Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

MÇP'DE KARGAŞA

Yaşadığımız günlerin önemli olaylarından biri de faşist MÇP içindeki gürültülü çatlamaydı. Sanki birden başlayan bir fırtınaymış gibi faşist örgüt içinde karşılıklı suçlamalar ortalığı kapladı, zehir dolu sözcüklerle birbirlerine saldırdılar. Hatta bildiğimiz-klasik unsur, şiddet de işin içine girdi, dergi büroları basıldı, eski ülküdaşlar birbirlerini fena halde patakladılar... Eskiden de faşist kampta çatlaklar olduğu bilinir ve arasıra cinayete varan kapışmalar "kol kırılır yen içinde" mantığıyla sürer giderdi. Ama bu kez durum ayrı bir siyasal oluşuma yol açacak kadar ciddi görünmektedir.
Önceleri "hepsi benim evladımdır" diye durumu kurtarmaya çalışan Türkeş, ipin ucu iyice kaçınca bu kez ağzını açıp gözünü yumdu: "fitne, fesat, ihanet...."
Yine bu ilk yumuşaklığın ardından Türkeş, bizzat şöförünün de içinde bulunduğu bir gruba Dergah dergisinin bastırtmış, yaralanmaya varan kavgalar yaşanmıştır.
Öte yandaki Muhsin Yazıcıoğlu ekibinde ise suçlamanın bini bir paradır. Türkeş'i DYP'ye koltuk değneği olmakla suçlamaktan tut, "işkenceci generalleri partiye alma" suçlamasına kadar her şey söyleniyor
Gariptir, en çok da "parti içi demokrasi" den, "lider sultası"ndan sözediliyor!.. Yeni ekibin yayın organı "Yeni Hafta" da çok komik şeyler okumak mümkün. Sanki aşağı yukarı 30 yıldır bu Türkeş hepsini koyun gibi gütmemiş... Ve sanki bütün hayatları boyunca bir tek gün "demokrasi" denen şeye şu kadarcık yakınlıkları olmuş gibi... Onca yıldır "albay"larının her dediğini kanun kabul eden bu katil sürüsü şimdi birden "demokrasi" şampiyonu kesiliverdi.
Bir demogoji yarışması sürüyor bugün. Ve kaldırılan toz duman arasında eski ülküdaşların neyi paylaşamadıkları da pek anlaşılamıyor.
Ancak yine de belli ipuçları yakalamak mümkündür. Örneğin en azından bu çatışmanın birden ortaya çıkmadığı, özellikle '80 sonrasında faşist yayın organlarında yoğun tartışmaların yaşandığı biliniyor. Daha çok islama kayan kesimlerin özellikle cezaevlerinde ayrıştıkları, hatta aralarında çatıştıkları da anımsanabilir. Bir limon gibi sıkılıp kullanıldıktan sonra 12 Eylül cezaevlerine tıkılan ayakçı takımı açısından yaşadıkları yoğun yalnızlık zaten bir tepki kaynağıydı. '80 Öncesi süreçte sırtı sıvazlanıp icraat yaptırılan ve kendilerini çok güvencede hisseden bu kesim birdenbire boşluğa düştüğünde ağır bir bunalım yaşamıştı.
Daha sonra ise egemen güçlerin sivil çeteye somut bir ihtiyaç duymadığı, daha çok resmi devlet güçleri ya da Kontr-gerilla gibi organizasyonlarla devrimcilere saldırdığı bir dönem geldi. Doğası gereği ancak "hareket" ve "cinayet" yoluyla ayakta tutulabilen faşist örgüt durgunluğa pek dayanıklı değildi. Kanla beslenen coşku olmayınca mırıldanmalar da çoğaldı tabii. Bu arada Türkeş'in yapıştırıcı özellikleri de azalmaya başlamıştı.
Gerçi son günlerde özellikle Bosna-Hersek, Azerbaycan ve Kıbrıs gibi dış faktörleri kullanarak bazı şeyler canlı tutulmaya ve bu hareketlilikten bir militarizasyon üretilmeye çalışılıyor, bizzat Azerbaycan'a el uzatmak gibi yöntemler deneniyor ama yine de bütün bunlar "devrimci kanı içmek" kadar etkili olamıyor. Kanla yaşadı her zaman faşist hareket ve ancak kanla ayakta durabiliyor.
Kuşkusuz bu eski "silah arkadaşları" son yıllarda ticari açıdan da hiç boş durmadılar... Devlet katındaki eski ilişkilerinin rantını toplamayı iyi becerdiler. aslında kopan fırtınaların bir sebebini de bu çıkar çelişkileri oluşturmaktadır. Özellikle yeni açılan "Turan" alanlarındaki avantalar ciddi bir kapışma kaynağı olarak belirmektedir.
Süreç henüz netleşmemiştir. Tekelci burjuvazi içinde, artık eskisi gibi bir çeteye ihtiyaç olduğunu düşünen kesimlerin çoğalması ve çeteye yeni bir soluk kazandırma gayretlerini artırmaları da mümkündür.
Ama son tahlilde, ortada herhangi bir yapı değişikliği olmadığı çok açıktır.
İki tarafta da sürdürülen iğrenç "Yunusvari" havalar, "gönül birliği" gibi soytarılıklar kimseyi kandıracak değildir. Sözkonusu olan bir katiller sürüsüdür. Maraş katliamının başlatıcısı Ökkeş Kenger ve Esat Bütün, Yaşar Yıldırım, Muhsin Yazıcıoğlu gibileri neyse, öte yandakiler de aynıdır. Binlerce devrimcinin, yurtseverin katili olan bu güruhun demogojileri de doğrusu çok kalitesiz olmaktadır. Gencecik insanlarımızı telle boğup çuvallar içinde sokağa atanlar, Maraş'ta çocukları baltayla parçalayanlar, işçi kahvelerini geceyarıları kana bulayanlar bunlardan başkası değildir.
Ve şimdi bütün bu vahşetin sorumluları kendilerini "ciddi teorik meselelerin adamı" pozlarında pazarlamaya çalışıyorlar.
Oysa tarih o kadar da "unutmayla sakatlanmış" değildir. Bir çok şey daha capcanlıdır anılarda ve bu soytarılık aklıbaşında kimseyi aldatmayacaktır. Bazı güçler, çok deşifre olmuş Türkeş yerine daha temiz yüzlü birini öne sürmeleri de pek fazla işe yaramayacaktır.
Faşist hareketteki toz-duman henüz sürüyor. Bir yığın ipe sapa gelmez tartışmalar arasında yuvarlanıp gidiyorlar.
Bunca laf kalabalığı arasında doğru sözler de edlmiyor değil Örneğin Türkeş' in bir sözü var ki, kimsenin itiraz etmesi mümkün değil: "Ülkücülerin kanıyla, fedakarlıklarıyla buraya geldiler" diyor Türkeş... Buna kim itiraz edebilir?..
Gerçekten bugünün uyanıkları, dünün salakça kullanılan insan posaları sayesinde köşeleri dönmüşlerdir...
Hafızanızı bir zorlayın bakalım, 12 Eylül'de hiç idam edilen faşist şef var mıydı?..

 


 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92