AĞUSTOS SICAĞI BELEDİYELERİ
KAVURUYOR.
4 Ağustos günü K.Çekmece belediyesi önünde toplanan
500 kadar belediye emekçisi, 3 ay önce belediye
başkanı Ertuğrul Tığlay tarafından imzalanan sözleşmenin
bir an önce yürürlüğe konulması isteğiyle direniş
başlattılar.Saat ll civarında belediyenin önünde
toplanmaya başlayan işçiler üzerlerinde "Yaşasın
işçilerin birliği, İş, ekmek, özgürlük için genel
grev,genel direniş, Söz, yetki,karar, çalışanlara,
İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız ,işçiler elele
genel greve sloganlarının yazılı olduğu pankartları
açarak çeşitli sloganlar attılar.Direnişteki işçilere
hitaben konuşan Belediye-İş 2 nolu şube başkanı
Zülfükar Karaağaç'ın, pankartların kapatılması
ve slogan atılmamasını tekrarlaması işçiler tarafından
uzun süre protesto edildi.Daha sonra eylemdeki
işçileri desteklemek için orada bulunan memurlar
adına konuşan Sevim Şamiloğlu; "İşçi sınıfının
sırtında iktidara gelenlerin yaptıkları ilk iş
her zaman ki gibi yine işçi sınıfına düşmanlık
yapmaktadırlar.İşçi sınıfının arasında işçi, memur
ayrımı getirip, sınıf mücadelesini parçalamak
istemektedirler.Amaçlarına hiç bir zaman ulaşamayacaklardır.İşçi
ve memurların sınıf mücadelesini bastıramayacaklardır.Biz
memurlar işçi sınıfının direndiği her alanda birlikte
mücadele edeceğiz.Yaşasın işçi sınıfının birliği",
diyen Sevim Şamiloğlu'nun konuşmasının sona ermesiyle
"İşçi,Memur Elele Mücadeleye", "İşçiyiz,
Memuruz, Haklıyız, Kazanacağız", sloganlarının
atılmasıyla devam eden K.Çekmece belediye işçilerinin
eylemi bir işçi temsilcisinin konuşmasıyla sona
erdi.
Görüşlerine başvurduğumuz bir belediye işçisi
kısaca; "Yaklaşık üç ay önce çeşitli direnişler
sonucu toplu sözleşmeyi başkan Ertuğrul Tığlay'a
imzalattık. Ancak aradan epey zaman geçtiği halde
sözleşme uygulanmaya konulmadı. Bizim bileğimizin
hakkıyla aldığımız, eylemlerimizle canlandırdığımız
haklarımızı gaspetmek için toplu sözleşmenin feshedilmesi
için, Belediye başkanlığı tarafından mahkemeye
başvurulduğunu öğrendik.Egemenler bizim bu tutum
karşısında oyuna gelip susacağımızı sanıyor, oysa
bizim toplu sözleşme uygulamaya konulmadan eylemlerimize
son vermek gibi bir niyetimiz yok.Bizim eylemlerimiz
halkımıza karşı değil, haklarımızı vermeyen düzen
savunucularına karşıdır. Halkımızın tamamen meşru
olan bu eylemlerimize destek olmasını istiyoruz",
dedi.
(BARİKAT'ın notu: Eylmden sonraki günlerde yeniden
göreve gelen eski başkan Ertuğrul Tığlay, kendisince
imzalanmış olan toplu sözleşmenin geçerli olduğunu
ilan eti. Ancak, buna rağmen Çekmece işçisinin
sorunu pek çözülmüş gibi görünmüyor. Sayın Belediye
başkanlarının sözlerinin ne kadar güvenilir olduğu
üzerine işçilerin oldukça zengin bir gözlem birikimi
var. Bu bakımdan sürecin nasıl gelişeceği henüz
net değildir. Ayrıca Çekmece Belediyesi Son aylarda
"erken kalkanın iktidarı ele geçirdiği"
Muz Cumhuriyetleri'ne öyle çok benzemiştir ki,
yarın Tığlay'ın gidip kimin geleceği tam bir muammadır...)
KARTAL BELEDİYESİ DİRENİŞÇİLERİ
ZAFERE ULAŞTI
İşgüzar sosyal demokrat belediye başkanlarının
başlattığı özelleştirme programlarının bir parçası
olan belediye emekçilerini işsiz bırakma ve belediyelerin
üç beş kapitalist namussuz tarafından parsellenmesini
içeren bölümleri büyük bir hızla uygulanmaya çalışılıyor.
En son örneği yerel seçimlerde işçi babası, memleketteki
demokrasinin, işçi hak ve özgürlüklerinin yegane
savunucusu diye boy gösterip halka yamanan Kartal
Belediye başkanı M. Ali Büklü tarafından uygulanmak
istendi. Ancak Belediye Başkanının gözden kaçırdığı
bir nokta vardı: O da işçi sınıfının her türlü
zorbalığa karşı direnme ve ne pahasına olursa
olsun zafere ulaşma geleneği... 3 Temmuz günü
işten atılan emekçilerin direnişine polisten aldığı
destekle saldıran M. Ali Büklü büyük bir pişkinlikle
savcılığa başvurarak dövüldüğünü iddia ederek
direnişçi işçiler hakkında suç duyurusunda bulundu.
Ve Belediye-İş Sendikası Anadolu Şube Başkanı
Hüseyin Acar'ın tutuklanmasını sağladı. Hızını
alamayıp bir şube yöneticisi ve iki işyeri temsilcisinin
iş akdini tek taraflı olarak feshettikten sonra
Belediye-İş Sendikasına üye olan 8 Tansa çalışanını
işten attı.
Kartal Belediyesinde M. Ali Büklü tarafından estirilen
işçi düşmanı rüzgarlara karşı bir araya gelen
Kartal Belediyesi çalışanları işten atılan ve
direnişteki arkadaşlarını desteklemek amacıyla
8 Temmuz günü Kartal'da bir yürüyüş düzenlediler.
"İşten atılanlar geri alınsın", “İşçi
düşmanlığına son" şeklinde atılan sloganlara
halkın da katıldığı görüldü, halk yürüyüş boyunca
belediye işçilerine destek verdi.
İşçi sınıfının örgütlü mücadelesinin er geç zafere
ulaştığının bir kanıtı olan Kartal Belediyesi
emekçilerinin direnişinin örnek süreci kısaca
şöyle gelişti:
8 Temmuz, Kartal Belediye işçileri işçi düşmanı
tutumları protesto etmek amacıyla yaptıkları yürüyüşten
sonra işten atılan 11 emekçi, işlerine geri dönünceye
ve tutuklanan şube başkanı serbest bırakllıncaya
kadar süresiz açlık grevine başladıklarını açıkladılar.
10 Temmuz günü çeşitli belediyelerden işçilerin
katıldığı 6000 kişilik meşru miting yapıldı. Kartal'ın
sokaklarından meydana gelincik çiçekleri gibi
gelen belediye emekçileri meydanı onur çiçekleriyle
süslediler.
14 Temmuz günü eşleri ve çocuklarıyla Kartal Meydanını
dolduran 2000 emekçi, Çevik Kuvvet ve sivil polislerin
yolları kesmesi üzerine oturma eylemine başladılar.
Direnen Kartal emekçilerine coplarla saldıran
polis yaşlı bir kadının kolunu kırdı. Direnişçilerin
kararlı tutumunu gören polis göz altına aldığı
bir kişiyi bıraktıktan sonra geri çekilmek zorunda
kaldı.
17 Temmuz günü yapılan eylemin daha fazla ses
getirmesi amacıyla alınan Belediye binası önünde
oturma eylemini gerçekleştirmek üzere kortejler
oluşturuldu. Ve yürüyüşe geçildi. "Özelleştirmeye
Hayır", "Şube Başkanı serbest bırakılsın",
"Hedef Kartal", sloganlarını atarak
yürüyen kitlenin önü polis tarafından kesildi.
Bir takım kişilerin oyalama taktiği izlemesi üzerine
işçiler "Sabrımız Taşıyor, Barikatı Aşacağız"
sloganıyla direnişe geçtiler. Yürüyüşe devam etmekte
direnen emekçilere karşı polis azgınca bir saldırıya
geçti. Polisin ani saldırısına karşı koyan Belediye
emekçileri buldukları taş, ağaç parçaları ve benzeri
şeylerle kendilerini bu azgın saldırıdan korumak
amacıyla direnişe geçtiler. İşçilerin direnişi
karşısında bozguna uğrayan polisler bu defa işçilerin
olduğu yöne rastgele tabancalarla ateş ettiler.
Polisin saldınsı sonucu biri ağır olmak üzere
25 işçi yaralandı. Polis hastaneye kaldırılan
beş işçiyi tedavisi yapılmadan gözaltına aldı.
Gözaltı ve yaraklara rağmen kazanılan direniş
Kartal Belediye işçileri ve diğer çalışanlara
büyük bir moral kaynağı oldu.
29 Temmuz... Başlatılan açlık grevinin 23. gününde
taleplerin çoğunun kabul edilmesi üzerine açlık
grevi sona erdirildi.
Belediyeleri kendi çiftliği sayan M. Ali Büklü
tanımayacağını söylediği sendikayla görüşme talebinde
bulunup, açtığı davadan vazgeçtiğini bildirdi.
Atılan işçilerin işlerine dönebileceklerini söyleyip
açlık grevinin sona erdirilmesini talebinde bulundu.
Belediye Başkanın teslim olması bir kere daha
bize şu gerçeği göstermiştir. Direnişe geçmeden,
örgütlenmeden egemenlerden hak almak mümkün değildir.
İşçi sınıfı mücadelesinde kazanılan her mevzi
önemlidir, ama şu asla unutulmamalıdır; sınıf
sendikacılığı temelinde, mücadele yöntemlerimizi
direnişçi çizgiyle birleştirip, geliştirmedikçe
burjuvazi karşısında gerçek anlamda başarıya ulaşamayız.
Temel hedefimiz ücretli kölelik düzenini yıkmak
olmalıdır.
YAŞASIN KARTAL BELEDİYESİ ÇALIŞANLARININ DİRENİŞİ
VE ZAFERİ.
SİSTEM ÇÜRÜYOR DİRENİŞLER SÜRÜYOR
Bilindiği gibi Seyhan Belediyesi işçilerinin
direnişi 22 Ağustos günü başarıyla sonuçlandı.
24 gün süren açlık grevinin sonucunda direnişçiler
isteklerini kabul ettirdiler. Aşağıda, direniş
henüz sürerken Adana Büromuzdan iletilen haberi
ve basın bildirisini sunuyoruz. Direnişin gelişimini
anlamak açısından yararlı olacağına inanıyoruz.
Ülkemiz uluslararası kapitalizme bağlı, yeni sömürge
bir ülkedir. İç dinamikten yoksun, çarpık, her
yanı dökülen ve uluslararası sermayenin açık pazarı
haline gelen bu yeni sömürgeci kapitalizm, tüm
zıtlıkları, çelişkileri bünyesinde barındırıyor.
Açlık, sefalet, yoksullaşma, baskı, işkence, cezaevi,
yoz kültür, çarpık bilinç, vb. bu toplumsal düzenin
doğal sonuçlarıdır; ve ancak bir toplumsal devrimle
tüm bu sorunlar çözülebilir.
Her sistem kendi kurallarını dayatıyor ve kendi
kuralları ile işliyor. Bir yandan yalan ve demagoji
eşliğinde "demokrasi", "örgütlü
toplum", "sendika ve grev hakkı"
vb. en yetkili ağızlarda sakız gibi çiğneniyor,
diğer yandan tüm hak ve özgürlükler yok sayılıyor.
Devlet terörü dolu dizgin sürüyor, hak almak isteyene
sopa politikası dayatılıyor. 12 Eylül öncesi durum
böyleydi, 12 Eylül'de cuntacılar, sonra ANAP,
bugün DYP-SHP iktidarında durum böyledir. Fark
yok mu? Evet var! Tek fark, oyunun "yeni
dönemde" yeni figüranlarla, yeni söylemlerle
devam etmektedir. Türk ve Kürt halkları tarafından
bilinen ANAP'lı hırsızlara bugün yeni hırsızlar
eklenmiştir. Sistem budur ve bu ancak bir toplumsal
devrimle değişebilir.
Ülkemizde her şey ateş pahasına... Artık herkesin
dilinde olan "enflasyon" sözcüğü de
bu yüzden hep gündemde. İnsani değerler de dahil
herşeyin alınıp satıldığı ve tekelci sermayenin
tüm ürünlerinin ateş pahası olduğu ülkemizde,
işgücü son derece ucuzdur. Uluslararası sermayenin
bu açık pazara yatırım yapmasının en önemli nedeni
de bu ucuz işgücüdür. Evet, tekelci sermaye her
gün milyarları kasasına atarken, işçi "nasıl
yaşarım" kavgası veriyor. SEYHAN Belediye
Başkanı Yalçın AKYOL ayda 26 milyon maaş alırken,
işçilerin ayda 520 000 TL alması, bunun kavgasını
vermesi bu ülkede artık normal bir olay olmaktadır.
Yeni-sömürgeci kapitalizm ucuz işgücüne dayanarak
sermayesini yükseltmenin, ekonomik-demokratik-siyasi
mücadelede örgütlü gücü engellemenin bir aracı
olarak Taşeronluk sistemine başvuruyor. Ve buna
da en çok "emekten yana(!)" olduğunu
öne süren Sosyal-Demokratlar başvuruyor. İşte,
meşru ve haklı bir direniş olan Adana Seyhan Belediyesi
işçilerinin direnişi bundan dolayı büyük bir demagoji
eşliğinde taşeronluk sistemiyle kırılmaya çalışılıyor.
Seyhan Belediye işçilerinin haklı ve meşru eylemi,
örgütlü bir güç olma talebi ile başlamıştır. Sendikaya
üye olmak isteyen işçilerin bu talebi binbir oyunla
bozulmak isteniyor, ve önce pasif direnişe geçen
işçiler, Seyhan Belediye Başkanı Yalçın AKYOL'un
komploları karşısında giderek aktifleşiyorlar.
Yalçın AKYOL bu kez 428 işçinin iş akillerini
tek taraflı olarak feshediyor. Ve direnişi kırmak
için 12 paravan taşeron firmaya çöp işlerini veriyor.
Yalçın AKYOL bu ayak oyunlarıyla bir yandan işçilerin
direnişini kırmak isterken, diğer yandan ileriye
dönük çıkarları için bu taşeron firmalar vasıtasıyla
belediyeyi arpalık olarak kullanıyor. Yalçın AKYOL'un
bu oyunlarını hayata geçirmek için dayandığı en
uygun kesim, tamamen asalak, çürüyen kapitalizme
dayanak olan, düzenle en adi bağlar kuran ve bir
dönem tesadüfen devrimci harekete katılmış olan
"solcular(!)" dır. Üç kuruşa satılan
bu "mafia solcuları"nı biliyoruz ve
direniş-kırıcılığında rol oynadıklarından dolayı,
devrimci hareket yakalarından tuttuğunda hiç bir
gerekçe gösteremezler...
Direniş sürüyor... Makinalara el koyan, polis
saldırılarını göğüsleyen işçiler, aynı zamanda
açlık grevleriyle direnişi yükseltiyorlar. 30
Temmuz günü 47 kişi ile başlayan açlık grevi,
8 Ağustosta sona erdi ve ikinci grubu oluşturan
15 işçi açlık grevine başladı. Aileleri, çocukları
ile direniş sürdüren işçilere emekçi halkın yoğun
ilgisi sözkonusu. Ve elbette bu haklı ve meşru
eyleme devrimciler omuz vermelidir, vermektedirler
de...
Seyhan Belediye işçilerinin direnişi bir gerçeğin
altını bir kez daha çiziyor: Örgütlü-kararlı güç
yenilmez!.. Kararlı bir biçimde direnişi sürdüren
işçiler mevcut iş yasaları çerçevesinde çok şey
kazanmasalar da, işçi sınıf mücadelesine katkıları
açısından çok şey kazanmaktadırlar. Sınıfın toplumsal
yaşamdaki belirleyici gücü bir kez daha anlaşılmaktadır.
Ve mücadelede kararlılık bir çok oyunu komployu
bozmaktadır. Bugün direnişin bu aşamasında, Seyhan
Belediye Başkanı Yalçın AKYOL Adana halkı nezdinde
bir "işçi düşmanı" olarak teşhir olmuştur.
Bunda işçilerin kararlı direnişi belirleyici rol
oynamıştır.
YAŞASIN İŞÇİLERİN BiRLiĞi...
DİRENEN GÜÇ KAZANIR
BARİKAT ADANA BÜROSU
BASIN BİLDİRİSİ
Değerli basın emekçileri ve Direnişimizi
başından beri destekleyen Adana halkı;
Bizleri 500-600 bin lire aylığa mahkum eden,
sendikal haklarımızı kullanmak istediğimizde
de yasaların arkasına sığınarak sendika
yetkisini sürüncemeye sokan Belediye Başkanı
Yalçın Akyol, haklı direnişimize 12 Eylül
generallerinin çıkardığı işçi düşmanı yasalara
dayanarak saldırmaktadır. Bilindiği gibi
12 Eylül öncesi, işverenler sözlerinde durmadıklarında
işçiler HAK GREVİ yaparlardı. İşte bizim
yaptığımız da HAK DİRENİŞİDİR.
Yalçın Akyol sözlerinde durmamıştır.
Dün yapılan son görüşmede de Belediye Başkanı,
makinaları tahrip ettiğimiz yalanını söyleyerek
uzlaşmaz işçi düşmanı tutumunu devam ettirmiştir.
İşten atılmış gözüken bizler için direnişimizin
devamından ve yaygınlaştırılmasından başka
çare kalmamıştır.
Adana halkına bir kez daha duyururuz ki,
çöplerin toplanmamasından tamamen Yalçın
Akyol sorumludur.
1- Atılan tüm işçilerin geri alınması,
2- İşkolu tesbitine itirazlarını geri çekmeleri
isteklerimizi kabul ettikleri takdirde,
direnişin tüm yorgunluğuna karşın temizlik
işine bir an önce başlamaya hazırız.
Ve temizlik işine başlar başlamaz;
-Biriken çöp yığınları ilaçlanmalı,
-Giysilerimiz her vardiya sonunda belediyece
dezenfekte edilmeli,
-Herkese yeni eldiven ve giysi verilmeli,
-Zehirlenmelere karşı her vardiya için yoğurt
ve süt verilmeli,
-İşyerine sıcak banyo tertibatı hemen yapılmalı,
-Servis sorunu acilen çözülmeli.
|
DEVLET TERÖRÜ VE YASAKLAR
SINIR TANIMIYOR:
KUNDURA İŞÇİLERİNE GÖZALTI!
Yeni alıp ayağımıza geçirdiğimiz ayakkabının hangi
koşullarda üretildiğini hiç düşündünüz mü? Acaba
ödediğiniz fiyatın ne kadarı o ayakkabıyı üreten
işçinin cebine giriyor?
Bugün sadece İstanbul'da 100 bin işçi geçimini
kunduracılık yaparak sağlıyor. Bu rakam Türkiye
çapında 700 bini buluyor. Kazanç sisteminin çiftbaşı
üzerinden belirlendiği bu işkolunda örgütlü bir
sendika yok. Bu sektördeki üretim oldukça ilkel
sürdürülmektedir. Genel olarak işyerlerinin çoğu
insan sağlığına aykırı, rutubetli, basık ve havalandırmasız
yerlerden oluşuyor. Haftalık çalışma saatleri
de 60 ile 80 saat arasında değişmektedir.
Üç yıl önce kundura işçilerinin sorunlarını yansıtmak
ve bu işkolunda örgütlenme sağlamak amacıyla kurulan
Kundura işçileri Derneği'ne kısa süre içinde 700
işçi üye oldu.
Uğradıkları sömürü ve haksızlıklara karşı dün
Gedikpaşa ve civarında afişleme ve pankartlama
eylemi yapan kundura işçilerinden üçü pankart
asarken, biri de dernek binasından gözaltına alındılar.
Üzerlerinde "ŞİMDİ GÜCÜM VAR, KIRKINDAN SONRA
NEYİM VAR", "SAĞLIKSIZ SİGORTASIZ ÇALIŞMAYA
HAYIR" gibi sloganların yazılı olduğu pankartları
işçilerin yoğun olduğu sokaklara asan dernek üyelerinden
üç işçi polis tarafından zorla gözaltına alındılar.
Daha sonra dernek binasına gelen polis orada bulunan
başka bir işçiyi de gözaltına aldı.
Konuyla ilgili konuşan bir kundura işçisi gelişmeleri
kısaca şöyle özetledi. "Çok zor koşullarda
çalışıyoruz. Bu çalışma koşullarına karşı eylem
yapmak için 3'er kişilik gruplar halinde afiş
ve pankart asmaya çıktık. Ancak çok geçmeden polis
müdahalesi ile karşılaştık. Polis arkadaşlarımızdan
bazılarını zorla gözaltına aldıktan sonra Kumkapı
Polis Karakolu'na götürdü."
ADANA'DA TÖREN
İstanbul'da 19 Temmuz 1992 günü Küçükyalı'da
hücre evi olduğu gerekçe gösterilerek katledilen
Ramazan Ceviz, Nurgüzel Yaşar ve Hasan Demir adlı
devrimcilerden Ramazan Ceviz Adana Buruk Mezarlığında
toprağa verildi.
İstanbul'dan ailesi ve arkadaşları tarafından
getirilen cenazesi Adana girişinde karşılandı.
Daha sonra Tahsilli Mahallesi'ndeki evine götürülen
cenaze, öğle saatlerinde kalabalık bir kitleyle
mezarlığa götürüldü. Kızıl bayrağa sanlı Ramazan
Ceviz'in tabutu "Ramazan Ceviz kavgamızda
yaşıyor", "Faşist devlet terörüne son",
"Devrim şehitleri ölümsüzdür" sloganlarıyla,
büyük bir kitlenin katılımıyla ana yola kadar
getirildi. Daha sonra arabalara binilerek Buruk
mezarlığına kadar şiir ve marşlar eşliğinde gidildi.
Yol boyunca halkın cenaze arabasının önünde ayağa
kalkarak saygı duruşuna geçmesi dikkat çekti.
Mezarlıkta cenazenin yıkaması sırasında, Ramazan
Ceviz'in öldürüldükten sonra işkenceye tabi tutulduğuna
ilişkin darbe izlerinin yanı sıra, boynunun ve
kolunun kırık olduğu tesbit edildi. Ramazan'ın
vücudunda 30-40'a yakın mermi izi görüldü. Mezar
başında konuşan ane Zeynep Ceviz devlet terörünü
ve işkencecileri lanetlerken, PARTİZAN dergisi
adına konuşan bir arkadaş da: "Ramazan Ceviz'in
15 yaşından beri devrimci mücadele ile tanıştığını,
uzun yıllar TİKB adlı devrimci örgütte, daha sonra
TKP/ML saflarında onurla yer aldığını" belirtti.
Bir basın açıklaması yapan PARTİZAN, MÜCADELE,
DEVRİMCİ PROLETARYA, BARİKAT, İŞÇİLERİN SESİ,
EMEĞİN BAYRAĞI, ÖZGÜR HALK dergileri de cinayet
ve katliamları lanetlediler.
BU SESİ DUYUN
"Ben 20 Temmuz 1992 tarihinde İstanbul'da
evinde devletin güvenlik güçleri tarafından
katledilen Ramazan Ceviz’in annesiyim. Daha
önce de başka başka gençleri katletiler.
Anneleriyle tanıştım morgun kapısında, aynı
biçimde katledilmişler... Onlar da benim
gibi çocuklarını çok zor koşullarda büyük
özveriyle büyütmüşlerdi. ... Aynı kana susamış
kişiler, devletin polisi öldürdü oğullarımızı,
kızlarımızı. "Halk destekliyor"
dediler. Oysa ben morg kapılarında oğlumun
cenazesini almak için beklerken, onlarca
insan yanıma geldi. Kimi başsağlığı diledi,
kimi bunun sokak infazı olduğunu, kanının
yerde kalmayacağını, devletin terör işlediğini,
analara çok iş düştüğünü söylerken Ramazan'ım
için gelmişlerdi. Ramazan'ımı destekliyor,
polise tavır alıyorlardı. Yine evime geldiğimde
oğlumu ve beni evimin kapısında, şehrin
girişinde bekleyen yüzlerce insanla karşılaştım.
Hepsi bir ağızdan "Ramazan Ceviz'ler
ölmez" diye bağırıyorlardı... Kendimi
birden dünyanın en güçlü anası, en onurlu
anası hissettim. Oğlumu evimde ağırladım.
Oğlum bir gün hatırımı kırmadı, karıncayı
incitmedi, insan sevgisiyle doluydu. Onun
kocaman yüreğinden, insan sevgisinden, güzelliğinden
korktular. Oğlumla gurur duyuyorum. Onur
duyuyorum. Onu hep yaşatacağım. Oğlumun
kırmızıya sarılı tabutunun onun gibi yiğit
bir ana olarak yürüdüm... Oğlumun kanı yerde
kalmayacak, anası olarak ben soracağım.
Benim binlerce oğlum ve kızım var. Bir Ramazanım
öldüyse, binlerce Ramazanım var gelecekte.
Onlara bakarım bundan sonra, onlann peşinde
koşar, mücadele ederim.
Daha kaç anayı ağlatacak bu katiller. Suç
duyurusunda bulunacağım. Yatağımı satıp
onun için dolaşacağım. Bağrıma taş basacağım,
onları, katilleri sevindirmeyeceğim. Benim
oğluma sütüm helal olsun, ben onu helal
sütle emzirdim, büyüttüm."
RAMAZAN CEVİZ'İN ANNESİ
ZEYNEP CEVİZ
|
|