sonra
onun anılmasını bile içlerine sindiremediler.
Ama her şeye karşın Didar Abla yaşıyor, yaşadığını
mezar başında toplanan, polisin engellemesine
karşın geceye gelen insanlarla kanıtlıyor. Çürüyen
ise onu katleden düzen güçleridir.
***
Bu sayımızda. Şırnak, Belediye Grevi, Özgür Gündem'e
saldırılar, İnsan Haklan konusundaki yazılar daha
belirgin bir yer kaplıyor.
Gelecek sayıda daha nitelikli yazılarla size ulaşacağımızı
ve en önemlisi zamanında ulaşacağımızı umuyoruz.
Daha yetkin BARİKATlarda buluşmak ümidiyle...
|