Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

HABERLER


AĞUSTOS SICAĞI BELEDİYELERİ KAVURUYOR.

4 Ağustos günü K.Çekmece belediyesi önünde toplanan 500 kadar belediye emekçisi, 3 ay önce belediye başkanı Ertuğrul Tığlay tarafından imzalanan sözleşmenin bir an önce yürürlüğe konulması isteğiyle direniş başlattılar.Saat ll civarında belediyenin önünde toplanmaya başlayan işçiler üzerlerinde "Yaşasın işçilerin birliği, İş, ekmek, özgürlük için genel grev,genel direniş, Söz, yetki,karar, çalışanlara, İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız ,işçiler elele genel greve sloganlarının yazılı olduğu pankartları açarak çeşitli sloganlar attılar.Direnişteki işçilere hitaben konuşan Belediye-İş 2 nolu şube başkanı Zülfükar Karaağaç'ın, pankartların kapatılması ve slogan atılmamasını tekrarlaması işçiler tarafından uzun süre protesto edildi.Daha sonra eylemdeki işçileri desteklemek için orada bulunan memurlar adına konuşan Sevim Şamiloğlu; "İşçi sınıfının sırtında iktidara gelenlerin yaptıkları ilk iş her zaman ki gibi yine işçi sınıfına düşmanlık yapmaktadırlar.İşçi sınıfının arasında işçi, memur ayrımı getirip, sınıf mücadelesini parçalamak istemektedirler.Amaçlarına hiç bir zaman ulaşamayacaklardır.İşçi ve memurların sınıf mücadelesini bastıramayacaklardır.Biz memurlar işçi sınıfının direndiği her alanda birlikte mücadele edeceğiz.Yaşasın işçi sınıfının birliği", diyen Sevim Şamiloğlu'nun konuşmasının sona ermesiyle "İşçi,Memur Elele Mücadeleye", "İşçiyiz, Memuruz, Haklıyız, Kazanacağız", sloganlarının atılmasıyla devam eden K.Çekmece belediye işçilerinin eylemi bir işçi temsilcisinin konuşmasıyla sona erdi.
Görüşlerine başvurduğumuz bir belediye işçisi kısaca; "Yaklaşık üç ay önce çeşitli direnişler sonucu toplu sözleşmeyi başkan Ertuğrul Tığlay'a imzalattık. Ancak aradan epey zaman geçtiği halde sözleşme uygulanmaya konulmadı. Bizim bileğimizin hakkıyla aldığımız, eylemlerimizle canlandırdığımız haklarımızı gaspetmek için toplu sözleşmenin feshedilmesi için, Belediye başkanlığı tarafından mahkemeye başvurulduğunu öğrendik.Egemenler bizim bu tutum karşısında oyuna gelip susacağımızı sanıyor, oysa bizim toplu sözleşme uygulamaya konulmadan eylemlerimize son vermek gibi bir niyetimiz yok.Bizim eylemlerimiz halkımıza karşı değil, haklarımızı vermeyen düzen savunucularına karşıdır. Halkımızın tamamen meşru olan bu eylemlerimize destek olmasını istiyoruz", dedi.

(BARİKAT'ın notu: Eylmden sonraki günlerde yeniden göreve gelen eski başkan Ertuğrul Tığlay, kendisince imzalanmış olan toplu sözleşmenin geçerli olduğunu ilan eti. Ancak, buna rağmen Çekmece işçisinin sorunu pek çözülmüş gibi görünmüyor. Sayın Belediye başkanlarının sözlerinin ne kadar güvenilir olduğu üzerine işçilerin oldukça zengin bir gözlem birikimi var. Bu bakımdan sürecin nasıl gelişeceği henüz net değildir. Ayrıca Çekmece Belediyesi Son aylarda "erken kalkanın iktidarı ele geçirdiği" Muz Cumhuriyetleri'ne öyle çok benzemiştir ki, yarın Tığlay'ın gidip kimin geleceği tam bir muammadır...)

KARTAL BELEDİYESİ DİRENİŞÇİLERİ ZAFERE ULAŞTI

İşgüzar sosyal demokrat belediye başkanlarının başlattığı özelleştirme programlarının bir parçası olan belediye emekçilerini işsiz bırakma ve belediyelerin üç beş kapitalist namussuz tarafından parsellenmesini içeren bölümleri büyük bir hızla uygulanmaya çalışılıyor. En son örneği yerel seçimlerde işçi babası, memleketteki demokrasinin, işçi hak ve özgürlüklerinin yegane savunucusu diye boy gösterip halka yamanan Kartal Belediye başkanı M. Ali Büklü tarafından uygulanmak istendi. Ancak Belediye Başkanının gözden kaçırdığı bir nokta vardı: O da işçi sınıfının her türlü zorbalığa karşı direnme ve ne pahasına olursa olsun zafere ulaşma geleneği... 3 Temmuz günü işten atılan emekçilerin direnişine polisten aldığı destekle saldıran M. Ali Büklü büyük bir pişkinlikle savcılığa başvurarak dövüldüğünü iddia ederek direnişçi işçiler hakkında suç duyurusunda bulundu. Ve Belediye-İş Sendikası Anadolu Şube Başkanı Hüseyin Acar'ın tutuklanmasını sağladı. Hızını alamayıp bir şube yöneticisi ve iki işyeri temsilcisinin iş akdini tek taraflı olarak feshettikten sonra Belediye-İş Sendikasına üye olan 8 Tansa çalışanını işten attı.
Kartal Belediyesinde M. Ali Büklü tarafından estirilen işçi düşmanı rüzgarlara karşı bir araya gelen Kartal Belediyesi çalışanları işten atılan ve direnişteki arkadaşlarını desteklemek amacıyla 8 Temmuz günü Kartal'da bir yürüyüş düzenlediler. "İşten atılanlar geri alınsın", “İşçi düşmanlığına son" şeklinde atılan sloganlara halkın da katıldığı görüldü, halk yürüyüş boyunca belediye işçilerine destek verdi.
İşçi sınıfının örgütlü mücadelesinin er geç zafere ulaştığının bir kanıtı olan Kartal Belediyesi emekçilerinin direnişinin örnek süreci kısaca şöyle gelişti:
8 Temmuz, Kartal Belediye işçileri işçi düşmanı tutumları protesto etmek amacıyla yaptıkları yürüyüşten sonra işten atılan 11 emekçi, işlerine geri dönünceye ve tutuklanan şube başkanı serbest bırakllıncaya kadar süresiz açlık grevine başladıklarını açıkladılar.
10 Temmuz günü çeşitli belediyelerden işçilerin katıldığı 6000 kişilik meşru miting yapıldı. Kartal'ın sokaklarından meydana gelincik çiçekleri gibi gelen belediye emekçileri meydanı onur çiçekleriyle süslediler.
14 Temmuz günü eşleri ve çocuklarıyla Kartal Meydanını dolduran 2000 emekçi, Çevik Kuvvet ve sivil polislerin yolları kesmesi üzerine oturma eylemine başladılar. Direnen Kartal emekçilerine coplarla saldıran polis yaşlı bir kadının kolunu kırdı. Direnişçilerin kararlı tutumunu gören polis göz altına aldığı bir kişiyi bıraktıktan sonra geri çekilmek zorunda kaldı.
17 Temmuz günü yapılan eylemin daha fazla ses getirmesi amacıyla alınan Belediye binası önünde oturma eylemini gerçekleştirmek üzere kortejler oluşturuldu. Ve yürüyüşe geçildi. "Özelleştirmeye Hayır", "Şube Başkanı serbest bırakılsın", "Hedef Kartal", sloganlarını atarak yürüyen kitlenin önü polis tarafından kesildi. Bir takım kişilerin oyalama taktiği izlemesi üzerine işçiler "Sabrımız Taşıyor, Barikatı Aşacağız" sloganıyla direnişe geçtiler. Yürüyüşe devam etmekte direnen emekçilere karşı polis azgınca bir saldırıya geçti. Polisin ani saldırısına karşı koyan Belediye emekçileri buldukları taş, ağaç parçaları ve benzeri şeylerle kendilerini bu azgın saldırıdan korumak amacıyla direnişe geçtiler. İşçilerin direnişi karşısında bozguna uğrayan polisler bu defa işçilerin olduğu yöne rastgele tabancalarla ateş ettiler. Polisin saldınsı sonucu biri ağır olmak üzere 25 işçi yaralandı. Polis hastaneye kaldırılan beş işçiyi tedavisi yapılmadan gözaltına aldı. Gözaltı ve yaraklara rağmen kazanılan direniş Kartal Belediye işçileri ve diğer çalışanlara büyük bir moral kaynağı oldu.
29 Temmuz... Başlatılan açlık grevinin 23. gününde taleplerin çoğunun kabul edilmesi üzerine açlık grevi sona erdirildi.
Belediyeleri kendi çiftliği sayan M. Ali Büklü tanımayacağını söylediği sendikayla görüşme talebinde bulunup, açtığı davadan vazgeçtiğini bildirdi. Atılan işçilerin işlerine dönebileceklerini söyleyip açlık grevinin sona erdirilmesini talebinde bulundu.
Belediye Başkanın teslim olması bir kere daha bize şu gerçeği göstermiştir. Direnişe geçmeden, örgütlenmeden egemenlerden hak almak mümkün değildir. İşçi sınıfı mücadelesinde kazanılan her mevzi önemlidir, ama şu asla unutulmamalıdır; sınıf sendikacılığı temelinde, mücadele yöntemlerimizi direnişçi çizgiyle birleştirip, geliştirmedikçe burjuvazi karşısında gerçek anlamda başarıya ulaşamayız. Temel hedefimiz ücretli kölelik düzenini yıkmak olmalıdır.
YAŞASIN KARTAL BELEDİYESİ ÇALIŞANLARININ DİRENİŞİ VE ZAFERİ.

SİSTEM ÇÜRÜYOR DİRENİŞLER SÜRÜYOR

Bilindiği gibi Seyhan Belediyesi işçilerinin direnişi 22 Ağustos günü başarıyla sonuçlandı. 24 gün süren açlık grevinin sonucunda direnişçiler isteklerini kabul ettirdiler. Aşağıda, direniş henüz sürerken Adana Büromuzdan iletilen haberi ve basın bildirisini sunuyoruz. Direnişin gelişimini anlamak açısından yararlı olacağına inanıyoruz.
Ülkemiz uluslararası kapitalizme bağlı, yeni sömürge bir ülkedir. İç dinamikten yoksun, çarpık, her yanı dökülen ve uluslararası sermayenin açık pazarı haline gelen bu yeni sömürgeci kapitalizm, tüm zıtlıkları, çelişkileri bünyesinde barındırıyor. Açlık, sefalet, yoksullaşma, baskı, işkence, cezaevi, yoz kültür, çarpık bilinç, vb. bu toplumsal düzenin doğal sonuçlarıdır; ve ancak bir toplumsal devrimle tüm bu sorunlar çözülebilir.
Her sistem kendi kurallarını dayatıyor ve kendi kuralları ile işliyor. Bir yandan yalan ve demagoji eşliğinde "demokrasi", "örgütlü toplum", "sendika ve grev hakkı" vb. en yetkili ağızlarda sakız gibi çiğneniyor, diğer yandan tüm hak ve özgürlükler yok sayılıyor. Devlet terörü dolu dizgin sürüyor, hak almak isteyene sopa politikası dayatılıyor. 12 Eylül öncesi durum böyleydi, 12 Eylül'de cuntacılar, sonra ANAP, bugün DYP-SHP iktidarında durum böyledir. Fark yok mu? Evet var! Tek fark, oyunun "yeni dönemde" yeni figüranlarla, yeni söylemlerle devam etmektedir. Türk ve Kürt halkları tarafından bilinen ANAP'lı hırsızlara bugün yeni hırsızlar eklenmiştir. Sistem budur ve bu ancak bir toplumsal devrimle değişebilir.
Ülkemizde her şey ateş pahasına... Artık herkesin dilinde olan "enflasyon" sözcüğü de bu yüzden hep gündemde. İnsani değerler de dahil herşeyin alınıp satıldığı ve tekelci sermayenin tüm ürünlerinin ateş pahası olduğu ülkemizde, işgücü son derece ucuzdur. Uluslararası sermayenin bu açık pazara yatırım yapmasının en önemli nedeni de bu ucuz işgücüdür. Evet, tekelci sermaye her gün milyarları kasasına atarken, işçi "nasıl yaşarım" kavgası veriyor. SEYHAN Belediye Başkanı Yalçın AKYOL ayda 26 milyon maaş alırken, işçilerin ayda 520 000 TL alması, bunun kavgasını vermesi bu ülkede artık normal bir olay olmaktadır.
Yeni-sömürgeci kapitalizm ucuz işgücüne dayanarak sermayesini yükseltmenin, ekonomik-demokratik-siyasi mücadelede örgütlü gücü engellemenin bir aracı olarak Taşeronluk sistemine başvuruyor. Ve buna da en çok "emekten yana(!)" olduğunu öne süren Sosyal-Demokratlar başvuruyor. İşte, meşru ve haklı bir direniş olan Adana Seyhan Belediyesi işçilerinin direnişi bundan dolayı büyük bir demagoji eşliğinde taşeronluk sistemiyle kırılmaya çalışılıyor.
Seyhan Belediye işçilerinin haklı ve meşru eylemi, örgütlü bir güç olma talebi ile başlamıştır. Sendikaya üye olmak isteyen işçilerin bu talebi binbir oyunla bozulmak isteniyor, ve önce pasif direnişe geçen işçiler, Seyhan Belediye Başkanı Yalçın AKYOL'un komploları karşısında giderek aktifleşiyorlar. Yalçın AKYOL bu kez 428 işçinin iş akillerini tek taraflı olarak feshediyor. Ve direnişi kırmak için 12 paravan taşeron firmaya çöp işlerini veriyor. Yalçın AKYOL bu ayak oyunlarıyla bir yandan işçilerin direnişini kırmak isterken, diğer yandan ileriye dönük çıkarları için bu taşeron firmalar vasıtasıyla belediyeyi arpalık olarak kullanıyor. Yalçın AKYOL'un bu oyunlarını hayata geçirmek için dayandığı en uygun kesim, tamamen asalak, çürüyen kapitalizme dayanak olan, düzenle en adi bağlar kuran ve bir dönem tesadüfen devrimci harekete katılmış olan "solcular(!)" dır. Üç kuruşa satılan bu "mafia solcuları"nı biliyoruz ve direniş-kırıcılığında rol oynadıklarından dolayı, devrimci hareket yakalarından tuttuğunda hiç bir gerekçe gösteremezler...
Direniş sürüyor... Makinalara el koyan, polis saldırılarını göğüsleyen işçiler, aynı zamanda açlık grevleriyle direnişi yükseltiyorlar. 30 Temmuz günü 47 kişi ile başlayan açlık grevi, 8 Ağustosta sona erdi ve ikinci grubu oluşturan 15 işçi açlık grevine başladı. Aileleri, çocukları ile direniş sürdüren işçilere emekçi halkın yoğun ilgisi sözkonusu. Ve elbette bu haklı ve meşru eyleme devrimciler omuz vermelidir, vermektedirler de...
Seyhan Belediye işçilerinin direnişi bir gerçeğin altını bir kez daha çiziyor: Örgütlü-kararlı güç yenilmez!.. Kararlı bir biçimde direnişi sürdüren işçiler mevcut iş yasaları çerçevesinde çok şey kazanmasalar da, işçi sınıf mücadelesine katkıları açısından çok şey kazanmaktadırlar. Sınıfın toplumsal yaşamdaki belirleyici gücü bir kez daha anlaşılmaktadır. Ve mücadelede kararlılık bir çok oyunu komployu bozmaktadır. Bugün direnişin bu aşamasında, Seyhan Belediye Başkanı Yalçın AKYOL Adana halkı nezdinde bir "işçi düşmanı" olarak teşhir olmuştur. Bunda işçilerin kararlı direnişi belirleyici rol oynamıştır.
YAŞASIN İŞÇİLERİN BiRLiĞi...
DİRENEN GÜÇ KAZANIR
BARİKAT ADANA BÜROSU

BASIN BİLDİRİSİ

Değerli basın emekçileri ve Direnişimizi başından beri destekleyen Adana halkı;
Bizleri 500-600 bin lire aylığa mahkum eden, sendikal haklarımızı kullanmak istediğimizde de yasaların arkasına sığınarak sendika yetkisini sürüncemeye sokan Belediye Başkanı Yalçın Akyol, haklı direnişimize 12 Eylül generallerinin çıkardığı işçi düşmanı yasalara dayanarak saldırmaktadır. Bilindiği gibi 12 Eylül öncesi, işverenler sözlerinde durmadıklarında işçiler HAK GREVİ yaparlardı. İşte bizim yaptığımız da HAK DİRENİŞİDİR.
Yalçın Akyol sözlerinde durmamıştır.
Dün yapılan son görüşmede de Belediye Başkanı, makinaları tahrip ettiğimiz yalanını söyleyerek uzlaşmaz işçi düşmanı tutumunu devam ettirmiştir. İşten atılmış gözüken bizler için direnişimizin devamından ve yaygınlaştırılmasından başka çare kalmamıştır.
Adana halkına bir kez daha duyururuz ki, çöplerin toplanmamasından tamamen Yalçın Akyol sorumludur.
1- Atılan tüm işçilerin geri alınması,
2- İşkolu tesbitine itirazlarını geri çekmeleri isteklerimizi kabul ettikleri takdirde, direnişin tüm yorgunluğuna karşın temizlik işine bir an önce başlamaya hazırız.
Ve temizlik işine başlar başlamaz;
-Biriken çöp yığınları ilaçlanmalı,
-Giysilerimiz her vardiya sonunda belediyece dezenfekte edilmeli,
-Herkese yeni eldiven ve giysi verilmeli,
-Zehirlenmelere karşı her vardiya için yoğurt ve süt verilmeli,
-İşyerine sıcak banyo tertibatı hemen yapılmalı,
-Servis sorunu acilen çözülmeli.

DEVLET TERÖRÜ VE YASAKLAR SINIR TANIMIYOR:
KUNDURA İŞÇİLERİNE GÖZALTI!

Yeni alıp ayağımıza geçirdiğimiz ayakkabının hangi koşullarda üretildiğini hiç düşündünüz mü? Acaba ödediğiniz fiyatın ne kadarı o ayakkabıyı üreten işçinin cebine giriyor?
Bugün sadece İstanbul'da 100 bin işçi geçimini kunduracılık yaparak sağlıyor. Bu rakam Türkiye çapında 700 bini buluyor. Kazanç sisteminin çiftbaşı üzerinden belirlendiği bu işkolunda örgütlü bir sendika yok. Bu sektördeki üretim oldukça ilkel sürdürülmektedir. Genel olarak işyerlerinin çoğu insan sağlığına aykırı, rutubetli, basık ve havalandırmasız yerlerden oluşuyor. Haftalık çalışma saatleri de 60 ile 80 saat arasında değişmektedir.
Üç yıl önce kundura işçilerinin sorunlarını yansıtmak ve bu işkolunda örgütlenme sağlamak amacıyla kurulan Kundura işçileri Derneği'ne kısa süre içinde 700 işçi üye oldu.
Uğradıkları sömürü ve haksızlıklara karşı dün Gedikpaşa ve civarında afişleme ve pankartlama eylemi yapan kundura işçilerinden üçü pankart asarken, biri de dernek binasından gözaltına alındılar.
Üzerlerinde "ŞİMDİ GÜCÜM VAR, KIRKINDAN SONRA NEYİM VAR", "SAĞLIKSIZ SİGORTASIZ ÇALIŞMAYA HAYIR" gibi sloganların yazılı olduğu pankartları işçilerin yoğun olduğu sokaklara asan dernek üyelerinden üç işçi polis tarafından zorla gözaltına alındılar. Daha sonra dernek binasına gelen polis orada bulunan başka bir işçiyi de gözaltına aldı.
Konuyla ilgili konuşan bir kundura işçisi gelişmeleri kısaca şöyle özetledi. "Çok zor koşullarda çalışıyoruz. Bu çalışma koşullarına karşı eylem yapmak için 3'er kişilik gruplar halinde afiş ve pankart asmaya çıktık. Ancak çok geçmeden polis müdahalesi ile karşılaştık. Polis arkadaşlarımızdan bazılarını zorla gözaltına aldıktan sonra Kumkapı Polis Karakolu'na götürdü."

ADANA'DA TÖREN

İstanbul'da 19 Temmuz 1992 günü Küçükyalı'da hücre evi olduğu gerekçe gösterilerek katledilen Ramazan Ceviz, Nurgüzel Yaşar ve Hasan Demir adlı devrimcilerden Ramazan Ceviz Adana Buruk Mezarlığında toprağa verildi.
İstanbul'dan ailesi ve arkadaşları tarafından getirilen cenazesi Adana girişinde karşılandı. Daha sonra Tahsilli Mahallesi'ndeki evine götürülen cenaze, öğle saatlerinde kalabalık bir kitleyle mezarlığa götürüldü. Kızıl bayrağa sanlı Ramazan Ceviz'in tabutu "Ramazan Ceviz kavgamızda yaşıyor", "Faşist devlet terörüne son", "Devrim şehitleri ölümsüzdür" sloganlarıyla, büyük bir kitlenin katılımıyla ana yola kadar getirildi. Daha sonra arabalara binilerek Buruk mezarlığına kadar şiir ve marşlar eşliğinde gidildi. Yol boyunca halkın cenaze arabasının önünde ayağa kalkarak saygı duruşuna geçmesi dikkat çekti.
Mezarlıkta cenazenin yıkaması sırasında, Ramazan Ceviz'in öldürüldükten sonra işkenceye tabi tutulduğuna ilişkin darbe izlerinin yanı sıra, boynunun ve kolunun kırık olduğu tesbit edildi. Ramazan'ın vücudunda 30-40'a yakın mermi izi görüldü. Mezar başında konuşan ane Zeynep Ceviz devlet terörünü ve işkencecileri lanetlerken, PARTİZAN dergisi adına konuşan bir arkadaş da: "Ramazan Ceviz'in 15 yaşından beri devrimci mücadele ile tanıştığını, uzun yıllar TİKB adlı devrimci örgütte, daha sonra TKP/ML saflarında onurla yer aldığını" belirtti.
Bir basın açıklaması yapan PARTİZAN, MÜCADELE, DEVRİMCİ PROLETARYA, BARİKAT, İŞÇİLERİN SESİ, EMEĞİN BAYRAĞI, ÖZGÜR HALK dergileri de cinayet ve katliamları lanetlediler.

BU SESİ DUYUN

"Ben 20 Temmuz 1992 tarihinde İstanbul'da evinde devletin güvenlik güçleri tarafından katledilen Ramazan Ceviz’in annesiyim. Daha önce de başka başka gençleri katletiler. Anneleriyle tanıştım morgun kapısında, aynı biçimde katledilmişler... Onlar da benim gibi çocuklarını çok zor koşullarda büyük özveriyle büyütmüşlerdi. ... Aynı kana susamış kişiler, devletin polisi öldürdü oğullarımızı, kızlarımızı. "Halk destekliyor" dediler. Oysa ben morg kapılarında oğlumun cenazesini almak için beklerken, onlarca insan yanıma geldi. Kimi başsağlığı diledi, kimi bunun sokak infazı olduğunu, kanının yerde kalmayacağını, devletin terör işlediğini, analara çok iş düştüğünü söylerken Ramazan'ım için gelmişlerdi. Ramazan'ımı destekliyor, polise tavır alıyorlardı. Yine evime geldiğimde oğlumu ve beni evimin kapısında, şehrin girişinde bekleyen yüzlerce insanla karşılaştım. Hepsi bir ağızdan "Ramazan Ceviz'ler ölmez" diye bağırıyorlardı... Kendimi birden dünyanın en güçlü anası, en onurlu anası hissettim. Oğlumu evimde ağırladım. Oğlum bir gün hatırımı kırmadı, karıncayı incitmedi, insan sevgisiyle doluydu. Onun kocaman yüreğinden, insan sevgisinden, güzelliğinden korktular. Oğlumla gurur duyuyorum. Onur duyuyorum. Onu hep yaşatacağım. Oğlumun kırmızıya sarılı tabutunun onun gibi yiğit bir ana olarak yürüdüm... Oğlumun kanı yerde kalmayacak, anası olarak ben soracağım. Benim binlerce oğlum ve kızım var. Bir Ramazanım öldüyse, binlerce Ramazanım var gelecekte. Onlara bakarım bundan sonra, onlann peşinde koşar, mücadele ederim.
Daha kaç anayı ağlatacak bu katiller. Suç duyurusunda bulunacağım. Yatağımı satıp onun için dolaşacağım. Bağrıma taş basacağım, onları, katilleri sevindirmeyeceğim. Benim oğluma sütüm helal olsun, ben onu helal sütle emzirdim, büyüttüm."
RAMAZAN CEVİZ'İN ANNESİ
ZEYNEP CEVİZ


 


 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92